tatil-sepeti
Türk bankaları dünyadaki en iyi uygulama standartlarını karşılıyor

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) ve Londra merkezli kurumsal yönetim danışmanlık firması Nestor Advisors, Türkiye ve Avrupa’daki bankaların kurumsal yönetim uygulamalarını karşılaştıran bir rapor hazırladı. Toplam aktiflerine göre Türkiye’nin 9, Avrupa’nın 20 en büyük bankasının incelendiği "Türk Bankalarında Kurumsal Yönetimin Karşılaştırmalı Bir Değerlendirmesi" raporunun detayları, düzenlenen çevrim içi toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, Türk bankacılık sektörünün son 10 yıldır Avrupa’da ve dünyada yürürlükte olan en iyi kurumsal yönetim uygulama standartlarını karşıladığını gösterdi. TÜRK BANKALARININ HİSSELERİNİN YÜZDE 80,3’Ü ÜÇ BÜYÜK HİSSEDARDA Rapor, Türk bankacılık sektörünün son 10 yıldır Avrupa’da ve dünyada yürürlükte olan en iyi uygulama standartlarını karşıladığını ortaya koyarken, farklılık olarak belirlenen özelliklerin büyük bölümü, Türkiye’deki düzenlemelere, kültürel uygulamalara ve özellikle Türk bankalarında Avrupa’ya kıyasla çok daha yoğun bir mülkiyet yapısı olmasına bağlandı. Buna göre, Türk bankalarında hisselerin ortalama yüzde 80,3’üne en büyük üç hissedar sahipken, Avrupa bankalarında bu oranın yüzde 31 düzeyinde olduğu görüldü. Türk bankalarının yönetim kurullarındaki bağımsız üyelerin oranının (yüzde 29) Avrupa bankalarından (yüzde 76) çok daha düşük olması da belli ölçüde mülkiyet yoğunlaşmasıyla ilişkilendirildi. TÜRK BANKALARINDA KADIN YÖNETİM KURULU ÜYESİ AZ Araştırmada, birçok yatırımcının talepleri arasında en üst sıralarda yer aldığı belirtilen yönetim kurulundaki cinsiyet çeşitliliği de incelendi. Buna göre, Türkiye’deki bankaların yönetim kurullarındaki kadın üyelerin oranı yüzde 13’te kalırken, Avrupa bankalarında bu oran yüzde 30 oldu. Buna karşın, Türk bankalarında Avrupalı bankalara kıyasla daha fazla kadın yönetim kurulu başkanı bulunduğuna dikkat çekildi. Türk bankalarının yönetim kurulu başkanlarının yönetim kurulundaki ortalama görev süresi sekiz yılın üzerindeyken, bu süre Avrupalı muadillerinin görev süresinden yaklaşık iki kat daha fazla. Rapordaki bir diğer bulgu da Avrupalı yönetim kurulu başkanlarının büyük bölümü atandıkları sırada bağımsız üye statüsündeyken, Türk bankalarında bağımsız yönetim kurulu başkanı bulunmuyor. Raporda bu farklılığın da mülkiyet yapısıyla ilgili olabileceği değerlendirilirken, Avrupa’daki birçok düzenleyici kuruluş tarafından, yönetim kurulu başkanının atanma sırasında bağımsız olmamasının kabul edilmediği bilgisi verildi. AVRUPA BANKALARININ TAMAMINDA, TÜRK BANKALARININ YÜZDE 56’SINDA RİSK KOMİTESİ VAR Raporda, AB’de ve çoğu G20 ülkesinde mevzuat tarafından zorunlu kılınan risk komitesinin tüm Avrupa bankalarında bulunduğuna dikkat çekilirken, Türk bankalarının yüzde 56’sında risk komitesinin yer aldığı belirtildi. Denetim, aday gösterme ve ücretlendirme komitelerinin Türk bankalarında yaygın olduğu vurgulanırken, risk gözetimi konusunda daha bütüncül bir bakış ile sistematik bir yaklaşım geliştirmesine ihtiyaç duyulabileceğine dikkat çekildi. Türk bankalarında yönetim kurulu komitelerinin Avrupalı muadillerinden daha küçük olduğu, bu durumun özellikle de tam zamanlı üyelerin atanması nedeniyle ağırlıklı olarak profesyonellerden oluşan denetim komitelerinde geçerli olduğu bilgisi de raporun sonuçlarında yer aldı. Bağımsız komite üyelerinin oranının Türk bankalarında yüzde 36, Avrupa bankalarında ise yüzde 88,5 düzeyinde olduğu vurgulandı. TÜRK BANKALARININ YÖNETİM KURULLARINDA FİNANS DENEYİMİ DAHA FAZLA Türkiye’deki komitelerde icrada görevli olmayan üyelerin yüzde 45’inin finans sektörü deneyimi olmasına karşın bu oran Avrupalı bankalarda yüzde 30 düzeyinde kaldı. Nitekim sektörel bilgiye sahip yönetim kurulu üyelerinin Türk bankaları arasında daha yaygın olduğu görüldü. Buna göre, finans sektöründe deneyim sahibi yönetim kurulu üyelerinin oranı Avrupalı bankalarda yüzde 32, Türk bankalarında ise yüzde 35 seviyesinde. Türk bankalarına özgü bir diğer uygulama ise banka yönetim kurullarının ağırlıklı olarak işlem odaklı faaliyet göstermesine neden olan yönetim kurulu kredi komitelerinin yaygınlığı oldu. Raporda, Türk bankalarında büyük bireysel risk tutarlarının yakından takip edilmesi de dahil olmak üzere, yönetim kurulunda kredi riskinin, portföy yaklaşımıyla ele alındığı belirtildi. Avrupa bankalarında ise kredi işlemleri onayının neredeyse tamamen yönetime ve bankacılık profesyonellerine bırakıldığının altı çizildi. TÜRK BANKALARINDAKİ YÖNETİM KURULU ÜYELERİ BANKA DIŞINDA FAZLA GÖREV ALMIYOR Raporda, Türk bankalarındaki yönetim kurulu üyelerinin banka dışında aldığı yönetim kurulu görevlerinin sayısının Avrupa’daki üyelere göre çok daha az olduğu görüldü. Banka faaliyetleri için daha fazla zaman ayırmaları açısından olumlu değerlendirilen bu durum, yönetim kurulu toplantılarının sıklığı ile de paralellik gösteriyor. Bununla birlikte raporda, yönetim kurulu etkinliğinin periyodik olarak gözden geçirilmesinin küresel banka yönetim kurullarında standart hale gelen ve Türk bankaları tarafından üzerinde daha çok durulması gereken uygulamalardan biri olduğu belirtildi. Buna göre 20 Avrupalı bankanın tamamı yönetim kurulu performans değerlendirmesi yaptığını açıklarken, Türk bankalarının yüzde 43’ü 2019 yılında yönetim kurulu performans değerlendirmesi gerçekleştirdi. Performans değerlendirmesi sonucunda belirlenen kilit aksiyon maddelerinin kamuyla paylaşımını ise Avrupalı bankaların yarıdan fazlası yaparken, bu yönde açıklama yapan Türk bankalarının sayısı ise birde kaldı. "YÖNETİM KURULLARININ ETKİLEŞİM BİÇİMİ SALGINLA KALICI OLARAK DEĞİŞTİ" Etkinlikte konuşan Nestor Advisors Yönetim Kurulu Başkanı Stilpon Nestor, "Önümüzdeki dönemde hem Türk hem de Avrupa bankaları yeni zorluklar ile karşı karşıya. Yatırımcılar, düzenleyici kuruluşlar ve paydaşlardan çevre ve sosyal meselelere daha fazla özen gösterilmesi yönünde artan bir baskı gelirken, yönetim kurullarının mevcut sorumluluklarına bu konuları da dahil etmesi, ilgili süreç ve uygulamaları geliştirmesi gerekiyor." dedi. Salgının bankacılık sektörüne etkilerine değinen Nestor, şunları söyledi: "Pandemi, Birleşik Krallık, AB ve ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de bankacılık sektörünü büyük ölçüde etkileyen dijitalleşme devrimi üzerinde bir katalizör etkisi yaptı. Bu nedenle teknolojik konularda yetkinlik, banka yönetim kurulları için artık sadece faydalı bir özellik olmanın ötesinde, bir gereklilik halini aldı. Pandemi aynı zamanda yönetim kurullarının toplantı ve etkileşim biçimlerini de belki de kalıcı olarak değiştirdi. En iyi uygulamalara sahip birçok bankada, yeni yönetim kurulu organizasyon ve planlama biçimleri ortaya çıkarıyor. Tüm bu gelişmeler, sektöre son 20 yılda en iyi şekilde hizmet eden ancak belki bazı yönleriyle yenilenmesi gereken banka kurumsal yönetim yapılarını gözden geçirmek için uygun bir zaman olduğuna işaret ediyor." Stilpon Nestor’ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinlikte ayrıca, Nestor Advisors Türkiye Özel Danışmanı ve TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Burak Koçer’in moderatörlüğünde, TKYD Danışma Kurulu Üyesi Aclan Acar ve HSBC Bank Yönetim Kurulu Raportörü Hüseyin Arslan’ın katılımıyla bir panel de düzenlendi.

14 Nisan 2021 Çarşamba

Bu yıl tatil rezervasyonları 'son dakika'ya kalacak

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, bu yıl rezervasyon taleplerinin seyahatten kısa bir süre önce gerçekleşmesini beklediklerini belirterek, "Son dakika gelişmeleri, bu yılı belirleyecek en önemli unsur olarak öne çıkıyor. Aşı çalışmalarının olumlu sonuçlanması halinde talep artışına paralel olarak rezervasyon sürelerinin de uzaması ihtimaller dahilinde bulunuyor." dedi. Eresin, Turizm Haftası dolayısıyla sektördeki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, salgın sürecinin başında yaptıkları değerlendirmelerde, salgının olumsuz etkilerinin 2021'de de devam edeceğini öngördüklerini ve yılın ilk 2 ayında hem içeride hem dışarıda bunun gerçekleştiğini söyledi. İstanbul'da ocak-şubat dönemi otel doluluk oranının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 56 düşüşle yüzde 29,2, Türkiye'de otel doluluklarının ise aynı dönemde yüzde 47,2 azalarak yüzde 32 olduğunu aktaran Eresin, bu oranların hala açık olan otellerden sağlanan verilerle oluştuğunu ifade etti. Eresin, devamla şunları kaydetti: "Birçok otel, özellikle şehir otelleri 'geçici molaya' devam ediyor. İstanbul ve ülke ortalamasına baktığımızda kapalı olanlar da dahil edildiğinde tek haneli doluluklardan bahsedebiliriz. Turizme yönelik beklentiler, öngörüler artık günlük, hatta anlık olarak değişebiliyor. Bugünü konuşursak, gelecek aylara ilişkin de iyimserlik oluşturacak bir işaret alamıyoruz. Şu anda geçen yılki kadar zorlu bir süreç yaşadığımızı söyleyebiliriz. Uluslararası hava trafiği henüz açılmadı. Aşılama işlemleri tüm dünyada yavaş gidiyor. Dolayısıyla özellikle nisan ayında öngördüğümüz hareketlenme beklentimiz ötelenmiş ve eylül ayına kaymış durumda. Buna karşın aşılama hem bizde hem diğer ülkelerde hızlı bir şekilde tamamlanırsa, uluslararası hava trafiği de açılırsa eylül beklentisi, haziran, temmuz aylarına çekilebilir." Eresin, şehir otellerinde ise sürecin biraz daha uzun olacağını, Avrupa'dan ve diğer büyük turizm pazarlarından gelen ilk sinyallere bakıldığında da şehir otellerinin işlerinin yıl sonuna kadar çok zor göründüğünü aktararak, turizm sektörü çalışanlarının öncelikli aşılama programına alınmasının kendilerine moral verdiğini, bunun uluslararası düzeyde çok önemli bir pazarlama aracı olacağını vurguladı. Kendilerine ulaşan veri ve bilgilerin erken rezervasyon konusunda henüz fark edilecek düzeyde bir talep oluşmadığı yönünde olduğunu aktaran Eresin, "Bu yıl rezervasyon taleplerinin seyahatten kısa bir süre önce gerçekleşmesini bekliyoruz. Yani son dakika gelişmeleri, bu yılı belirleyecek en önemli unsur olarak öne çıkıyor. Aşı çalışmalarının olumlu sonuçlanması halinde talep artışına paralel olarak rezervasyon sürelerinin de uzaması ihtimaller dahilinde bulunuyor." dedi. "SEKTÖR İÇİN 2022, GERÇEK ANLAMDA AÇILMIŞ BİR YIL OLACAK" Müberra Eresin, ülkelerin ve sınırların açılmasıyla daha iyi rakamlarla devam edileceğini belirterek, "2019 yılı rakamlarına ulaşabilir miyiz? Bu soruya yanıtımız 'hayır' olacak. Sektör için 2022, gerçek anlamda açılmış ve 2019'u yakalama ihtimali olan bir yıl olacak. Ama yine de 2021'de moral veren yükselmeler olur diye bekliyoruz. Turizm sektörü, 7-8 ay daha destek alabilirse 2022 yılından itibaren takip eden 3-4 yılda tüm kayıpları kapatıp üzerine çıkacaktır ve Türkiye ekonomisine eskiden olduğu gibi en büyük desteği verecektir." diye konuştu. Sektör olarak 54 farklı sektörü beslediklerini ifade eden Eresin, 2022'den itibaren kendilerine düşeni fazlasıyla yerine getireceklerini söyledi. Konaklama sektörü olarak salgın sürecinin başından itibaren misafirleri ağırlamaya hazır olduklarını belirten Eresin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan ve yaklaşık bir yıldır başarıyla uygulanan Güvenli Turizm Sertifika Programı önemli bir etken oldu. Şu ana kadar 8 bin 500 işletme bu belgeyi almış durumda. Bunlardan 3 bin 500'ü Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli konaklama tesisi. Bu program, dünyadaki hijyen sertifikası programları arasında en iddialılardan biri. Salgın sürecinde sektöre hem ulusal hem uluslararası düzeyde rekabet avantajı sağladı. Hatta bazı ülkelerde örnek uygulama olarak gösterildi. Bu sertifikayla tatilini Türkiye'de geçirecek tüm Türk vatandaşları ve yabancı ziyaretçilere ulaşımdan konaklamaya, tesis çalışanlarından yolcuların kendi sağlık durumuna uzanan geniş bir yelpazede bir dizi yeni tedbirler tanımlanıyor. Sertifika alım koşulları oldukça ağır ve 200'e yakın kriterin sağlanması gerekiyor. İşletmeler, dünya çapında sertifikasyon firmaları tarafından denetleniyor. Hijyen ve Kovid-19 önlemleri konusunda tüketici hassasiyetinin arttığı bir dönemde önlemlerini alan işletmelerin öncelikle tercih edildiğini gözlemliyoruz. Otellerimiz, yeme içme mekanlarımız, turizme açık tüm mekanlarımız, seyahat acentelerimiz, tur otobüslerimiz neredeyse turizmle ilgili tüm hizmet alanlarımız belli standartlarda sertifikaya kavuşturuldu ve gerçekten bunun uygulamalarını da çok iyi şekilde hayata geçirdi. Misafirlerimiz, gönül rahatlığıyla Turizm İşletme Belgeli ve Güvenli Turizm Sertifikalarını almış otellerimizde konaklayabilirler. Tek yapmaları gereken bu belgelerin varlığından emin olsunlar." "SALGININ KÜRESEL TURİZM ÜZERİNDEKİ ETKİSİ BU YIL DA DEVAM EDİYOR" TÜROB Başkanı Eresin, Dünya Turizm Örgütü'nün (UNWTO), salgının küresel turizm üzerindeki yıkıcı etkisinin bu yıl da devam ettiğini ve Ocak 2021’de uluslararası turist trafiğinde 2020'ye kıyasla yüzde 87 düşüş olduğunu açıkladığını anımsattı. Zorunlu testler, karantinalar ve bazı durumlarda sınırların tamamen kapatılmasının, uluslararası seyahatin yeniden başlamasını engellediğini, aşılama hızı ve dağıtımının beklenenden daha yavaş olmasının turizmin yeniden başlamasını daha da geciktirdiğini ifade eden Eresin, şunları kaydetti: "İçinde bulunduğumuz Avrupa bölgesi turist girişlerinde yüzde 85 düşüş yaşadı. Şubat ayı itibarıyla tüm küresel destinasyonların yüzde 32'si uluslararası turistlere tamamen kapalı. Bu yüzden UNWTO, küresel turizm için 2021'in ilk birkaç ayının zorlu olacağını öngörüyor. UNWTO, 2020'nin turizm açısından kaydedilen en kötü yıl olurken, uluslararası düzeyde daha iyi bir 2021 için güçlü ve acil adımlar atması gerektiğine dikkat çekiyor. Milyonlarca insanın geçim kaynağı ve işletme buna bağlı. Ülkeler arasındaki gelişmiş koordinasyon ve uyumlu seyahat ve sağlık protokolleri, turizme olan güveni yeniden sağlamak ve uluslararası seyahatin kuzey yarım küredeki yoğun yaz sezonundan önce güvenli bir şekilde devam etmesini sağlamak için çok önemli. UNWTO, 2021'in ilk çeyreğinde uluslararası turist girişlerinin 2019'un aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 85 oranında azalmasını bekliyor. Bu, salgın öncesi seviyelere kıyasla yaklaşık 260 milyon uluslararası giriş kaybı anlamına geliyor." Eresin, geleceğe yönelik iki senaryonun öngörüldüğünü ifade ederek, "Birincisi, temmuz ayında bir toparlanma başlayabilir ve geçen yıla göre uluslararası girişlerde yüzde 65 artış yaşanabilir. Ancak bu durumda bile 2019'da kaydedilen seviyelerin yüzde 55 altında kalacak. İkinci senaryoda ise eylül ayı itibarıyla turist trafiğinde geçen yıla göre yüzde 30'luk bir artış olabileceği yönünde. Yine de bu 2019 seviyelerinin yüzde 67 altında olacaktır." diye konuştu. "DESTEKLERİN YIL SONUNA KADAR DEVAM ETMESİ, BU YIL İÇİN SEKTÖRÜN EN BÜYÜK DESTEĞİ OLACAK" Müberra Eresin, içeride ve dışarıda turizm sektörü rakamlarının bu kadar negatif görünürken, turizm sektörüne sağlanacak desteklerin devamının hayati önem taşıdığını vurgulayarak, sektöre verilen desteklerin yıl sonuna kadar devam etmesinin bu yıl için sektörün en büyük desteği olacağını belirtti. 31 Mart 2021 itibarıyla sona eren kısa çalışma ödeneğinin turizm sektöründe devam etmesinin hayati bir ihtiyaç olduğunu kaydeden Eresin, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşten çıkarma yasağı ve nakdi ücret desteği uzatıldı. Ancak maalesef kısa çalışma ödeneği uzatılmadı. Kısa çalışma ödeneği sayesinde salgının sektör istihdamı üzerindeki olumsuz etkisi minimumda kalmıştı. Bu uygulama, turizm sektörü için ülkelerin sınırlarının açılmasına kadar sektörel olarak devam ettirilebilir, sonrasında 2-3 aylık dönemler halinde uzatılarak turizm hareketlerinin ülke ve şehir girişlerinin takibiyle bölgesel olarak devam ettirilebilir. Her 2-3 aylık dönemin sonunda ülke ve şehir girişlerinde rakamlar normale dönmüşse yeni bir uzatmaya gerek kalmaz. Nakit problemi yaşayan ve boş kalan işletmeler çalışanlarını ücretsiz izne göndermek zorunda kalacak. Her zaman ısrarla belirttiğimiz gibi önceliğimiz insan sağlığı ancak bunun kadar önemli olan bir diğer konumuz da sektörümüzün yetişmiş insan kaynağını koruyabilmek ve salgın sonrasında da Türkiye'nin alanında en kalifiye çalışan grubunun sektör bünyesinde devam edebilmesini sağlayabilmektir." "HÜKÜMETTEN ÖZELLİKLE SEKTÖR İÇİN KGF KONUSUNDA YENİ BİR DESTEK BEKLİYORUZ" TÜROB Başkanı Eresin, kısa çalışma ödeneğinin bitmesiyle yiyecek-içecek sektörüne sağlanacağı belirtilen kişi başı 1.500 TL nakdi destek ve sigorta prim desteğinin konaklama sektörüne de verilebilmesini özellikle rica ettiklerini belirterek, "Baktığınızda, maalesef zorlayan şartlar konaklama sektörü için de aynen ve fazlasıyla geçerli. Seyahatler serbest bırakılıp karşılıklı ülke sınırları açılmadığı sürece otellerin işlerini toparlayabilmesi mümkün değil." dedi. Konaklamada büyük bir likidite problemi olduğuna işaret eden Eresin, yeniden yapılandırma için başvuran şirketler bulunduğunu anlattı. Eresin, hükümetten özellikle sektör için KGF konusunda yeni bir destek beklediklerini ifade ederek, "Konaklama tesislerine düşük faizle 2 yıl ödemesiz yeni krediler açılabilir. Bu, konaklama tesislerinin geçmiş 5 yıldaki cirolarına, devlete ödedikleri vergilere bakılarak yapılabilir. Geçmiş ciro ve ödenen vergilere bakıldığında bu kredilerin hakkaniyetle dağıtılabilmesinin mümkün olacağını düşünüyoruz. Bu, sektörü yeniden canlandırmak için büyük bir destek olacaktır ve zaten sonrasında sektör bu kredileri rahatlıkla geri ödeyecektir." şeklinde konuştu.

14 Nisan 2021 Çarşamba

İlk çeyrekte 87 ülke ve özerk bölgeye 2,7 milyar dolarlık binek otomobil satıldı

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, 15 yıldır üst üste ülke ihracatında ilk sırada yer alan otomotiv endüstrisinin yılın ilk çeyreğindeki 7 milyar 690 milyon 521 bin dolarlık dış satımının yaklaşık yüzde 36'sını binek otomobil grubu oluşturdu. Ocak-mart döneminde 87 ülke, özerk ve serbest bölgeye 2 milyar 734 milyon 641 bin dolarlık binek otomobil satıldı. Binek otomobilde en çok ihracat yapılan ülkelere bakıldığında Fransa'ya ocak-mart döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artışla 497 milyon 796 bin dolarlık binek otomobil gönderildi. Fransa'yı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 artışla 291 milyon 55 bin dolarlık binek otomobil dış satımı yapılan İtalya takip etti. Yılın ilk çeyreğinde binek otomobil ihracatında, İspanya 249 milyon 837 bin dolarla üçüncü, Almanya 240 milyon 402 bin dolarla dördüncü ve Birleşik Krallık 213 milyon 602 bin dolarla beşinci sırada yer aldı. Fransa, İtalya, İspanya, Almanya ve Birleşik Krallık'a gerçekleştirilen 1 milyar 492 milyon 694 bin dolarlık binek otomobil ihracatı, bu alanda toplam yurt dışı satışının yaklaşık yüzde 55'ini oluşturdu AFRİKA ÜLKELERİNE BİNEK OTOMOBİL İHRACATINDA ARTIŞ Geçen yılın ocak-mart döneminde 48 milyon 957 bin dolarlık binek otomobil ihracatının yapıldığı Fas'a bu yıl aynı döneminde 52 milyon 512 bin dolarlık binek otomobil gönderildi. Binek otomobil ihracatında son dönemde öne çıkan ülkeler arasında yer alan Tunus'a da dış satımda yaşanan artış devam ediyor. Tunus'a, ilk çeyrekteki ihracat, geçen yılın ilk 3 ayına göre yaklaşık yüzde 156 artışla 6 milyon 520 bin dolardan 16 milyon 729 bin dolara yükseldi. Güney Afrika Cumhuriyeti'ne ise bu yılın aynı döneminde yüzde 290 artışla 9 milyon 45 bin dolarlık dış satım gerçekleştirildi. Ayrıca 2020'nin ilk 3 ayında ihracat yapılamayan Japonya'ya bu sene aynı dönemde 5 milyon 508 bin dolarlık binek otomobil gönderildi.

14 Nisan 2021 Çarşamba

Turizmciler, Rusya'nın uçuş kısıtlaması kararının 'tatilcileri' de üzeceğini düşünüyor

Ağırladığı turist bakımından "turizmin başkenti" olarak nitelendirilen ve dünyanın en önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Antalya'da, yabancı turist hareketliliği başladığı bir dönemde Rusya'dan gelen normal ve charther uçuşların 45 gün sınırlandırılması turizmcileri şaşırttı. Özellikle Ruslar için vazgeçilmez tatil merkezi olan Antalya, geçen yıl Güvenli Turizm Sertifika Programı ile yaklaşık 1,5 milyonu Rus olmak üzere 3,5 milyon turiste, "sağlıklı ve güvenli" hizmet sundu. Yabancı rakiplerine göre önemli bir sınav veren kent, özellikle Akdeniz ülkeleri arasında en fazla tercih edilen destinasyon oldu. Sorunsuz şekilde sezonu kapatan Antalya, yeni sezon için de salgına karşı gerekli önlemlerini aldı. Geçen yıldan daha fazla turist ağırlamayı planlarken Türkiye ile Rusya arasındaki hava yolu taşımacılığının 15 Nisan-1 Haziran itibarıyla geçici olarak kısıtlanmasını değerlendiren turizmciler, biran önce vazgeçilmesini beklediklerini karardan tatilcilerin de olumsuz etkileneceğini düşünüyor. "RUSYA'DAN ÇOK CİDDİ BİR REZERVASYON VARDI" Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ülkay Atmaca, Ruslar için Antalya'nın en önemli destinasyonların başında geldiğini belirtti. Yurt dışına tatile çıkan Rusların yarısından fazlasının Türkiye'yi tercih ettiğini vurgulayan Atmaca, "Bizler gibi Antalya'da tatilini yapmak isteyen Rus turistlerin de beklemediği bir karar. Çünkü Rusya'dan ciddi bir rezervasyon vardı. Temennimiz bir an evvel kısıtlama kalkar." dedi. Havalimanından otellere kadar her alanda salgınla ilgili etkin tedbirler alındığına dikkati çeken Atmaca, geçen yıl Türkiye'ye ve kente gelen Rus turistlerin bu tedbirleri deneyimlediklerini, memnun şekilde ülkelerine gittiklerini kaydetti. "DÜNYAYA ÖRNEK GÖSTERİLECEK ÖNLEMLER ALINDI" Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Akdeniz Bölge Temsil Kurulu Başkanı Ferit Turgut, sektörün çok ciddi şekilde sezona hazırlandığını söyledi. Turizmde marka kent haline gelen Antalya'nın en büyük pazarlarının başında Rusya'nın geldiğine değinen Turgut, ikinci Almanya, üçüncü pazarın da İngiltere olduğunu bildirdi. Türkiye'nin geçen yıl salgına karşı yürüttüğü etkin mücadeleyle turizmde tercih edilen önemli destinasyonlar arasında yer aldığını anlatan Turgut, "Sektör olarak dünyada örnek gösterilebilecek önlemleri aldık. Sorunsuz şekilde misafirlerimizi ağırladık. Sağlıklı ve keyifli tatillerini yapıp, memnun olarak ülkelerine döndüler." ifadesini kullandı. 500 BİN RUS TURİST REZERVASYONU VARDI Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, 15 Nisan günü için verilen kararın açıklanmasıyla otel rezervasyonlarının, uçakların ve planların değiştiğini söyledi. Rus tur operatörleri birliğinin bu dönem için 533 bin rezervasyon açıklamasında bulunduğunu belirten Yavuz, "Nisan itibarıyla Antalya'ya günlük ortalama 30 uçak ile 7 bin Rus misafir gelmeye başlamıştı. Bunun mayıstaki Rus resmi tatiliyle daha artarak devam edebileceği ve Rus turistlerin öncelikle Türkiye'yi tercih edecekleri öngörülüyordu. 15 Nisan-1 Haziran döneminde en az 500 bin Rus turist rezervasyonu vardı." diye konuştu.

14 Nisan 2021 Çarşamba

Çilekte yüksek verim ve fiyatlar hasada başlayan üreticiyi sevindirdi

Coğrafi işaret tescilli Sultanhisar çileğinden 14 bin dekar alandan yılda yaklaşık 70 bin tonluk verim alınıyor. Hasat döneminin başlamasıyla örtü altında yapılması nedeniyle beyaza bürünen ovada çoğunluğu kadınlardan oluşan yaklaşık 10 bin tarım işçisi, günün ilk ışıklarıyla seraların yolunu tutuyor. Kadınların topladığı çilekler, erkek işçiler tarafından taşınan kasalarla traktöre bırakılıyor. İhracat için hazır hale getirilen ürünler, çoğunluğu Rusya olmak üzere dünyanın birçok ülkesine gönderiliyor. Sultanhisar Ziraat Odası Başkanı Yüksel Yılmazoğlu, aroması, rengi ve büyüklüğüyle diğer bölgelerden ayrışan Sultanhisar çileğinin geçen ay Türk Patent ve Marka Kurumunca coğrafi işaret aldığını söyledi. Sezona güzel başladıklarını aktaran Yılmazoğlu, "Hasatla birlikte ihracatımız da başladı. Şu anda bir sıkıntımız yok. Verim, kalite ve fiyatlarımız 8-12 lira civarında. İyi mal iyi para ediyor. Bu fiyatlar güzel ve sevindirici. Rusya ve Romanya gibi birçok ülkeye gönderiliyor. Binlerce insan buradan ekmek yiyor. Coğrafi işaret sayesinde dünya pazarında ve iç piyasada ürünümüz daha çok bilinir hale gelecektir." dedi. İlçede 48 yıldır çilek üretimi yapan 78 yaşındaki Nihat Özyiğit ise çileğin hassas bir meyve olmasından dolayı özenle yetiştirildiğini belirterek, "Çilekten çok para kazandık. Hayat standardımız değişti. Eskiden altımızda bisiklet yokken şimdi 4-5 arabamız var. Ayakta olduğum sürece bu işi yapacağım. Çilek fiyatlarından ve verimden çok memnunuz. Çilekten memnun olmayan çok azdır. Bu çilek geçmiş yıllarda alt sınıfı, orta sınıfa taşıdı." ifadelerini kullandı. İhracatçı Murat Emir de ürünün kalitesinden dolayı özellikle dış piyasada istedikleri satışı yapmayı umduklarına dikkati çekerek, "Geçen yıl yurt dışına yaklaşık 2 bin ton ürün gönderdik. Bu yıl ise 2 bin 500 tona çıkabiliriz diye düşünüyorum. Ülkemize döviz girdisi kazandırdığımız için mutluyum." diye konuştu.

14 Nisan 2021 Çarşamba