Mevcut hukuk düzeni çerçevesinde özellikle ticari işlemlerin mutlak suretle belgelendirilmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200’üncü maddesi gereği olarak “bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değeri 2 bin 500 Türk Lirası’nı geçtiği takdirde senetle ispat olunması” gerekmektedir. Bu hukuki işlemlerin “miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle 2 bin 500 Türk Lirası’ndan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”
Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda yukarıda öngörülen koşul hatırlatılarak karşı tarafın muvafakatı halinde tanık dinlenebilir.
Aynı kanunun 201’inci maddesinde hükme bağlandığı üzere “senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler 2 bin 500 Türk Lirası’ndan az bir miktarda olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203’üncü maddesinde senetle ispat zorunluluğunun istisnaları belirlenmiş bulunmaktadır. Bu istisnalar dışında kalan işlemlerin mutlak suretle belgelendirilmesi gerekmektedir. Yasal düzenleme gereği aşağıda sayılmak sureti ile belirlenen hallerin varlığında iddianın ispatına yönelik tanık ifadelerine başvurulması mümkün olabilmektedir. Şöyle ki;
- Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler,
- İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler,
- Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasından imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hallerde yapılan işlemler,
- Hukuki işlemlerde irade bozukluğu veya aşırı yararlanma iddiaları,
- Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa (danışıklı) iddiaları,
- Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu konusunu kuvvetlendirecek delil veya emarelerinin bulunması hali, varsa bu gibi durumlar senetle ispat zorunluluğunun istisnasını oluşturmaktadır.
Diğer yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190’ıncı maddesinde tanımlandığı üzere “ispat yükü” kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya (olaya) bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Dolayısıyla hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, iddiasını kanunların öngördüğü şekilde ispatla yükümlüdür.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun’nun 187’nci maddesinde de ifade edildiği üzere “ispatın konusunu tarafların üzerine anlaşamadıkları veya uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların (olayların) ispatı için delil gösterir.“ Özellikle akçeli işlerde tarafların hak iddia etmeleri halinde, bu haklarına dair belgeler olmadığı sürece haklarının varlığından bahis etmek de söz konusu olamaz.
Diğer yandan “taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahip olup, bu hakları akçeli işlerden kaynaklanması ve/veya akçeli işlere dayalı olması halinde mutlak suretle belgelendirilmesi halinde kullanımı söz konusu olabilmektedir.
Mahkeme huzurunda ikrar olunan (kabul edilen) veya mahkemece inkar edenden sadır (kaynaklanan) olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 205/2 maddesi hükmü gereği olarak “usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet hükmündedir, hakim, mahkemeye delil olarak sunulan elektronik imzalı belgenin güvenli elektronik imza ile oluşturulmuş olup olmadığını resen inceler.”
İmza atamayanların durumu söz konusu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 206’ncı maddesinde ayrıca belirlenmiş bulunmaktadır.
Ticari işlemlerde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda Ticaret Kanunu’nda yer alan düzenlemeler yanında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan özel nitelikteki düzenlemelerin dikkate alınması uyuşmazlıkların çözümü aşamasında zorunlu olmaktadır.
25 Eylül 2017 Pazartesi