Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Gazetemizin geçen haftaki sayısında TOKİ başkanımız Ergün Turan’ın çok önemli ve geniş bir açıklaması dikkatleri çekti. Geç kalınmış olsa da dönüştürücü ve rahatlatıcı bir açıklamaydı. Ergün Turan, TOKİ adına, şehir kültürü adına sevindirici bir tespit yapmıştı. Söylediğinin özeti şuydu: Site inşa etmiyoruz, mahalle üzerinden şehir inşa ediyoruz. Yaptığımız inşaatların etrafı da çevrilmeyecek, yatay mimarive yöresel özelliği olacak. Mimarinin çevre ile etkileşimini ortadan kaldıracak değil aksine artıracak form üzerinde çalışıyoruz.

Zaten TOKİ’de Ergun Turan, göreve geldiğinin ilk günlerinde bu problemi açıkça ifade etmeye başlamıştı. Demek ki uygulama başlamış. Gerçekten de mimari olarak site mantığında yüksek duvarlarla çevrili bir sosyal hayat öngörülüyor. Bu, bizim geleneksel yaşam anlayışımıza ters bir durum. Bizde sokak ve mahalle vurgusu önemli. Sosyal hayatın ayrıştırıcılığı değil içiçeliği önemli. Bakkalı, esnafı ve çarşısı önemli.

Mimari formlar sosyal ilişki biçiminde önemli ölçüde belirleyici oluyor. Örneğin AVM diye isimlendirilen alışveriş merkezleri devasa mimari yapılar içerisinde çok sayıda mağaza/dükkan var. Deniyor ki bunlar esnaf değil mi? Bunların da çalışanı var, sahibi ve müşterileri var. Fakat gayet iyi biliyoruz ki mahallede, sokakta, çarşıda var olan esnaf kültürü buralarda yaşamıyor, daha doğrusu oluşmuyor. Esnaf ile müşteri arasındaki ilişkibir güvene dönüşmüyor. İşin sırrı da burada zaten.

ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİ ARTIRACAK MİMARİ FORM

Diğer taraftan sırf güvenlik kaygısıyla yüksek duvarlarla çevrilmiş siteler, aynı sitede yaşayanlar arasında bile sosyal ilişkiyi geliştirici rol oynamıyorlar. Hepimizin bildiği gibi aksine uzaklaştırıcı oluyorlar. Sitenin dışına çıkılınca da güvensiz bir ortama dahil olunmuş algısı oluşuyor. Bu da şehir hayatını algı açısından olumsuz etkiliyor.

Şimdi TOKİ başkanımızın söylediklerini anlamaya çalışalım. Öncelikle ‘site’ anlayışına karşı bir duruş sergiliyor, site inşa etmiyoruz diyor. Adeta şimdiye kadar yanlış yapılmış diye yakınıyor. İkincisi; ‘mahalle üzerinden şehir inşa ediyoruz’ diyor. Çok doğru bir yaklaşım. Sokak, mahalle, çarşı üzerinden şehir inşa etme yaklaşımı bize çok uygun, doğrusu da bu. Üçüncüsü; yaptığımız inşaatların etrafı çevrilmeyecek diyor. Yani her türden ilişkiyi bitirme noktasına getiren yüksek duvarlara geçit yok kararı var. Zaten çevirdiğiniz zaman mahalle ve sokak kendiliğinden yok olur. Bir başka önemli husus ise yatay mimari ve yöresel özelliklerin dikkate alınacak olması. Artık görünümü bozan ve ürküten yüksek yapılar yok. Mimari, hem yatay olacak hem de yerel çizgilerin etkisi olacak. Toprağa yakın olma ve bu hissiyatın canlı tutulması ne kadar önemli.

Bütün bunlardan hasıl olacak hedef ise; mimarinin çevre ile etkileşimini azaltacak değil aksine artıracak olması. Yaşadığımız sosyolojik problemin özü de bu zaten. Şehirlerimizde inşa ettiğimiz yaşam alanlarımızla çevre ile etkileşimi iyice kısıtlıyoruz. Toplum olmaktansa birey olmayı olmayı önceliyoruz. Gerçekte ise sosyal dayanışma duygusunu artırıcı yönde bir sosyal hayatı benimsememiz gerekir. Teşekkürler Sayın Turan. Söz ve uygulama birlikteliği bekleriz, vatandaşların bu yaklaşımı benimsemelerinibekleriz.

31 Ocak 2016 Pazar