Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Diğer Yazıları

Hikmet Baydar

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Temmuz 2019 ayı itibariyle finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülüklerine ilişkin verileri açıkladı. Bu verilere göre reel sektörün Temmuz 2019 ayı itibariyle toplam 120.439 milyon dolar varlığı bulunuyor. Bu varlığın 83.252 milyon dolar tutarı mevduat olup, bu rakamın 65.675 milyon dolarlık kısmı yurtiçindeki bankalarda. Yurtdışı bankalarda reel sektörün tam 17.577 milyon dolar mevduatı bulunuyor. Bunların dışında, ihracattan tam 18.398 milyon dolar alacağı bulunan reel sektörün yurtdışı yatırımları ise 18.194 milyon dolar.

Reel sektörün yükümlülüklerine yani borç ve taahhütlerine baktığımızda ise şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz: Reel sektörün Temmuz 2019 ayı itibariyle toplam yükümlülükleri 304.434 milyon dolar tutarında. Bu yükümlülüklerin 262.162 milyon dolar tutarındaki kısmı nakdi kredi. Bu kredilerin 159.667 milyon dolarlık kısmı yurtiçinden sağlanırken, yurtdışından 102.495 milyon dolar tutarında bir rakam temin edilebilmiş. İthalat için yurtdışına 42.272 milyon dolar borçlanılmış.
Bu rakamların sonunda reel kesimin net döviz pozisyonunun 183.995 milyon dolar ekside olduğunu gözlemliyoruz. İlk bakışta reel kesimin dövize karşı ciddi risk aldığını söylememiz mümkün olsa da bu gerçekçi değil.

Şöyle ki; reel kesimin yükümlülük kompozisyonunda toplam uzun vadeli döviz kredileri yaklaşık 214 milyar dolar civarında. Bu krediler yatırım kredileri. Dolayısıyla henüz söz konusu yatırımların sağlayacağı nakit girdiler varlık tarafında görünmüyor. Kısacası yatırım kredileri yükümlülüklerde görünmekle beraber, artacak kapasite ile oluşacak varlık artışı varlıklar arasında bulunmuyor. Kaldı ki, bu şirketler kurlar yukarı gittikçe kur farkı zararını giderek atarak vergiden de kurtulabiliyorlar.
Oysa o dönemde böyle bir zarar dönemsel olarak realize edilmemiş, kayden zarar söz konusu olmuş. Zaman içinde yeni maliyetler ve fiyatlamayla kur etkisinden tamamen kurtuluyorlar.

Kısa vadeli pozisyonlarına baktığımızda reel sektörün adeta yoğurdu üfleyerek yediği ve ayaklarını sağlam bastıkları görünüyor. Kısa vadeli varlıkları 102.245 milyon dolar olan reel sektörün kısa vadeli yükümlülükleri ise sadece 92.528 milyon dolar. Bu nedenle kısa vadede reel sektörün 9.717 milyon dolar döviz pozisyonu fazlalığı bulunuyor.

İhracat alacağı 18.398 milyon dolar olan reel sektörün, ithalat borcu 42.272 milyon dolar. Böylece reel sektörün net olarak piyasa kredisini yurtdışında da kullanmaya başladığını söyleyebiliriz. Bu durum bankalardan kullanılacak kredi ihtiyacını da azaltıyor.

Görüleceği üzere, kısa vadeli kur oynaklıklarına karşı tedbirli ve uzun vadede nispeten daha ucuz dış kaynakları kullanmaya devam eden bir reel sektör kompozisyonu bulunuyor. Yapılmakta olan yatırımın ihracattan sağlayacağı döviz girdileri ile mevcut yükümlülüklerin karşılanması sorun olmayacak. Burada önemli olan yatırımın planlanan üretim ve ciro artışını sağlayabilmesi.

Son söz; kısa vadede alınacak riskler gücünüzü aşmamalı.

11 Ekim 2019 Cuma