tatil-sepeti
Ateşle kumaşın dansı

Ateşle kumaşı bir araya getiren “Azarnegari” sergisi Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda açıldı. İranlı sanatçı Ahad Saadi’nin kendi geliştirdiği bir sanat dalı olan, kelime anlamı da ateşle çizim yapmak manasını taşıyan “Azarnegari” sergisinde birbirinden farklı eserler sanatseverlerle buluştu. Kumaşı kendi yöntemiyle yakarak bir araya getiren ve bu kumaşlardan çeşitli eserler oluşturan Saadi’nin eserleri 4 gün boyunca Hünkâr Kasrı’nda yoğun ilgiyle karşılaştı. BOYA YOK Sanat yaşamına 1999 yılında başlayan Saadi, eserlerinde boya ya da kalem kullanmıyor. Eserlerdeki tüm renkler son derece ufak ve tek tek kesilmiş kumaşların birbirinin üzerine ateşle yapıştırılmasından oluşuyor. Genç sanatçının tamamen kişisel taktiği olan ve 2008 yılında İran’da Tahran Milli Kültür Bakanlığı’nca tescil edilen Azarnegari denilen yeni bir sanat dalı ortaya çıkmış oldu. Eserlerinde İran’ın eski kültürlerinden özellikle tezhip ve minyatür alanlarından ilham alan sanatçı; modern resim, çağdaş tezhip, minyatür çağdaş hat ve modern heykel alanlarında çalışıyor. İKİ ÜLKENİN DOSTLUĞUNU PEKİŞTİRECEK Serginin açılışını İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Adil Coşkun, İran Başkonsolosu Mohsen Mortezaeifar, İngiltere Başkonsolosu Edgar Garrett, Belçika Başkonsolosu Henri Vantieghemi, Azerbaycan Başkonsolosu Reşad İsmayılov, İTO Genel Sekreteri Ömer Bal ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak gerçekleştirdi. İTO Yönetim Kurulu Üyesi Adil Coşkun, bu serginin çok farklı bir kimliğe sahip olduğunu söyledi. İran Başkonsolosu Mohsen Mortezaeifar da, “Bu sergi dostluğumuzun pekişmesine vesile olacak” dedi.

07 Mart 2016 Pazartesi

Yenilikçi çözümle uzayda öne geçti

HABER: ADEM ORHUN ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Uluslararası Uzay İstasyonu’nda ihtiyaç duyulan maddelerin taşınması için ocak ayında yaptığı ihaleyi üç şirket ile beraber Sierra Nevada Corporation (SNC) kazandı. Savunma, havacılık ve uzay sanayisinde çözümler üreten SNC, onlarca yıl süren titiz bir çalışmanın neticesinde dev rakiplerin bulunduğu pazarda ‘Dream Chaser Cargo Sistemi’ ile yer almayı başardı. Üstelik, Başkan Eren Özmen ve CEO Fatih Özmen’in başında bulunduğu SNC, Türkiye’deki iştiraki TRJet ile yerli uçak projesini hayata geçirmek için de çalışıyor. SNC’nin hikayesi, katma değerli ürünlere yoğunlaşmaya çalışan Türk sanayisine de örnek olacak cinsten. Uzay, havacılık ve savunma sanayisinde zoru başaran SNC’nin hikayesi için CEO Fatih Özmen’e ulaştık. Sorularımızı cevaplayan Özmen, rekabet ve yüksek standartları ile dikkat çeken NASA ve Amerika piyasasında nasıl yükseldiklerini İstanbul Ticaret okurları için anlattı. ABD PAZARININ ZORLUKLARI Savunma ve NASA’ya yönelik işler çok rekabetçi. Bu alanda nasıl yer edindiniz? ABD Hükümeti pazarının yıllık değeri 500 milyar doların üzerinde; ancak bu pazara girmek çok zor. İşin içinde çeşitli güvenlik şartları ve insan hayatı olduğu için getirilen katı kurallar ve düzenlemeler nedeniyle çok fazla disiplin, çalışma, azim ve şeffaflık gerektiriyor. Bu görevlerin ve şartların bu kadar ciddi olması nedeniyle de Uber, Apple veya Google örneklerindeki gibi bir iş modeli bu ortamda başarılı olmaz. SNC en üst seviyeye ulaşmak, ana yüklenici rolünü üstlenebilmek için 30 seneyi aşkın bir süre çalıştı. Bu süreçte çok sayıda projeyi kademe kademe gerçekleştirerek, uygunluk altyapısını, iş sistemlerini ve teknoloji kabiliyetlerini kurup geliştirdi. SNC Başkanı Eren Özmen ile birlikte, kazancımızın tamamını tekrar şirkete yatırarak yeni teknolojiler geliştirdik. Bir yandan hem yenilikçi hem de maliyet etkin alternatif çözümleri hızla geliştirirken, bir yandan da tüm teslimatlarımızda zaman ve bütçe planlarına bağlı kalarak itibar elde etmek için çok çalıştık. KAZANDIRAN FARKLAR Peki SNC’nin ihaleyi almasını sağlayan fark neydi? SNC’nin başarısının başlıca nedenlerinden biri kritik bir ihtiyacı tespit ederek, başarılı bir şekilde ele almış olmamız. Bu kritik ihtiyaç, müşterilerinin beklentilerini karşılayamamalarına rağmen geleneksel rollerinden memnun olan daha büyük ölçekli havacılık ve uzay şirketlerinin sağlamadığı yenilikçi, çevik, daha da önemlisi düşük maliyetli çözümlere duyulan ihtiyaçtı. Kaliteli ürün ve hizmet sunma konusundaki kararlılığımız ve de kendimizi müşterilerimizin beklentilerinin ötesine geçmeye adamak, her zaman SNC’nin büyümesinde ve başarısındaki kritik unsurlardan biri oldu. UZAY YOLCULUĞU Bu ihale SNC’ye ve NASA’ya ne kazandıracak? NASA’nın bu ihaledeki seçimi Dream Chaser programına yönelik bir güvenoyu niteliğinde. Bu gelişme; sadece değeri birkaç milyar doların üzerinde olan bir ihaleyle SNC’yi en üst düzey yüklenici kademesine çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda bizi Boeing ve Lockheed Martin gibi diğer önemli ana yüklenicilerin önüne geçirmiş oldu. Bu ihale NASA ile SNC arasındaki en yeni işbirliği çalışması olsa da aslında bir ilk değil. SNC, bugüne kadar 500 milyon doların üzerinde yatırımın yapıldığı ‘Ticari Mürettebat Programı’ kapsamında 2010 yılından bu yana Dream Chaser uzay aracının geliştirilmesi konusunda NASA ile ortak çalışıyor. Bu son ihaleyle de, 2024 yılına kadar NASA’nın uçuş görevlerinde Dream Chaser uzay aracının kullanılarak, yeni nesil uzay yolculuğunun kapılarının açılması sağlanıyor. TÜRK SANAYİSİ Katma değerli ürün konusunda çabalayan ve savunma sanayinde önemli gelişmeler sağlayan Türk sanayisi için ne düşünüyorsunuz? Türkiye inanılmaz bir entelektüel ve endüstriyel potansiyele sahip. Ayrıca genç ve kabiliyetli insan sermayesi ülkenin geleceğinde kilit öneme sahip. Zengin ve gelişmiş imalat tabanıyla, yerli ve yabancı yatırımcıların dikkatlerini üzerine çekiyor. Doğrudan yabancı yatırımlar ve üretilen milli hasılayı dikkate alırsak Türkiye’nin muazzam bir büyüme kapasitesine sahip olduğunu söyleyebilirim. İşte tam da bu yüzden SNC’nin Türkiye’deki iştiraki TRJet’in geleceği konusunda çok heyecanlıyız. UÇAK PARÇASI DA SATARIZ Türkiye’nin uçak imal etmesi sürecinde şirketinizin konumu nedir? Genel merkezi Ankara’da bulunan TRJet, Türkiye’nin Bölgesel Uçak Projesi kapsamında hizmet vererek, ülkenin yüzde 100 yerli tasarım olan sivil uçak üretme hayalini gerçeğe dönüştürmek için çalışacak. TRJet’in amacı sadece uçak üretmek değil. Mevcut havacılık pazarının büyümesini destekleyerek, Türkiye’nin uçak orijinal ekipman üreticisi (OEM) olarak küresel havacılık sektörüne girmesini sağlamak istiyoruz. Amaç, Türkiye’de dünya standartlarında bir sektörel altyapı ve ekosistem oluşturmak. Hedeflerimden biri de Türk şirketlerin, SNC gibi pek çok potansiyel alıcı şirketin bulunduğu ABD gibi büyük pazarlara ileri teknoloji ürünler tasarladığını, geliştirdiğini ve ihraç ettiğini görmek. TRJet teknoloji odaklı sektörü önemli ölçüde genişleterek ve ihracatları artırarak, ülke ekonomisinin büyümesini sağlayacaktır. TRJet ileri teknoloji ihracatlarında kritik bir rol oynama görevi üstlenmiş durumda. YERLİ UÇAK 3 YILDA HAVALANIR Türkiye’nin, yerli uçak üretiminde birkaç yıl içinde sonuca ulaşacağını vurgulayan SNC CEO’su Fatih Özmen, “Normalde yeni bir ticari uçağın tasarım, geliştirme ve onay süreci 15 sene sürerken, TRJet’in 328 serisinin sadece 3 sene içerisinde havalanması bekleniyor. Dornier’in teknolojisinden ve sertifikasyonlarından faydalanılması hem 328 serisinin piyasaya sürülme süresi bakımından ciddi bir avantaj sağlıyor hem de Türkiye’nin ilk yerli tasarım uçağı olacak olan 628 serisinin geliştirilmesi yolunda önemli bir basamak işlevi görüyor” dedi. ENDÜSTRİ TABANI İHRACATA ODAKLANMALI Başarı demek, güçlü ortaklıklar kurmak ve kalıcı sonuçlar almak demek. Türk şirketlerin dünya lideri olabileceği ileri teknoloji ürünler tespit edilerek bu ürünlerin gelişimine yatırım yapılmalı. Eğitimli ve istekli iş gücünden yararlanarak, sürdürülebilir, ihracat odaklı endüstri tabanı ve yenilikçilik için sağlam bir temel oluşturma fırsatları aranmalı. CERN PAZARI BÜYÜK FIRSAT Türkiye’de çok ciddi potansiyel var. Türk şirketlerin artık CERN ihalelerine katılabilecek olması da, Türkiye’deki endüstri tabanının büyümesine, gelişmesine ve yayılmasına yardımcı olur sadece. Bu gelişme, Türkiye’nin geçmişte kat ettiği ilerlemenin ve gelecekteki endüstriyel işbirliği fırsatlarının bir göstergesi niteliğinde. 3 İLKE ÖNEMLİ Kulağa biraz basit gelebilir belki ama Sierra Nevada Corporation’ın büyümesinin ve başarısının temelinde doğruluk, dürüstlük ve öz disiplin yatıyor. Bu 3 ilke, iyi bir aile ve inanç sahibi olarak, daha Amerika’ya gelmeden önce öğrendiğim ana ilkeler. Bir insanın liderlik edebilmesi için her şeyden önce yüksek faziletli olması ve kendini iyi idare edebilmesi şart.

07 Mart 2016 Pazartesi

Mesleklerinde çığır açan Osmanlı kadınları

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL “Kadınlar, fotoğrafhanemde çektirdikleri fotoğraflarını, cephede savaşan eşlerine gönderirlerdi” diyordu ilk Türk Müslüman kadın fotoğrafçı Naciye Hanım. Bugün istihdama katkısı yüzde 30’lara ulaşan Türk kadını, yüzyıllar önce iktisadi hayatta çeşitli mücadeleler sonucu yer almaya başlayan Osmanlı kadınına vefa borcunu ödüyor adeta. CEPHEYE FOTOĞRAF Osmanlı’nın cesur kadınlarından sadece biriydi Naciye Hanım. Hayat onu farklı nedenlerle para kazanmaya zorlarken, o belki de yüzyıllar sonra bir ilk olarak tarihe geçeceğinin dahi farkında değildi. Osmanlı topraklarına henüz yeni yeni girmeye başlayan fotoğrafçılığa bir kadın olarak girmenin zorluğunu yaşayan Naciye Hanım, 1919 yılında Yıldız’da bulunan Said Paşa Konağı’nın alt katında “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi: Naciye” isimli dükkânını açmıştı. Kocası I. Dünya Savaşı için cepheye giden ve dört çocuğuna bakmak zorunda kalan Naciye Hanım, dükkândaki ilk gününü yıllar sonra şu cümlelerle anlatacaktı: “İlk gün 10 kişi geldi. Kadınlar, fotoğrafhanemde çektirdikleri fotoğraflarını, cephede savaşan eşlerine gönderirlerdi.” SARAY’DA DERS VERDİ Yine kızı Nedret Ekşigil’in anılarına göre Naciye Hanım, Sultan 5. Mehmed Reşad’ın torunlarına fotoğrafçılık dersi vermek için haftada iki gün saraya giderdi. Türk kadın fotoğrafçılarının piri sayılan Naciye Hanım’ın arşivinden bugüne kadar ne yazık ki sadece 6 fotoğraf günümüze ulaşmayı başardı. MEMURELİK İÇİN KAMPANYA Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nın etkileri kadınların o yıllarda iktisadi hayatta yer almalarındaki en büyük etkenlerden biriydi. 1912 yılında Dersaadet Telefon Anonim Şirketi, İstanbul gazetelerine bayan çalışan aradığına dair iş ilanı verir. Bu ilan devrin radikal kadın dergilerinden biri olan “Kadınlar Dünyası”nda yayınlanır. Hatta derginin başyazarlarından Emine Seher Ali Hanım, bu ilanı büyük bir müjde edası ile duyurur ve “Fırsat artık geldi” der. Ne var ki, Osmanlı hanımları bu ilana gereken teveccühü göstermez. Emine Seher Ali Hanım, oldukça sert bir eleştiriyle Osmanlı kadınlarına, “Maksatlarımız, gayelerimiz, şöyle olacak, böyle olacak demekten ibaretmiş. Darılmayalım ama bizde asar-ı hayat (yaşam belirtisi) görünen yalnız çene var. Bundan sonra bize Cenab-ı Hak da merhamet etmez, çünkü çalışmayanı sevmemek emr-i haktır” diye seslenir. Bu ağır yazı üzerine harekete geçmeye başlayan Osmanlı kadınları, iş başvurularını şirkete ulaştırırlar. Ancak şirketten Rumca ve Fransızca bilme şartı aranmaktadır. Bunun üzerine Kadınlar Dünyası bir kamuoyu hareketi başlatır ve şirket geri adım atmak zorunda kalır. Kadınların zaferi başta Bedra Osman Hanım ve 6 memurenin işe alınmasıyla tarih kayıtlarında yerini alır. SAÇI UZUN AKLI DA UZUN Osmanlı’nın cesur kadınlarından biri de ilk kadın dergi sahibi Arife Hanım’dı. 1884 yılında yayın hayatına başlayan Şukûfezar, o yıllarda erkek egemen yayın dünyasında tam bir devrimi temsil ediyordu. Zira derginin kadrosu öğretmenlik okulu mezunu bayanlardan oluşuyordu. Derginin yöneticisi Arife Hanım, ilk sayısındaki mukaddimede, “Biz saçı uzun, aklı kısa denilerek erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef olan bir tayfayız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek bunun aksini ispat etmeye çalışacağız” diyerek adeta manifestosunu yayınlamıştı. BANKACI BİR TÜRK KIZI Türk Müslüman kadın bankacıların ilki olarak bilinen Feride Şevket Hanım, 1921 yılında Osmanlı bankasında işe başlamıştı. Osmanlı Bankası’na ilk kadın bankacının alınması 1911 yılına uzansa da Türk ve Müslüman bir bankacının işe alınması için 1921 yılını beklemek gerekecekti. Müslüman Hanımlar Servisi’ne memure olarak alınan Feride Şevket Hanım, bankada yalnızca Müslüman hanımlara hizmet veren bir birimde gişe memuresi olarak bir süre çalışmıştı. Feride Şevket Hanım’dan sonra bankada 1911-1934 yılına kadar çalışan kadınların yüzde 55’i Türk ve Müslümanlardan oluşuyordu. Üstelik kayıtlara göre bu hanımların yüzde 76’sı da bekârdı. İLK KADIN OYUNCU Pek çok meslek Osmanlı zamanında kadınlar tarafından icra edilse de oyunculuk görünür olması nedeniyle belki de en çok cesaret gerektiren mesleklerden biriydi. Türk kadın oyuncularının ayak izlerini takip ettiği Afife Jale, 1919 yılında Hüseyin Suat’ın “Yamalar” adlı oyununda Emel karakteri ile sahneye çıkarak, atılması güç bir adımı atmıştı. Jale, yıllarca farklı oyunlarda sahne alarak, ilk Türk Müslüman kadın oyuncu olarak tarihe geçmeyi başardı. KADIN KOLCULAR Kadınlar o yıllarda sadece masa başı işlerde çalışmıyordu.19. yüzyılda asayiş olaylarının çokça artması, kadınların üzerinde kaçak birtakım malların kaçırılması nedeniyle kadın kollukçular görevlendirilmeye başlanmıştı. 1839 yılında Bursa’da “Vezaif-i Bab” başlığı kapsamında 11 kadın çavuş olarak atanmıştı. Yine Trabzon Gümrüğü’ndeki kaçakçılık olaylarına karşı bir kadın kolcu göreve alınmıştı. RESİMDE KADIN ELİ Osmanlı’da kadınların pek çoğu resim, müzik gibi farklı sanatlarla ilgilenseler de ressam olarak literatüre geçen ilk isim Mihri Müşfik Hanım oldu. Çağdaş Türk resim sanatının öncü isimlerinden biri olarak kabul edilen Mihri Hanım, sanat çalışmalarının yanı sıra 1914 yılında kız öğrencilerin yüksek öğrenim görmelerine ve güzel sanatlar alanında yaratıcılıklarını değerlendirmelerine imkânvermek üzere açılan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’ne de öncülük etmesiyle biliniyor.

07 Mart 2016 Pazartesi

Savunmaya dev kaynak

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve diğer kamu kuruluşlarının ihtiyacı olan sistem ve platformların geliştirilmesine yönelik geçen yıl yoğun bir çalışma yürüttü. PROJE SAYISI 416 Geçen yılın sonunda SSM tarafından yürütülen projelerin sayısı 416’ya yükseldi. Bu projelerin 233’ü sözleşmeye bağlandı. Çalışmaları sürdürülen 183 proje ise henüz sözleşmeye bağlanmadı. Müsteşarlık, geçen yıl 35 projeye ilişkin teklife çağrı dosyası yayımladı. Bu kapsamda başta şu faaliyetler olmak üzere pek çok çalışma gerçekleştirildi: ATAKhelikopterlerinin teslimatı,ALTAYTank Projesi’nin prototip üretimlerin tamamlanması ve tankların kalifikasyon testlerine devam edilmesi, MİLGEMProjesi’nin 3. ve 4. gemilerinin inşa faaliyetleri, yeni tip karakol botlarının teslimatının tamamlanması, yeni tip denizaltı üretimine başlanması. YURT İÇİ GELİŞTİRMELER SSM tarafından yürütülen ve sözleşmesi imzalanmış proje sayısı 2014 sonunda 225’ti. Projelerin sözleşme bedeli 59 milyar 323 milyon 973 bin 964 liraya karşılık geliyordu. Geçen yılki sözleşme bedelinin proje modellerine göre dağılımına bakıldığında yurt içi geliştirmelerin payının yüksekliği dikkati çekti. Yurt içi geliştirmelerin sözleşme bedelindeki payı geçen yıl yüzde 84’ü buldu. Yurt içi geliştirmeleri yüzde 6’lık oranlarla ortak üretim ve yurt içi hazır alımı, yüzde 2 payla hizmet alımı izledi. SSM tarafından yürütülen ve sözleşmesi imzalanmış 233 projenin modellerine göre dağılımına bakıldığında ilk sırayı yüzde 46 ile yurt içi geliştirme aldı. Projelerin yüzde 22’si Ar-Ge, yüzde 11’i yurt dışı hazır alım, yüzde 10’u ortak üretim, yüzde 6’sı yurt içi hazır alımı olarak dağıldı. Söz konusu projelerin toplam bedeli 85 milyar 428 milyon 873 bin 857 lirayı buldu.

07 Mart 2016 Pazartesi

Türkiye’nin yelkenlerine rüzgar olacağız

HABER: İLKER BAŞÖZ İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar, Konyalılar Derneği ve İstanbul Konyalılar Vakfı’nın düzenlediği ‘Geleneksel Konya Toplantıları’nın şubat ayı konuğu oldu. Konyalılar Derneği Başkanı Kudret Fikirli, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’de bir Konya rüzgarı estiğini, bu rüzgarın İstanbul’daki ateşleyicisinin de İTO Başkanı İbrahim Çağlar olduğunu belirtti. İstanbul Konyalılar Vakfı Başkan Yardımcısı Osman Murat Argıt ise toplantıya gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. ATA YURDU Konuşmasına, “Bugün burada kendimi evimde hissediyorum” diye başlayan İTO Başkanı İbrahim Çağlar, “Konyalı olan, Konya’yı seven ve yolu Konya’dan geçen pek çok kişi burada. Bu vesileyle buradan barış, kardeşlik ve hoşgörünün şehri, alimlerin, sultanların, medeniyetlerin ata yurdu, Konyamıza selamlar olsun” dedi. Türkiye’nin en büyük şehri olan Konya’nın yüz ölçümünde olduğu gibi ekonomide de Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden biri olması gerektiğini vurgulayan Çağlar, “Sayın Başbakanımız Konya’da Borsa İstanbul ile Borsa Konya işbirliği protokolünü tanıttı. Artık buğdaya ilişkin fiziki teslimatlı vadeli işlem sözleşmeleri Borsa İstanbul’da satılabilecek. İşte bu adımlar, hem Konyamızı hem de ülkemizi geleceğe taşıyacak adımlar. İnanıyorum ki Konyamız son yıllarda gösterdiği ekonomik atılımı daha da ivmelendirerek sürdürecek” şeklinde konuştu. Konuşmasında güncel dünya ticareti ve siyasetini de değerlendiren Başkan Çağlar, İstanbul Ticaret Odası’nın faaliyetleri hakkında da bilgiler verdi. Çağlar, “İTO olarak faaliyetlerimizle yeni pazarlara açılan Türkiye’nin yelkenlerine rüzgar olmaya devam edeceğiz” dedi. Toplantıya Çevre eski Bakanı Ali Talip Özdemir, Konya eski Milletvekili Prof. Dr. M. Sait Gönen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna, İTO Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Soylu ve İTO Meclis Üyeleri katıldı. KONYA HAFTASI’NA DAVET Kültür A.Ş. ile birlikte yeni bir organizasyona imza atacaklarını belirten Başkan Çağlar, her ay iki şehri seçeceklerini ve Cemile Sultan Tesisleri’nde bu şehirlere ait etkinlikler düzenleyeceklerini söyledi. Çağlar, “İlk olarak Konya ile başlıyoruz. 21-27 Mart Konya Haftası olacak. Şimdiden burada olan herkesi Konya Haftamıza davet ediyorum” dedi.

06 Mart 2016 Pazar