tatil-sepeti
Temiz enerjiye yatırım en az üç katına çıkmalı

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Dünya Enerji Görünümü 2021 raporunu açıkladı. Rapora göre; dünyada güneş ve rüzgar enerjisi, elektrikli araçlar ve diğer düşük karbon teknolojiler gelişirken, yeni bir enerji ekonomisi ortaya çıkıyor. Buna rağmen, temiz enerjide bugüne kadar sağlanan ilerleme, küresel emisyonların sıfır seviyesine doğru inmesini sürdürülebilir şekilde sağlamak için oldukça yavaş kalıyor. Rüzgar ve güneş enerjisinde yatırımlar artarken, bu yıl güçlü şekilde büyüyen kömür tüketiminin karbon emisyonlarının tarihteki en büyük ikinci yıllık artışı gerçekleştirmesine yol açması bekleniyor. PANDEMİNİN ENERJİYE ETKİLERİ IEA raporunda, iklim değişikliğiyle mücadelede emisyonların 2030’a kadar yarıya indirilebilmesi için bu dönemde temiz enerji yatırımlarının en az 3 katına çıkması ve bu yatırımların yüzde 70’inin gelişmekte olan ekonomilerde gerçekleşmesi gerektiği belirtildi. Raporda, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmanın karşılığının kısa sürede alınacağı ve yine 2030’a kadar bu yatırımlarla 26 milyon kişiye istihdam sağlanabileceği vurgulandı. Bununla birlikte, koronavirüs pandemisinin, kömür ve petrole dayalı enerji kaynaklarından uzaklaşmaya yönelik çabaları olumsuz etkilediği kaydedildi. IEA’ya göre, temiz enerji kaynaklarına gerekli yatırımın yapılmaması, küresel enerji piyasalarında daha fazla çalkantıya yol açabilir. Enerji fiyatları rekor düzeye çıkarken bu durum, tüketicileri ve işletmeleri olumsuz etkileyebilir. PETROL TÜKETİM TAHMİNLERİ Raporda, bugünün tüm taahhütlerinin yerine getirildiği senaryolara göre dünyanın petrol tüketimi 2050’de bugünkü seviyesi olan günlük 100 milyon varilden 75 milyon varile düşerken, net sıfır emisyon senaryosuna göre petrol tüketimi bu dönemde günlük 25 milyon varil olarak hesaplanıyor. Dünyanın 2050’de net sıfır emisyona ulaşması için gerekli emisyon azaltımı yatırımlarının yüzde 40’ı kendini ödeyen yatırımlar olarak öne çıkıyor. Ayrıca, sıfır emisyon hedeflerinin başarılması rüzgar türbinleri, güneş panelleri, bataryalar, elektrolizörler gibi alanlarda 2050’ye kadar 1 trilyon dolarlık piyasa oluşturabilir. İKLİMDE KORKUTAN 2100 SENARYOSU Gelecek ay yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26), hükümet liderlerine daha iddialı iklim aksiyonu çağrısında bulunulan raporun mevcut politikalar senaryosuna göre, ülkelerin bugüne kadar uyguladığı önlemlerle küresel sıcaklık artışının 2100’de sanayi öncesi döneme göre 2.6 dereceyi bulacağı öngörülüyor. Hükümetlerin sıfır emisyon hedefine yönelik açıkladığı taahhütlerin zamanında ve tam olarak uygulandığı senaryoya göre ise fosil yakıt talebinin 2025’te pik yapacağı ve küresel karbon emisyonlarının 2050’ye kadar yüzde 40 düşeceği hesaplanıyor. Bu senaryoda, küresel sıcaklık artışının 2100’de 2.1 dereceye ulaşacağı öngörülüyor. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE FİNANSMAN SIKINTISI VAR IEA Başkanı Fatih Birol, rapora ilişkin değerlendirmesinde, bugünün iklim taahhütlerinin 2030’a kadar emisyonlarda sadece yüzde 20 düşüşle sonuçlanacağını bildirerek, şunları kaydetti: “2050’de net sıfır emisyona ulaşmak temiz enerji projeleri ve altyapılarındaki yatırımların 2030’a kadar üç katından fazla artmasını gerektiriyor. Bu ilave yatırımların yüzde 70’inin gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirilmesi lazım. Bu ülkelerde finansman sıkıntılı ve sermaye de gelişmiş ülkelere göre 7 kat daha pahalı. Küresel enerji piyasaları için daha fazla türbülans riski artıyor. Gelecekteki enerji ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yatırım yapmıyoruz ve belirsizlikler önümüzde dalgalı bir döneme zemin hazırlıyor. Bu uyumsuzluğu gidermenin yolu, tüm teknoloji ve pazarlarda temiz enerji yatırımlarında büyük bir artış gerçekleştirmekten geçiyor.”

18 Ekim 2021 Pazartesi

Kırsal kalkınmaya daha fazla hibe

Kırsal alandaki ekonomik yatırımların çoğaltılması amacıyla sağlanan hibe destekleri kapsamında, hibeye esas proje tutarlarında artış yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Kırsal Ekonomik Altyapı Yatırımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’i, Resmi Gazete’de yayımlandı. YENİ TESİSLİ PROJELER Değişiklikle, yatırım niteliği yeni tesis olan proje başvurularında hibeye esas proje tutarı, 3 milyon liradan 3.5 milyon liraya yükseltildi. TAMAMLAMA PROJELERİ Yatırım niteliği tamamlama olan proje başvurularında hibeye esas proje tutarı, 2.5 milyon liradan 3 milyon liraya çıkarıldı. KAPASİTE ARTIRIMI Yatırım niteliği kapasite artırımı, teknoloji yenileme ve/veya modernizasyon olan proje başvurularında hibeye esas proje tutarı daha önce 1.5 milyon lira iken 2 milyon lira oldu. PROJE İŞ PLANLARI İKİYE AYRILDI Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de de değişiklik yapan karar, Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğ ile proje başvuruları ‘A iş planı’ ve ‘B iş planı’ olarak iki kısma ayrıldı. A iş planıyla mevcut tarımsal işletmelerin makina-ekipman ihtiyaçlarının, hibeye esas proje tutarı 300 bin liraya kadar olacak şekilde karşılanması öngörüldü. B iş planı kapsamında gerçekleştirilecek başvurularda, hibeye esas proje üst limiti ise 500 liradan 600 bin liraya yükseltildi.

18 Ekim 2021 Pazartesi

Bereketli sezon herkese yaradı

HABER: ADEM ORHUN Balıkçı tekneleri, her yıl ağustos ayının son gecesi ‘Vira Bismillah’ diyerek denize açılıyor. Sezon 1 Eylül’de açılsa da kayıkla avlanan kıyı balıkçılarının çaparileri, önceden sezonun rengini belli ediyor. Bu yaz çingene palamudu oltalara takılsa da sonbaharda tezgahları lüfer şenlendirdi. Jilet gibi keskin dişleri olan ve boyundan büyük balıklarla beslendiği için ‘dişli’ denilen lüferde, son 10 yılın en bereketli sezonu yaşanıyor. Haliyle bu durum etiketlere de yansıdı. Geçen hafta halde tane fiyatı 22-34 TL olan lüfer, tezgahlarda 25-40 liradan vatandaşlara sunuluyor. Teknelerin dolu gelmeye devam etmesi durumunda ise lüferin kilosunun, 20 liralara inebileceği ifade ediliyor. PALAMUT DA TEZGAHTA Bu arada denizlerin kırmızı etli balığı palamut da tezgahlardan eksik olmuyor. Palamut mahalle pazarlarında 30-40 TL fiyatla satışa sunuluyor. Halde ise çifti 50-60 TL civarında. Hamsinin yanı sıra istavrit de tezgahlardan eksik olmuyor. Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu’nun temmuz ayındaki toplantısında konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi’nde ilk 20 metrede müsilaja rastlanmadığını açıklamıştı. Kurum, önceki hafta yaptığı paylaşımda ise “Deniz yüzeyinde artık müsilaja rastlamıyoruz. Artık balıklarımızı görüyoruz. İnsanlarımız denize girebiliyor, balıklarımızı yiyebiliyor” diye konuştu. HİJYEN VE PİŞİRME Diğer taraftan, akademisyenler araştırmalarını sürdürüyor. Konu, TÜBİTAK projesi kapsamında İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden bir ekip ile çeşitli firma ve kuruluşların işbirliğiyle araştırılıyor. Fakültenin Gıda Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Erkan, araştırmanın ilk verilerine göre, patojen bakteri çeşitliliğinin arttığını belirtti. Mikrobiyolojik kirlilikte gıda güvenliği ve hijyenin öneminin arttığını vurgulayan Prof. Erkan, şunları söyledi: “Bizim yemek kültürümüzde Uzakdoğu’daki gibi çiğ tüketim yok. İyi bir pişirme işlemi uygulandığında, patojenlerin oluşturacağı risk düşer. Ayrıca ayıklama ve hijyene dikkat edilmeli.” Balık bol olunca fiyatı yüzde 30 indi İstanbul Su ürünleri Komisyoncuları Derneği (İSKOMDER) Başkanı Mahmut Uçan, bu yıl balığın bol olmasının, sektör mensuplarını ve tüketiciyi memnun ettiğini söyledi. Lüfer ve hamsinin bol olduğunu kaydeden Uçan, “Balık bol olunca fiyatlar düştü. Önceki haftaya göre yüzde 30 daha ucuz. Vatandaş da hem kesesine uygun hem doğal bir ürün olduğu için balık almaktan geri durmuyor” dedi. Deniz suyundaki son duruma değinen Uçan, “Artık müsilaj kalmadı gibi. Yine de sektör olarak, Cumhurbaşkanımızın bu yönde bir açıklama yaparak, vatandaşları rahatlatması çok faydalı olacaktır. Çünkü ekim sonunda ve kasım ayında balığın artacağını tahmin ediyoruz” diye konuştu. AKARYAKIT MALİYETİ İSKOMDER Başkanı Uçan, sektörün gelişimini etkileyen bazı konularda destek beklediklerini vurgulayarak, şunları söyledi: “Teknelerin mazot maliyeti iyice ağırlaştı. ÖTV’siz fiyatı çok yüksek hale geldi. Daha önce balıkçılar için akaryakıt fiyatı yüzde 40 daha ucuzdu. Şimdi pompa fiyatı ile aynı seviyede. Bu konuda devletten destek bekliyoruz. Ayrıca kültür balıkçılığına destek veriliyor. Benzeri desteklerin deniz balığı avcılığı için de verilmesi, sektörün gelişmesini ve fiyatları olumlu etkileyecektir.” Türkiye’nin 8 bin 300 kilometre sahil şeridi olduğunu hatırlatan Uçan, “Dünyada eşi benzeri olmayan iki suyoluna (Boğazlar) sahip olan ülkemizde ne yazık ki Balıkçılık Bakanlığı yok. Balıkçılık Bakanlığı kurulmalı” diye konuştu.

18 Ekim 2021 Pazartesi

İtalyanlara gıdada işbirliği teklifi

HABER: BARIŞ CABACI Gıda ve tarım alanında kendi kendine yetebilen Türkiye, bazı gıda ve tarım ürünlerinde ihracatını da artırıyor. Türk gıda ürünleri, uluslararası birçok tüketiciye ulaşıyor. Gıda ve tarım alanında en büyük ortağımız ise Irak, Almanya, Rusya ve ABD. Türkiye’nin gıda ve tarımdaki beşinci ortağı İtalya’dan girişimciler, işbirliklerini artırmak için iki ülkenin Ticaret Odaları arasında düzenlenen online toplantıda, Türk girişimcilerle bir araya geldi. ‘İtalyan Tarımsal Gıda Sektöründeki Faal KOBİ’ler İçin Türkiye Pazarı ve Pazardaki Fırsatlar’ konulu toplantıya, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ahmet Özer, Piemonte Ticaret Odası yetkilileri, İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Genel Sekreteri Fatih Ayçin ile Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) yetkilileri katıldı. İBRE SAĞLIK VE GIDADA Toplantının açılışında konuşan İTO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ahmet Özer, gıda sektörünün dünya ekonomisinin en önemli, en avantajlı sektörü olduğunu vurguladı. Türkiye’nin gıdaya ve tarıma bağlı ekonomisinin birçok alanda genişlediğini belirten Özer, şöyle konuştu: “Artan küresel nüfusa bağlı olarak gıda sektörünün stratejik önemi de gün geçtikçe artıyor. Yüzyıllardır ülkeler arasındaki ticari rekabet; petrol, maden, enerji ve sanayi alanında yaşanıyordu. 21. yüzyıldan itibaren bu rekabetin sanayi ve enerji alanında yükselmesi beklenirken, pandemiyle birlikte ibre sağlık ve gıdaya döndü. Türkiye, yatırımlarını gelecek duruma göre tasarladı. Modern hastaneler ile gıda ve tarımın geleceğini hesaba katarak bir yol haritası çiziyor. Avrupa da bu tedarik sıkıntısını Türkiye’ye yapacak yatırımlarla çözebilir.” DONDURULMUŞ ÜRÜN Türkiye’de dondurulmuş gıda yatırımlarının oldukça az olduğunu ifade eden Özer, buna gerekçe olarak Türkiye’de seracılığın gelişmesini gösterdi. Gıda merkezlerinin (haller) dağıtım için önemine dikkat çeken Özer, şunları söyledi: “Türkiye, Avrupa’yı, Asya’yı ve Afrika’yı birbirine bağlıyor. Birçok ülke ile de Gümrük Birliği anlaşması var. İtalyan firmalar diğer ülkelere ulaşmak istiyorsa, önceliğin Türk pazarı olması gerektiğini söyleyebilirim. Pandemi döneminde Fransa, Almanya, Hollanda ve İsviçre’nin Türkiye’den gıda ürün alımları üst seviyeye çıktı. Bu durum aşılı normalleşmeyle devam ediyor. Gıda sektöründeki ihracatın büyük bir kısmı ithalata dayalı. O yüzden ortaklıklarla bu rakamları en üst düzeye çıkarabiliriz. Bu ortaklıklara, AB ülkelerinde çok tüketilen dondurulmuş ürünlerden başlayabiliriz.” YEŞİL DÖNÜŞÜMDE GIDA AB’nin belirlediği Yeşil Mutabakat kapsamında gıdanın dönüşümü için şimdiden çalışılması gerektiğini hatırlatan Özer, “Yeşil dönüşüm ile enerji ve gıda alanında erkenden yol alıp, kârlı olmak için yatırımları artıralım” uyarısını da yaptı. Özer, “Gıdada üretimden dağıtıma kadar tüm süreçler AB standartlarında yürütülüyor. Yeşil dönüşüm belirli sektörlerde değil, gıda üretimi, dağıtımı ve her alanda öncelikli olacak. Bu yüzden yeşil dönüşüme gıdadan başlamalıyız” dedi. SU ÜRÜNLERİNDE FIRSATI DEĞERLENDİRELİM İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Genel Sekreteri Fatih Ayçin, Türkiye’nin Avrupa’daki bir numaralı ortağının Almanya, tüm ülkelerin en büyük ticari ortağının ise Çin olduğuna dikkat çekti. Ayçin, “Türkiye’nin Almanya ve ABD ile savunma sanayi, Rusya ile ise enerji ortaklığı var. Gıda alanında da Türkiye ve İtalya arasındaki ortaklığı artırabiliriz. İki ülke arasında gıda alanındaki 750 milyon dolarlık dış ticareti en üst noktaya çıkarmak, ana gündem maddesi olabilir. Bu ortaklığa su ürünlerinden başlayabiliriz” dedi. SEKTÖREL YATIRIMLARA ÖZEL BÜTÇE Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) Proje Direktörü Oya Ersöz, TOBB ve odalar arasında sektörlerin ortaklıkları için bu yıl toplamda 150 bin Euro’luk yatırım yapıldığını söyledi. Ersöz, gıda, tarım ve kadın girişimciler kapsamında programlarını artırdıklarını vurguladı.

18 Ekim 2021 Pazartesi

Dünya gıda piyasasında kıtlık korkusu

FAO Reel Gıda Fiyatı Endeksi’nin son 47 yılın en yüksek düzeyine ulaşması, küresel gıdada kıtlık korkusuna neden oldu. Kuraklık gibi iklim değişimlerinin beslediği korku nedeniyle ülkeler gıda stok oranlarını yükseltiyor. Türkiye ise gıda ve tarımda ihracat rekoru kırmaya devam ediyor. Gıda ihracatı, geçen ay yüzde 30 arttı. Türkiye, bu alandaki başarısını sürdürebilmek için stratejik planını yeniliyor, ek önlemler alıyor. HABER: BARIŞ CABACI Global ekonomide tedarik zincirinin bozulması, birçok ülkede farklı ürünler için kuyruklara neden oluyor. Bununla birlikte dünya genelinde gıda ürünlerinde artan fiyatlarla tarımda toprak verimliliği ve iklim kaynaklı kıtlık endişesi yaşanıyor. Pandemi süreci de bu endişeyi besliyor. Çünkü salgının başlamasıyla bozulan tedarik zinciri hâlâ düzelmedi. Bu durum Dünya Gıda Örgütü (FAO) Reel Gıda Fiyatı Endeksi’nin, son 47 yılın en yüksek düzeyine ulaşmasından da anlaşılıyor. Endekse göre, insanoğlunun temel besin kaynağı olan bitkisel yağ, tahıl ve et fiyatları geçen yılın ağustos ayına göre yüzde 33 arttı. Bu artış, ABD, Almanya, İngiltere ve Türkiye gibi ülkelerde yıllık gıda enflasyonunda da etkili oldu. ENFLASYON ARTIYOR Gıda ve enerji alanındaki fiyat artışıyla uğraşan ülkeler, son yılların en yüksek enflasyonu ile karşı karşıya. AB üyesi olan Fransa, son 10 yılın en yüksek enflasyon rakamını gördü. Almanya’da enflasyon oranı yüzde 4’ü aşarak son 28 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Birleşik Krallık’ta ise enflasyon oranı son 9 yılın en yüksek seviyesinde. ABD’de de enflasyon oranı yıllık bazda 5.4 ile son 13 yılın en yüksek seviyesine çıktı. GÜÇLÜ TEDARİKÇİ Dünya genelinde hem üretim hem de tedarik anlamında sıkıntılar yaşanırken Türkiye, her alanda aldığı önlemle tedarik güvenliği ve fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyor. Öte yandan, Türkiye’nin enflasyon oranlarına yansıyan gıda ve tarım ürünlerinde bu oran tüketicilere en az şekilde yansıtılmaya çalışılıyor. Türkiye, iç pazarına yetebilmenin yanında gıda ihracatında rekor kırmaya devam ediyor. Gıda alanında Türkiye’nin ihracatı, geçen ay 2020’nin aynı dönemine göre yüzde 30 artarak, 20 milyar 783 milyon 227 bin dolara yükseldi. Tarım ihracatı, eylülde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23.8 artarak, 2 milyar 744 milyon 31 bin dolara çıktı. Ayrıca Türkiye’nin tarım ihracatı, geçen ay toplam ihracatın yüzde 13.2’sini oluşturdu. STRATEJİK PLAN Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019-2023 için açıkladığı ve 2021 yılında mevcut sorunlardan dolayı güncellemeye gittiği Tarım ve Gıda Alanında Stratejik Plan ile tarımsal üretimde verim ve kalitenin artırılması ve istikrarlı gıda arzının sağlanması hedefleniyor. Bakanlık, istikrarlı gıda arzının sağlanması için en büyük bütçeyi (59 milyar TL) kırsal kalkınma ve toprak verimliliği için ayırdı. VERİMLİLİK ÖNLEMİ Bu süreçte ülkelerin kullandığı bir diğer tedbir de gıda ürünlerinin ihracına kısıtlama getirmesi oldu. 4 Eylül tarihli Resmi Gazete’de toprak verimliliğini ilgilendiren ürün gruplarında ihracata yönelik tedbirler alındı. Resmi Gazete’ye göre, diamonyum hidrojen ortofosfat, azot ve fosforun ikisini de içeren diğer mineral veya kimyasal gübreler ve toprak verimliliğini artıran birçok ürün ve gübrede ihracat kayda bağlı olmuştu. ÜRETİMİ AZ ÜRÜNLER Türkiye, ekolojisinde üretilemeyen veya üretimi yetersiz kalan tarımsal ürünlerin tedarikinde istikrarın sağlanması için de önlem alıyor. Üretimi az ve mümkün olmayan gıda ve tarım ürünleri için belirlenen arazi kiralama projesi kapsamında yatırımlar da sürüyor. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Kabine Toplantısı’ndan sonra açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İklim değişikliğinin tarıma etkilerinin arttığını söyledi. Böylelikle Kabine Toplantısı’nda alınan karar ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ismi, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değişti. Yenilenen bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu oluşturulacak. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olan Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü de yenilenen Bakanlık bünyesinde toplanacak. Hedef, sürdürülebilir tarım Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece, gıdada yaşanan sıkıntının bir nedeninin de ülkelerin gıda stoklamaya yönelmesinin olduğuna dikkat çekti. Işıkgece, İstanbul Ticaret’in sorularını yanıtladı. ARZ-TALEP DENGESİ Küresel gıda arz-talep dengesizliğinde, gıda fiyatlarının arttığını belirten Bakan Yardımcısı Işıkgece, “Aşılamayla yeniden üretime başlayan sektörlerin artan enerji talebi karşısında, enerji arzının düşük kalması, enerji fiyatlarının aşırı artmasına yol açarak, küresel gıda fiyatlarındaki artışı güçlendirdi. Dünyada son iki yılda gıda güvenliği açısından stok ürün miktarları hızlı bir şekilde arttı. Önümüzdeki dönemde (yaklaşık 1-5 yıl içinde) tarım ürünü fiyatlarında stabilitenin sağlanacağı düşünülüyor. Fiyat artış hızının yavaşlamasına karşın yatay seyir devam edecek gibi gözüküyor” dedi. HEM DESTEK HEM ÖNLEM Tarımda üretim için 7 milyon tonun üzerinde gübre kullanıldığını hatırlatan Işıkgece, gübrenin tarımsal üretim maliyetinin ortalama yüzde 20’sini oluşturduğunu söyledi. Işıkgece, şöyle konuştu: ”Gübre üretimi yüzde 90 dışa bağımlı. Dünya gübre fiyatları TL bazında yüzde 193, dolar bazında yüzde 158 ve Türkiye’de yüzde 144 arttı. Bu alanda aldığımız tedbirlerle tarımsal üretimin olumsuz etkilenmemesi ve gübre arzında sıkıntı yaşanmaması için kimyasal ve organik katı ve sıvı gübrelerin ihracı kayda bağlandı.” Işıkgece, gübre desteklerinin yüzde yüz oranında arttırıldığını söyledi. ÜRETİM HARİTASI ‘Tarım Havzaları Üretim ve Geliştirme Projesi’ kapsamında, iklimle uyumlu ürün yetiştirilmesi ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının amaçlandığını vurgulayan Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece, su sıkıntısı yaşanan bölgelerde, mısır gibi su tüketimi yüksek olan ürünler yerine, su tüketimi az ürünlerin ekimine destek verildiğini belirtti. Işıkgece, “Kuraklığın önlenmesi için su tüketimi az olan ürünlerde ilave yüzde 50 yem bitkileri desteği ödemesi ile suya göre üretim anlayışını yaygınlaştıracağız. Çok su tüketimi olan ürünlerde ise hem su tüketimini hem de metan gazı salınımını önlemek için damla su ile ürün yetiştirme projelerini destekliyoruz. Ayrıca ülkemizde büyük ovaların belirlenerek koruma altına alınması ve tarım arazilerinin bölünmesini önlemek için çalışıyoruz” dedi. YAĞLI TOHUMLAR İÇİN Yurt dışında kiralanan arazilerin gıda güveliğinin garanti altına alınması için önemli olduğuna dikkat çeken Bakan Yardımcısı Işıkgece, “Ülkelerarası tarımsal ticaretin artırılması amacıyla Sudan devleti başta olmak üzere diğer ülkelerden uzun süreli arazi kiralamasına ilişkin çalışılıyor. Arazi kiralama çalışmalarının, ülkemizin yağlı tohumlar ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynamasını bekliyorum” diye konuştu. DÜNYADA FİYATLAR NEDEN ARTIYOR? Bakan Yardımcısı Işıkgece’ye göre fiyatların artmasındaki sebepler şunlar: * Lojistik sıkıntılar * Korumacı politikaların artması * Gıda talebindeki artış * İşgücü sorunları * Yükselen enerji maliyetleri AFRİKA VE ASYA’DA İHTİYAÇ DAHA DA ARTACAK Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) ‘Tarımın 2021-2030 Görünümü’ raporunda da talep ve tarım emtialarının geleceğine ilişkin tahminler yer aldı. Çin’in talebindeki artış ivmesinin yavaşlayacağı öngörülmekle birlikte Sahraaltı, Yakın Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’da talebin artması bekleniyor.

18 Ekim 2021 Pazartesi