Giriş: 02.05.2016 - 00:00
Güncelleme: 21.10.2022 - 09:30
VEYSİ SEVİĞ

VEYSİ SEVİĞ

Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesi gereği olarak anonim şirketlerde “Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemler sunar.”

Söz konusu kanun maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere bu önlemler; sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi veyahut da benzer nitelikte uygulamalar olabilir. Bu hükmün uygulanabilmesi için; kanuni yedek akçeler dışındaki açık yedek akçelerle de zararın kapanmamış olması ve arta kalan zararın sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısını geçmesi gerekmektedir.

Diğer yandan son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.

Ancak “şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço” çıkartmakla yükümlüdür. Bu bilançodan aktiflerin, şirketin alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirerek iflasını ister.

Diğer yandan Türk Ticaret Kanunu’nun 377’nci maddesi gereği olarak yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Buna göre iflasın ertelenmesine ilişkin olarak Türk Ticaret Kanunu’nun söz konusu maddesi dört temel kuralı içermektedir. Şöyle ki;

- İflasın ertelenmesi halinin bir iyileştirme projesinin varlığı halinde kabul edilmesi gerekmektedir.

- İyileştirme projesinin emredici nitelikte kurallar içermesi halinde geçerli olması öngörülebilir.

- İyileştirme projesine uygun kaynakların belirlenmiş olması zorunludur. Proje sahipleri kendi önerilerini iyileştirme koşulu olarak koyamazlar. Projede yer alan önerilerin gerçekleştirilmesi için gerekli nesnel kaynakların gösterilmesi ve bunlar içinde öz kaynaklarının da bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda fedakarlık pay sahiplerinden gelmelidir. Aksi takdirde iflas ertelemesi alacaklıları oyalayan bir araca dönüşür.

- Ayrıca yönetim kurulunun iyileştirici önlem ve önerilerini oluşturması ve durumu açıklayıcı raporda yer vermesi zorunludur.

Şirketlerin “borca batık olma” kavramı, şirket aktifleri-yıllık bilançoda olduğu gibi defter (iktisap) değerleriyle değil-fakat gerçek (olası satış) değerleri ile dikkate alınması gerekmektedir. Aksi takdirde alacaklıların alacaklarını alamamaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirememesi söz konusu olabilir. Bu bağlamda “borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık bilançoda olduğu gibi defter (iktisap) değerleriyle değil-fakat gerçek (olası satış) değerleriyle değerlemeye tabi tutulsalar bile alacaklıların mağdur olmaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması anlamına gelmektedir.

Uygulamada işletme “varlıklarının olası satış değerlerine göre çıkarılan bilanço şirketin iflası için yönetim kurulunun mahkemeye başvurmasına gerek olup olmadığını ortaya koyar.” Bu bağlamda da aktif ve pasif varlıkların işletmenin sürekliliğine göre değerlendirilmesinin, faaliyetine devam edecek bir işletme esas alınarak değerlendirme yapılması anlamına geldiğini, bu durumun şirketin ileride eski gücüne kavuşup kavuşmayacağı konusunda karar verilmesinde önemli bir unsur olarak kabul edilmektedir.