tatil-sepeti

DR. İLHAMİ FINDIKÇI


ifindikci@degerdanismanlik.com.tr

 

İleri teknoloji ürünü dijital uygulamalar bir yandan hayatımızı hızlandırıp geliştirirken diğer yandan temel insani değerler alanında bir daralmaya neden oluyor. Yaşamın her alanında hızla yer almaya başlayan yapay zeka ürünü insansı robotların, insan ırkı adına bir gelecek kaygısına neden olduğu da açıktır. 

 

Henüz tam olarak tanımadığımız, anlamadığımız insanın; düşünce, duygu ve davranış dünyasını yapay zeka uygulamalarıyla daha yakından tanımak mümkün mü acaba? 

 

Bireyin zeka düzeyini, temel kişilik özelliklerini, psikolojik yatkınlıklarını, geçmişe dair takıntılarını ve benzeri karmaşık ruh hallerini yapay zeka ile daha yakından bilmeye yönelik çalışmaların çok çeşitli ve çok yönlü devam ettiğini görüyoruz. Özellikle insanı diğer canlılardan ayıran zeka alanındaki çalışmalar, klasik zeka kuramını tartışmalı hale getirdi. 

 

YAPAY ZEKA ARAÇTI

 

Quantum fiziğinin değiştirdiği Newton fiziğinin sabit uzay yaklaşımına benzer olarak sabit zeka kuramı da değişmeye başladı. Zihinsel potansiyelin yaşananlardan hareketle her an gelişen, duygu ve davranışlardan etkilenerek dönüşen bir yapıda olduğunu biliyoruz artık. Ayrıca soyut zekanın duygusal ve moral (kalp zekası) zeka ile karşılıklı etkileşimde çoklu zekayı oluşturduğunu da biliyoruz.

 

Beyni oluşturan milyonlarca hücre (nöron) arasındaki ileti hızının sonucu olan hızlı ve derin düşünme ve davranış kalitesi, ileri zekaya işaret ediyor. Zihinsel potansiyelin düzeyi yanında bu potansiyelin her an değişen duygusal dünyamızdan ne şekilde etkilendiği de yapay zeka tarafından daha iyi anlaşılabilir.  

 

Daha da önemlisi, beyin hücreleri arasındaki ileti hızı, karmaşık beyin dalgalarının aktivitelerinin anlaşılması, zeka-duygu etkileşimi, değişen ortamlarda verilen tepkilerin gerçek nedeni ve benzeri yüzlerce alanda yapay zeka algoritmalarından yararlanmak mümkün.

 

Böylece küçük yaşlardan itibaren bireyin; temel zihinsel potansiyelini, yeteneklerini, kişilik yatkınlıklarını, ilgi alanlarını ve ruhsal hastalık eğilimlerini daha somut verilerle öğrenebileceğiz. Yani yapay zeka ile gerçek zekayı daha yakından tanımamız mümkün olacak. 

 

Yapay zekanın önemli bir kullanım alanı da klinik psikolojideki sanal gerçeklik uygulamalarıdır. Zira zeka ve kişilik testleri gibi insanı diğerlerinden ayıran somut verilere yönelik çalışmaların yanında klinik alanda da yapay zeka desteği giderek artıyor. 

 

PSİKOTERAPİDE SANAL GERÇEKLİK 

 

Bütün bu alanlarda yapay zeka tabanlı algoritmik modeller ve uygulamalar önemli gelişmelere zemin hazırlayabilir. Böylece yapay zeka uygulamalarında odak noktası olan irade ve karar konusu yanında ihmal edilen duygusal süreçlerdeki işleyişin ve travmaların atlatılmasına ilişkin önemli öğrenmeler de sağlanacak.

 

Psikolojik tedavinin psikoterapi sürecinde sanal gerçeklik uygulamaları önemli yararlar oluşturuyor. Psikolojik sorunları olan bireyin geçmiş yaşantıları ile yüzleşmesi, yapay zeka destekli sanal gerçeklik ortamları ile kısa sürede sağlanıyor. Çeşitli teknolojik aygıtlarla geçmişteki yaşantıya yakın algı ve görüntüler, gerçeğe yakın sanal senaryo ve simülasyon ortamlarında beyne, göze, kulağa ve bedene hissettirilerek bireyin geçmişiyle kolaylıkla yüzleşmesi sağlanabiliyor. 

 

Bu şekilde bağımlılık, takıntı, kaygı bozukluğu, travma sonrası kaygı bozuklukları, anti sosyal davranış gibi sorunların çözümünde kısa sürede yol almak mümkün olacak. Ayrıca yapay zekanın birçok alanda olduğu gibi psikoloji alanında da kullanımıyla ilgili etik standart ve sınırların belirlenmesi çok önemli.    

 

Yapay zeka psikolojisinin ciddi fayda sağlayacağı bir alan da dijital çağın kendisinin sebep olduğu psikolojik sorunlardır. Sanal ortamda işlenen suçlarla mücadele, siber istismar, sanal bağımlılık, veri güvenliği gibi konularda da yapay zeka uygulamalarından güçlü biçimde yararlanmak mümkün. 

 

Sonuç olarak, yaşamı kolaylaştıracak bir araç olarak yapay zekadan yararlanmak gerekli. Egemen güçlerin insanı kopya ederek insanı aşan robot iddiasını bir kenara koyarsak yapay zekanın insanı daha yakından tanımaya, anlamaya yönelmesi ve insanın psikolojik sorunlarının çözümünde kullanılması gerekli ve önemli.  

26 Şubat 2024 Pazartesi

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon