Yurtdışı varlıkların milli ekonomiye kazandırılması konusu, yakın zamanda TBMM’den geçen Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı içerisinde yer alıyordu. Ancak bu hüküm, anılan kanunun TBMM Genel Kurul görüşmeleri sırasında metinden çıkarılmıştı. Bu defa TBMM’ye sevk edilen yeni bir kanun teklifi ile hem bu hüküm hem de en geniş kapsamı ile gümrük vergileri dahil vergi ve sosyal güvenlik primleri ile trafik cezaları dahil idari para cezaları kapsama alınıyor.
Teklif bu haliyle bugüne kadar yayınlanan tüm yeniden yapılandırma kanunları tecrübesini de içeren ve en geniş kapsamlı olarak düzenlenen bir mahiyettedir. Yapılandırmada yine yıllık yüzde 8 ile taksitle ödeme imkanı da getirilmiş durumda. Taksitler iki ayda bir ödenecek. Bu yönüyle de önceki yapılandırmalarla benzerlik taşıyor. Üç yıla kadar taksitle ödeme imkanı olabilecek.
Taslakta ayrıca matrah artırımına ilişkin hükümler de yer alıyor.
- Yıllık vergilerde, yani gelir ve kurumlar vergileri bakımından 2015 ve öncesi dönemler (doğal olarak zaman aşımına uğramamış olan 2011-2015 arası).
- Aylık veya üç aylık vergilerde, yani KDV ve muhtasar beyannameler açısından mayıs ayı dahil tüm dönemler kapsama giriyor.
Taslakta, stok ve kayıtlarda olmayan demirbaşların bildirimi yanında, kasa ve ortaklar cari hesap düzenlemesine ilişkin hükümler de yer alıyor. Kasa ve cari hesap düzeltmesinde de yine yüzde 3 bir vergi ödenmesi gerekiyor. Kasa ve cari hesap düzeltmesi 31/12/2015 bilançosunda yer alan kasa ve cari hesap bakiyeleri üzerinden yapılabilecek.
Kasa ve cari hesap düzeltmesinde sistemi biraz zayıflatan unsur daha önceki yapılandırma yasalarında da olduğu gibi bu tutarların kanunen kabul edilmeyen giderlere atılarak yok edilmesi meselesi. Zira, bu durumda bazı işletmelerin bilançoları teknik iflas durumuna girebiliyor. O zaman da bu düzeltme bir kısır döngüye dönüşebiliyor. Yani kasa ve cari hesap bakiyesini yok etmek için yüzde 3 vergi ödeyip daha sonra da teknik iflası engelleyebilmek için geçici bir süre kaynak kullanarak sermaye artırımına gidip, tekrar ortaklar cari hesabını borçlandırmak gibi bir sarmala girilmesi veya bu durumda olan işletmelerin bu imkandan yararlanmayı tercih etmemeleri sonucuna neden olabiliyor. Bu konuda bizim önerimiz bu tutarların kanun kapsamında bir fon gibi bilançoda yer alması, bu fonun kanunen kabul edilmeyen giderler ile kapatılmak dışında hiç bir şekilde başka bir hesaba aktarılmaması, işletmenin tasfiyesi durumunda bu fonun kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirilmesi, bir çözüm olabilir diye düşünüyoruz. Çünkü, normalde önceden de bu kaynak işletmede yoktu ve fiktif bir alacak veya nakit gibi görünüyordu, yasa hükmünden yararlanılması ile gerçek duruma gelinmiş oluyor. Elbette bu nedenle bilançoların gerçek duruma gelmesi amaç olduğuna göre bu öneri kredi kuruluşları bakımından yine işletmenin durumu değerlendirilirken, kanunen kabul edilmeyen gider gibi dikkate alınabilecektir. Bunu engellemek pek de mümkün olmayabilir ama bu konu eğer bu yazı yayınlandığında yasalaşma süreci tamamlanmamış olursa değerlendirilmeye değer diye ifade ediyoruz.
Taslakta bizim gördüğümüz ve esasen önceki yapılandırma yasalarında da olmakla beraber değerlendirilmesinde fayda olabileceğini düşündüğümüz iki konuyu da dikkatlere sunmakta fayda var.
Vergi aslına bağlı olmayan kesinleşmemiş usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında yasadan yararlanmak için yüzde 25’lik bölümünün ödenmesi gerekiyor. Bu uzlaşma durumuna göre dahi dezavantajlı gibi bu nedenle bu oranın yüzde 10-15 bandına çekilmesi daha doğru olacaktır.
Yargı aşamasında bulunan tarhiyatlar bakımından ilk derece mahkemesi kararı;
- Mükellef lehine çıkmışsa yüzde 20,
- İdare lehine çıkmışsa tamamı,
Ödenmek suretiyle yasadan yararlanılabilir deniliyor. Burada mantık bütünlüğü bakımından karar idare lehine çıkmışsa da yüzde 80’i ödenmek suretiyle yasadan yararlanılabilir denilmesi daha hakkaniyetli olur.
01 Ağustos 2016 Pazartesi