Asya’da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimin, sıcak çatışmaya evrilme tehlikesi olduğuna dikkat çekiliyor. Uzmanlar, Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde düzenlenen terör saldırısının ardından bu ülkeyle Pakistan arasındaki gerilimin, kontrolden çıkması halinde bölgesel çatışmaya evrilme tehlikesini barındırdığını söyledi.
İngiltere'deki Durham Üniversitesinden Misafir Öğretim Üyesi, Hindistan üzerine çalışmalar yapan Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras ile Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi, Güney Asya bölge araştırmacısı Hayati Ünlü, iki ülke arasındaki son gerilime ilişkin açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Aras, gerilimin iki ülke arasında klasik çatışma döngüsünün bilindik unsurlarını taşıdığını belirterek, son yaşanan gerilimlerin ise farklı dinamikler içerdiğine dikkati çekti.
İÇ POLİTİKAYI ETKİLİYOR
Hindistan'ın iç politikasında son saldırıyla baskı oluşacağına işaret eden Aras, "Saldırı, genel olarak iç politikada etki yaratacaktır. Daha önce 2019'daki Pulwama terör saldırısından sonra da Hindistan'da seçim yaklaşıyordu, aynı şekilde bu saldırı da yakın bir seçim zamanına denk geldi. Bunun yanında tam da Keşmir'in turizm sezonunun en üst noktada olduğu bir zaman diliminde gerçekleştirilmiş olması biraz manidar geliyor yani biraz da Keşmir'de yaşayan Müslümanlara mesaj verme gibi bir durum söz konusu. Sonuçta bölge halkının en büyük gelir kaynaklarından biri turizm, bu saldırı da tam da bu sezonun en önemli anında yapıldı. Belli ki bölgede güvenlik tehdidi oluşturulmak isteniyor." değerlendirmesinde bulundu.
HER İKİ ÜLKE DE NÜKLEER GÜCE SAHİP
"Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, çatışmaların sınırlı kalmasında önemli bir caydırıcı unsur fakat bu caydırıcılık aynı zamanda da çatışmanın daha da tırmanmasına zemin hazırlıyor." diyen Aras, sınır bölgelerinde yer yer yaşanan küçük çaplı çatışmaların aslında iki tarafın da nükleer güce sahip olduğu bilincinden kaynaklandığını dile getirdi.
Aras, nükleer silaha sahip iki ülkenin de misilleme hamlelerini normalleştirdiğini, Hindistan'ın karşı tarafı topyekun savaşa sürüklemeyecek yanıt verebileceğini söyledi.
İKİ ÜLKENİN DE KAYBEDECEK ÇOK ŞEYİ VAR
İki ülkenin de kaybedecek çok fazla dış yatırımının bulunduğuna işaret eden Aras, şunları kaydetti: "Hindistan, son 4-5 yılda çok ciddi inovatif kalkınma programları içine girdi, diplomatik olarak vizyonunu genişletti, yeni işbirlikleri içerisine girdi, neredeyse tüm dış politika yapım sürecini baştan tasarladı. Artık Hindistan, belirli ülkeler için vazgeçilemeyecek bir ülke konumuna geldi.”
Hindistan'ın ani kriz durumunda halen duygusal tepki verme eğiliminde olduğunu ifade eden Aras “Hızlı tepki verme yumuşatılıp ani karar almaktansa daha uzun vadeli stratejik planlar ülkeye çıkar sağlar. Eğer 2019'daki gibi tepkiler bloklaştırılırsa bu durum dış politikada yeni krizler doğurur, çözüm odaklı sonuçlar değil" diye konuştu. Aras, iki ülke arasındaki gerilimin, kontrolden çıkması halinde ciddi çatışma riskini barındırdığına dikkati çekti.
Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Hayati Ünlü de Hindistan'ın, terör saldırısı konusunda Pakistan'ı 'sınır ötesi terörizmi' desteklemekle suçladığını, Pakistan'ın ise bu suçlamayı reddettiğini ve olayın soruşturulması gerektiğini vurguladı.
İki ülkenin aldığı önlemlere işaret eden Ünlü, 2016 ve 2019'daki gerilimden daha yüksek tansiyonun oluştuğunu dile getirdi ve "Gerilimin artma riski daha yüksek ama yine de bir veya iki turlu karşılıklı misillemelerle kontrol altına alınacağı tahmin ediliyor." dedi.
Pakistan ile Hindistan arasında 2021'den bu yana devam eden ateşkesin olduğunu ve iki ülkenin son 4 yıldır birbirlerini doğrudan hedef almadığını hatırlatan Ünlü, karşılıklı sert dengeleme hamlelerinin vekil gruplar üzerinden yapıldığını dile getirdi.
SOSYAL MEDYADA SAVAŞ
Ünlü, "Son trajediden sonra iki ülke arasında kontrol bölgesindeki ateşkes, son 4 yılın en ciddi sınavını yaşıyor. Yoğun ekonomik krizin etkisinde devlet kapasitelerinin direncinin aşındığı böyle bir dönemde maliyetli saldırılara girmeleri kolay değil. Nitekim şu ana kadar savaş, konvansiyonel çatışmadan ziyade, sosyal medya geyik savaşı üzerinden dönüyor." diye konuştu.
‘ABD KARIŞIRSA ÇİN AKSÖR OLUR’
Küresel güçlerin bölgedeki etkisine değinen Ünlü, ABD'nin, Çin'e karşı dengeleme stratejisinde yeniden en önemli bölgesel ittifakının Hindistan olduğuna karar vermesi halinde Pakistan'ın dengeleme aktörünün Çin olacağına dikkati çekti. Ünlü, Hindistan ile Pakistan'ın iki nükleer güç olduklarına, gerilimin artması halinde bölgesel çatışmanın kaçınılmaz olabileceğine işaret etti.
İNDUS SULARI ANLAŞMASI
Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vakur Sümer ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Seyfi Kılıç, İndus Suları Anlaşması'nın askıya alınmasının bölgesel güvenlik ve su paylaşımı açısından taşıdığı önemi değerlendirdi.
Prof. Dr. Sümer, İndus Nehri'nin tarihi ve stratejik önemine işaret ederek, bu anlaşmanın herhangi bir tarafça tek başına feshedilecek bir anlaşma olmadığını ancak Hindistan'ın anlaşmayı bu şekilde askıya aldığını söyledi.
BARAJ BİLGİSİ DURDURULDU
Sümer, Hindistan’ın anlaşma kapsamındaki bilgi paylaşımı yükümlülüklerini de durdurduğunu ve bu kararın teknik anlamda ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirterek, "Barajların durumu, yeni projeler, erken uyarı sistemleri hakkında Pakistan’a bilgi verilmesi durdurulabilir. Bu da Pakistan'da sel olaylarındaki kayıpları artırabilir. Sedimentasyonlu, yani toprakla yüklü suların Pakistan’a haber verilmeden bırakılması da gerçekleşebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
SU YAPTIRIM ARACI OLARAK KULLANIYOR
“Eğer Hindistan bunu sürdürürse, iki ülke arasında barış olsa bile yeni projeler yapılması gündeme gelecek.” diyen Sümer, Hindistan'ın "musluğun başındaki ülke konumunda" olduğunu, büyük rezervuarların devreye girmesinin Pakistan için ciddi tehdit oluşturabileceğini aktardı. Sümer, Hindistan’ın suyu bir "silah" gibi kullanabileceğinin altını çizerek, "İlk defa su, adeta bir silah olarak veya bir yaptırım aracı olarak kullanılıyor.” ifadelerini kullandı.
KÜRESEL SONUÇLARI OLUR
Bu yaklaşımın uluslararası hukuk açısından da sorun teşkil edebileceğini kaydeden Sümer, "Eğer bu olay hızlı bir şekilde yükselirse, askeri çatışmasının da ötesine geçme riski var.” görüşünü paylaştı. Sümer ayrıca, iki ülkenin nükleer güç sahibi olması nedeniyle yaşanabilecek bir askeri gerilimin sadece Güney Asya bölgesinde değil, küresel sonuçları olabileceğine de değindi.
DÜNYA BANKASI DESTEKLEMİŞTİ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Kılıç da Hindistan ve Pakistan'ın ayrılmasıyla İndus Nehri sisteminin sınır ötesi hale geldiğini ve ciddi bir paylaşım sorunu doğduğunu, Dünya Bankası’nın desteğiyle 1960’ta imzalanan anlaşmanın, iki ülkenin suyu barışçıl yollarla bölüşmesini sağladığını dile getirdi.
Hindistan’ın anlaşmayı askıya almasının ardında iç politik gerekçelerin de olabileceğini yorumunu yapan Kılıç, "Hindistan hiç olmadığı kadar Hint milliyetçiliğine kaymış durumda. Modi hükümeti, bunu kendi iç politikasında kendi taraftarlarını konsolide etmek için bir aparat olarak da kullanıyor." şeklinde konuştu.
Taraflar arasında artan tansiyonun sıcak temasa dönüşme ihtimalini de değerlendiren Kılıç, “Bu çatışma durumu çok basit ihmallerle veya basit bir takım bir gemi komutanının bir ateş emri vermesiyle de ateşlenebilir.” uyarısında bulundu.
ARABULUCULUK VEYA MAHKEME YOLU
Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde silahlı kişilerin 22 Nisan'da düzenlediği terör saldırısında 26 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.
Hint yetkililer, saldırıyı düzenleyenlerin "Pakistan'dan geldiği" suçlamasında bulundu ve Yeni Delhi hükümeti, 1960'ta Dünya Bankası garantörlüğünde imzalanan İndus Suları Anlaşması'nı (IWT) askıya aldı.
Pakistan hükümeti ise saldırıya yönelik suçlamaları reddederek, İndus havzasındaki nehirlere yapılacak müdahaleleri "savaş nedeni" sayacağını ilan etti.
AA muhabirine konuşan dış politika ve hukuk uzmanları, IWT'nin askıya alınmasının Pakistan ekonomisini olumsuz etkileyeceğini belirterek, çözüme yönelik Dünya Bankası ya da tahkim mahkemelerine işaret etti.
Tırmandırarak "müzakereye zorlama"
Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Hindistan analisti Praveen Donthi, saldırı sonrası Hint halkında oluşan öfke karşısında Yeni Delhi hükümetinin "muazzam baskı altında" kaldığını kaydetti.
Anlaşmanın "refleks olarak" askıya alındığını ifade eden Donthi, hamlenin öneminin yakında hissedileceğini ve tarıma yönelik olumsuz etkileri nedeniyle "Pakistan'da paniğe neden olabileceğini" söyledi.
Donthi, Yeni Delhi yönetiminin nüfus dinamikleri, su ihtiyaçları, iklim değişikliği ve "sınır ötesi terörizm" gerekçeleriyle son yıllarda anlaşmayı yeniden müzakere fırsatı aradığını belirterek, buna karşın "Pakistan'ın oyalayıcı yaklaşım sergilediğini" ileri sürdü.
İlerleyen süreçte Hindistan'ın "gidişatı tırmandırması" halinde, tarafların anlaşmayı güncellenmiş maddelerle yeniden müzakere etmek zorunda kalabileceğini vurgulayan Donthi, "Bu muhtemelen Hindistan'ın istediği şey." dedi.
Garantör "ABD desteği" arayabilir
Donthi, anlaşmanın başlangıcından bu yana Dünya Bankasının, Hindistan ve Pakistan arasında su paylaşım konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıklarda arabulucu olarak önemli rol oynadığını belirtti.
"(Dünya Bankası) Yetkisi olduğu sürece krizi çözmede ve durumun tırmanmasına izin vermemede önemli rol oynayacaktır." diyen Donthi, Dünya Bankasının her iki ülkeye de baskı için ABD'nin desteğine ihtiyaç duyabileceğini söyledi.
Donthi, "Bir çıkmaz varsa, her iki taraf da istekliyse, bu bir tahkim mahkemesinde çözülecektir. Ancak durum askeri bir çatışmaya dönüşürse, sorunla başa çıkabilecek kurum olmayabilir." ifadelerini kullandı.
"Hindistan'ın baskı yapmasının bir yolu bu"
Stanford Üniversitesi'ndeki Hoover Enstitüsü kıdemli araştırmacısı Sumit Ganguly, Pahalgam saldırısını "vahşi ve sebepsiz" olarak nitelendirdi.
Ganguly, saldırı sonrası Hint halkında "hayal kırıklığı oluştuğunu" ve bu durum karşısında merkezi hükümetin "sert tepkisini anlaşılabilir" bulduğunu kaydetti.
Anlaşmanın askıya alınmasını şaşırtıcı bulmadığını aktaran Ganguly, "Hindistan'ın baskı yapmasının bir yolu bu." diyerek bunun, bölgedeki kurak mevsim nedeniyle Pakistan ekonomisi için olumsuz etki doğuracağını söyledi.
Ganguly, garantör statüsünün etkisine değinerek "Dünya Bankası, Yeni Delhi'ye 'eylemlerini gözden geçir' baskısı kurabilir." değerlendirmesinde bulundu.
"Pakistan'ı büyük ölçüde etkileyecek"
Yeni Delhi merkezli Observer Research Vakfı (ORF) kıdemli üyesi Manoj Joshi, Hindistan'ın, 2016'dan bu yana İslamabad yönetimine "İndus Suları Anlaşması'nın hafife alınamayacağı" uyarısında bulunduğunu kaydederek son saldırının etkisiyle anlaşmanın askıya alındığını söyledi.
Joshi, "(Anlaşmanın askıya alınması) Bu durum, tarımının yüzde 80'i İndus su sistemine bağlı olan Pakistan'ı büyük ölçüde etkileyecek." ifadesini kullandı.
Anlaşmanın garantörü Dünya Bankasının, iki komşu ülke arasında olası arabuluculuk rolünü üstlenebileceği ihtimaline değinen Joshi, "Dünya Bankasının yaptırım rolü yok, rolü yalnızca kolaylaştırıcılık." dedi.
Joshi, Hindistan yönetiminin, Dünya Bankasının yaklaşımından "ciddi şekilde etkilenmesinin pek olası olmadığını" savundu.
Pahalgam "kapsamlı araştırılmalı"
Hindistan'ın Batı Bengal eyaletinden Sözleşme Hukuku avukatı Sheikh Khurshid Alam, saldırıdan sonra IWT'nin askıya alınmasının "anlaşmanın jeopolitik hassasiyetini" gösterdiğini belirtti.
Alam, "Hint bir avukat olarak, Pakistan'ın, bölgedeki güvenlik endişelerini gidermek amacıyla Pahalgam olayını kapsamlı şekilde araştırmasını savunuyorum." ifadesini kullandı.
Garantör statüdeki Dünya Bankasının her iki ülkeyi "müzakereye ve gerginliği azaltmaya" teşvik edebileceğini vurgulayan Alam, bölgesel barış ve işbirliğine yönelik yapıcı adımlar atılması konusunda umutlu olduğunu sözlerine ekledi.