Dr. İlhami FINDIKÇI

Dr. İlhami FINDIKÇI

Diğer Yazıları

DR. İLHAMİ FINDIKÇI

Var olduğu günden bu yana dünyada değişim ve dönüşüm devam ediyor. Yapay zekâ ve dijital ağların hâkim olmaya başladığı günümüzde bir yanda hızlı değişime uyum sağlayarak ayakta kalmak, diğer yanda temel insani değerleri yitirmemek gibi iki davranış modeliyle karşı karşıyayız. Acaba insan olduğumuz gerçeğine zarar vermeden değişime uyum sağlamak mümkün mü?

Geometrik biçimde hızlanarak hayatın bütün yüzlerine sirayet eden değişim ve dönüşüm karşısında insanın yeni dünya düzenine uyum sağlamak için daha fazla çaba gösterme mecburiyeti vardır. Zira değişimin hızına ayak uydurmak elbette bireylerin, işletmelerin, devletlerin geleceklerinde önemli rol oynayacak.

Günlük alışkanlıklarımızdan iletişim biçimimize, kullandığımız araç gereçlerden iş yapma ve çalışma düzenine kadar yaşamın her alanında her şey değişiyor. Pandemi süreci, tüm bu değişimi hızlandıran yeni bir dalga oldu. Düşünün ki, dünya artık elimizin altında. İşlerimizi kendimizin yaptığı ev yaşamından bugün makinaların, elektronik devrelerin iş yaptığı akıllı evlerde oturuyoruz. İşyerine gitmek yerine neredeyse aynı performansla işleri evden yapabiliyoruz. Ev, iş ve sosyal yaşamımız iç içe geçiyor.

Dönüşüm hızı birey, işletme ve devletler arasındaki rekabet şartlarını da değiştirdi. Ekonominin bel kemiği olan para; mal mübadelesi, değerli madenler, sembolik kâğıt para, bilgiye dayalı süper sembolik para olan kredi kartlarından sonra bugün dokunamadığımız dijital paraya ve e-ticarete dönüştü. Yapay zekâ süreci insan gücüne duyulan ihtiyacı azaltmış durumda. Pilotsuz uçaklara, havada yol alan otomobillere, başka gezegenlere yolculuğa alışacağız artık.

DEĞİŞME VE DEĞİŞMEME İHTİYACI

Şimdi asıl odak noktamıza gelelim. Kuşkusuz değişimi isteyen, üreten, paylaşan ve uyum sağlamak durumunda olan insan, tüm bu sürecin merkezindedir. Bu süreçte insan amaç, değişim araçtır. Ancak insan, hayatın her anına tesir eden değişim ve dönüşümün hızından olumsuz şekilde etkilenmeye başladı. Evet, günümüz insanı, hayatındaki çok yönlü, asimetrik değişime uyum sağlama çabasından yorgun düşmeye başladı.

Daha da vahimi insanın araç, değişimin amaç olduğu bir sürece giriyoruz.

Yapay zekâ çağında yaşadığımız bu psikolojik yorgunluğun özünde zihnimizin yaşadığı çelişki ve ikilem var. Zihnimiz, birbiriyle karşıt ya da karşıt gibi görünen iki gerçeğin arasında kalıp kararsızlık yaşadığında psikolojik olarak zorlanırız. Zira bir yanda değişime uyum göstererek rekabet etmek, diğer tarafta bildiğimizi, edindiğimizi, sahip olduğumuzu korumak istiyoruz. Değişme isteği ve ihtiyacı ile insani değerleri koruma isteği ve ihtiyacı arasında gelgitler yaşıyoruz.

Kuşkusuz birey, aile, toplum, kurum ve devlet olarak dijital dünyanın sağladığı yeni öğrenmelerin peşinde olmak, ihtiyacımız olanı edinmek ve hayatımızı buna göre yeniden düzenlemek zorundayız. İşi, konumu, eğitimi, mesleği ne olursa olsun her birimizin değişen dünya karşısında kendini geliştirmek için aktif bir çaba içinde olması kaçınılmazdır. Aksi halde rekabet çağının öngördüğü yeni dünya düzeninde ayakta kalmamız zor. Ancak kritik nokta, değişimin amaç değil, bir araç olarak görülmesi gereğidir.
Günlük yaşamın gerektirdiği değişim ihtiyacı kadar insan olarak değişmemesi gereken asli değerlerimiz olduğunu hatırda tutmak ve yaşatmak da en az değişme ihtiyacı kadar önemli, zorunlu. Dolayısıyla bir yandan maddi dünyanın gerektirdiği küreselleşmeye cevap vermeye çalışırken, diğer yandan bizi insan kılan mana dünyamızın temel değerlerini değiştirmeden korumak çok önemli bir başarı olacak.

ANA YAZILIMI KORUMAK

Şu halde uzaktan eğitime alışmak, işimizi dijital ortama taşımak, yeni dünya düzeninin gerektirdiği üretim ve pazarlama süreçlerindeki yenilikleri yakalamak gibi toplumu, ülkeyi, devleti koruyacak en ileri sistemlere sahip olmanın gerektirdiği değişim ve dönüşüm elbette şart. Diğer şart ise mayamızda yer alan; ahlak, adalet, erdem, merhamet, saygı, irfan gibi bizi insan kılan temel özelliklerin değişmesine ve erimesine izin vermemektir.

Hayatımızın baş aktörü ve karar vericisi olarak yapay zekâ destekli yazılım ağlarına uyum sağlamaya çalışırken bir insan
olarak fabrika ayarlarımızdaki ana yazılımı korumak zorundayız. Böylece insan olduğumuzu unutmadan değişimi yönetmemiz mümkün.

04 Aralık 2020 Cuma