fatih@fatihoktay.com

 

Geçtiğimiz günlerde Nature dergisinde, istenen bir molekülü, gerekli araştırma, değerlendirme ve tasarım süreçlerini gerçekleştirip laboratuvarda üreten Yapay Zeka Büyük Dil Modeli uygulamalarına dayalı bir robot ile ilgili bir çalışma yayınlandı. Araştırmanın başındaki bilim adamına göre, geliştirilen bu robot, iyi yetişmiş bir kimyagerden beklenen becerilerin çoğuna sahip. Bu, gelişmiş ülkelerdeki kimyagerler açısından işlerinin tehlikede olduğuna işaret eden kötü bir haber; gelişmekte olan ülkeler açısından ise öyle değil. Bu ve benzeri yapay zeka uygulamaları, daha yeni doğmuş sayılabilecek kadar işin başında olmalarına karşın, şimdiden hemen her alanda iyi yetişmiş insan becerileri sergiliyorlar. Bu, gelişmekte olan ülkeler için darboğaz oluşturan nitelikli insan kaynağı eksikliğini aşmaları için ufukta beliren bir fırsat anlamına geliyor.

 

KONTROL KİMDE OLACAK?

 

Ancak bu sistemlerin geliştirilmesinde kontrolün kimlerde olacağı, bu sistemlerden kimlerin nasıl yararlanacağı, bunların sağladığı maddi getirinin kimler arasında nasıl paylaşılacağı henüz belli değil. Günümüzde yapay zeka uygulamalarının geliştirilmesinin firmaların bünyelerinde kapalı olarak mı, yoksa ‘açık kaynak’ modeliyle mi olması gerektiği konusunda hararetli bir tartışma var. 

 

Açık kaynak modelinde uygulamanın kaynak kodları ve parametreleri herkesin kullanımına ücretsiz olarak sunuluyor. Buna işletim sistemlerindeki bir örnek olarak, Windows’un Microsoft’a ait, kaynak kodları gizli, kullanımı ücretli işletim sistemi iken, küresel internet altyapısının büyük ölçüde üzerinde kurulduğu Unix’in kaynak kodları herkese açık, ücretsiz olarak kullanılabilen bir sistem olmasını gösterebiliriz. Açık kaynak savunucuları, dünyanın sosyal ve ekonomik düzenini değiştirebilecek önemdeki bu sistemlerin birkaç şirketin tekelinde, şeffaf olmayan bir şekilde geliştirilmesinin sakıncalı olduğunu, öte yandan birkaç firma değil, tüm dünyanın katılımıyla bu uygulamaların daha hızlı ve verimli geliştirebileceğini savunuyor. Diğer taraf ise kâr amacı olunca bu sistemlerin daha hızlı ve etkili bir şekilde gelişeceği, öte yandan kaynakların açılmasının bunların kötü amaçlar için kullanılmasına olanak sağlayacağını savunuyorlar. Şu anda dünyada ChatGPT gibi firmaya özel kapalı sistemler yanında birçok açık sistem de mevcut. 

 

Bunların bazıları üniversiteler gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından geliştirilmişken, Llama-2 gibi bazıları da Meta (Facebook) gibi özel şirketler tarafından geliştirilmiş. Ancak ChatGPT’nin oluşturucusu OpenAI gibi bazı şirketler, ileri yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesinin güvenlik açısından açık olmak bir yana, devlet iznine bağlı olmasını savunuyorlar. 

 

ABD VE ÇİN REKABETİ

 

Büyük bir olasılıkla ABD yönetiminin de gönlünde bu model yatıyordur. ABD’li şirketlerin tekelindeki bir geliştirme modeli, Çin’in yapay zeka alanında önünü kesmek kadar bu modellerin kullanımı için tüm dünyadan gelir sağlamak açısından da yönetimin tercihi olurdu. Ancak ABD dünyada bu alanda tek değil, Çin de alanın iki büyük oyuncusundan biri; iki ülke diğerlerinin çok önünde neredeyse at başı gidiyorlar. Çin’in geçtiğimiz aylarda duyurulan Yapay Zeka Küresel Yönetişim Girişimi’nde bu alandaki gelişmelerin yönlendirilmesinde büyük, küçük tüm ülkelerin eşit rol aldığı bir yapı yanında, bu alandaki geliştirmelerde paylaşımcı ve açık kaynağa dayalı bir yaklaşım öngörülüyor. Bu durumda, ABD politikalarını, açıklarından teknolojide öne geçmek ve uluslararası politik getiri sağlamak için yararlanacak yakın güçteki bu rakibini hesaba katarak belirleyecektir.

 

Her alanda olduğu gibi yapay zeka alanında da rekabette hayır bulunuyor.

02 Ocak 2024 Salı