Kamu bankaları altın çağında

Bir dönem görev zararları ile anılan kamu bankaları, son 14 yılda 71 milyar lira net dönem kârı elde etti. 2002’den bu yana kamu bankalarının açıkladıkları rekor kârlar, aktif toplam ve mega projelere verdikleri finansman desteği ile gündeme geliyor. Türkiye’de yaşanan Kasım 2000 ve 2001 krizleri hem hanehalkı hem bankacılık sektörü hem de ülke ekonomisini derinden sarstı. Bu dönemde kamu bankaları, 22.9 milyar TL görev zararı açıkladı. Kamu bankaları, kriz sonrası alınan tedbirler ve devamında yapılan düzenlemelerle bilanço dönüşümünü tamamladı. Halkbank, VakıfBank ve Ziraat Bankası, son 14 yıllık dönemde toplam 70 milyar 985 milyon lira konsolide olmayan net kâr elde etti. Bu bankaların aktif toplamı ise 2002’de 67.8 milyar TL iken, 2015 sonu itibarıyla 10 katına çıkarak 673.5 milyar TL’ye ulaştı.

22 Mart 2016 Salı

Mağdur esnafa destek düzenlemesi

Halk Bankası tarafından Hazine destekli Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri kefaletiyle veya doğrudan esnaf ve sanatkarlara kullandırılan kredilerde, terör mağdurları ve afetzedeler için ‘daha önce Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) desteğinden yararlanmamış olma’ şartı kaldırıldı. Kredi kullanacak olanların 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren desteklerden yararlanmadıklarına dair KOSGEB’den yazı getirmeleri zorunlu olacak. ŞART ARANMAYACAK Ancak KOSGEB desteği kullandıktan sonra deprem, heyelan, sel afetlerine veya terör olaylarına maruz kalmaları nedeniyle işletmeleri zarar görenlerden, bu durumu ilgili kamu idaresinden alacakları resmi yazı ile belgeleyenler ve bankaca talep edilebilecek diğer bilgi ve belgeleri ibraz edenler için kullanılacak kredilerde KOSGEB desteğinden yararlanmama şartı aranmayacak. 30 BİN LİRAYA KADAR SIFIR FAİZLİ KREDİ Terör mağduru ya da afetzede esnafa, daha önce KOSGEB desteklerinden yararlanmış olsa dahi makine, ekipman ve demirbaş alımları, işyeri modernizasyonu veya hammadde ve döner sermaye ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 30 bin liraya kadar sıfır faizli kredi kullandırılabilecek. EN FAZLA İSTANBUL TASARRUF ETTİ Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, yurtdışı tasarruf mevduatı hariç tutulduğunda, 2014 sonunda 595 milyar 141 milyon 904 bin lira olan bankalardaki tasarruf mevduatı hesapları, 2015 sonunda 702 milyar 666 milyon 975 bin lirayı buldu. Toplam tasarruf mevduatı böylece geçen yıl 107 milyar 525 milyon 71 bin lira artarken, il bazında en büyük artış İstanbul’da görüldü. Toplam tasarruf mevduatı, 2015 sonunda 310 milyar liraya yaklaşan İstanbul’da kişi başı rakam, bir yılda 3 bin 130 lira yükseldi. Böylece İstanbul’da kişi başına düşen tasarruf miktarı, 18 bin 408.30 liradan 21 bin 538.33 liraya çıktı. Türkiye’de kişi başına düşen tasarruf mevduatının geçen yıl en az arttığı il, 146.60 lira ile Van oldu.

22 Mart 2016 Salı

Paranın ‘merkezi’ rota belirliyor

HABER: FEDAİ YILDIRIM Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı’nın görev süresi, 19 Nisan’da doluyor. Finans ve iş dünyası da merkez bankasının dümenine geçme ihtimali olan isimleri yakından takip ediyor ve merakla bekliyor. Çünkü bu tarihten itibaren yeni başkan, aynı zamanda finans dünyasında yeni bir sayfa anlamı da taşıyor. Bu gelişmeler yeni beklentileri, yeni önerileri ve yeni fikirleri de beraberinde getiriyor. Bu önerilerin görüşüldüğü son dönemde dünya genelindeki merkez bankalarının izlemesi gerektiği rota konusunda da tartışmalar var. Özellikle Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz indirimi kararından sonra merkez bankalarının rolü bütün dünyada tartışılmaya başlandı. Bu tartışmaların çıkış noktası ise Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) uzun bir aradan sonra faizleri yükseltmeye başlaması oldu. TEK HEDEF GÖZETİLMELİ Finans dünyası hem küresel hem de ülke içindeki gelişmelere bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın zamanla asıl görevi olan ‘fiyat istikrarı’ yerine özellikle 2008 krizi sonrasında ‘finansal istikrar’ ve yine 2011 sonrasında da ‘büyümede dengelenme’ unsurunu hedefleri arasına aldığını hatırlatıyor. Ancak Merkez Bankası’nın aynı anda 3 hedefe birden yönelmesinin ise doğal olarak esas işlevi olan fiyat istikrarı sağlanmasında sorun oluşturduğu kaydediliyor. YENİDEN FİYAT İSTİKRARI Finans camiası, Merkez Bankası’nın çoklu hedef gözetmesinin enflasyonda başarılı olma şansını azalttığını savunurken, bu görüşünü, “Yüksek enflasyon varken, finansal istikrarı, daha düşük faizleri ve daha hızlı büyümeyi sağlamak mümkün olamıyor” şeklinde dile getiriyor. Finans dünyası, önerilerini ise şöyle anlatıyor: “Merkez Bankası, yeniden enflasyon hedeflemesi politikasını kullanarak fiyat istikrarına odaklanmalı. Zaten, küresel kriz sonrası oluşan olağanüstü koşullar kademeli olarak ortadan kalkıyor. Merkez Bankası da kademeli olarak para politikasını sadeleştirmeli ve daha yüksek reel faizler uygulamaktan kaçınmamalı.” TCMB-BDDK İŞBİRLİĞİ Ayrıca ‘reel sektör-finans sektörü ilişkisinin sağlıklı bir zeminde yürütülmesi’ reel sektörün ısrarla dikkat çektiği konuların başında gelirken, bu durumun sadece Merkez Bankası’nın üstlenebileceği bir konu olamayacağı kaydediliyor. Bu nedenle, Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) birlikte oluşturacakları stratejilerin çok önemli olduğu vurgulanıyor. İŞ DÜNYASI TEMSİL EDİLSİN Öte yandan iş dünyası, Merkez Bankası bünyesinde iş dünyasını da temsil edecek bir kurum ya da birimin oluşturulmasının hayati önemde olduğunun altını çiziyor. İş dünyası temsilcileri özellikle de KOBİ’ler, Türkiye’nin mevcut iç ve dış sorunları da dikkate alındığında ekonomi yönetiminin, yeni fırsatları hayata geçirmek adına yapısal dönüşüme yönelik başlıklara odaklanması gerektiğini belirtiyor. İş dünyası, reel sektör ve bankaların ‘aynı ekosistemin iki yarısı’ olduğunu aktararak, bu noktada birbirleriyle sağlıklı bir diyalog içerisinde olmalarının çok önemli olduğunu söylüyor. BÜYÜME HEDEFİ DESTEKLENMELİ Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın esas görevinin ülkede fiyat istikrarını sağlamak olduğunu belirten İTO Finans Kuruluşları Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Osman Akyüz, “Merkez Bankası, fiyat istikrarı için enflasyonun kalıcı bir şekilde hedeflenen seviyeleri yakalaması ve sürdürülebilmesi için piyasadaki parasal gelişmeleri izlemesi ve gerekli tedbirleri proaktif bir şekilde alıp derhal uygulamaya geçmesi gerekiyor” dedi. Akyüz, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı yanında finansal istikrarı da sağlamaya çalışmasının, bankanın görevleri dahilinde olduğunu belirterek, bunu yaparken para politikası seti hazırlanması ve bunun titizlikle uygulanması gerektiğini söyledi. Akyüz, şunları kaydetti: “İç ve dış ekonomik gelişmeler yakından izlenerek finansal istikrarı gözeten bir para politikası oluşturularak finansal istikrar devam ettirilmeli. Faiz hadleri yatırım yapılabilir düşük seviyeleri yakalayabilmesi için finansal istikrar olmazsa olmaz. Merkez Bankamız izlediği fiyat ve finansal istikrar tedbirleri ile hükümetin büyüme hedefine de destek vermeli.” FİNANS VE SİYASET BİRLİKTE HAREKET EDEBİLMELİ İstanbul Ticaret Odası (İTO) Finans Kuruluşları Meslek Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi M. Zeki Sayın, Merkez Bankası’nın, ülkenin para politikasını ayarlayan kuruluşlardan olduğunu hatırlattı. Sayın, bu kuruluşun bağımsız olması, rahat düşünebilmesi, dünya para politikasını takip edebilmesi ve bu bilgilere sahip olması gerektiğini belirterek, “Bağımsız olması demek, idarecilerin ‘başına buyruk’ hareket etmesi anlamına gelmiyor. Elbette bizim Merkez Bankası idarecileri de böyle yapıyor demek istemiyorum. Aksine işinin ehli kişiler. Ancak ülkenin de bir ekonomik ve sosyal hedefi var. Esas olan bu hedefe, siyasi düşünce dışında ekonomik-sosyal düşünceyle birlikte hareket edebilmektir” diye konuştu. Zeki Sayın, şunları söyledi: “Mesela; hükümet enflasyonu, yatırım yaparak, üretim ve imalatı, ihracatı ön planda tutup parasal bazı kararlar alarak düzenlemek istiyorsa; Merkez Bankası’nın buna paralel hareket edip sadece parasal oyunlar içinde olmaması gerekir. Tam tersine para harekâtını buna göre tanzim edebilmeli. Bu hareket iktidardaki hükümetin çemberi içine girmek ve bağımsızlığın zedelenmesi veya yok olması demek değil.” BANKACILIK MEVZUATI BASEL’E TAM UYUMLU Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye’nin bankacılık mevzuatının uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulunduğunu söyledi. Akben, Türkiye’nin tüm standartlara tam uyumlu bulunan az sayıda G20 ülkesinden biri olduğunu ifade ederek, bu sonuçların bankacılık sektörüne ilişkin ulusal ve uluslararası piyasa katılımcıları nezdinde sağlanan güveni bir kez daha teyit ettiğini aktardı. Basel standartlarına uyum durumunun internet sitesi üzerinden de tüm dünya ile paylaşıldığını kaydeden Akben, bu konudaki çalışmalarının bundan sonraki süreçte de aynı titizlikle sürdürüleceğini vurguladı. DÜNYADA DURUM Finans dünyası, özellikle yüksek kredibilite için merkez bankalarının bağımsızlığının olmazsa olmaz olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda dünyanın en bağımsız merkez bankalarının Almanya ve İsviçre, en bağımlı merkez bankalarının ise İspanya, Yeni Zelanda ve Arjantin merkez bankaları olduğu ifade ediliyor.

20 Mart 2016 Pazar

Piyasaya yabancıdan 5 yılda 5 milyar dolar

Yabancı yatırımcılar tarafından son 5 yılda Borsa İstanbul’a 5 milyar dolar para girişi sağlandı. 2016 yılına yönelik yayımlanan raporlarda, Türkiye’de piyasaların kaderini belirleyen yabancı yatırımcıların, 2015 yılında piyasadan çıksa da son 5 yılda 5 milyar dolarlık para girişi sağladıkları ifade edildi. YÜKSEK PERFORMANS Ayrıca yabancı sermaye yatırımlarının borsanın performansı ile olan korelasyonunun çok yüksek olduğu ortaya konulurken, Borsa İstanbul’daki şirketlerin halka açık kısmının 2007’de yüzde 72’sine sahip olan yabancı yatırımcıların, yıllar içinde azalarak 2015 yılında yüzde 62’ye kadar gerilediği vurgulandı. 2008’DE ÇIKIŞ YAŞANDI 2015 yılında, 2008 krizi sonrasında en çok yabancı çıkışının yaşandığı bir yıl olduğu ifade edilirken, yabancı yatırımcılardan para çıkışlarının yaşandığı senelerde Borsa İstanbul’un performansının her zaman negatif etkilendiği kaydedildi. BIST 100 endeksi, yabancı yatırımcıların net 2.5 milyar dolarlık satış gerçekleştirdiği 2015 yılında yıllık bazda yüzde 16.3 değer kaybetmişti. 2015’teki para çıkışına rağmen yabancıların Türk sermaye piyasalarına uzun vadede güvendiğine değinilerek, şu ifadelere yer verildi: “Borsa İstanbul’a 2010-2015 yılları arasında yabancıların 5 milyar dolar net para girişi yaptığı tespit edildi. Bu seneki pozitif gelişmelerden biri de Bireysel Emeklilik Fonları’nın (BES) artan hisse pozisyonları oldu. 2015 yılı sonunda BES ve yatırım fonlarının toplam hisse pozisyonu 8.6 milyar TL olarak gerçekleşti. Uzun vadede kurumsal yerli yatırımcıların paylarının artması, Borsa İstanbul’u global dalgalanmalara karşı daha korunaklı hale getiriyor.” SANAYİ ÜRETİM ENDEKSİ OCAKTA YÜZDE 5.6 ARTTI Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ocak ayına ilişkin sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı. Buna göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, ocakta bir önceki aya göre yüzde 1 artış gösterdi. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.6 artış kaydetti. Öte yandan, arındırılmamış sanayi üretim endeksi, ocakta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3 arttı.

14 Mart 2016 Pazartesi

Türkiye küresel dalgayı tersine çeviriyor

Küresel ekonomik krizin ardından sorunların giderek arttığı dünya ekonomisinde; ülkeler son dönemde düşük büyüme tehlikesine karşı mücadele veriyor. Sorunların giderek artmasında Avrupa’daki toparlanmanın hâlâ istenilen düzeye ulaşamaması ve jeopolitik riskler en önemli etken. YETERSİZ BÜYÜME Avrupa’nın yanı sıra küresel ekonominin lokomotifi olan Çin’de de yetersiz talep ve düşük büyüme gündemde.Bu durum, diğer gelişmekte olan ülke para birimleri ve piyasalarını zor duruma sokarken, gelişmiş ülke merkez bankalarının da hamlelerini kısıtlıyor. DENGELER DEĞİŞTİ Tüm bu olumsuz gelişmelerle birlikte yatırımcıların ‘güvenli liman’ ve risk algısı değişiklik gösterirken, 2013’ten bu yana düşen petrol fiyatlarının da dengeleri değiştirmesi sorunların çözümünü zorlaştırıyor. TL’YE OLUMLU YANSIDI Türkiye ise bu zorlu süreçte düşen petrol fiyatlarından en çok fayda sağlayan ülkelerin başında gelirken, bu durum cari açığın iyileştirmesine ve gelişmekte olan ülkelerden de pozitif ayrışmasına yardımcı oldu. Türkiye’nin hem siyasi hem de ekonomik açıdan Avrupa Birliği ile ilişkilerinde son günlerde katettiği mesafe de TL varlıklara olumlu yansıdı. IMF DESTEKLEDİ Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları not değerlendirmeleri açısından gelişmekte olan birçok ülkenin notunu düşürürken, Türkiye’ye yönelik pozitif yaklaşımlar ise dikkati çekti. Öte yandan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve önde gelen yatırım danışmanlık şirketlerinin Türkiye’nin büyüme tahminlerini yukarı yönlü güncellemesi de pozitif ayrışmayı destekledi. EK TEŞVİKLER ABD Merkez Bankası’nın (Fed) önümüzdeki günlerde yapacağı toplantıda faiz artışını öteleyebileceği beklentisi ile Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ek teşvikleri küresel risk iştahını artırırken, bu gelişmelerden en büyük faydayı da yine Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin sağlayacağı öngörülüyor. TL DEĞER KAZANDI Tüm bu gelişmeler sonucunda Türk Lirası dolar karşısında değer kazanırken, Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksinde ise yüzde 9’u aşan yükseldi. Dolar endeksi 2015’te yüzde 9’un üzerinde yükselirken, bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 1.5 geriledi. DOLAR YERİNE ALTIN Geçen yıl yatırımcıların ‘güvenli liman’ olarak gördüğü dolar ise bu yıl yerini altına bıraktı. Yatırımcısına 2015’te yüzde 10 kaybettiren altını, yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 20 prim yaptı. PETROLÜN SEYRİ Brent petrolün varil fiyatı ise 2013’ten bu yana girdiği düşüş eğilimi sürdürerek yaklaşık 13 yılın en düşük seviyesine gerilese de son günlerdeki performansı ile yıllık bazda artıya geçti.

10 Mart 2016 Perşembe