tatil-sepeti

Son küresel finans krizinin öne çıkardığı önemli detaylardan biri, turizm sektörünün ekonomik dalgalanmalara karşı en iyi mücadeleyi veren sektörlerden biri olduğu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Turizm Komitesi’nin 100. toplantısı, bu anlamda, ‘Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme için Turizm’ teması ile Paris’te gerçekleştirildi. OECD’nin 20 kurucu üyesi arasında yer alan ve Turizm Komitesi’nin 1948’den beri üyesi olan Türkiye, turizmde ortaya koyduğu performansla dikkat çekiyor. Dünya sıralamasında ağırladığı turist sayısı ile 6. sırada yer alan Türkiye adına, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, çok sayıda OECD ülkesinin bakanlarının katıldığı toplantıda, açılış ana konuşmacısıydı. Turizm Komitesi’nin aktif üyesi olan Türkiye, son dönemde dünya turizminin yönetimine de talip olması nedeniyle öne çıkıyor.

KRİTİK PAZAR YÜKSELEN ASYA

İstanbul’un, 9 milyona yakın ağırladığı turist sayısı ile Roma, Milano, Barselona, Amsterdam, Şangay, Miami, Los Angeles gibi pek çok dünya şehrini geride bırakarak, 11. sırada yer aldığı bir küresel rekabet ortamında, Türkiye 2014’de yakaladığı 36.8 milyon turist ve 34.3 milyar dolarlık turizm geliri seviyesini 2019’da egale edip, 2023’de 50 milyon turist ve 50 milyar dolar gelire taşımayı hedefliyor. Bakan Kurtulmuş, 2023 turizm hedeflerine ulaşmak adına, pazar ve ürün çeşitlendirmesine yönelik bir strateji oluşturulduğunu belirtti. Türk turizminin geleceği açısından en kritik önemde pazar ‘yükselen Asya’. Japonya’nın yanı sıra bilhassa Çin, Güney Kore, Hindistan’da yükselen yeni orta sınıf, Kamboçya ve Vietnam gibi ülkeler Türkiye’nin turizm pazar çeşitlendirme stratejisinde öne çıkıyor.

AKILLI FİNANSMAN MODELLERİ

OECD Turizm Komitesi’nin sektöre yönelik tespiti, kurumsal yönetim ve profesyonellik becerisi itibariyle sektörün küresel ve bölgesel krizlere karşı dayanıklılık başarısı gösteriyor olması. Turizm, kendisiyle birlikte pek çok sektörü besliyor, ülkenin altyapısını geliştirmesini motive ediyor. Ülkenin rekabet edebilmesi için de, zaten altyapısını güçlendirmesi gerekir. Sektör, ülke halklarının yeşil büyüme ve çevre anlayışını geliştiriyor ve KOBİ’lerin gelişmesine de katkı sağlıyor. Dijital çağ da, bilhassa paylaşım ekonomisiyle sektörü dönüştürüyor. Bu nedenle, OECD Turizm Komitesi Airbnb ve BlablaCar temsilcilerini de toplantıya davet etti. Turizm, ürettiği katma değerin ülkelerin sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümesine sağladığı katkı ile düşük karbon salınımına yönelik çabaları da tetikliyor. Ancak, sektör akıllı yatırımlar için akıllı finansman modellerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyuyor.

ANADOLU’NUN GÜÇLÜ DİLİ

Bakan Numan Kurtulmuş’un OECD’deki ana açılış konuşmasında vurguladığı önemli noktalardan biri de, turizmin ayrımcılık, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadelede taşıdığı hayati rol. Bakan Kurtulmuş, AB’ye aday bir Müslüman ülke olarak, Türkiye’nin yükselen İslam karşıtlığını azaltmaya yönelik önemli bir çaba ortaya koyduğunu; hem turizm hem de kültürel işbirliğinin İslam karşıtlığına karşı yumuşak güç olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin Yunan, Roma, Bizans gibi İslam öncesini, Selçuklu ve Osmanlı gibi İslam sonrasını Anadolu’da mükemmel bir senteze kavuşturduğunu belirten Bakan Kurtulmuş, insanlığın içinden geçtiği bu zor dönemde, Türkiye’nin sahip olduğu kültürel ve tarihi miras ile Anadolu üzerinden etkili ve güçlü bir dil oluşturma stratejisi ile pek çok sorunun aşılmasına katkı sağlayabileceğinin altını çizdi.

AKILLI VE DİNAMİK STRATEJİLER

Endonezya ve Malezya’dan umreye gelen turistlere, İstanbul ve Mescid-i Aksa’yı da kapsayacak paket programlar ile yeni stratejiler öngörülüyor. Yine, benzer bir strateji ile kruvaziyer turizmini Doğu Akdeniz’de güçlendirme stratejisinin yanı sıra Balkan ülkeleri ile ortak turizm stratejisi oluşturmak, Gürcistan ve Azerbaycan ile paket turizmine yönelik ortak güzergahlar belirlemek, Türkiye için pazar ve ürün çeşitlendirmesinde öncelikli strateji adımları.

Ürün çeşitlendirmesinde ise sağlık, kongre, spor, dağ, yayla, kış ve inanç turizmine yönelik yeni stratejiler oluşturulacak. Türkiye, tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğal güzellikleriyle turizm açısından bir hazinenin üstünde.

Böylece, Türkiye’nin turist başına gelirini 1.000 dolara çıkarması hedefleniyor. Türkiye’nin turist başına gelir düzeyi dünya ortalaması olan 790 dolar ile 990 dolar arasında gidip geliyor. Ürün çeşitlendirmesi ile bu rakamın 1000 dolara çekilmesi hayli önemli. Turizm ve seyahat endüstrisi 7.6 trilyon dolar hacmi, 292 milyon istihdam ve küresel hizmet ihracatının yüzde 30’unu temsil etmesiyle dünya ekonomisine kritik bir katkı sağlıyor. Önümüzdeki dönemde, dünya turizminde önemli yeri olan Türkiye, akıllı ve dinamik stratejiler ile hem dünya turizmine yön vermede, hem de daha fazla pay almada iddiasını sürdürecek.

09 Ekim 2017 Pazartesi

Etiketler : Köşe Yazısı

DOÇ. DR. ADNAN ERTEMEL


 

Dijital çağın hızla gelişen dünyasında, kimlik ve varlık yönetimi de büyük bir dönüşüm geçiriyor. Geleneksel kimlik doğrulama yöntemleri, merkezi sistemler üzerine kurulmuş ve güvenlik açıklarına karşı oldukça savunmasız hale gelmiştir. İşte bu noktada, dijital kimlik ve dijital cüzdan kavramları devreye giriyor ve daha güvenli, kişisel verileri koruma odaklı bir çözüm sunuyor.

 

DİJİTAL KİMLİK NEDİR?

 

Dijital kimlik, bireylerin kimliğini dijital ortamda güvenli ve doğrulanabilir bir şekilde temsil eden bir yapıdır. Bu sistem, kimlik hırsızlığını ve veri ihlallerini minimize etmek için kriptografik teknolojilerle donatılmıştır. Blokzincir tabanlı dijital kimlik sistemleri, bireylerin verilerini merkezi bir otorite yerine dağıtık bir yapıda saklamasına olanak tanır. Bu sayede kullanıcılar, kimlik bilgilerinin güvenliğini artırırken aynı zamanda hangi verilerini kimlerle paylaşacaklarına da kendileri karar verebilirler. Bu teknolojinin potansiyeli oldukça geniş... Bankacılık, sağlık, eğitim gibi pek çok sektörde kullanılabilecek bu sistem, kimlik doğrulama süreçlerini kolaylaştırarak hem bireylere hem de kurumlara büyük bir avantaj sağlar. Özellikle finans sektöründe ‘Müşterini Tanı’ (Know Your Customer-KYC) olarak adlandırılan süreçleri basitleştirip hızlandırarak daha verimli ve güvenli işlemler yapılmasına olanak tanır.

 

DİJİTAL CÜZDAN

 

Dijital cüzdan, blokzincir teknolojisinin kalbinde yer alan bir diğer önemli kavramdır. Temelde kripto varlıklarını saklayan bir platform olarak bilinse de dijital cüzdanlar bugün çok daha geniş bir kullanım alanına sahiptir. Artık sadece kripto para saklamakla kalmaz, aynı zamanda dijital kimlikleri, belgeleri ve doğrulanabilir referansları da güvenli bir şekilde saklar. Örneğin, bir sağlık hizmeti sağlayıcısına sadece gerekli tıbbi bilgileri paylaşabilir veya sınır geçişlerinde yalnızca kimliğinizi doğrulamak için temel verileri sunabilirsiniz.

 

Dijital cüzdanların gelecekte daha fazla önem kazanacağı öngörülüyor. Özellikle merkeziyetsiz finans (DeFi) ekosistemi, dijital cüzdanların bir bankacılık hizmeti sunma noktasına gelmesine zemin hazırlıyor. Kullanıcılar, cüzdanları aracılığıyla kredi alabilir, varlık takası yapabilir veya bir NFT (non-fungible token) satın alabilirler. Kısacası, dijital cüzdanlar gelecekte günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelecek gibi görünüyor.

 

BLOKZİNCİR TABANLI DİJİTAL KİMLİKLERİN KULLANIM ALANLARI

 

Blokzincir tabanlı dijital kimlikler, pek çok sektörde çığır açan yenilikler sunuyor. Örneğin, bankacılık sektörü, müşterilerini doğrulamak için sürekli tekrarlanan süreçlerden geçmek zorunda kalıyor. Ancak dijital kimlikler, bu süreçleri daha verimli hale getirip, daha güvenli bir doğrulama yöntemi sunuyor. Benzer şekilde, sağlık sektöründe de hastaların tıbbi verilerini kontrol etmesi ve sadece izin verdiği doktorların bu verilere ulaşabilmesi mümkün hale geliyor.

 

Özellikle Avrupa Birliği’nin Dijital Kimlik Cüzdanı (eID) girişimi, üye ülkeler arasında sınır ötesi işlemleri kolaylaştırmayı hedefleyen önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Bu cüzdanlar, kullanıcıların hem kamu hem de özel sektör hizmetlerine güvenli ve hızlı bir şekilde erişimini sağlıyor. Avrupa’nın bu konuda attığı adımlar, dijital kimlik ve cüzdan teknolojilerinin potansiyelini gözler önüne seriyor.

 

Dijital kimlik ve cüzdan teknolojileri, şüphesiz hayatı kolaylaştıran ve güvenliği artıran araçlar. Ancak bu dönüşüm, her şeyin mekanikleşmesi ve insan etkileşimlerinin daha dijital hale gelmesi anlamına da geliyor. Kişisel verilerin güvenliğinden, her adımımızın dijital bir kimlik aracılığıyla doğrulandığı bir dünyada, samimiyet ve bireysel gizlilik gibi kavramların nasıl korunacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

 

Dijital kimliklerin kullanımındaki artış, verimliliği artırsa da her adımda bir doğrulama işleminin gerekliliği, insanlar arasındaki etkileşimlerin de daha kontrollü ve mekanik olmasına neden olabilir. Bu durumda, teknolojiyi kullanmanın sınırlarını belirlemek ve bu süreçlerin ne kadarının doğal etkileşimlerle dengeleneceğini düşünmek, bireylerin kendi dijital yolculuklarında önemli bir karar olacaktır.

 

Sonuç olarak, dijital kimlik ve cüzdan teknolojileri hayatımızda giderek daha fazla yer bulacak. Ancak bu dönüşümün, toplumsal değerler ve bireysel özgürlükler açısından nasıl şekilleneceğini zaman gösterecek.



adnan.ertemel@gmail.com

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : dijital kimlik cüzdan blokzincir

DR. CAN GÜRLESEL



 


 

2025-2027 dönemi Orta Vadeli Program’ın (OVP) temel önceliği enflasyonla mücadeledir. Programın makroekonomik hedefleri, enflasyonla mücadele önceliğine uygun olarak belirlendi. Temel hedef gösterge olan enflasyon için 2024 beklentisi yüzde 41.5, 2025 yılsonu hedefi ise yüzde 17.5 olarak öngörüldü. Özellikle 2025 yılsonu hedefi iddialı bir hedef ve bu hedefe ulaşmak için 2025 yılının büyük bölümünde sıkılaştırma politikaları devam ettirilecek. Bu çerçevede yeni OVP’nin işlerimizi nasıl etkileyeceğini değerlendirelim.

 

1. 2025’TE DOLAR KURUNDA YÜZDE 26.4 ARTIŞ VARSAYILIYOR 

 

OVP hazırlanırken bazı göstergeler için varsayımlarda bulunuluyor. Bunlardan biri, döviz kurlarına ilişkin varsayımlardır. OVP’nin 2024 bitiş ile 2025 yılı için dolar/TL kuru varsayımları şöyle: 2024 sonunda dolar/TL kurunun 36.95 TL seviyesinde olacağı varsayıldı. 2024 yıl ortalaması 33.22 TL olacak. 2025 yıl ortalaması dolar varsayımı 42.00 TL ve yılsonu ise 47.05 TL’dir. 2025 yılında Türk Lirası’nın ABD doları karşısında yüzde 26.4 değer kaybedeceği varsayıldı.

 

2. 2025 YILSONU ENFLASYON HEDEFİ İÇİN SIKILAŞMA POLİTİKALARI SÜRECEK 

 

2025 yılsonu yüzde 17.5 TÜFE hedefi, Merkez Bankası ile istişare içinde belirlendi. Merkez Bankası da 2025 yılı enflasyon hedefini bu şekilde güncelleyecek. Yüzde 17.5 ulaşılabilir bir hedef. Ancak iç talebin önemli ölçüde baskılanmaya devam etmesi gerekiyor. 2025 yılsonunda yüzde 17.5 TÜFE hedefine ulaşılması için sıkı para politikası devam edecek. Merkez Bankası yüksek faizi, kredi büyümesi sınırlaması ve likidite sıkılaşması gibi uygulamalar, en azından bu yılsonuna kadar sürecek. 2025 yılı ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimleri başlayabilecek. 

 

3. YENİ VERGİ PAKETLERİ İLE YENİ VERGİLER GELEBİLİR

 

Maliye politikası, 2025 yılında dezenflasyon sürecini daha çok destekleyecek. 2024 yılında deprem harcamalarıyla artan bütçe açığı, 2025 yılında milli gelire oranla yüzde 3.1 olacak ve normalleşecek. Bu hedefe ulaşılmasında ilk vergi paketi ile gelen yeni düzenlemelerin etkisi olacak. Muhtemelen yeni vergi paketleri ve vergiler de gelecek.

 

4. İHRACATTA SINIRLI ARTIŞ ÖNGÖRÜSÜ 

 

2025 yılında ihracatın yüzde 5.9 artarak 279.6 milyar dolar olacağı öngörülüyor. İhracat pazarlarında toparlanmanın yavaş olacağı varsayılıyor. 2025 yıl ortalaması dolar/TL kuru 42 TL, ihracatı 2024 yılına göre daha çok destekleyen bir kur seviyesi olacak. 2025 yılında cari açık 28.6 milyar dolar ve milli gelire oranı yüzde 2.0 olarak hedefleniyor. Bu seviyedeki cari açığın döviz/finansman ihtiyacı rahat karşılanacak. Bu koşullar altında 2025 yılında cari açıktan Türk Lirası’nda değer kaybı baskısı çok sınırlı olacak. 

 

5. 2025’TE ÜCRET ARTIŞLARI YÜZDE 25-30 ARASINDA GERÇEKLEŞEBİLİR

 

2025 yılında ücretlerin hedeflenen enflasyon kadar artırılacağı açıklandı. Ücret artışları seviyesi, işverenler ve çalışanlar için çok kritik olacak. Yılbaşında asgari ücrete ve diğer ücretlere azami yüzde 25-30 arası artış beklenmeli. Bu seviyedeki ücret artışları çalışma barışı, hane halklarının refahı ve programın sürdürülmesi açısından nasıl karşılanacak; bu önemli olacak.

 

6. YILIN İLK YARISINDA İŞLERİMİZ İÇİN ZORLU KOŞULLAR DEVAM EDECEK 

 

Reel sektör açısından en azından 2025 yılının ilk yarısı sıkılaştırma politikalarının aynen sürdüğü, finansmana erişimin sınırlandığı, maliyetlerdeki artışların kademeli olarak yavaşladığı, ihracat olanaklarının kısıtlı kalacağı ve iç talebin de baskılanmaya devam edeceği bir dönem olacak. Enflasyondaki düşüş gerçekleşirse sıklaşma politikaları 2025 yılının ikinci yarısında gevşemeye başlayacak ve yılın ikinci yarısı, reel sektör için daha uygun koşullara sahip olabilecek.  

 

SON SÖZ 

 

Önümüzdeki üç çeyrek, işlerimizde varlıkları korumak temel öncelik olmalı.



gurlesel@superonline.com

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : OVP dolar enflasyon vergi ihracat