Giriş: 16.05.2025 - 10:56
Güncelleme: 16.05.2025 - 10:56
MUHAMMET AKSAN

MUHAMMET AKSAN

Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaretleri ifade eder. Kişi adları dahil olmak üzere sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi marka olarak tescil edilebilir. Bu unsurlar, marka sahibine hukuki koruma sağlarken, tüketicilerin de ürün veya hizmetleri kolayca tanımasına yardımcı olur.


Markalar, genellikle sözcükler, şekiller veya bunların birleşiminden oluşur ve bu tür işaretler ‘geleneksel markalar’ olarak adlandırılır. Ancak marka kavramı yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Geleneksel olmayan markalar ise klasik marka anlayışının ötesine geçerek renk, ses, koku, hareket, tat veya ürünlerin üç boyutlu görünümlerinden oluşabilir. Günümüzde bu tür markalar, modern ticari dünyada markalaşma stratejilerinin önemli bir parçası haline gelmiş ve hukuki koruma kapsamına dahil edilmiştir.


HAREKET MARKALARI
Hareket markaları, geleneksel olmayan marka türlerinden biri olup, tescil edilecek işaretlerin hareketleri sonucu meydana gelen iki veya üç boyutlu resimler bütünü olarak ifade edilebilir. Görüntülerin hareketi veya markanın unsurlarının pozisyonunda bir değişiklik yoluyla bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan markalar, hareket markası olarak adlandırılır.


Tüketiciler, bir markayı yalnızca ismi veya logosuyla değil, aynı zamanda hareketli görsel unsurlarıyla da tanıyabilir. Bu nedenle, hareket markaları özellikle dijital çağda markaların ayırt edici niteliğini güçlendiren önemli bir unsur haline geldi. Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında tescil edilebilen bu marka türü, belirli kriterler doğrultusunda değerlendirilir ve korunur.


Bu tür markalar, markanın görsel veya kinetik bir unsurla tanınmasını sağlar ve tescil edilebilmesi için hareketin somut ve tam olarak tasvir edilebiliyor olması ve ayırt edici olması gerekir. Örneğin, Microsoft’un Windows işletim sistemi açılırken ekranda beliren sarı, lacivert, kırmızı ve yeşil renkli simgenin hareketi, dünyaca ünlü şef Nusret’in ‘Salt Bae’ hareketi ve Pixar animasyon stüdyosunun filmlerinin başında beliren zıplayan lamba figürü (Luxo Jr.) hareket markalarına örnek olarak gösterilebilir. Hareket markalarının tescil edilmesi için Türk Patent ve Marka Kurumu’nun aradığı bazı kriterler bulunur. Bunlar, başvuru sırasında hareketin açıkça belirtilmesi ve markayı oluşturan hareketin, statik veya hareketli bir görüntü dizisiyle Kuruma sunulmasıdır. Sunulan görseller, markanın ayırt edici niteliğini koruyacak şekilde olmalı ve bütünlüğünü bozmayacak bir biçimde hazırlanmalı.


AYIRT EDİCİLİK KRİTERİ  
Tüm marka türlerinde olduğu gibi hareket markalarında da ayırt edicilik temel bir tescil şartı olarak karşımıza çıkar. Somut olarak ayırt edicilikten yoksun işaretler, ilgili markanın tescil kapsamındaki tüm mal ve hizmetler bakımından ayırt edicilik işlevini yerine getiremeyebilir. Somut olarak ayırt edici olmak ise, tescili talep edilen markanın, başvurunun yapıldığı mal ve hizmet sınıfı ile olağan ilişkilendirme biçimini aşarak, beklenenden farklı bir algı yaratması anlamına gelir. Yani, markanın kamu nezdinde alışılmışın dışına çıkacak ölçüde dikkat çekici bir izlenim bırakması gerekir. Bu yaklaşım, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) Temyiz Kurulu kararlarında da vurgulanmış; hareket markalarının tescil edilebilmesinde somut olarak ayırt ediciliğin taşıdığı önem açıkça ortaya konmuştur.


Tüm bu değerlendirmeler ışığında, geleneksel olmayan markalar da dahil olmak üzere tüm marka türlerinde ayırt edicilik kriteri, tescil sürecinin temelini oluşturur. Özellikle hareket markalarında, başvurunun teknik bir işaretten ibaret olup olmadığının belirlenmesi büyük önem taşır. Zira her türlü hareketin ya da başvuru sahibinin tüketici nezdinde tanınmış bir firma olmasının, tek başına ilgili hareketin marka olarak tescil edilebilmesini ve ayırt edici olduğu sonucunu doğurması mümkün değil. Unutulmamalıdır ki, marka başvurusunun başarılı olabilmesi ve güçlü bir marka korumasına kavuşabilmesi için her durumda yeterli düzeyde ayırt edici nitelikler taşıması gerekir.