Resmi Gazete’de 13 Eylül tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Türkiye’de mukim gerçek ve tüzel kişiler arasındaki işlemlerin Türk Lirası cinsinden yapılması zorunlu hale getirildi. Karar ile Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile; Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen durumların dışındaki işlemlerin döviz cinsinden yapılması sınırlanmış oldu. Karar ile mevcut sözleşmelerin de istisnalar dışında TL’ye dönülmesi konusunda bir aylık süre tanındı. Bu gelişmeler yaşanırken Bakanlıkça yapılan bir açıklama ile özellikle bazı işlemlerin kapsamından çıkarılması noktasında ayrıntılı çalışma yapıldığı ve buna ilişkin açıklamanın da bilahare yapılacağı ifade edildi.
Mevcut sözleşmelerin veya kredi işlemlerinin TL’ye dönülmesi noktasında doğal olarak belirlenmesi gereken bazı hususlar var. Özellikle hangi kurun esas alınacağı konusu buradaki en anahtar soru durumunda. Bir kredi işlemi TL’ye dönüldüğünde hangi faiz oranı ile işleme devam edileceği de yine çözüme kavuşturulması gereken bir diğer önemli konu durumunda. Hal böyle olunca, bu konuda nasıl bir yol izlenebilir diye biz de düşünmeye çalıştık. Elbette bu konuda karar ilgili kurumlarda olacak; bizimki alternatif öneri sunmaya çalışmaktır.
ÖNERİMİZ
Döviz cinsinden yapılmış bir kredi işlemi yapıldığı tarihte Türk Lirası cinsinden yapılsa ve o günkü şartlarda TL cinsinden yapılmış gibi değerlendirilerek karar tarihine veya dönüşümün gerçekleştiği tarihe kadar yapılan tahsilatlar sonucunda bugünkü bakiye ne olurdu, o bulunur. Bakiye de o günkü banka faiz oranı ile bugünkü banka faiz oranının ortalaması alınarak yeni yapılandırma yapılabilir. Bu durumda herkes bir miktar fedakarlık yapmış olur.
Diğer alternatif ise 2018 yılı için kararın yayımlandığı tarihe kadar bir ortalama kur belirlenip bu ortalama kur üzerinden TL’ye dönülüp yine kararın yayımı tarihindeki aynı işlemle ilgili cari faiz oranının belki 5-10 puan düşüğü veya TCMB gösterge faizinin 5 puan fazlası ile yeniden yapılandırılabilir.
Burada bankacılık sistemi cari kurdan TL’ye dönmek ve cari TL faiz veya kâr payı oranlarını kullanmak isterler ise kredi borçlusunun bunu kabulü borcun ödenemez noktalara gelmesine sebep olabilir.
Açıklanan orta vadeli plandan sonra orta vadede enflasyonda ve büyümede makul bir seyrin gerçekleşeceği öngörülüyor. Bu durumda TL’ye dönen ve cari faiz oranı ile borcu yapılandırılan kredi borçlusu ciddi olarak mağdur olacaktır. Bunun istisnası, açıklanan orta vadeli program hedeflerinin de tutmaması, Türkiye’de yaşanan ekonomik dalgalanmanın daha da derinleşmesi ve ciddi bir krize dönüşmesidir ki, bunu Türkiye’de yaşayan hiç kimsenin tercih veya temenni etmemesi gerekir. Ancak böyle bir durumda borçluya yine de bir nebze koruma sağlanmış olur. Daha önce de bu köşede yazdığımız üzere, Türkiye’nin rakamları böyle derinlemesine bir krizi ortaya koyacak durumda değildir. Beklentimiz, yaşanan bu ekonomik dalgalanmanın belli bir periyod içerisinde normalleşmesi ve Türkiye’nin tekrar üretim ve ihracat ile büyüyen bir model ile daha sıhhatli bir yapıya kavuşmasıdır. Ben şahsen böyle olmasını hem canı gönülden temenni eden hem de buna inananlardanım. Hal böyle olunca da, kur arttığında döviz cinsinden borçlularla finans kurumlarının bu maliyeti belli ölçüde paylaşması en hakkaniyetli çözüm olacaktır. Elbette karar yetkililerindir; ancak bu konuda ihtilafların ve kaosun yaşanmaması bakımından bir an önce netliğin sağlanması gereğinin altını çizebiliriz.
24 Eylül 2018 Pazartesi