64. hükümet programında vergileme konusunda yer alan hükümlerini değerlendirdiğimizde, ilkesel olarak vergi oranlarında bir artış öngörülmediğini tespit ediyoruz.
Programda en fazla vergilemede “öngörülebilirlik ve istikrar” vurgusu yapıldığını görüyoruz. Türk Vergi Sistemi’nde bugüne kadar en çok eleştirilen konuların başında da vergilemede “öngörülebilirlik ve istikrar” anlamında yeterli gelişmenin sağlanamadığı gelmektedir. Bu konu bir ülkeye uzun vadeli ve kalıcı yabancı yatırımcıların gelmesi bakımından en önemli unsurdur. Programda bu konunun birkaç farklı vesile ile altının çizilmesini önemli buluyoruz.
Vergi düzenlemelerinde üretimi ve istihdamı artıracak, mülkiyet ve patent haklarını koruyacak, piyasaların etkin işlemesini sağlayacak ve yatırım ortamını güçlendirecek şekilde hareket edileceği belirtiliyor.
Uluslararası yükümlülükleri gözeterek, lüks ve/veya ithalat yoğunluğu yüksek tüketim mallarını caydırıcı vergilendirme yapılacağı, vergi düzenlemelerinde toplumun ilgili taraflarının alınacağı taahhüt ediliyor. Bu konu da vergi sistemimizde sıklıkla ihmal edilen bir durumdur. Hükümetin uygulamada bu taahhüdüne bağlı kalması sağlıklı bir vergi sistemi kurulması ve vergi uyumunun artırılması için son derece önemlidir.
Altı çizilen ve olmazsa olmaz bir konu vergilemede adaletin pekiştirilmesi ve güvenli bir ortam oluşturularak kayıt dışılığın kavranması da hedefler arasında yer almaktadır.
Vergilendirme kapasitesini ölçen yöntemler geliştirileceği, kayıt dışı istihdamın boyutunu analiz edileceği ve yol açtığı sorunların giderileceği ifade ediliyor. Bize göre özellikle kayıt dışı istihdamın en önemli nedeni istihdam üzerindeki sosyal güvenlik primlerinin yüksekliğidir. Rekabet gücünü zorlaması nedeniyle kayıt dışı istihdamın birincil nedeni olan bu konuda cesur davranılarak istihdam üzerindeki prim yükünün azaltılması yönünde atılacak küçük bir adımın bile önemli psikolojik etkisi olacağını düşünüyoruz. Daha önce uygulamaya konulan sosyal güvenlik prim borcu olmayanlara yapılan 5 puanlık prim indiriminin bu alanda bugüne kadar yapılmış en doğru adım olduğunu ve verimli sonuca yol açtığını vurgulamalıyız.
Vergileme alanında hizmet kalitesinin iyileştirilmesi anlamında mevzuatın sadeleştirilmesi çalışmalarının devamı yanında teknolojik imkanların kullanımının artırılacağı taahhüdü de yine programda yer alıyor.
Mevzuat düzenlemeleri konusunda da programda önemli başlıklar yer alıyor.
Önem sırasına göre kısaca;
- Gelir ve kurumlar vergisi kanunları birleştirilerek yeni gelir vergisi kanunu çıkarılması,
- Vergi Usul Kanunu’nun yenilenmesi,
- Kapasite ve verimlilik artışı sağlamak amacıyla imalat sanayi makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) istisnası getirilmesi,
- Damga Vergisi Kanunu’nun gözden geçirilmesi.
Bunlardan gelir ve kurumlar vergisinin birleştirilmesi ve Vergi Usul Kanunu’nun yenilenmesi konusunda önceki dönemde önemli çalışmalar yapılmıştı.
Bu düzenlemelerden en önemli olanı geniş kesimleri ilgilendirmesi bakımından şüphesiz Gelir Vergisi Kanunu’nun yenilenmesidir.
Mevcut tasarıda kent rantlarının vergilendirilmesinde şahıslara ait gayrimenkullerde halen 5 yıl sonra satılması halinde hiç vergi alınmaması uygulaması yıllara göre kademeli hale getiriliyordu. Bize göre prensip olarak bu yaklaşım doğru. Sadece kazanılmış hakların korunması için yeni kanunun yayımından sonra edinilen gayrimenkullerin bu uygulamaya tabi tutulması daha doğru olur.
Vergi düzenlemelerinde yatırım inovasyon teşviklerinin devam edeceğinin vurgulanması ve genç girişimciye üç yıllık vergi kredisi sağlanması da programda dikkat çeken vurgulamalardır.
Programda ifade edilenler genel olarak önemli ve olumlu taahhütler. Doğal olarak birçok konu uygulama ile bir yön kazanıyor. Programda belirtilen taahhütlere uygun bir yasalaşma ve uygulama süreci geçirilmesi en önemli temennimizdir.
06 Aralık 2015 Pazar