Dr. Veysi Seviğ
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377’nci maddesi uyarınca; mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilmektedirler. Bu davranış, Anayasal nitelikte bir haktır. “Haklarında vergilendirme sürecinin çeşitli aşamalarında vergi (ihtirazi kayıt olmaksızın verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuklar hariç) ceza, faiz veya zam uygulamasına gidilen mükelleflerin; uzlaşma istemesi fakat uzlaşmanın sağlanamaması, düzeltme talebinin vergi dairesi tarafından kabul edilmemesi ve bunların dışında diğer vergi ile ilgili uyuşmazlıklar yaşamaları durumunda yargı organlarına başvurma hakları vardır.” Taşkıran, Tarık (‘Kanun Yolundan Vazgeçme’, Vergi Dünyası, Sayı 466)
Türk yargı sisteminde vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davaların ilk derece mahkemeleri olan vergi mahkemelerinde açılması gerekmektedir. Bu bağlamda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 37’nci maddesi uyarınca yetkili mahkeme; uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen,
- Gümrük Kanunu’na göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,
- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulanmasında ödeme emrini düzenleyen,
- Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan, dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir. Vergi uyuşmazlıklarında genel olarak
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45’inci maddesi uyarınca,
“İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceği” öngörülmüştür.
Tam yargı davaları ise idarenin işlem ve eylemleriyle kişilerin mallarına veya parasal değerlerine verdiği zararın tazminine yöneliktir.
Anayasanın 138’inci maddesinde “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa; kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler” denilerek, yargıçların bağımsızlığı ilkesi kabul edilmiş ve böylece, yasama yetkisinin, yargıçların bağımsızlığına aykırı biçimde kullanılması önlenerek, yargıçların bağımsızlığı yasa koyucuya karşı da korunmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesi uyarınca Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.
Kanun yolundan vazgeçme dilekçesi vergi dairesince ilgili yargı merciine gönderilir ve bu dilekçenin vergi dairesine verildiği tarih, kanun yolundan vazgeçme tarihi olarak kabul edilir.
Kanun yolundan vazgeçilmesi halinde idarece de mevcut ihtilaf (uyuşmazlık) sürdürülmeyecektir. Ayrıca kanun yolundan vazgeçilmesi halinde istinaf veya temyiz yoluna başvurulması durumunda ise söz konusu başvuru incelenmeyecektir.
Kanun yolundan vazgeçilen vergi ve vergi ziyai cezası için yapılan tahakkuktan önce ödenen gecikme faizi ve gecikme zammı da dahil tutarlar söz konusu ödenecek tutarlara mahsup edilebilmektedir.
Ayrıca istinaf ve temyiz yolundan vazgeçilen davaya ilişkin kararlarda hükmedilen yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ve fer’ileri (eklentileri) talep edilemez ve bu alacaklara icra takibi yapılamaz.
22 Ocak 2021 Cuma