tatil-sepeti

DR. CAN GÜRLESEL



 


 

2025-2027 dönemi Orta Vadeli Program’ın (OVP) temel önceliği enflasyonla mücadeledir. Programın makroekonomik hedefleri, enflasyonla mücadele önceliğine uygun olarak belirlendi. Temel hedef gösterge olan enflasyon için 2024 beklentisi yüzde 41.5, 2025 yılsonu hedefi ise yüzde 17.5 olarak öngörüldü. Özellikle 2025 yılsonu hedefi iddialı bir hedef ve bu hedefe ulaşmak için 2025 yılının büyük bölümünde sıkılaştırma politikaları devam ettirilecek. Bu çerçevede yeni OVP’nin işlerimizi nasıl etkileyeceğini değerlendirelim.

 

1. 2025’TE DOLAR KURUNDA YÜZDE 26.4 ARTIŞ VARSAYILIYOR 

 

OVP hazırlanırken bazı göstergeler için varsayımlarda bulunuluyor. Bunlardan biri, döviz kurlarına ilişkin varsayımlardır. OVP’nin 2024 bitiş ile 2025 yılı için dolar/TL kuru varsayımları şöyle: 2024 sonunda dolar/TL kurunun 36.95 TL seviyesinde olacağı varsayıldı. 2024 yıl ortalaması 33.22 TL olacak. 2025 yıl ortalaması dolar varsayımı 42.00 TL ve yılsonu ise 47.05 TL’dir. 2025 yılında Türk Lirası’nın ABD doları karşısında yüzde 26.4 değer kaybedeceği varsayıldı.

 

2. 2025 YILSONU ENFLASYON HEDEFİ İÇİN SIKILAŞMA POLİTİKALARI SÜRECEK 

 

2025 yılsonu yüzde 17.5 TÜFE hedefi, Merkez Bankası ile istişare içinde belirlendi. Merkez Bankası da 2025 yılı enflasyon hedefini bu şekilde güncelleyecek. Yüzde 17.5 ulaşılabilir bir hedef. Ancak iç talebin önemli ölçüde baskılanmaya devam etmesi gerekiyor. 2025 yılsonunda yüzde 17.5 TÜFE hedefine ulaşılması için sıkı para politikası devam edecek. Merkez Bankası yüksek faizi, kredi büyümesi sınırlaması ve likidite sıkılaşması gibi uygulamalar, en azından bu yılsonuna kadar sürecek. 2025 yılı ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimleri başlayabilecek. 

 

3. YENİ VERGİ PAKETLERİ İLE YENİ VERGİLER GELEBİLİR

 

Maliye politikası, 2025 yılında dezenflasyon sürecini daha çok destekleyecek. 2024 yılında deprem harcamalarıyla artan bütçe açığı, 2025 yılında milli gelire oranla yüzde 3.1 olacak ve normalleşecek. Bu hedefe ulaşılmasında ilk vergi paketi ile gelen yeni düzenlemelerin etkisi olacak. Muhtemelen yeni vergi paketleri ve vergiler de gelecek.

 

4. İHRACATTA SINIRLI ARTIŞ ÖNGÖRÜSÜ 

 

2025 yılında ihracatın yüzde 5.9 artarak 279.6 milyar dolar olacağı öngörülüyor. İhracat pazarlarında toparlanmanın yavaş olacağı varsayılıyor. 2025 yıl ortalaması dolar/TL kuru 42 TL, ihracatı 2024 yılına göre daha çok destekleyen bir kur seviyesi olacak. 2025 yılında cari açık 28.6 milyar dolar ve milli gelire oranı yüzde 2.0 olarak hedefleniyor. Bu seviyedeki cari açığın döviz/finansman ihtiyacı rahat karşılanacak. Bu koşullar altında 2025 yılında cari açıktan Türk Lirası’nda değer kaybı baskısı çok sınırlı olacak. 

 

5. 2025’TE ÜCRET ARTIŞLARI YÜZDE 25-30 ARASINDA GERÇEKLEŞEBİLİR

 

2025 yılında ücretlerin hedeflenen enflasyon kadar artırılacağı açıklandı. Ücret artışları seviyesi, işverenler ve çalışanlar için çok kritik olacak. Yılbaşında asgari ücrete ve diğer ücretlere azami yüzde 25-30 arası artış beklenmeli. Bu seviyedeki ücret artışları çalışma barışı, hane halklarının refahı ve programın sürdürülmesi açısından nasıl karşılanacak; bu önemli olacak.

 

6. YILIN İLK YARISINDA İŞLERİMİZ İÇİN ZORLU KOŞULLAR DEVAM EDECEK 

 

Reel sektör açısından en azından 2025 yılının ilk yarısı sıkılaştırma politikalarının aynen sürdüğü, finansmana erişimin sınırlandığı, maliyetlerdeki artışların kademeli olarak yavaşladığı, ihracat olanaklarının kısıtlı kalacağı ve iç talebin de baskılanmaya devam edeceği bir dönem olacak. Enflasyondaki düşüş gerçekleşirse sıklaşma politikaları 2025 yılının ikinci yarısında gevşemeye başlayacak ve yılın ikinci yarısı, reel sektör için daha uygun koşullara sahip olabilecek.  

 

SON SÖZ 

 

Önümüzdeki üç çeyrek, işlerimizde varlıkları korumak temel öncelik olmalı.



gurlesel@superonline.com

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : OVP dolar enflasyon vergi ihracat

DOÇ. DR. ADNAN ERTEMEL


 

Dijital çağın hızla gelişen dünyasında, kimlik ve varlık yönetimi de büyük bir dönüşüm geçiriyor. Geleneksel kimlik doğrulama yöntemleri, merkezi sistemler üzerine kurulmuş ve güvenlik açıklarına karşı oldukça savunmasız hale gelmiştir. İşte bu noktada, dijital kimlik ve dijital cüzdan kavramları devreye giriyor ve daha güvenli, kişisel verileri koruma odaklı bir çözüm sunuyor.

 

DİJİTAL KİMLİK NEDİR?

 

Dijital kimlik, bireylerin kimliğini dijital ortamda güvenli ve doğrulanabilir bir şekilde temsil eden bir yapıdır. Bu sistem, kimlik hırsızlığını ve veri ihlallerini minimize etmek için kriptografik teknolojilerle donatılmıştır. Blokzincir tabanlı dijital kimlik sistemleri, bireylerin verilerini merkezi bir otorite yerine dağıtık bir yapıda saklamasına olanak tanır. Bu sayede kullanıcılar, kimlik bilgilerinin güvenliğini artırırken aynı zamanda hangi verilerini kimlerle paylaşacaklarına da kendileri karar verebilirler. Bu teknolojinin potansiyeli oldukça geniş... Bankacılık, sağlık, eğitim gibi pek çok sektörde kullanılabilecek bu sistem, kimlik doğrulama süreçlerini kolaylaştırarak hem bireylere hem de kurumlara büyük bir avantaj sağlar. Özellikle finans sektöründe ‘Müşterini Tanı’ (Know Your Customer-KYC) olarak adlandırılan süreçleri basitleştirip hızlandırarak daha verimli ve güvenli işlemler yapılmasına olanak tanır.

 

DİJİTAL CÜZDAN

 

Dijital cüzdan, blokzincir teknolojisinin kalbinde yer alan bir diğer önemli kavramdır. Temelde kripto varlıklarını saklayan bir platform olarak bilinse de dijital cüzdanlar bugün çok daha geniş bir kullanım alanına sahiptir. Artık sadece kripto para saklamakla kalmaz, aynı zamanda dijital kimlikleri, belgeleri ve doğrulanabilir referansları da güvenli bir şekilde saklar. Örneğin, bir sağlık hizmeti sağlayıcısına sadece gerekli tıbbi bilgileri paylaşabilir veya sınır geçişlerinde yalnızca kimliğinizi doğrulamak için temel verileri sunabilirsiniz.

 

Dijital cüzdanların gelecekte daha fazla önem kazanacağı öngörülüyor. Özellikle merkeziyetsiz finans (DeFi) ekosistemi, dijital cüzdanların bir bankacılık hizmeti sunma noktasına gelmesine zemin hazırlıyor. Kullanıcılar, cüzdanları aracılığıyla kredi alabilir, varlık takası yapabilir veya bir NFT (non-fungible token) satın alabilirler. Kısacası, dijital cüzdanlar gelecekte günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelecek gibi görünüyor.

 

BLOKZİNCİR TABANLI DİJİTAL KİMLİKLERİN KULLANIM ALANLARI

 

Blokzincir tabanlı dijital kimlikler, pek çok sektörde çığır açan yenilikler sunuyor. Örneğin, bankacılık sektörü, müşterilerini doğrulamak için sürekli tekrarlanan süreçlerden geçmek zorunda kalıyor. Ancak dijital kimlikler, bu süreçleri daha verimli hale getirip, daha güvenli bir doğrulama yöntemi sunuyor. Benzer şekilde, sağlık sektöründe de hastaların tıbbi verilerini kontrol etmesi ve sadece izin verdiği doktorların bu verilere ulaşabilmesi mümkün hale geliyor.

 

Özellikle Avrupa Birliği’nin Dijital Kimlik Cüzdanı (eID) girişimi, üye ülkeler arasında sınır ötesi işlemleri kolaylaştırmayı hedefleyen önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Bu cüzdanlar, kullanıcıların hem kamu hem de özel sektör hizmetlerine güvenli ve hızlı bir şekilde erişimini sağlıyor. Avrupa’nın bu konuda attığı adımlar, dijital kimlik ve cüzdan teknolojilerinin potansiyelini gözler önüne seriyor.

 

Dijital kimlik ve cüzdan teknolojileri, şüphesiz hayatı kolaylaştıran ve güvenliği artıran araçlar. Ancak bu dönüşüm, her şeyin mekanikleşmesi ve insan etkileşimlerinin daha dijital hale gelmesi anlamına da geliyor. Kişisel verilerin güvenliğinden, her adımımızın dijital bir kimlik aracılığıyla doğrulandığı bir dünyada, samimiyet ve bireysel gizlilik gibi kavramların nasıl korunacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

 

Dijital kimliklerin kullanımındaki artış, verimliliği artırsa da her adımda bir doğrulama işleminin gerekliliği, insanlar arasındaki etkileşimlerin de daha kontrollü ve mekanik olmasına neden olabilir. Bu durumda, teknolojiyi kullanmanın sınırlarını belirlemek ve bu süreçlerin ne kadarının doğal etkileşimlerle dengeleneceğini düşünmek, bireylerin kendi dijital yolculuklarında önemli bir karar olacaktır.

 

Sonuç olarak, dijital kimlik ve cüzdan teknolojileri hayatımızda giderek daha fazla yer bulacak. Ancak bu dönüşümün, toplumsal değerler ve bireysel özgürlükler açısından nasıl şekilleneceğini zaman gösterecek.



adnan.ertemel@gmail.com

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : dijital kimlik cüzdan blokzincir

FATİH OKTAY


 

Hatırlarsak, Yeşil Mutabakat programı çerçevesinde AB ülkelerinde karbondioksit ve diğer sera gazları salımının 2050 yılına kadar sıfırlanması, bu doğrultuda da 2030 yılına kadar AB kaynaklı sera gazı yayımlarının 1990 seviyesinin yüzde 55 altına çekilmesi hedefleniyor.

 

Bu hedeflere ulaşmanın ana araçlarından birini, karbondioksit başta olmak üzere sera gazlarını doğaya salmanın bu işi geçekleştirenler için maliyetli hale getirilmesi oluşturuyor. Bunun için AB’de seçilen yöntem, sera gazı yayımının (emisyonunun) AB Emisyon Ticaret Sistemi üzerinden fiyatlandırılması. AB Emisyon Ticaret Sistemince kapsanan üreticiler, ülke toplamı yıllık olarak belirlenen ve giderek azalan karbondioksit yayım kotalarını ihale yoluyla (geçiş döneminde bazıları tahsis yoluyla) alıyor. Firmaların emisyonunun söz konusu dönem içinde bu şekilde elde ettikleri kotanın üzerine çıkmaları durumunda ceza ödemeleri ya da sistemde oluşan borsa üzerinden kotasının altında kalan firmalardan ek kota satın alması gerekiyor. Böylece atmosfere sera gazı yaymanın bir piyasa fiyatı ve bu fiyattan bir maliyeti oluşmuş oluyor.

 

Bu, AB’de üretim yapmanın maliyetinin yükselmesi anlamına geliyor. Bunun da doğal sonucu, AB’de üretim yapan firmaların faaliyetlerini AB dışına kaydırması ve AB dışında üretim yapan firmaların AB içindekilere göre maliyet avantajı elde edip onların pazarlarını almaları olabilir. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’ye ithal edilen ürünlere, üretimlerinde salınan karbondioksit miktarına göre AB’li üreticilerin ödediği fiyattan maliyet ekleyerek AB’de üretim yapmanın dezavantajlı olmasını önlemeyi hedefliyor.

 

VERGİ ÖDEMELERİ 2026’DA

 

Mekanizma şu aşamada, hem yoğun karbondioksit salımı gerçekleştiren hem de ürünlerinde yoğun ticaret olan çimento, demir çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen üretimi sektörlerini kapsıyor. Bu kapsamdaki ürünlerin ithalatçılarının 2026 yılından başlayarak ürünlerin üretiminde ortaya çıkan karbon miktarına göre vergi ödemeleri gerekecek. Bu ödeme, AB Karbon Emisyon Ticaret Sistemi’nde belirlenen karbon yayım fiyatları üzerinden satın alınan sertifikalarla yapılacak. Ekim 2023’te başlayıp 2026’ya kadar olan geçiş döneminde ise ithalatçıların 3 aylık dönemler bazında, ithal ettikleri ürünlerin karbon içeriklerini sadece beyan etmeleri gerekiyor.

 

Bir yılını tamamlamak üzere olan geçiş dönemi uygulamasının birçok firma için kolay olmadığı belirtiliyor. İhracatçı firmalar, ürünlerinin üretiminde tedarik zinciri boyunca salınan karbondioksit tutarlarını sağlıklı şekilde belirlemekte zorlanıyor. 

 

Öte yandan mekanizmaya uyum için gereken işgücü ve danışmanlık ücretleri, özellikle küçük firmalar için önemli bir ek maliyet oluşturuyor.

 

EMİSYON TİCARET SİSTEMİ 

 

Çin Ekoloji ve Çevre Bakanlığı tarafından bu yaz başında yapılan duyuruya göre, ülkede 2027 yılında bir karbon içeriği yönetim sistemi uygulamaya girecek. Bu sistem çerçevesinde en çok karbondioksit yayımı yapan ve ihracatı olanlardan başlayarak genişleyecek bir kapsamda ürünlerin karbon içeriğini belirlemeye yönelik yöntem, sistem ve standartlar oluşturulacak. Bu, Çinli firmaların, AB ve bunu takip etmesi olası diğer ülke sınırda vergi uygulamalarına daha sağlıklı ve düşük maliyetli olarak uyumunu sağlayacak. Bunun bir diğer yararı da Çin’in kendi emisyon ticaret sisteminin daha verimli çalışmasını sağlamak olacak.

 

AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması çerçevesinde ithal ürünler için belirlenen karbon vergisinden, üretimin yapıldığı ülkede ödenmiş karbon vergisi varsa, düşülüyor. Yani üreticiler üretimin yapıldığı ülke yönetimine karbon vergisi ödemiyorsalar AB’ye ödüyor olacaklar. Çin’in emisyon ticaret sistemi de buna göre geliştiriliyor. Ülkenin 2021 yılında faaliyete geçen emisyon ticaret sistemi, şu anda yalnız enerji üretim sektörünü kapsamasına karşın dünyanın en büyüğü konumunda bulunuyor. Kapsam bu yılsonuna kadar demir çelik, alüminyum, çimento sektörlerini de kapsayacak, büyük ölçüde AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nı karşılayacak şekilde genişletilecek. 

 

Çin, iklim kriziyle başa çıkma politikası araçlarının giderek sanayi ve ticaret politikası aracı olarak da kullanıldığı bir dünya için hazırlıklarını yapıyor.



fatih@fatihoktay.com

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : Çin Karbon vergi