tatil-sepeti
Güvenli metropol İstanbul

HABER: ADEM ORHUN İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘İstanbul ve Diğer Metropollerin Suç Karşılaştırması’, İstanbul’un 15.5 milyonu aşan nüfusuna rağmen güvenli bir şehir olduğunu gösterdi. Yerel resmi veriler kullanılarak hazırlanan raporda, İstanbul’un yanı sıra beşi Avrupa ülkelerinden olmak üzere 10 metropolün nüfus, polis sayısı, türlerine göre suç sayısı gibi bilgileri yer aldı. Rapor, hırsızlık, soygun, yankesi-cilik, cinsel suçlar ve cinayetlere ilişkin sayıları da gösterirken, İstanbul’un hemen her tür suçta gözle görülür derecede düşük rakamlara sahip olduğunu gösterdi. HIRSIZLIK OLAYLARI Metropollerdeki suç türlerine göre tabloların yer aldığı raporda, 100 bin nüfusa karşılık ortalama suç sayısı da verilerek, nüfus bazında karşılaştırma imkanı sağlandı. Buna göre, geçen yıl 9 bin 203 adet işyerinden hırsızlık suçunun işlendiği İstanbul’da 100 bin kişi başına bu türden suçların sayısı 55.5 oldu. Aynı rakam Londra’da 255, Atina’da 628, Berlin’de 244 olarak kaydedildi. Soygun ve yağma suçlarında ise Londra 33 bin 190 olay ile dikkat çekerken, 100 bin kişiye oranlandı-ğında da bu sayı 407 oldu. Aynı suç türünde 100 bin kişiye oranla suç sayıları Atina’da 463, Berlin’de 119, İstanbul’da 14 olarak gerçekleşti. Benzer şekilde oto hırsızlığı suçlarında Londra 30 bin 767 olay ile üst sıralarda yer aldı. 8 milyon nüfuslu Londra’da bu suçun 100 bin kişi başına sayısı 378 oldu. Bu suçun 14 bin 753 defa kayda geçtiği 666 bin nüfuslu Atina; nüfusa oranla en yüksek dosya sayısına ulaştı. Atina’da 100 bin kişiye düşen oto hırsızlığı suçu 2 bin 221 oldu. Aynı nüfus oranında Berlin’de 159, New York’ta 63 olan sayı İstanbul’da 20 oldu. SUÇ ORANLARINA BAKILDI İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün raporunda, olay sayılarının yanı sıra 100 bin kişi başına suç sayılarının da verilmesi, şehirlerin nüfuslarına oranla bir karşılaştırma imkanı sağladı. Suç yoğunluğu ve polis teşkilatlarının başarısını da ortaya koyacak rakamlar içeren rapor, ‘megakent’ İstanbul’un 15.5 milyonluk nüfusuna oranla düşük suç oranına sahip olduğunu gösterdi.

03 Ekim 2019 Perşembe

Ar-Ge ve iş destekleri tek adreste: KÜSİP

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Türkiye’de geçtiğimiz yıl 12 milyon 950 bin TL Ar-Ge harcaması yapıldı. Bu miktar Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 1’ine tekabül ediyor. Yeni iş fikri olanlar için ayrılan Ar-Ge destekleri her geçen gün artıyor. Ancak devlet tarafından sağlanan bu desteklerin pek çoğu başvuru yetersizliğinden dolayı alıcısına ulaşamıyor. Sanayinin kamu ile işbirliği yaparak Ar-Ge desteklerinden faydalanmasını sağlayan en önemli platformlardan biri olan Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği Platformu (KÜSİP) ile girişimciler üniversitelerin Ar-Ge imkânlarından yararlanabiliyor. KÜSİP’e kayıt olan ve iş fikri olan girişimciler, aynı zamanda projesi için fon bulma imkanına kavuşurken, iş fikrinin üniversite tarafından da geliştirilmesini isteyebiliyor. NANOTEKNOLOJİ LABORATUVARI Türkiye’de pek çok üniversitenin son teknoloji ile donanmış araştırma laboratuvarları bulunuyor. Ancak bu laboratuvarlar sadece bilimsel çalışmalar için kullanılıyor ve reel sektöre hizmet veremiyordu. Reel sektörün de fikirleri var; ancak bunu geliştirmek için imkânları yoktu. Üniversite ve sanayi arasındaki bu kopukluğu gidermek için geçtiğimiz yıl Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hayata geçirilen KÜSİP’le reel sektör ve üniversite, iş fikrini geliştirmek için bir araya gelebiliyor. Bu platform sayesinde girişimciler iş fikirleri ile üniversitenin kapısını çalıp nanoteknoloji laboratuvarlarından dahi ücret ödemeden faydalanabiliyor. ULAŞMAYAN FONLAR Bu platformun bir diğer ayağını da kamu tarafı oluşturuyor. Kamu ayağında ise her yıl milyonlarca lira aktarılan ancak başvurulmadığı için sahibine ulaşmayan fonlar girişimcilerle buluşturuluyor. Buna göre bu platforma üye olan girişimciler; TÜBİTAK, KOSGEB, Avrupa Birliği, bakanlıklar ve kalkınma ajansları tarafından sağlanan desteklerden tek bir sistem üzerinden haberdar olabiliyor. Söz konusu platform sayesinde sadece devlet desteklerinden haberdar olunmuyor, bakanlıkların proje, işbirliği ve mevzuat duyuruları, kalkınma ajanslarının işbirliği çağrıları, patent ve ödül duyurularına da bu portal sayesinde ulaşmak mümkün. 79 AYRI DESTEK KÜSİP’e T.C. Kimlik Numarası ile ücretsiz olarak üye olmak mümkün. Portala üye olduktan sonra portalın sunduğu hizmetlerden faydalanıla-biliyor. Platformda şu anda 5 bin 80 araştırmacı, 2 bin 453 kurum, 71 araştırma merkezi ve 79 destek ve fon bulunuyor. Platformla birlikte tüm KÜSİP kullanıcılarına tek bir mesaj ile ulaşılabiliyor. Tüm KÜSİP kullanıcılarından firmanın ilgi alanına göre kuruluşların paylaşımları takip edilebiliyor. Fikri alan ve geliştiren üniversite girişimcinin faydalanabileceği fonları da tespit ediyor. Buna göre proje maliyetinin yüzde 70’ine kadar geri ödemesi olan destekler bulunuyor. TOZLU RAFLARDA BEKLEMESİN Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği Platformu’nun (KÜSİP) ve devlet desteklerinin tanıtıldığı seminerin açılış konuşmasını İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreteri Doç. Dr. Nihat Alayoğlu yaptı. Sektör temsilcilerinin de iştirak ettiği seminerde konuşan Alayoğlu, şunları söyledi: “Ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılası’nda (GSMH) Ar-Ge’ye ayırdığı pay o ülkenin gelişmişlik göstergesini ifade ediyor. Bu, gelişmiş ekonomilerde yüzde 4 oranında. Üniversite sanayi işbirliği hâlâ istenen seviyede değil. Ülkemizde teorik birikim var ama bu tek başına bir şey ifade etmiyor. KÜSİP kamu ve sanayiyi bir araya getiren önemli bir platform. Artık parlak fikirler tozlu raflarda beklemesin.” Projenin sunumunu ise İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim gerçekleştirdi. Zaim, “Son yıllarda kamu, sanayi ve üniversite ayağı bir araya getirildi. Üniversitelerin elinde bulunan tezler ölü yatırımlardı. Artık bunlar reel sektörle bir araya getiriliyor” dedi.

02 Ekim 2019 Çarşamba

Global yatırımcılar mahkeme yerine tahkime gidiyor

Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Tahkim Divanı’nda da açılan yeni dava sayısı bir önceki yıla göre artarak 842’ye ulaştı. ICC Milletlerarası Tahkim Divanı’nda 2018 yılında açılan davaların toplam anlaşmazlık tutarı ise 36 milyar dolar olarak gerçekleşti. HABER: ŞEREF KILIÇLI Ticari uyuşmazlıkların çözümünde ağırlığını artıran tahkime global ilgi artıyor. Küresel ekonominin gelişmesi, şirketlerin yurtdışı yatırımlarını artırması ve tahkimdeki çözüm süresinin devletlerin resmi yargı organlarına göre daha kısa olması bu yönelimde etkin rol oynuyor. Uluslararası tahkim merkezlerindeki 2018 istatistiklerine baktığımızda, 11 uluslararası tahkim merkezinin çoğunluğunda açılan dava sayısı bir önceki yıla göre arttı. Genel ortalamada yüzde 10.5 artışla toplam 6 bin 288 yeni dava açıldı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) de üye olduğu Milletlerarası Ticaret Odası’nın (ICC) Milletlerarası Tahkim Divanı verilerinde de yine artış görmek mümkün. 2017 yılında 810 olan yeni dava sayısı 2018 yılında 842’ye yükseldi. TÜRKİYE İLK 10’DA ICC Milletlerarası Tahkim Divanı’nda 135 ülkeden 2 bin 282 dava görülmeye devam ediyor. 2018 yılında açılan 842 yeni davanın toplam anlaşmazlık tutarı 36 milyar dolar. ICC Milletlerarası Tahkim Divanı’nda görülmekte olan tüm ihtilafların toplam tutarı ise 203 milyar dolar. Davaların ortalaması da 10 milyon dolar ile 131 milyon dolar arasında değişiyor. 2018 yılında dikkat çeken bir başka veri ise yeni açılan davalarda temsil edilen ilk 10 ülke arasına Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de girmiş olması. Türkiye, 2018 yılında temsil edildiği 62 yeni dava ile 10. sırada yer aldı. Listenin birinci sırasında ­­ise temsil edildiği 210 yeni dava ile ABD bulunuyor. İTOTAM’IN ÖNCÜLÜĞÜ İstanbul Ticaret Odası da İTOTAM (İstanbul Ticaret Odası Tahkim ve Arabuluculuk Merkez) aracılığıyla ülkemizde tahkim müessesesinin gelişmesi için katkı sunmaya devam ediyor. İTOTAM’ın gerçekleştirdiği ‘İstanbul Tahkim Günleri-Milletlerarası Tahkimin Mali Boyutu: Söylentiler ve Gerçekler’ başlıklı toplantı, dünyaca ünlü tahkim hukukçularını Türk hukukçularıyla buluşturdu. Konuşmasında, İstanbul Ticaret Odası’nın üyelerine 1979’dan bu yana tahkim hizmeti verdiğini hatırlatan İTO Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay, şöyle devam etti: “Türkiye’de kurumsal tahkimin gelişmesinde İTO öncüdür. Şimdiye kadar gerek ulusal, gerekse uluslararası çok sayıda uyuşmazlık İstanbul Ticaret Odası tahkimi yoluyla çözüme kavuşturuldu. Tahkim, günümüz ticari ilişkilerinde ağırlıklı olarak tercih edilen uyuşmazlık çözüm yolu olması bakımından büyük önem taşıyor. Üyelerimizin gerek diğer üyelerimizle, gerek yerli yahut yabancı firmalarla yaptıkları sözleşmelere veya yerli yahut yabancı firmaların aralarında yaptıkları sözleşmelere İTOTAM tahkim şartını koymaları, olası bir uyuşmazlığın hızlı ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamak bakımından önemli.” DÜNYA İLE UYUMLU Tahkim konusundaki hükümleri güncel hale getirebilmek için dünyadaki gelişmeleri titizlikle incelediklerini belirten İTOTAM Divan Başkanı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, bu amaçla her yıl Birleşmiş Milletler’in hem New York’taki hem de Viyana’daki toplantılarına katıldıklarını vurguladı. Uluslararası kuruluşlardaki tahkim merkezleriyle de işbirliği yaptıklarını belirten Prof. Dr. Pekcanıtez, şu bilgiyi verdi: “En büyük sorunlardan biri de daha iyi hakemleri yetiştirebilmek. Zaman içinde bu da olacak. Ülkemizde genç nüfus var ve bu genç nüfus hukuk konusunda gerçekten çok başarılı.” BÜTÇELEME VE BELGELEME İki oturum halinde gerçekleştirilen seminerde uzman hukukçular, tahkim uygulamasına ilişkin önemli uyarılar yaptılar. Hukuk danışmanlarının anlaşmazlık çıktığı anda değil, anlaşmazlıktan önce proje hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini vurgulayan Hukukçu Nazlı Dereli Oba, şu tavsiyelerde bulundu: “İş e-mailleri esaslı delil kabul ediliyor. e-maillerin arşivlenmesi ve işle ilgili iletişimin kişisel e-mailden yapılmaması çok önemli. Hukuk danışmanının nasıl bir akıl yürütmenin olduğunu anlayabilmesi için arşivlenmiş e-mailleri görmesi gerekiyor. Yapılan her şey belgelenmeli. İş konusunda, WhatsApp’dan ve WhatsApp gruplarından kaçınmalısınız. Tahkim masraflarını bütçelemenin mümkün olduğunca erken ve her üç ayda bir yapılması gerekiyor. Belgeleme ve bütçeleme, tahkimin en önemli unsurlarını oluşturuyor.” İTOTAM’LI 800 GENÇ HUKUKÇU GELİYOR İTOTAM’ın tahkim konusunda uzman hukukçuların yetişmesine katkı sağladığına da dikkat çeken İTOTAM Divan Başkanı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, “Şu anda 800 civarında genç İTOTAM’lı müstakbel meslektaşımız var. Onlara her yıl belli sayıları esas alarak tahkim eğitimi veriyoruz. Bu sene eğitimi daha da artırmaya çalışıyoruz. Özellikle ticaret odaları vasıtasıyla ticari ilişkilerdeki sorunların bu yöntemle çözülmesi bugün dünyada genel kabul görüyor. Dünya tahkim merkezlerinde tahkime başvuranların sayısının her yıl yüzde 10 ila yüzde 20 arasında bir oranla arttığını görüyoruz. Bunu ülkemize de yansıtabilmek için hep birlikte çalışmak zorundayız” diye konuştu. HASAR UZMANINI DOĞRU SEÇİN Hasar uzmanını doğru seçmenin öncelikler arasında olması gerektiğini vurgulayan Dr. Wollfgang Peter, şu uyarılarda bulundu: “Bu konuda emekli olmuş bir profesörden medet ummayın. Hasar uzmanı sahadan gelmeli. Kültürel alandan yerel sisteme kadar bütün sisteme vakıf olmalı. Avukatlardan hasar uzmanına kadar bütün ekip koordinasyon halinde olmalı.” AVUKATIN SEKTÖR BİLGİSİ FARK OLUŞTURUR Dava sürecinde avukat değiştirmekten mümkün mertebe kaçınılması gerektiğini belirten Daniel Greineder, “Çünkü dosyaya hakim olmak zaman alacak. Avukatın o sektörle ilgili bilgisi çok büyük fark oluşturacaktır. Davaya erken dönemde gerekli yatırımı yapmak, müvekkilin ihtiyaçlarını anlamak gerekir. Bu yaklaşım giderek büyüyecek bir mali külfetten de koruyacaktır. Pahalı olan en iyi olan anlamına gelmiyor. Hukuk firmaları markalı çanta gibi düşünülmemeli” diye konuştu. HAKEMİN YETKİLERİ İTOTAM Divan Üyesi Prof. Dr. Ali Yeşilırmak, sunumunda, Türkiye’deki Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun hakemlere ihtiyatî tedbir ve delillerin korunması yetkisi verdiğini, ‘ihtiyatî hacizle ilgili yetkisini kullanamaz’ denildiğini söyledi.

01 Ekim 2019 Salı

İTO Başkanı Avdagiç: Ekonomide güçlü büyüme dönemi başlayacaktır

İTO Başkanı Avdagiç: - “Kredi kanallarının açılması için alınan tedbirlerin etkisini daha güçlü hissedeceğimiz bir süreç başlıyor” - “YEP 2019’un istihdam, vergi, finansman kanalları gibi Türkiye’nin gelişim kaydetmesi gereken öncelik alanlarına temas etmesini yerinde buluyoruz” - “2020 ve sonrası için yüzde 5 gibi güçlü bir büyüme hedefimiz var. Böylece ekonomide güçlü büyüme dönemi başlayacaktır” İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, 2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı’na (YEP) ilişkin, “Programda da belirtildiği üzere, tüketimin yıl sonuna doğru hızlanması, kredi kanallarının yeniden açılması, değişimi başlatacak güçlü bir zemin oluşturacaktır. Bu güçlü zemin, gelecek yıllar için YEP’te yer alan arzu ettiğimiz düzeydeki büyüme hedeflerinin teminatı olacak” açıklamasında bulundu. Avdagiç, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından bugün açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nı değerlendirdi. Önceki YEP’le ortaya konulan hedeflerin önemli bir bölümüne ulaşıldığını kaydeden Avdagiç, “Cari açık ve enflasyon gibi kritik başlıklarda başarılı bir dengelenme süreci yakaladık. 2020-2022 YEP ile de orta vade için olumlu ve makul bir çerçeve ortaya konulmuştur. 2020 ve sonrası için yüzde 5 gibi güçlü bir büyüme hedefimiz var. Bunu çok önemsiyoruz. Böylece ekonomide güçlü büyüme dönemi başlayacaktır. Dolayısıyla ana mesajın sürdürülebilir büyüme olması önemlidir” ifadesini kullandı. İTO Başkanı Avdagiç, şunları söyledi: “Türkiye’nin yeni bir ekonomik modele geçmesi gereği, iş dünyasının dinamik kesimlerinin bir süredir sıklıkla dile getirdikleri bir alan. İşsizliğe yönelik yeni bir teşvik paketi, hal yasası ve vergi reformu konuları da programdaki önemli başlıklar arasında. Türkiye’yi sürdürülebilir ve sağlıklı bir büyümeye taşıyacak irade beyanı ortaya konuldu. Bu bağlamda YEP 2019’da vurgulanan ‘değişim başlıyor’ temasına ekonomideki aktörlerin hep birlikte imza atmasını önemsiyoruz. Sayın Bakan Albayrak’ın dikkat çektiği gibi, kredi kanallarının yeniden açılması firmalarımız için kritik öneme sahiptir. Burada kredi kanallarının açılması için alınan tedbirlerin de etkisini güçlü hissedeceğimiz bir süreç başlıyor. Ayrıca YEP 2019’un istihdam, vergi, finansman kanalları gibi Türkiye’nin gelişim kaydetmesi gereken öncelik alanlarına temas etmesini de yerinde buluyoruz. Bunlar sürdürülebilir büyümenin anahtarı olacak."

30 Eylül 2019 Pazartesi

Startup girişimciliğini farklılaştıran 5 özellik

Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM), iki yılı aşkın bir süre yenilikçi iş fikrine sahip girişimcilere destek oluyor. Türkiye’de adını yeni duyuyor olsak da girişimcilik ekosistemine yeni yeni kavramlar kazandırıyor. Startup, unicorn gibi kavramlar ilk akla gelenler... Peki bunların geleneksel girişimcilikten farkı veya farkları neler? Geleneksel Türk ekonomisine yeni bir soluk getiren ‘startup’ mantığını ve startup ile çok karıştırılan geleneksel girişimciliğin farklarını 5 maddede inceledik. 1 - PROBLEME BAKIŞ AÇILARI Geleneksel girişimler çözüm üretilmiş bir problem üzerinden ilerlerler. Bir kuaför açmak bunun en güzel örneklerinden biri. Bu tür girişimler, halihazırda çözüm üretilmiş formülü günümüze göre yeniden yapılandırarak ilerlerler. Yeni nesil girişimciler ise çözüm bulunamamış ya da çözüm aranmamış problemlere çözüm bulmaya odaklıdırlar. Bunun yanı sıra halihazırda çözümü bulunan bir sorunu da daha hızlı veya efektif olarak çözmekte yeni nesil girişimlere örnek. Bu problemleri çözerken genellikle teknolojiyi kullanırlar. Sürekli Ar-Ge çalışmaları yaparlar. Geleneksel girişimler birbirini taklit ederken, yeni nesil girişimler sürekli olarak insanların farklı sorunlarını çözmeyi hedefler. 2 - RİSK ANALİZİ Her girişim her zaman bir risk taşır. Fakat geleneksel girişimler çözüm üretilmiş problemler üzerinden ilerlediği için kurdukları iş modeli genellikle tutar ve yeni nesil girişimlere göre daha az risk taşır. Yeni nesil girişimlerin karşılaştıkları en büyük sorun, çözmeye çalıştıkları problem üzerine yapılmış örneğin olmaması ya da denenen projelerin çokta başarılı olmamasıdır. Bu durum, girişimin kuruluş ve ilerleyiş sürecinde çeşitli hatalar yapmasına sebep olabilir. 3 - KÂR AMACI GÜTME Geleneksel girişimler kâr amacı gütmek üzerine kurulmuşlardır. Yeni nesil girişimlerden özellikle sosyal girişimcilik alanı kâr amacı gütmez. Genellikle farkındalık yaratmayı amaçlayan bu girişimler, ürün satışı, çeşitli etkinlikler ve bağışlarla elde ettikleri kârı kendileri için değil farkındalık yaratacakları konuya harcarlar. Genelde bu alanda kurulmuş ayrı girişimler olsa da son zamanlarda kâr amacı güden birçok büyük girişim, sosyal girişim projeleri yapıp bunlara destek veriyor. Aynı zamanda kar amacıyla kurulan yeni nesil girişimlerde iyi bir iş modeliyle zaman içerisinde elde edilebilecek kâr baz alınarak değerleme yapılıyor. Geleneksel girişimlerin aksine yeni nesil girişimler ilk başlarda zarar da etse getirileri katlanarak artabilir. 4 - PAZAR DEĞİŞİMİ Geleneksel girişimler kendilerini ne kadar günümüze uyarlamaya çalışsalar da iş modellerinden dolayı çok bir farklılık ortaya koyamazlar. Yeni nesil girişimler ise yenilikçi fikirlere açıktırlar. Çağın gerektirdiği hız ve değişime ayak uydurabilirler. Farklı iş modelleri ile karşımıza çıkan yeni girişimler, şu an hayatımızda olmayan bir şeyi birkaç yıl sonra vazgeçilmez kılabilir ve pazardaki değişimi yönlendirebilirler. Değişimin kendisi olan yeni nesil girişimler aldıkları geç aşama yatırımları sayesinde yeni pazarlara kolay adapte olan ürünleriyle müşteri kitlesini geometrik olarak artırır. 5 - HİTAP ETTİĞİ ALAN Geleneksel girişimler genelde yerel ve bölgesel girişimciliği benimsiyor. Yerel girişimcilikte iç piyasa hedeflenirken, bölgesel girişimcilikte belirli bir bölgedeki problemlere hitap eder. Bulundukları bölgenin tüketim alışkanlıkları ve kültür yapısı, iş modelleri için önemlidir. Bu iki etkenin sundukları ürün üzerinde önemli etkisi vardır. Yeni nesil girişimler ise ülke ve dünya çapına hitap ederler. Bu tür girişimlerin ürün ve hizmet yelpazesi oldukça geniştir. İş modelleri, ülkenin ve dünyanın ortak bir sorununa çözüm bulmaya odaklıdır.

27 Eylül 2019 Cuma