Fatih Oktay
Geçtiğimiz günlerde Çin’in son nüfus sayımının sonuçları açıklandı. Buna göre, Çin’in nüfusu 1 Kasım 2020 gece yarısı itibariyle 1.4 milyar düzeyini aşmış, 1 milyar 411 milyon 780 bine ulaşmış bulunuyor.
10 yılda bir yapılan sayımların bu sonuncusunun sonuçlarının açıklanması gecikince, basında ülkenin beklenen nüfus azalmasının başladığı yönünde haberler çıkmaya başlamıştı. Öyle görünüyor ki, henüz o noktaya gelinmemiş. 2010 sayımında önceki
10 yılda, nüfusun yılda ortalama yüzde 0.57 arttığı belirlenmişti; bu sayımda da önceki 10 yılda nüfusun yılda ortalama yüzde 0.53 artmış olduğu görüldü.
NÜFUS, 10 YILDA AZALACAK
Çin’in nüfusu bu sayım döneminde azalmadıysa da hemen hemen kesin olarak bir dahaki sayım sonuçları nüfusun azalmaya başladığını göste-recek. Yıllık tahminlere göre Çin’in çalışma çağındaki nüfusu, 2012’den bu yana her yıl birkaç milyon kişi azalıyor; toplam nüfus da içinde ulunduğumuz 10 yıl içinde azalmaya başlayacak.
Nüfustaki bu azalma eğilimi, toplam üretkenlik oranı, yani bir kadının yaşamı boyunca doğurduğu ortalama çocuk sayısındaki düşüşe bağlı. Nüfusun sabit kalması için bu oranın 2.1 dolayında olması gerekir. Çin’de ise 2’nin altına düşmüş bulunuyor. Oranın bu düşüşünde birkaç etken rol oynuyor. Tüm ülkelerde ortalama gelir arttıkça bu oranda düşüş oluyor. Bu düşüş, Doğu Asya ülkelerinde daha hızlı gerçekleşiyor. Çin’de bunların da üstüne 1980’lerde özellikle kentsel yörelerde çiftlerin birden çok çocuk sahibi olmalarını engelleyen bir politika uygulanmaya başlamıştı. Üç etken bir arada Çin’de toplam üretkenlik oranını düşürüyor.
Geçtiğimiz yıllarda devlet tek çocuk kısıtlamasını kaldırıp iki çocuğa izin verdiyse de oluşmuş alışkanlıklar ve Çin’de çocuk yetiştirmenin yüksek maliyeti nedeniyle doğumlar artmıyor.
Geçtiğimiz on yıllarda doğumların azalmış olması, içinde bulunduğumuz yıllarda ülkede işgücüne yeni katılımların düşmesi anlamına geliyor. Ailelerin çok çocuğa sahip olduğu dönemlerde işgücüne katılanlar emeklilik ve ölümlerle işgücünden ayrılırken yerlerine daha az sayıda yeni çalışanın gelmesi, çalışma çağındakilerin azalması anlamına geliyor. Bu, aynı zamanda artan ortalama yaşam süresiyle birleşince nüfusun giderek artan bölümünün yaşlılardan oluşması anlamına geliyor.
İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ ARTIYOR
Bu gelişmeler Çin ekonomisi için sorun oluşturuyorsa da hızlı ekonomik büyümenin sonu anlamına gelmiyor. Ekonomiler, işgücü artmadan da işgücü verimliliğindeki artışlara bağlı olarak büyüyebiliyor. Çin’de de işgücü verimliliği, bir yandan üretimde verim artışı, bir yandan da daha yüksek katma değerli ürünlere geçişe bağlı olarak hızla artıyor. Devlet, otomasyon yoluyla işgücü verimliliğinin artırılmasını, özellikle de sanayide robot kullanımını destekliyor. Çin, yıllık olarak devreye alınan sanayi robotu sayısında dünyada açık ara birinci sıradaki ülke konumuna gelmiş bulunuyor. Öte yandan Çin’in işgücünün yaklaşık dörtte bir gibi çok yüksek bir bölümü hâlâ tarımda çalışıyor. Ülke yönetimi buna neden olan tarım arazilerinin mülkiyeti ve kırsal bölge insanlarının kentlerdeki konumu ile ilgili sorunları gidererek sanayiye işgücü aktaracak düzenlemeler üzerinde çalışıyor. Bunun bir yandan iç talebi, bir yandan da işgücü verimliliğini artırarak Çin’in ekonomik büyümesine önemli bir katkı yapması bekleniyor.
Ülkede çalışma çağındaki insanların sayısı azalıyorsa da, sayım sonuçlarına göre, en azından eğitim açısından kalitesi artıyor: 2010 sayımına göre ülkedeki nüfusun yüzde 9’dan az bir bölümü üniversite mezunuydu. Bu sayıma göre oran yüzde 15’in üzerine çıkmış bulunuyor.
28 Mayıs 2021 Cuma