tatil-sepeti
Boğaziçi’nin incisi KÜÇÜKSU KASRI

Boğaziçi’nde seyrüsefer etmek ömre bedeldir. Dünyanın bu nadide köşesinde bir tekneyle ilerlerken içinizi esenlik doldurur. Gözlerinizi Boğaziçi’nin doğal ve mimari güzelliklerinden alamazsınız. Bu eşi benzeri olmayan su yolunun iki yanında yer alan, özenle inşa edilmiş saraylar, kasırlar ve yalıların her biri ayrı bir mimari karaktere ve hikâyeye sahip. Boğaziçi, bugünden anlaması zor olsa da bir zamanlar şehir halkının vakti gelince taşındığı şehir içinde bir şehir, kendine has ritüelleri olan bir başka alemdir. Bize bu alemi en renkli şekilde anlatan yazarlardan Abdülhak Şinasi Hisar, yalıların gezen birer parçası, birer yavrusu gibi olan kayıkların ve sandalların, gezintileri özler gibi Boğaz sularında bekleştiğini söyler. Hisar, “İkindi sularında hanımlar ve beyler için sandalla gezinmek adetti” der ve ekler: “Cuma ve pazarları Küçüksu, Göksu, Kalender, Çubuklu gibi incesaz yerlerine, mesirelere gidilirdi.” DEKORASYONA FRANSIZ İMZASI Boğaziçi’nin tadına doyulmaz sandal sefalarının değişmeyen adreslerinden biri olan Küçüksu’daki yapıların en gösterişlisi, şüphesiz Küçüksu Kasrı’dır. İstanbul Köşe Bucak’ın bu haftaki konuğu olan Küçüksu Kasrı, Boğaz kıyısında, Küçüksu Deresi’nin denize döküldüğü yerin yanı başında yer alır. Yapı, 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid tarafından mimar Nigoğos Balyan Kalfa’ya yaptırılır. İnşaatı 1857’de tamamlanan yapının iç dekorasyonunu Fransız Charles Séchan yapar. Séchan, İstanbul’a 1851 yılının ağustos ayında Sultan Abdülmecid’in davetlisi olarak Dolmabahçe Sarayı’nın dekorasyonunu tamamlamak üzere gelir. Séchan, dekoratif sanatlarda dönemin meşhur isimlerinden biridir. Avrupa’da Viyana, Paris gibi opera binalarının ve Louvre Sarayı’nın tavan ve duvar dekorasyonlarında çalışmış olan Séchan, Osmanlı Sarayları’na Avrupa’dan etkileyici eşyalar getirtir. Séchan, Osmanlı sarayları içinde gerek inşası gerekse dekorasyonu ile yeni bir dönemin ilk temsilcisi olan Dolmabahçe Sarayı’nda ve dönemin birçok yapısında çarpıcı izler bırakır. Bu yapıların başında Dolmabahçe Sarayı Harem Bölümü Hünkâr Dairesi, Saray Tiyatrosu ve Küçüksu Kasrı gelir. SULTANLARIN HAS BAHÇESİ Küçüksu Kasrı’nın yer aldığı alan mevki, Osmanlı döneminde de ilgi görür ve sultanların has bahçelerinden biri olarak kullanılır. Özellikle IV. Murat’ın Göksu ve Küçüksu yöresini çok sevdiği tarihi kaynaklarda aktarılır. Kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yerleşime, özellikle 18. yüzyıldan itibaren yoğun rağbet edilir ve yapılaşma artar. MİMARİ YENİLİKLERLE BEZELİ Sultan Abdülmecid, Küçüksu Kasrı’nı dönemin mimari yenilikleriyle bezetir. Mimar Balyan, yapıyı yığma tekniğiyle yüksek bir su basmanı üzerine iki katlı ve kargir olarak inşa eder. 19. yüzyıl barok ve rokoko üsluplarını yansıtan kasrın bodrumunda kiler, mutfak ve hizmetli odaları, diğer iki kat ise bir orta mekana açılan dört adet köşe odası olarak düzen-lenir. Yapının alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, İtalyan mermerinden mamul şömineleri, ince bir işçilik gösteren parkeleri, art nouveau üslubunda mobilyaları etkileyici. Yapı, döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrili. KÜÇÜKSU KASRI MÜZESİ Osmanlı döneminde bir biniş kasrı yani bir nevi sultanlar için tasarlanmış iskele binası olarak kullanılan, sultanların konaklayıp dinlendiği yapı, erken Cumhuriyet döneminde devlet konukevi olarak kullanılır. Kasır, 1992 yılında başlayan kapsamlı bir restorasyon sonunda 1996 yılında, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlı bir müze olarak ziyarete açılır. Pazartesi ve Perşembe günleri hariç Küçüksu Kasrı’nı görebilirsiniz.

22 Kasım 2018 Perşembe

Kadın girişimcilerden Vali eşine veda kahvaltısı

HABER: YAHYA GÜL TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu (TOBB İKGK) İcra Komitesi Üyeleri, Ankara’ya atanan İstanbul Valisi Vasip Şahin’in eşi Şeyma Şahin için İTO Cemile Sultan Korusu’nda bir veda kahvaltısı düzenledi. Kahvaltıya, Vali Vasip Şahin’in eşi Şeyma Şahin, İTO Meclis Başkanı Öztürk Oran’ın eşi Birsen Oran, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Levent Taş’ın eşi Jale Taş, Oda Meclisi Katip Üyesi Vildan Özcan, TOBB İKGK Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Hatice Kal, AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı Av. Şeyma Döğücü, İTO Genel Sekreter Yardımcısı Av. Nurcan Turan ve TOBB İKGK İcra Komitesi Üyeleri katıldı. Şeyma Şahin, yaptığı veda konuşmasında, İstanbul’u her zaman sevdiğini, böyle dostlara sahip olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti.

21 Kasım 2018 Çarşamba

İngiltere’nin kabus senaryosu: Anlaşmasız boşanma

İngiltere Başbakanı Theresa May’in Brüksel’le üzerinde uzlaştığı anlaşmanın partisinden ve parlamentodan yeterli desteği görememiş olması, ekonomi çevrelerinde ‘anlaşmasız ayrılık’ endişesini artırıyor. Geçtiğimiz günlerde İngiltere Başbakanı Theresa May’in detaylarını kamuoyu ile paylaştığı Brexit anlaşmasının siyasi bir krize neden olduğunu söylemek mümkün. May’in, kabinenin tam desteğini aldığını açıklamasının ardından aralarında Brexit Bakanı Dominic Raab’ın da olduğu dört bakanın istifa etmesi ekonomi çevrelerinde endişe yarattı. İstifaların ardından İngiliz sterlin ABD doları ve avro karşısında sert değer kayıpları yaşadı. 25 KASIM’DA OLAĞANÜSTÜ AB ZİRVESİ AB ile varılan Brexit anlaşmasının 25 Kasım’da yapılacak olağanüstü AB zirvesinde ele alınması planlanıyor fakat o güne dek yaşanacak gelişmeler İngiltere ile AB ilişkilerini çıkmaza sokabilir. Başbakan May’in hem kabinesinin, hem partisinin hem de parlamentonun desteğini arkasına alarak anlaşmanın onaylanmasını sağlaması gerekiyor ancak son günlerde yaşanan gelişmeler bu olasılığın oldukça düşük olduğuna işaret ediyor. İktidardaki Muhafazakar Parti içerisindeki bölünmüşlüğe ek olarak hükümete dışarıdan destek veren Kuzey İrlanda’nın Demokratik Birlik Partisi (DUP) şimdiden ret oyu vereceğini açıkladı. Mevcut şartlarda parlamentonun anlaşmayı onaylaması olası görünmüyor. İSTİFA EDİP GENEL SEÇİM KARARI OLABİLİR İngiltere Başbakanı Theresa May’in istifa ederek genel seçim veya ‘anlaşmasız bir çıkış’ kararı alması olasılıklar içerisinde yer alıyor. Bu çoklu bilinmeyenler ortamında ise iş dünyası belirsizliklerin artmasından, en çok da “anlaşmasız ayrılık” (no deal) senaryosundan endişe etmekte. ANLAŞMASIZ BOŞANMANIN MALİYETİ AB ile İngiltere arasında Haziran 2017'de başlayan müzakerelerde taraflar, geçen yılın sonunda İngiltere'nin AB bütçesine taahhütlerinden kaynaklanan yaklaşık 40 milyar sterlinlik "ayrılık ücreti” konusunda ön anlaşmaya varmıştı. İngiltere’nin devam eden yasal yükümlükleri çerçevesinde anlaşmasız bir ayrılık durumunda bile bu ödemeyi yapması bekleniyor. Artık uluslararası finans kuruluşları, uluslararası şirketler hatta İngiltere’nin resmi kurumları olası bir anlaşmasız ayrılığın maliyetlerini hesaplıyor. Örneğin; The Independent gazetesinin şubat ayında yayımladığı ve bağımsız Bütçe Sorumluk Ofisi’nden (ONS) sızdırdığı öne sürülen bilgilere göre İngiltere’nin anlaşmasız bir şekilde birlikten ayrılması gelecek 15 yıl içerisinde ülke ekonomisine toplam maliyeti 252 milyar sterlini bulabilir. Yine bu belgelere göre İngiltere’nin olası zararı azaltacak bir serbest ticaret anlaşması imzalaması durumunda bile ülkenin toplam zararının 131 milyar sterlin seviyesine ulaşması söz konusu. GELECEK 15 YILDA BÜYÜMEYİ YÜZDE 8 AZALTABİLİR İngiltere’nin olası anlaşmasız ayrılığının AB ile ticaretin Dünya Ticaret Örgütü (WTÖ) kurallarına göre yapılması anlamı taşıyacağı, bunun da gelecek 15 yıl içerisinde büyümeyi yüzde 8 azaltabileceği belirtiliyor. İngiltere ile AB’den herhangi bir anlaşma olmaksızın ayrılması halinde İngiltere ve AB ile yapılan ticaretin gümrük kontrollerine ve gümrük vergilerine tabi hale gelmesinden endişe ediliyor. Bu bağlamda tedarik zincirinde uzun süreli gecikme ve aksamaların yaşanması ihtimal dahilinde. Sadece Dover limanından yılda 2,6 milyon tırın geçiyor olması da bunu destekliyor. İngiltere’nin anlaşmasız bir ayrılık yaşamasında en derin darbeyi ise ülke ekonomisinin üçte ikisinden fazlasını oluşturan hizmet sektörünün alabileceği tahmin edilmekte. Bu yılın haziran ayında İngiltere Merkez Bankası (BOE) Başkanı Mark Carney, AB’nin İngiltere’nin birlikten çıkışına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaması halinde trilyonlarca sterlinlik derivatif (türev) kontratın riske girebileceğini söyledi. BoE verilerine göre halihazırda işlemde olan ve gerekli düzenlemelerin yapılması halinde riske girecek derivatif kontratların toplam hacmi 29 trilyon sterlin (38 trilyon ABD doları) seviyesinde. PERAKENDE SEKTÖRÜNDE MALİYET YÜKÜ Örneğin; İngiltere’nin önemli bankalarından Barclays, İngiltere’nin AB’den anlaşmasız şekilde ayrılması halinde yiyecek ve içecek ürünlerinin tedarik zincirinde ortalama gümrük vergilerinin yüzde 27’ye kadar yükselebileceği uyarısında bulunuyor. Sadece geçen yıl İngiltere’nin toplam yiyecek ve içecek ithalatının 48 milyar sterlin seviyesinde olduğu, bunun yaklaşık 71’inin AB üyesi ülkelerden ithal edildiği bir gerçek. Barclays’in tahminlerine göre İngiltere’nin AB’den anlaşmasız bir şekilde ayrılmasının yiyecek ve içecek perakende sektörüne toplam yıllık maliyeti yaklaşık 9 ,3 milyar sterlin seviyesinde olacak. Üstelik ülkede yiyecek içecek perakende sektörünün kar marjlarının yüzde 3 ila 5 arasında olduğu dikkate alındığında oluşacak ek gümrük maliyetlerinin doğrudan tüketiciye yansıması, bunun da enflasyonun yükselmesine neden olması beklentisi hakim. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s’ (S&P) geçen ay yayımlandığı değerlendirme notunda İngiltere’nin AB’den anlaşmasız şekilde ayrılması halinde ülkede işsizliğin yüzde 4'ten 7,4’e yükselebileceği uyarısında bulundu.Değerlendirmede ayrıca ülkede gelecek iki yıl içerisinde konut fiyatlarının yaklaşık yüzde 10 düşebileceği, hane halkı gelirinin yıllık toplam 2 bin 700 sterlin azalabileceği belirtildi. Ayrıca İngiltere’nin anlaşmasız şekilde birlikten ayrılmasının 2019 yılın ortalarında enflasyonun yüzde 4,7 seviyesine yükselmesine neden olabileceği vurgulandı. GÜMRÜK ÜCRETLERİ, EK MALİYETLER VE BÜROKRASİ İngiltere’nin 2017'de AB’ye ihracatı, toplam ihracat içerisinde yüzde 44'lük bir paya sahip. İngiltere 616 milyar sterlinlik ihracatının 274 milyar sterlinlik kısmını AB ülkelerine gerçekleştirdi. Geçen yıl İngiltere’nin AB ülkelerinden yaptığı ithalat 341 milyar sterlin. Bu verilere göre AB geçtiğimiz yıl İngiltere’ye yaklaşık 67 milyar sterlin değerinde daha çok mal ve hizmet satışı gerçekleştirmiş durumda. İngiltere’nin anlaşmasız bir ayrılık yaşamasında en derin darbeyi ise ülke ekonomisinin üçte ikisinden fazlasının oluşturan hizmet sektörünün alabileceği düşünülüyor. WTO KURALLARINA GÖRE TİCARETİN MALİYETİ VAR Sert Brexit durumunda uygulanması gündeme gelecek olan WTO ticaret ilkelerine göre İngiltere AB ile ilaç, kimyasal madde ve gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatında ülkelerarası kapsamlı ve düzenleyici prosedürler gerektiren “üçüncü ülke” statüsünde olacak. Bu durumda İngiltere’nin AB ülkeleriyle ve üçüncü ülkelerle ticaretinde gümrük vergileri artacak. Brexit ile İngiltere sadece ortak pazara serbestçe erişim imkânından mahrum kalmayıp, AB’nin ticaret anlaşmaları yaptığı 70’ten fazla ülkeye tercihli pazar erişimini de kaybedecek. Bu durumun tüm İngiltere’nin ihracatının yüzde 60’ını etkilemesi bekleniyor. Katma değer kaybından en çok etkilenecek sektörlerin ise ağırlıklı olarak kimya sanayii, makine ve otomotiv sektörleri olacağı tahmin ediliyor. AB ile İngiltere arasındaki ticari ilişkilere oranla daha yavaş işleyen WTO sistemi, İngiltere'nin gümrük, idare, vergi, şirket ve finans hukuku uygulamalarında kapsamlı reformları gerektirebilir. Örgütün Genel Direktörü Roberto Azevêdo, İngiltere’nin WTO’ya üyelik koşullarının yeniden müzakere edilmesini önerirken tarımsal kota ve İngiliz çiftçilerine yapılan sübvansiyonların da yeniden müzakere edilmesi gerektiğini belirtmişti. WTO’nun İngiltere’nin AB ile gelecekteki ilişkisi için bir güvenlik ağı olarak faaliyet gösterebilmesi diğer WTO üyeleri ile de başarılı müzakerelerin geliştirilmesine bağlı. İngiltere WTO üyesi olduğu için WTO üyeliği için başvuruda bulunmak zorunda değil ancak örgütün İngiltere’nin AB’den ayrılmasından sonra mal ve hizmetlere piyasa erişim taahhütlerini içeren “en çok gözetilen ülke” şartlarına göre ticaret yapması gerekiyor. Bu da İngiltere’nin sadece AB’ye yönelik gümrük vergilerini düşürerek kolaylık sağlaması durumunda bu kolaylığı tüm WTO üyesi ülkelere sağlamak zorunda kalacağı anlamına geliyor. WTO kuralları çerçevesinde AB’nin birçok tarım dışı ürüne yönelik uyguladığı gümrük vergisi yaklaşık yüzde 2,6 seviyesinde. Öte yandan bazı sektörlerde bu oran oldukça yükselebiliyor. Örneğin; WTO kurallarına göre ticaret yapılması halinde otomotiv ve otomotiv yedek parçaları sınır geçişinde yüzde 10 gümrük vergisine tabi tutulabilecek. Süt ve süt ürünlerinde vergi oranı yüzde 35,4’e kadar yükselebiliyor. WTO düzenlemelerine göre AB’nin gümrük vergisi oranı şeker ve şekerleme ürünlerinde yüzde 23,6, içecek ve tütünlerde yüzde 19,6, hayvansa ürünlerde yüzde 15,7, balıkta yüzde 12 ve giyimde 11,5 seviyesinde.

21 Kasım 2018 Çarşamba

Dijital dönüşüm zirvesi yapıldı

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çevre ve ŞehircilikBakanlığı’nın desteğiyle organize edilen Türkiye’nin teknoloji ve dijital dönüşüm etkinliği Smart Future Expo, “Dönüşerek Daha Güçlüyüz” sloganıyla gerçekleşti. Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) tarafından düzenlenen zirvede, yapay zekâ, bulut bilişim, IoT ve büyük veri gibi geleceğin dünyasını şekillendiren teknolojiler konuşuldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin katılımıyla gerçekleşen zirvenin açılışında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ahmet Özer de bir konuşma yaptı. YÜZDE 65 YERLİLİK Ahmet Özer, ülkelerin kalkınma ve büyümelerinin teknolojik değişimlere ayak uydurmakla paralel olduğunu ifade ederek, “Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde Sanayi 4.0 olarak adlandırılan dönemin öneminin ciddi bir şekilde kavrandığını görüyoruz” dedi. Özer, “Savunma sanayimize bakıldığında 2002 yılında yalnızca 66 savunma projesinin yaklaşık yüzde 80 dışa bağımlılık oranı ile yürütüldüğü bir noktadan, bugün yüzde 65’in üzerinde yerlilik oranı ile proje sayımız yaklaşık 9 kat artarak 553’e ulaşmıştır” diye konuştu. İTO EN BÜYÜK DESTEKÇİ Özer konuşmasında, İstanbul Ticaret Odası’nın yerli teknolojinin en büyük destekçilerinden biri olduğunu söyledi. Ahmet Özer, şöyle devam etti: “Teknolojilerin yüksek katma değerli üretim imkânı sağlaması, üretimde insan kaynaklı hata payının azalması, teknoloji tabanlı eğitim ile birlikte işgücü yapısının daha da nitelik kazanması yakın bir gelecekte ülkemiz ekonomisine büyük katkılar sağlayacak.” Özer, İstanbul Ticaret Üniversitesi bünyesinde hizmet veren, Düşünce ve Proje Akademisi (DÜPA), Bilişim Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Uluslararası Kreatif Ekonomi, Kültür Endüstrileri ve Kreatif Şehirler Uygulama ve Araştırma Merkezi, Enerji Ekonomisi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin araştırmacılara açık olduğunu ifade etti. Toplantıya İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreteri Doç. Dr. Nihat Alayoğlu da iştirak etti. BİLİM İNSANLARI TÜRKİYE’YE DÖNECEK Smart Future Expo: Akıllı Teknolojiler Zirve ve Sergisi’nin açılışında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, bilim insanlarının Türkiye’ye dönüşüne katkı sağlayacak Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı adı verilen bir projeyi 15 Aralık’ta hayata kazandıracaklarını söyledi. Varank, projeyi şu şekilde anlattı: “Program yurt dışından Türkiye’ye gelecek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yanı sıra yabancı uyruklu araştırmacıları da kapsayacak ve sekiz farklı alanda teşvikler sunulacak. Aylık yaşam gideri bursu genç araştırmacılar için 20 bin lira, deneyimli araştırmacılar için de 24 bin lira olacak.”

20 Kasım 2018 Salı

Malezya yüzde yüz Türk sermayeli ortak arıyor

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Malezyalı firmalar, İstanbul Ticaret Odası’na gerçekleştirdikleri bir ziyaretle Türk firmaları ile işbirliği fırsatlarını aradı. Ülkelerinde mühendislik, bilişim sistemleri, sağlık, tarım, gıda, biyoteknoloji, bitkisel ilaçlar, kozmetik, helal ürünler alanında faaliyet gösteren firmalar; özellikle yüzde yüz Türk sermayeli şirketlerle işbirliği yapmayı talep etti. İHRACAT ÜSSÜ Türkiye’de yatırım yapmak, ürünlerini dağıtmak ve Türkiye’yi ihracat üssü olarak değerlendirmek amacıyla Türk iş ortakları bulmayı hedefleyen heyete, Malezya İnsan Yaşamını Geliştirme Vakfı CEO’su Junaidi Said başkanlık etti. Heyeti İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreteri Doç. Dr. Nihat Alayoğlu karşıladı. Toplantıda iki ülke arasında ticaret ve eğitim alanında işbirliği yapılabileceği de dile getirildiği.

20 Kasım 2018 Salı