tatil-sepeti
Tedarik zinciri virüs testinde

Özellikle bilgisayar, iletişim ekipmanları, cam, makina, elektrik teçhizatı ve tekstil gruplarında Çin’in küresel ihracattaki payı yüksek seviyede. Dünya çapında ihraç edilen tüm imalat sanayi ürünlerinin yüzde 19’unun Çin kaynaklı olması, küresel tedarik zincirindeki sürdürülebilirliği gündeme getirdi. HABER: ŞEREF KILIÇLI Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin hem tedarikçi hem de pazar olarak küresel ekonominin çok önemli bir merkezi. 1978’de küresel ekonomiye uyum sağlamak için reform yapması ve ihracat odaklı kalkınma modelini benimsemesi, ardından 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olması, Çin’in geldiği aşamada iki önemli dönüm noktası kabul ediliyor. Bugün küresel üretimin yüzde 35’ini, küresel tüketimin ise yüzde 10’unu Çin oluşturuyor. Çin, 2009’da dünyanın en büyük mal ihracatçısı, 2013’te en büyük mal ticareti ülkesi oldu. IMF’nin açıkladığı ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ açısından, 2014’te ABD’yi geçerek dünya birinciliğine yükselmesi de ekonomik başarılarında yine önemli bir viraj oldu. KÜRESEL İHRACAT ÜSSÜ İhracat odaklı kalkınma modeli, Çin’i bugün küresel üretim üssü haline getiren en önemli parametreler arasında. Çin, 1995’ten bu yana dış ticaret fazlası veriyor. Dış ticaret fazlası 1990’larda yıllık yaklaşık 30 milyar dolar seviyesindeyken, 2000-2010 arasında yıllık 300 milyar dolara, 2015-2017 arasında yıllık 400 milyar dolardan 600 milyar dolara yükseldi. Döviz rezervi ise 2000’de 159 milyar dolardan 2017’de 3 trilyon doların üzerine çıktı. Çin, 65 ülke için en büyük ithalat kaynağı, 33 ülke için ise en büyük ihracat pazarı konumunda da bulunuyor. WUHAN VİRÜSÜ TEHDİDİ Çin’in Hubei eyaletindeki Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve kısa sürede yayılan Wuhan koronavirüs salgını hem küresel sağlığın hem de küresel ekonominin en büyük tehdidi haline geldi. Çin’in küresel tedarik zincirinin adeta merkezinde olması dünyanın birçok ülkesindeki üretimi de etkiledi. IHS Markit’in raporuna göre, ekonomik etkiyi 2003’te Çin’de ortaya çıkan SARS salgını ile kıyaslamak doğru değil. Çünkü Çin, 2003’te dünyanın altıncı büyük ekonomisiydi ve küresel ekonominin yüzde 4.2’sini oluşturuyordu. Oysa bugün Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi. 2019’da, küresel ihracatın yüzde 13.7’sini (2.524 trilyon dolar, küresel ithalatın yüzde 9.1’ini (1.674 trilyon dolar) sağlamış durumda. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Dairesi’ne göre, SARS salgını döneminde, Çin dünya çapında ihraç edilen tüm imalat sanayi ürünlerinin yüzde 8’inin kaynağıydı. 2018’de bu rakam yüzde 19’a yükseldi. YAKIN DÖNEMDEKİ SALGINLAR Wuhan koronavirüs salgınından önce, yakın dönemde dünya ülkeleri SARS, MERS ve Ebola salgını ile mücadele etti. 2003’te Çin’de ortaya çıkan SARS virüsü yaklaşık 800 kişinin ölümüne sebep olmuş, küresel ekonomiye 50 milyar doların üstünde zarar vermişti. Güney Kore’de 2015’teki MERS virüsü salgınında 38 kişi ölmüş, 8.5 milyar dolarlık da ekonomik kayıp yaşanmıştı. Ebola salgını ise 2014-2015 yıllarında üç Batı Afrika ülkesi; Gine, Liberya ve Sierra Leone’de büyük bir hızla yayılmış, 11 binden fazla insanın ölümüne sebep olmuştu. Salgının üç Batı Afrika ülkesi ekonomisine 53 milyar dolar zarar verdiği de aktarılmıştı. KÜRESEL TÜKETİMİ ÇİNLİ AİLELER SIRTLADI Çin, dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi olmasının yanı sıra 2010’dan bu yana pazar özelliği ile de dikkat çekti. Dünya Bankası verilerine göre; küresel hane halkı tüketiminin sadece yüzde 10’unu oluştursa da, 2010’dan 2017’ye kadar küresel hane halkı tüketim artışının yüzde 31’ini sağladı. Otomotiv, lüks ürünler ve cep telefonları da dahil olmak üzere birçok kategoride Çin, küresel tüketimin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan en büyük pazar haline geldi. Çin özellikle çok uluslu şirketler için hem üretim üssü hem büyük bir pazar. Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun verilerine göre, yabancı yatırımlı sanayi işletmelerinin geliri 2001 ve 2018 arasında 12 kat arttı. 2017 yılında yabancı şirketler Çin imalat gelirlerinin yüzde 22’sini elde etti. DÜNYA ÇİN’E ARTIK DAHA BAĞIMLI Çin ile dünya arasındaki risk ilişkisinde dengeler, Çin’in DTÖ’ye katılmasını izleyen süreçte değişti. McKinsey’in raporuna göre, 2000’de ticaret, teknoloji ve sermaye açısından riske maruz kalma endeksi Çin için 0.8 iken, dünya için 0.4’dü. Aynı endeks artık Çin lehine değişti. 2017’de Çin için 0.6’ya düşerken, dünya için 1.2’ye yükseldi. Dünya Çin’den, Çin’in dünyadan etkilenmesinden daha fazla etkileniyor. Çin ile risk etkileşimi yüksek olan ülkelerden bazıları şöyle: Bölgesel yakınlıkla; Güney Kore, Malezya, Filipinler, Singapur ve Vietnam, Çin’in önemli ticaret partnerleri. Çin’e hammadde ihracatı çok yüksek olan ülkeler ise Avustralya, Şili, Kosta Rica, Gana ve Güney Afrika. Çin’den yüksek oranda doğrudan yabancı yatırım alan ülkelerde ise Mısır, Pakistan, Peru, Portekiz öne çıkıyor. Çin ile çok yüksek dış ticaret hacmi bulunan gelişmiş ülkelerde ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere başı çekiyor. TÜRKİYE’NİN İTHALATINDAKİ PAYI YÜZDE 9.1 Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilere baktığımızda 2019’da, 21.1 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi gerçekleşmiş. Türkiye, 18.5 milyar dolarlık ithalatına karşılık 2.6 milyar dolar ihracat yapmış. Yani, Türkiye aleyhine 15.9 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı var. Genel dış ticaret tablosunda ise Türkiye’nin ihracatında Çin’in payı yüzde 1.5 iken ithalattaki payı ise 9.1 olmuş. Dış ticaret açığı verilmesine rağmen, Çin yarı mamul ve hammadde sağlayıcısı olarak Türkiye’nin de önemli bir tedarikçisi konumunda bulunuyor. Çin’e ihraç edilen mal grupları içerisinde mermer, bakır cevheri, demir ve çelik, değerli metaller, giysi ve türevleri, motor parçaları, tarımsal ürünler, sağlık ürünleri ve altın gibi ürünler yer alıyor. İthal edilen mallar arasında ise; bilgisayar, telefon, elektrikli aletler, makinalar ve mekanik cihazlar, yayın ekipmanları, yarı iletken aygıtlar, demir ve çelik malzemeleri, kimyasal maddeler, hayvan ve tarım ürünleri, kara taşıtları aksam ve parçaları, optik ve tıbbi cihaz parçaları, kağıt ve karton gibi ürünler bulunuyor. Dikkat çeken başka bir veri ise 2016’da 23.1 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2017’de 20.4 milyar dolara, 2018’de 17.8 milyar dolara, 2019’da 15.9 milyar dolara düşmüş. Yani dış ticaret açığında son üç yılda yüzde 31.1’lik bir azalma olmuş. Aynı dönemde iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi ise yüzde 23.8 küçülmüş. DÜŞÜK KUR İTHALATI ARTIRDI SETA’nın 2019 tarihli Asya Yüzyılında Türkiye-Çin Ekonomik İlişkileri Raporu’na göre Çin, 2001’den sonra Türkiye pazarına rahat ulaştı. Çin’in ucuz iş gücü ve düşük maliyete dayanan ihracatı karşısında tekstil ve hazır giyim sektöründe Türk firmalarının AB pazarı başta olmak üzere yakın ve komşu piyasalarda Çin ile rekabet etme güçleri zayıfladı. Bunun yanında Türk Lirası’nın uzun bir süre aşırı değerli olması da Çin’den ithalatı besleyerek bazı Türk şirketlerinin kapanmasına veya başka sektörlere kaymalarına neden oldu. Bu anlamda ulusal paranın uzun bir dönemde değerli oluşu maalesef ithalat karşısında Türkiye’deki şirketlerin rekabet gücünü olumsuz etkiledi.

04 Mart 2020 Çarşamba

Tüketici ürünleri tedariğinde Çin alarmı

HABER: ADEM ORHUN Tüketici ürünleri arasında önemli bir yere sahip olan züccaciye ve elektrikli ev aletlerinde, Çin’deki virüs karantinası sebebiyle tedarik endişesi yaşanıyor. Sektör temsilcileri düzenlenen mini zirvede Çin’de üretimi ve satışları etkilemeye başlayan salgının muhtemel etkilerini ve iç pazardaki sorunları görüştü. İstanbul Ticaret Odası’nda, züccaciye, elektrikli ev aletleri, metal ürünler ve mutfak ekipmanları sektörlerinde tanınmış firmaların sahiplerinin ve yöneticilerinin yer aldığı toplantıda “Çin’deki durum sebebiyle hem nihai ürün hem parça anlamında tedarik sıkıntısı baş gösterecek” denildi. Bazı sektör temsilcileri “Tahminimize göre, nisan, mayıs ayında Çin’den ara mamul ve nihai ürünleri alamaz hale geleceğiz. Bu durum bizim ürünlerimizi ve markalarımızı da etkileyecek. Bu parçaları ve ürünleri bizim imal etmemiz gerekecek” dediler. KÜRESEL MARKALAR Konunun iç pazar kadar uluslararası pazar anlamında da yeni etkileri olacağını belirten sektör temsilcileri “Çin’de işaretlerini vermeye başlayan tedarik sorunu sebebiyle Alman ve Japon firmalarını, ürünlerini Türkiye’de üretmeye teşvik edebiliriz. Global büyük markaların onayladığı (konfirme ettiği) üretici konumuna gelmemiz lazım” diye konuştular. Elektrikli ev aletlerinde tüketici ürünleri olan bir markanın üst yöneticisi ise toplantıda şunları ifade etti: “Geçen yıl ABD’de fuarda, ‘biz sizin B planınızız’ demiştik. Şimdi diyoruz ki ‘biz dünyanın B planıyız’. Şimdi tedarik güvenliği konusunda en önemli zaman dilimindeyiz.” Sektör temsilcileri, hem riskler hem fırsatlar barındıran bu ortamda yeni finansman modellerine olan ihtiyacı da vurguladılar. FİRMALAR TEŞVİKLERİ ISKALIYOR İç pazardaki canlanmanın gerilememesi için, istihdam teşviklerinin önemli olduğunu kaydeden sektör temsilcileri, “Teşvikler çok, ancak hem karışık hem yeterince anlaşılır değil. Çoğu firma da bu sebeple faydalanabileceği teşvikleri ıskalıyor. Teşvikler ve destekler basit ve daha anlaşılır olmalı. Bu amaçla bir platform kurulacağı açıklandı, ümitle bekliyoruz” şeklinde konuştular. ŞİRKETLERİ ZORLAYAN GEÇİCİ VERGİDE ESKİ SİSTEME GEÇİLSİN TALEBİ Geçici verginin iş dünyasının nakit akışını olumsuz etkilediğini kaydeden sektör temsilcileri, “İşletmeler karlılıktan çok nakit akışına odaklanmak zorunda. Zira bu konu doğru işlemezse işçi çıkarmaya sebep oluyor. Geçici vergi de nakit paranın elden çıkması demek. Geçici vergide 94 öncesindeki uygulamaya dönülmesini talep ediyoruz. Geçici vergi, kurumlar vergisi gibi yılda bir kez alınırsa, iş dünyası ve istihdam için birçok sıkıntı ortadan kalkar” diye konuştular. SEKTÖR ZİRVESİNDEN NOTLAR: İstihdam için çeşitli teşvikler vermek yerine, istihdam üzerindekivergi azaltılmalı.Bunun iş dünyasına katkısı ve kayıt dışını önleme etkisi büyük olur. Yap-İşlet-Devret ile yapılan işler (hastane gibi) devlet alımı kapsamında sayılmıyor. Dolayısıyla yerli ürün kullanımı zorunlu değil. Buralarda da yerli ürün kullanılmasına yönelik düzenleme yapılmalı. Denetim yetersizliği haksız rekabete sebep oluyor. Ancak, adresi, istihdamı, girdisi çıktısı belli iş yerlerini denetlemekten öte, kayıtdışı çalışanların bulunup işlem yapılması, kayıtsız faaliyetlere engel olunması lazım. Firmalar, KDV iadesi alacaklarını bekliyor. Bu alacaklar teminat olarak Eximbank’a verilsin, firmalar öyle faydalansın. Beyaz eşya mağazaları ana cadde üzerinde yüksek kira bedelleriyle iş yapmaya çalışıyor.Bu mağazalar ara sokaklarda da daha ekonomik şartlarda çalışabilir, müşteri beyaz eşya için ara sokaklara da girer. Sanayi parkı makina envanteri çok önemli. Çoğu tesisteenjeksiyon makinaları boş yatıyor. Sanayici tesisini kuruyor, gazını açtırmakta zorlanıyor. Gazını altı ayda açtıramayanlar var.

04 Mart 2020 Çarşamba

İstanbul iş dünyası: Bayrağımız altında kenetlendik

Ortak açıklamayı okuyan İTO Başkanı Avdagiç: - “Katil rejime karşı kararlı şekilde mücadele eden devletimizin ve kahraman ordumuzun yanındayız. Alınacak her kararın, atılacak her adımın arkasındayız” - “Elbette bu acımasız saldırının sahipleri bunun bedelini ödeyecektir. Başlatılan ‘Bahar Kalkanı’ harekâtıyla da ödemeye başlamıştır” İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “Türkiye’nin tüm kesimlerini temsil eden Mesleki ve Sivil Toplum Örgütleri olarak, bayrağımızın altında kenetlendik. Katil rejime karşı, kararlı şekilde mücadele eden devletimizin ve kahraman ordumuzun yanındayız. Alınacak her kararın, atılacak her adımın, bütün gücümüzle, arkasındayız.” dedi. Türk Devleti ve Ordusunun bugüne kadar, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtıyla terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde verdiğini belirten Avdagiç, “Bu acımasız ve menfur saldırının sahipleri yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başlatılan “Bahar Kalkanı” harekâtıyla da, bu bedeli, kahraman Ordumuz ödetmeye başlamıştır” diye konuştu. İstanbul’daki Oda ve Borsalar, meslek örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Suriye’nin İdlib kentinde rejim unsurlarının saldırısına tepkilerini göstermek amacıyla İTO’da ortak bir basın açıklaması yaptı. İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Sanayi Odası (İSO), İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB), İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO), Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İSTESOB), Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN), Türkiye Noterler Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genç Girişimciler Kurulu, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB)başkan ve temsilcileri, düzenledikleri basın toplantısında Suriye'nin İdlib kentinde rejim unsurlarının saldırısına tepki gösterdi. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, İSTİB Başkanı Ali Kopuz, İMEAK DTO Başkanı Tamer Kıran’ın da katıldığı toplantıda, ortak açıklama metnini İTO Başkanı Şekib Avdagiç okudu. Metinde şu ifadelere yer verildi: “Değerli Basın Mensupları, şu an itibariyle, Türkiye’nin her ilinde ve her köşesindeki iş dünyası olarak tek ses ve tek yürek halindeyiz. Şu an 81 İlimizde, Türkiye’nin önde gelen 30’a yakın meslek örgütü, sendika konfederasyonu ve sivil toplum kuruluşu, hep birlikte bu açıklamayı yapıyoruz: İş dünyası temsilcileri olarak şunun altını çizmek isteriz ki; bizler, her kritik dönemde, ülkemize yönelik her tehditte, milletimizin ve devletimizin yanında durduk. Üstlendiğimiz sorumluluğun hakkını vererek hareket ettik. Bugün de, İdlib’de gerçekleşen hain ve alçak saldırıya ilişkin, ortak tepkimizi gösteriyoruz. Öncelikle vatanımızın huzuru, güvenliği ve mazlum insanları savunmak için; üstlendikleri görevde şehit olan tüm kahraman askerlerimizin ruhları şad olsun. Rabbim şehitlerimizin mekânını cennet, eylesin. Yakınlarına sabır ve metanet diliyoruz. Yaralılarımıza da Allah’tan acil şifalar temenni ediyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Kahraman askerlerimiz İdlib’de, hem ülke sınırlarımızı, hem de mazlumları korumaktaydı. Zira Suriye’de yaşanan zulümlere, yüzbinlerce sivilin zalimce katledilmesine, milyonların evinden ve toprağından sürülmesine, dünya sessiz kaldı. Türkiye’nin barış ve huzur odaklı çabalarıysa, ne yazık ki, pek çok ülkede karşılık görmedi. Buradan tekrar sesleniyoruz: Karşımızda, insanlıktan nasibini almamış, tüm ahlakî, insanî ve dinî değerleri hiçe sayan, kendi yurttaşlarını bile topraklarından eden, canlarına kasteden zihniyete sahip bir rejim bulunuyor. Suriye’yi her geçen gün daha da ağır bir yıkıma sürüklüyor. İşte rejim güçleri son olarak da, yapılan anlaşmalara uymayarak, askerlerimize yönelik alçakça bir saldırıda bulundular. Bu saldırı, asla kabul edilemez. Masum insanları katleden ve sınırlarımızın ötesinde terörist unsurların gelişmesine izin verenlere hoş görüyle bakılamaz. Ülkemizin güvenliğine açık tehdit oluşturan bu rejim unsurlarına karşı sessiz kalmamız beklenemez. Tarihi ve kültürel bağlarımız bulunan, rejimin zulmünden kaçan Suriyeli kardeşlerimizin yaşama hakkını korumak tarihi, insanı ve vicdani sorumluluğumuzdur. Sınırlarımızda terörist yapılanmaların oluşmasına izin vermemek, sınırlarımızın geleceğini güven altına almak bizim en doğal hakkımızdır. Türk Devleti ve Ordusu bugüne kadar, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde vermiştir. Şimdi de bu acımasız ve menfur saldırının sahipleri yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başlatılan “Bahar Kalkanı” harekâtıyla da, bu bedeli, kahraman Ordumuz ödetmeye başlamıştır. Şunu herkes bilsin ki, biz, her türlü zorluğu aşmasını bilen bir milletiz. Vatan mevzubahis olunca, tüm siyasi ve fikri ayrılıkları bir tarafta bırakırız. Bir ve beraber oluruz. İşte şimdi de birlik ve beraberlik içinde hareket ediyor, sabır ve dayanışma gösteriyoruz. Ülkemizin menfaatlerinin ve bağımsızlığının korunmasını, Mehmetçiğimizin mukaddes canını her şeyin üstünde tutuyoruz. Yine herkes bilsin ki; bugün her zamankinden daha güçlü şekilde biriz, bütünüz ve birlikteyiz. Türkiye’nin tüm kesimlerini temsil eden Mesleki ve Sivil Toplum Örgütleri olarak, bayrağımızın altında kenetlendik. Katil rejime karşı, kararlı şekilde mücadele eden devletimizin ve kahraman ordumuzun yanındayız. Alınacak her kararın, atılacak her adımın, bütün gücümüzle, arkasındayız. Cenab-ı Hakk ülkemizi korusun, milletimizin birliğini ve dirliğini muhafaza etsin. Allah şanlı ordumuzu ve Mehmetçiğimizi çıktığı bu kutsal vazifede ve mücadelede muzaffer eylesin. İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Sanayi Odası (İSO), İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB), İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO), Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İSTESOB), Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN), Türkiye Noterler Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genç Girişimciler Kurulu, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD), Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB)”

02 Mart 2020 Pazartesi

Eximbank’tan faiz indirimi

Türk Eximbank, ihracata olan desteğini döviz kredilerinde yeni faiz indirimleriyle artırarak sürdürüyor. Banka, söz konusu kredilerde 60-140 baz puanlık faiz indiriminin yapıldığını bildirdi. Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 2019’da ihracata 44.1 milyar dolarlık destek sağlayan Türk Eximbank’ın 2020’de 28.9 milyar dolar nakdi kredi ve 21.1 milyar dolar sigorta/garanti olmak üzere toplam 50 milyar dolarlık bir hacimle ülke ihracatının yüzde 26.3’üne destek sağlamayı hedeflediğini ifade etti. DÜZENLEMEYE DEVAM Türk Eximbank’ın ihracatçıların gerek Türk Lirası gerekse döviz kredilerini daha düşük maliyetlerle kullanabilmesine yönelik faiz düzenlemelerine devam ettiğini vurgulayan Pekcan, bankanın en son 2019’un aralık ayında ihracat döviz kredilerinde vade ve türlerine göre değişen oranlarda 100 baz puana varan faiz indirimi yaptığını hatırlattı. OLUMLU GÖSTERGELER Pekcan, Türkiye’nin makroekonomik göstergelerindeki olumlu gelişmeler sonucunda ülke risk priminde yaşanan gerilemenin gelecek dönemde bankanın döviz kaynak maliyetlerini daha da düşüreceğine dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Türk Eximbank, önümüzdeki dönem uluslararası piyasalardan gerçekleştirilecek uygun maliyetli ilave borçlanmalar kapsamında ihracatçıların döviz kredilerini daha uygun koşullarda ve daha yoğun bir biçimde kullanabilmesine imkan tanıyacak yeni bir faiz indirimine gitti. Bu kapsamda, kısa vadeli döviz kredilerinde 60 baz puana varan, reeskont döviz kredilerinde 90 baz puana varan, orta ve uzun vadeli döviz kredilerde ise 140 baz puana varan faiz indirimi yapıldı. Yeni indirimle birlikte faizler,kısa vadeli döviz kredilerinde libor/euribor+yüzde 1.80-2.00, reeskont döviz kredilerinde libor/euribor+yüzde 0.30-1.50, orta ve uzun vadeli döviz kredilerinde ise libor/euribor+yüzde 1.00-3.75 aralığına gerilemiş oldu.” 120 GÜNDEN 10 YILA KADAR DESTEK Bakan Pekcan, Türk Eximbank’ın yeni dönemde 120 günden 10 yıla kadar uzanan vade aralığında ve rekabetçi faiz oranları ile ihracatçıların finansal ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğini belirtti. Pekcan, “Söz konusu düzenleme her ay yeni rekorlara imza atan değerli ihracatçılarımıza hayırlı olsun. İhracatçılarımızın finansman maliyetlerini düşürmek ve yeni pazarlara rahatça açılmalarını sağlamak için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

28 Şubat 2020 Cuma

Genç girişimciye 200 bin TL hibe

Yüksek teknolojili ürünleri geliştirebilen firmaları ekonomiye kazandırmayı amaçlayan TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Programı’na (BİGG) kabul edilenlere 200 bin liraya kadar hibe verilecek. Programda 2020’nin yeni çağrısı için başvurular 28 Şubat’ta sona erecek. Gençlerin teknoloji ve yenilik odaklı fikirlerini, somut işlere dönüştürebilmesinin yolu açılacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank,TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Programı ile gençlerin, teknoloji ve yenilik odaklı fikirlerini, somut işlere dönüştürebildiğini söyledi. 2 YENİ FON Varank, “Firmalara sermaye desteği için 750 milyon liralık kaynağı harekete geçirecek iki yeni fon kurduk. Bu fonlar teknolojiye, sanayiye ve yeniliğe gidecek”dedi. Varank, teknoloji odaklı, ölçeklenebilir bir iş modeline, güçlü ve çalışkan bir ekibe sahip her girişimin aslında büyüme potansiyeli taşıdığını belirterek, “Tabii bu noktada üç husus önemli.Eğer başarılı olmak istiyorsanız, girişiminiz henüz daha fikir aşamasındayken yurtdışı pazarları hedeflemelisiniz.Diğer başarı faktörü de alanınızda yetkin olmanın yanında, geliştirilmesi gereken yönleriniz konusunda işbirliklerine açık olmalısınız.Son olarak da inovasyon tanımınızı net yapmalısınız.Yaptığınız iş her ne ise yeni bir piyasa oluşturmalısınız.Pahalı bir ürünü ya da hizmeti bile basit ve herkes tarafından ulaşılabilecek bir yapıya dönüştürmelisiniz” dedi. 2023 Stratejisi’ne koydukları en az 10 Turcorn hedefinin uzak bir ihtimal olmadığını belirten Varank, “Kamunun ve özel sektörün sağlayacağı kaldıraç, yeni girişimlerin hızla filizlenmesine katkı sağlayacak. Hatta öyle bir noktaya geleceğiz ki, gençlerimiz iş arayan değil, işveren olacaklar” dedi.

28 Şubat 2020 Cuma