tatil-sepeti
Otomotiv sektöründeki çip krizi kaynaklı ciro kaybı bu yıl 210 milyar doları bulacak

Danışmanlık firması AlixPartners'dan yapılan açıklamada, çip krizi nedeniyle otomotiv sektöründe bu yıl 7,7 milyon araçlık üretim kaybının olmasının beklendiği kaydedildi. Şirketin mayıs ayındaki tahminlerinde üretim kaybının bu yıl 3,9 milyon olması bekleniyordu. Açıklamada, küresel otomotiv sektöründe çip krizi kaynaklı ciro kaybının ise 210 milyar doları bulacağının tahmin edildiği aktarıldı. Şirket mayıs ayındaki tahminlerinde söz konusu ciro kaybının 110 milyar dolar olacağını öngörmüştü. AlixPartners'ın Otomotiv ve Endüstriyel Uygulamalar Küresel Eş Lideri Mark Wakefield, çip krizinin şimdiye kadar azalmasının beklendiğini ancak Malezya'daki yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı uygulanan karantina önlemleri ile diğer yerlerde devam eden sıkıntıların işleri daha da kötüleştirdiğini ifade etti. Çip sıkıntısının sektörün karşı karşıya olduğu çok sayıdaki aksaklıktan sadece biri olduğuna işaret eden Wakefield, "Otomobil üreticileri ve tedarikçiler için şu anda hataya yer yok. Her alternatifi hesaplamaları ve yalnızca en iyi seçenekleri uyguladıklarından emin olmaları gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

24 Eylül 2021 Cuma

Bir zamanlar konkordatolarla anılan ayakkabı sektörü üretim ve ihracatta rekor kırıyor

Üretim zincirindeki uzun vadeli çekler ve kontrolsüz mağazalaşma gibi nedenlerle salgın öncesi yaşanan ekonomik dalgalanmalardan en çok etkilenen sektörler arasında yer alan ayakkabı sektörü, aradan geçen sürede yaşanan sıkıntılardan ders çıkararak yeniden toparlandı. Üretim ayağında 18 ayı bulan vadeler 6 aya kadar kısalırken, küresel salgınla birlikte Uzakdoğu tedarik zincirinin kırılması, Rusya, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinden talebin artması, Avrupa ülkelerinin üretim için rotayı Türkiye'ye çevirmesi sektörde rekorları birbiri ardına getirdi. Geçen yıl salgın nedeniyle ihracatta 2019 paralelinde kapatan ayakkabı sektörü, bu yıl yeni rekorlara imza atmaya başladı. 8 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23,7 artan ayakkabı ihracatında 674 milyon dolarla tüm zamanların ocak-ağustos dönemi rekoru kırıldı. Bu süreçte en yüksek ihracat 62 milyon dolarla Rusya'ya yapılırken, onu, 51 milyon dolarla Irak, 46 milyon dolarla Almanya, 36 milyon dolarla İspanya takip etti. En çok ihracat yapılan ülkeler arasında Romanya, İsrail, İtalya, İngiltere, Hollanda ve Polonya da yer aldı. Yıl sonunda ayakkabı ihracatında 1 milyar dolar barajının ilk kez aşılacağını belirten sektör temsilcileri, üretim artışı için yeni elemanlara ihtiyaç duyulduğunu kaydederek, bu konuda yeni meslek liselerinin ve üniversitelerde ayakkabı mühendisliği bölümlerinin açılması çağrısında bulundu. "HATALARDAN DERS ÇIKARAN SEKTÖRÜMÜZ ŞU ANDA ÜRÜN YETİŞTİREMİYOR" Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Yönetim Kurulu Başkanı Berke İçten, Türkiye'nin ayakkabıda sahip olduğu üretim gücü ve potansiyelinin 2014'te ithalata getirilen ek gümrük vergileri sonrası net bir şekilde ortaya çıktığını söyledi. O dönem yaptıkları istişareler ve çalışmalar sonrası bakanlığın getirdiği ek gümrük vergilerinin ayakkabı sektörünü uçurumun kenarından döndürdüğünü dile getiren İçten, ondan sonra ihracatın hızla arttığını anlattı. İçten, daha önce 400-500 milyon dolar cari açık veren sektörün 4-5 yılda 500 milyon dolarlık cari fazla vermeye başladığının altını çizerek, pazarlarda yaşanan sıkıntılara rağmen bu başarının yakalandığını bildirdi. Sektörde küresel salgın öncesi yaşanan konkordatolara değinen İçten, "Şu anda ciddi anlamda bir üretim yetiştirememe sıkıntısı yaşıyoruz. 'Ürün yetiştiremiyoruz' desek yeridir. Ayakkabı sektörü, yaşadığı sıkıntılardan ciddi anlamda ders çıkardı. Vadeler ortalama 6 aylara kadar düştü. Sektörde çok daha iyi günler göreceğiz, güzel gelişmeler yaşayacağız." dedi. "AVRUPALI ALICILAR ROTAYI UZAKDOĞU'DAN TÜRKİYE'YE ÇEVİRDİ" Berke İçten, 320 bin kişinin çalıştığı sektörde halihazırda eleman bulamama sıkıntısı yaşadıklarını belirterek, yeni eleman yetiştirme konusunda ciddi projelerinin olduğunu, bunu kısa süre içerisinde kamuoyu ile paylaşacaklarını söyledi. Üniversiteler ile 4 yıllık ayakkabı mühendisliği bölümü açma çalışmalarının sürdüğünü dile getiren İçten, ayakkabı ve saraciye öğretimi için acilen yeni mesleki ve teknik liseler açılması gerektiğini vurguladı. İçten, sektörün öncelikleri arasında yer alan "ihracatta 1 milyar doları aşma" hedefinin bu yıl yakalanacağını kaydederek, şu bilgileri verdi: "Küresel salgınla birlikte özellikle Avrupalı alıcılar rotayı Uzakdoğu'dan Türkiye'ye çevirdi. Biz de artan navlun fiyatlarını ve kırılan tedarik zincirini fırsat bilerek ihracat pazarlarımızı çeşitlendirdik. Uzakdoğu'dan bir ürünün üretilip gelmesi artık ayları alıyor. Ancak Türkiye'den ürünler çok daha kısa sürede üretilip gönderilebiliyor. Türkiye'nin üretim gücünü ve potansiyelini bilen büyük mağaza zincirleri ve alım grupları Türkiye'ye gelmeye başladı." İçten, Türkiye'nin ihracatını artırma ve yeni pazarlara açılma çalışmalarının hızla sürdüğünü, bu kapsamda 29 Eylül-02 Ekim'de İstanbul Fuar Merkezi'nde düzenlenecek 65. Uluslararası Ayakkabı Moda Fuarı'nı fırsat olarak gördüklerini vurguladı. Türkiye'nin küresel ayakkabı ticaretinde 6. sırada yer aldığını anımsatan İçten, ihracatta yeni iş birlikleri ve üretimde yapacakları yatırımlarla 2,5 milyar dolarlık ihracat ve sıralamada daha yukarılarda yer almayı hedeflediklerini sözlerine ekledi. "SALGINLA BİRLİKTE TEDARİK ZİNCİRİNİN KIRILMASI VETÜRKİYE'NİN YAKINLIĞI AVANTAJ SAĞLADI" Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çetin ise sektörün salgını fırsata çevirdiğini belirterek, "Özellikle Avrupa'dan Uzakdoğu'ya uzanan tedarik zinciri kırıldı. Hem uzun vadeli teslimat hem de üretim ve navlun gibi maliyetlerdeki artış Avrupalı tedarikçileri Türkiye'ye yöneltti. Türkiye'nin AB'ye yakın olması lojistik avantaj sağladı." diye konuştu. İtalya Milano'da bu ay gerçekleştirilen dünyaca ünlü deri ve ayakkabı fuarı MICAM'da Türkiye'den 53 firmanın boy gösterdiğini dile getiren Çetin, Türk firmalarının ihracata yönelik ürünlerinin çok ciddi ilgi ve talep gördüğünü söyledi. Çetin, ayakkabı sektörünün yaşadıklarından ders çıkardığını ve vadelerin düştüğünü kaydederek, ihracatın her yıl yüzde 20 artma potansiyelinin bulunduğunu, bu yıl yüzde 25, 2022'de de yüzde 30 artış beklediklerini vurguladı. CİDDİ ELEMAN AÇIĞIMIZ VAR, YENİ LİSELER AÇILMALI" Hüseyin Çetin, ayakkabı sektöründe üretimin "tam gaz" devam ettiğini ancak burada iki sıkıntı ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Çetin, "Bunlardan birincisi; yarı mamul deri ihracatı. Bakanlar Kurulu kararıyla yarı mamul deri (kromlu deri) ihracatına ton başına 500 dolarlık fon konulmuştu. Bu yarı mamul deri ihracatı önlenirse ürünler çok daha yüksek katma değerli olarak, ayakkabı ve benzeri ürün gibi, ihraç edilebilir. Bu da sektörümüzü uluslararası arenada öne çıkartır. İç piyasada daha uygun fiyatlı deri ayakkabı üretimi yapılabilir." açıklamasında bulundu. İkinci sıkıntının ayakkabı tabanında yaşandığını dile getiren Çetin, "Taban için kullanılan kauçuk, poliüretan, eva ve faylon gibi ham maddelere küresel anlamda ciddi zamlar geldi ve bu ürünler bulunamıyor. Burada yaşadığımız sıkıntıları atlatırsak üretim ve ihracattaki ilerleyişimiz sürecektir." ifadelerini kullandı. Sektörün şu anda çok ciddi kalifiye eleman ihtiyacı bulunduğunu kaydeden Çetin sözlerini şöyle tamamladı: "İstanbul'un yanı sıra ayakkabı sektörünün kümeleştiği İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa, Konya ve Adana gibi illerimizde ayakkabı konusunda meslek liseli var. Ancak bu liseler yetmiyor. Ayakkabı üretiminin tüm alanlarında ve özellikle saya konusunda ciddi eleman açığımız var. Bunun için acil liseler açılması gerekiyor. Bunun yanı sıra daha önce Yıldız Teknik Üniversitesi ile protokol imzalamıştık. Ayakkabı mühendisliği bölümü açmak için çalışmalarımız sürüyor."

23 Eylül 2021 Perşembe

Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde akreditasyon sistemi hazırlığı

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, TMB'de 2004-2011 döneminin ardından mart ayında yeniden üstlendiği başkanlık sürecinin en önemli projelerinden biri olarak nitelendirdiği "yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde akreditasyon sistemi"nin detaylarını açıkladı. Türkiye'de 400 bin müteahhit bulunduğunu, TMB'nin üye sayısının ise 120 olduğunu ifade eden Eren, “Türkiye'nin altyapısının yüzde 70'ini hayata geçirmiş bir Birliğiz. Şimdiye kadar yapılan 430 milyar dolarlık yurt dışı işinin yüzde 90'ını biz yapmışız. Bugüne kadar 129 ülkede 10 bin 832 proje bitmiş." diye konuştu. Eren, Birliğe üye olacak firmaların titiz kriterlerle belirlendiğine işaret ederek, 2011'de 157 olan üye sayısının çeşitli sebeplerle bugün 120’ye gerilediğini söyledi. İkinci neslin müteahhitlik yerine başka mesleklere duyduğu ilginin de firma sayısının azalmasında etkili olduğuna dikkati çeken Eren, çeşitli dönemlerde ve özellikle son yıllarda Türkiye için kritik müteahhitlik coğrafyalarında bazı tatsız olayların yaşandığını bildirdi. Eren, bazı firmaların sahte akreditasyon mektubu düzenlediklerini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Aldıkları işleri tamamlayamayan, sahte referanslarla iş almaya çalışan, uzmanlığı olmayan işlere soyunup sorunlara yol açan firmalar Türkiye’nin ve Türk müteahhitlerinin imajına ciddi zarar veriyor. Bu durumu önlemek için bir süredir Ticaret Bakanlığı ile dış müteahhitlik hizmetleri için akreditasyon mekanizması kurulması üzerinde çalışıyoruz. Bu çalışmada belli bir noktaya geldik, projeyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a anlatarak onayını almak istiyoruz. Bu çerçevede randevu talebinde bulunduk." "ÖN ELEMEYE İHTİYAÇ VAR" Akreditasyon mekanizmasının çatısını Ticaret Bakanlığının oluşturacağını, kendilerinin de buna katkı yapacağını anlatan Erdal Eren, "Eline bir çanta alanın, elini kolunu sallayarak bir ülkeye gidenin Türk müteahhidi olarak bizi temsil etmesini istemiyoruz. Nasıl ki ihracat yapılabilmesi için ihracat belgesi alınması gerekiyorsa müteahhitlik hizmetleri için de bir ön elemeye ihtiyaç var. Bazı ülkeler zaten tanımadıkları bir firma kendilerine başvurduğunda büyükelçiliklerimiz ya da bizim üzerimizden araştırma yapıyor." ifadelerini kullandı. Akreditasyon için şartları Ticaret Bakanlığının belirleyeceğini söyleyen Eren, kuruluşun organizasyon yapısı, bitirdiği işler, talip olduğu işin tecrübesine uygun olup olmadığı, finansal yapısının uygunluğu gibi kriterler getirilebileceğini kaydetti. Eren, akreditasyon modelini farklı yöntemlerle uygulayan ülke örnekleri bulunduğuna işaret ederek, "İspanya Uluslararası Müteahhitler Birliğinin yıllardır 10 üyesi var. Bu 10 firma dışında bir şirket İspanyol firması unvanıyla dışarıdaki ihalelere giremez. Bu 10 firmadan biri iş üstlendiğinde, onlarca daha küçük ölçekli İspanyol firmasını o işe sokar. İspanya bunu yaparken ülke imajının sarsılmamasını amaçlıyor." dedi. MÜHENDİSLİK, MİMARLIK VE MÜTEAHHİTLİK İŞ BİRLİĞİ Geçmiş yıllarda yurt dışında bir ihale kazandıklarında gördükleri tablo sebebiyle üzüldüklerini belirten Erdal Eren, "İhaleyi kazanan biz oluyorduk ama işin projesini mesela bir İtalyan firma hazırlıyordu. O zaman kullanacağımız malzemelerin büyük bir bölümünün İtalya’dan ya da benzeri bir ülkeden alınması zorunluluğuyla karşılaşıyorduk. Aldığımız işlerde Türk inşaat sanayisine bir destek veremiyorduk." diye konuştu. Müşavirlik ve mimarlık firmalarının ve çatı kuruluş olan Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliğinin de yurt dışına açılmayı başardığını vurgulayan Eren, böylece geçmişteki tablonun tersine döndüğünü dile getirdi. Eren, “Geçmişte 30 milyar dolarlık iş aldığımızda Türkiye'deki ürünlerin ihracına yansıması 5 milyar dolar düzeyinde olabiliyordu. Şimdi 15 milyar dolarlık iş alıyoruz ama 15 milyar doların da üzerinde ürün ihracını sağlıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. TÜRKİYE'NİN DIŞ MÜTEAHHİTLİK KARNESİ Eren'in verdiği bilgiye göre, 1972'de Trablus Limanı işinin üstlenilmesiyle başlayan Türkiye'nin dış müteahhitlik süreci, aradan geçen zamanda 430 milyar dolarlık iş bitirme üretti. 129 ülkede 10 bin 832 proje tamamlanırken Türk müteahhitlerinin en büyük pazarı, tamamlanan işlerin yüzde 45'inin gerçekleştirildiği Avrasya coğrafyası oldu. Orta Doğu yüzde 25, Afrika yüzde18, Avrupa yüzde 7,5, Güney Asya ve Uzak Doğu yüzde 3, ABD ve diğer ülkeler de yüzde 1,5 düzeyinde pay aldı. Bir süre öncesine kadar 30 milyar dolar düzeyinde olan yıllık proje bedeli ise özellikle 2008 uluslararası krizinin ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle 15 milyar dolara geriledi.

23 Eylül 2021 Perşembe

TÜVEK, Türkiye'nin madencilikte Milli Kütüphanesi olacak

Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü Çevre Araştırmaları Dairesi Başkanı Ayten Cesur, TÜVEK binasında gazetecilere yaptığı açıklamada, maden kaynaklarının arama ve üretimi esnasında kamu ve özel sektör tarafından yapılan sondajlarla elde edilen karot, numune ve jeolojik veri dokümanlarının TÜVEK bünyesinde arşivleneceğini söyledi. TÜVEK'in ülkenin maden hafızasının oluşturulması ve sektörün hizmetine sunulması amacıyla kurulduğunu ifade eden Cesur, "Burası Türkiye'nin madencilikte 'Milli Kütüphane'si olacak. Madencilik faaliyetleri kapsamında yapılan tüm çalışmalara ait fiziksel ve sayısal verilerin TÜVEK'te arşivlenmesiyle üretilen bilgilere kolayca ulaşılabilmesi ve mükerrer çalışmaların önüne geçilerek, emek, zaman ve maliyet tasarrufu yanında çevrenin korunmasına da katkı sağlanıyor." dedi. Temel atma töreninin 10 Mart 2020'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in katılımıyla gerçekleştirildiğini dile getiren Cesur, TÜVEK hizmet binasının toplam 4 etap halinde 10 yılda tamamlanacağını bildirdi. Cesur, hizmet binasının birinci etabının geçici kabulünün şubatta yapıldığını belirterek, "TÜVEK'te, 19 bin 350 metrekare arşiv alan, 2 bin 200 metrekare idari kısım, 293 metrekare numune inceleme/sunum odası, 1690 metrekare forklift dolaşım alanı, 1773 metrekare numune teslim, açma, loglama ve paketleme alanı, 193 metrekare taş kesme laboratuvarı, 97 metrekare 3D salonu, 521 metrekare ısı santrali ve depo olmak üzere toplam 26 bin 117 metrekare kapalı alan bulunuyor. TÜVEK, yaklaşık 4,5 milyon metre karot saklama kapasitesine sahiptir." diye konuştu.

23 Eylül 2021 Perşembe

Bireysel Emeklilik Sistemi'ne 50 bine yakın çocuk katıldı

Türkiye Sigorta Birliği’nden (TSB) yapılan açıklamaya göre, Bireysel Emeklilik Sistemi'ne (BES) 18 yaş altındakilerin katılmasına imkân tanıyan düzenlemelerle birlikte, sektörde hareketlilik yaşanmaya başladı. 10 Eylül 2021 itibarıyla açıklanan 18 yaş altına ilişkin Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine bakıldığında 1 yaş altına yönelik düzenlenen sözleşmelerin oranı yüzde 7 civarında gerçekleşirken, 10 yaş altındaki çocuklar için düzenlenen sözleşme adetleri 18 yaş altının yüzde 70’ini oluşturuyor. Fon büyüklüğü açısından bakıldığında ise 1 yaş altı çocukların fon büyüklüğü bu alandaki toplam tutarın yüzde 4’üne denk gelirken, 10 yaş altındaki çocukların fon büyüklüğü 18 yaş altındaki çocukların toplam fon büyüklüğün yüzde 54’ünü kapsıyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen TSB Başkanı Benli, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin 10 Eylül 2021'deki verilerine bakıldığında BES ve otomatik katılımdaki toplam katılımcı sayısının 13 milyona ulaştığını, yaklaşık 24 milyar TL’lik devlet katkısı dahil toplam fon büyüklüğünün ise yaklaşık 190 milyar TL olduğunu açıkladı. Sektördeki başarı grafiğinin her geçen gün daha yukarı taşındığına dikkati çeken Benli, “Bireysel Emeklilik Sistemi’ne vatandaşlarımızın teveccühü her geçen gün katlanarak artıyor. Heyecanımız büyük. 18 yaş altı çocuklarımız ve otomatik katılımdan gelen destekle yılın sonunda sistemin toplam fon büyüklüğünün 200 milyar TL’ye ulaşabileceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı. Mayıs sonunda yapılan değişikliklerle 18 yaş altı katılımcılara BES sözleşmesi düzenlenmeye başlandığını hatırlatan Benli, bu alanda 10 Eylül 2021'e kadar 11 emeklilik şirketi tarafından 50 bine yakın sözleşme düzenlendiğini ve bu sözleşmelerin fon büyüklüğünün 44 milyon TL’yi, Temmuz 2021 itibarıyla katılımcı hesaplarına yatırılmaya başlanan devlet katkısının ise 3 milyon TL’yi aştığını kaydetti. Benli, ebeveynlerin çocukları için yatırım yapma konusunda bilinçli ve istekli olduğuna dikkati çekerek, “Vatandaşlarımızdan 18 yaş altına BES konusunda büyük teveccüh görüyoruz. İlerleyen dönemde sistemde emeklilik yaşının öne çekilmesi veya devlet katkısının erken hak edilişi gibi teşvikler söz konusu olursa, bu alana olan ilgide daha da ciddi artışlar görebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu. 11 EMEKLİLİK ŞİRKETİ 18 YAŞ ALTINA BES’İ PORTFÖYÜNE ALDI Atilla Benli, BES ve otomatik katılımda son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, sektörün çatı kurumu olarak Türk ekonomisine katma değer sağlamak, sigorta sektörünü büyütmek, ürün kullanımını yaygınlaştırmak, ürünleri sigortalılar lehine geliştirmek ve sektöre bu alanlarda rehberlik etmek amacıyla çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. 18 yaş altı gençlerin BES’e katılmasının yolunun açılmasının da bu çalışmaların bir sonucu olduğunu aktaran Benli, “18 yaş altı BES, küçük yaşlarda tasarruf alışkanlığının kazandırılarak emeklilikte refah kaybının önlenebilmesi, ulusal tasarrufların artması ve beraberinde sektörün de büyümesi anlamında son derece önem verdiğimiz bir çalışma. İlk üç ayda gördüğümüz ilgiden memnunuz, şu anda 11 emeklilik şirketimiz ürünü portföyüne aldı. Tüm emeklilik şirketlerinin sürece katılmasıyla birlikte buradaki büyük potansiyelin daha net ortaya çıkacağını düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı. "YAZ AYLARINDA SİSTEMDEKİ ÇALIŞAN SAYISINDA 300 BİNE YAKIN BİR ARTIŞ GÖZLEMLEDİK" Benli, BES’te katılımcı sayısının 7 milyona yaklaştığını belirterek, fon büyüklüğünün ise yaklaşık 23 milyar TL devlet katkısı ile birlikte yaklaşık 176 milyar TL’ye ulaştığını bildirdi. 2017’de başlayan otomatik katılım uygulamasında ise fon büyüklüğünün 620 milyon TL’yi aşan devlet katkısı ile birlikte 14,5 milyar TL’ye ulaştığı ifade eden Benli, "Güncel olarak sistemde tasarruf yapmaya devam eden 6 milyon aşkın çalışan var. Özellikle yaz aylarında sistemdeki çalışan sayısında 300 bine yakın bir artış gözlemledik. Salgın tedbirlerinin esnetilmesi ile birlikte istihdam edilen çalışan sayısındaki artışın olumlu etkilerini gördüğümüzü düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

23 Eylül 2021 Perşembe