tatil-sepeti
Avrupa ekonomisinde riskler artıyor

Uluslararası Para Fonu (IMF) Avrupa Bölümü Direktörü Alfred Kammer, video konferans yöntemiyle yaptığı açıklamada, ikinci dalga nedeniyle Kovid-19 salgınına dair endişelerin arttığı Avrupa ekonomisindeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Salgın nedeniyle Avrupa'da çok sayıda kişinin işlerini kaybettiğine işaret eden Kammer, "Kovid-19 nedeniyle Avrupa ekonomisiağır bir bedel ödüyor. Salgının ekonomik etkisi devasa boyutlarda. Son tahminlerimize göre, Avrupa ekonomisi 2020'de yüzde 7 küçülecek" dedi. Avrupa ekonomisinin 2021'de ise yüzde 4,7 büyümesini beklediklerini aktaran Kammer, "Ancak bu büyüme oranı, salgın öncesi büyüme tahminlerimizden yüzde 6,3 daha az ve bu da ekonomide 3 trilyon avroluk kayba işaret ediyor. Bu kayıp, orta vadede telafi edilemeyecek" diye konuştu. Kovid-19 salgınında ikinci dalga endişesinin yaşandığını vurgulayan Kammer, "Riskler, salgında ikinci dalga yoğunlaştıkça artıyor. Ekonomideki iyileşmeyi sürdürmek için politikalar kararlı bir şekilde destekleyici kalmalıdır" değerlendirmesinde bulundu. YİNE DE SORUNLU KREDİLER ARTACAK AlfredKammer, Avrupa bankalarının salgına güçlü sermaye ve likidite tamponlarıyla girdiğini ifade ederek, şunları kaydetti: "Avrupa bankaları, tarif edilemeyen bu şoka karşı dayanıklı olduğunu gösterdi. Onların dayanıklılığı ve uygulanan politikalar sayesinde kredi sıkışması yaşanmadı. Yeni şokların olmaması durumunda büyük Avrupa bankalarındaki ortalama sermaye oranı asgari sermaye gerekliliklerinin oldukça üzerinde kalacak .Yine de sorunlu krediler artacak ve politika yapıcıların bunların verimli bir şekilde elden çıkarılmasını kolaylaştırması gerekecektir."

22 Ekim 2020 Perşembe

NATO ülkelerinin savunma harcamaları arttı

NATO'nun yayımladığı "NATO Ülkeleri Savunma Harcamaları 2013-2020" raporuna göre, NATO'nun Avrupa'daki müttefikleri ve Kanada'nın savunma harcamaları 2020'de tahmini rakamlara göre yüzde 4,3 arttı. Bu ülkelerin harcamalarındaki artış, 2015'ten bu yana devam ediyor. Savunma harcamalarının milli gelirdeki payı da son yıllarda yükseliş gösteriyor. Buna göre, NATO üyeleri arasında ilk sırada yer alan ABD'nin savunma harcamalarının milli gelire oranı, 2020 tahminlerine göre yüzde 3,87 oldu. Harcamaların milli gelire oranı bakımından ABD'yi Yunanistan takip etti. Yunanistan'ın harcamalarının milli gelirdeki payı yüzde 2,58 olarak kaydedildi.Yunanistan'ın ardından yüzde 2,43 ile İngiltere, yüzde 2,38 ile Romanya geldi. Türkiye'nin 2020 tahminlerine göre, savunma harcamalarının milli gelire oranı yüzde 1,91 olarak gösterildi. Bu sıralamada en sonda gelen ülkeler yüzde 1,16 ile İspanya, yüzde 1,1 ile Belçika ve yüzde 0,64 ile Lüksemburg oldu. NATO, üyelerin savunma harcamalarının milli gelire oranının en az yüzde 2 olmasını istiyor. ABD BİRİNCİ, İNGİLTERE İKİNCİ Harcama miktarı bakımından en üst sırada yine ABD yer aldı. ABD'nin 2020 tahminlerine göre, savunma harcamaları 785 milyar doları buldu. Mevcut fiyatlar ve döviz kurlarıyla yapılan hesaplamaya göre, savunma harcamalarında59,6 milyar dolarla İngiltere, 56 milyar dolarla Almanya, 50,2 milyar dolarla Fransa ABD'yi takip etti. NATO'nun raporuna göre, İtalya'nın harcamaları 2020'de tahmini 24,8 milyar dolar, Kanada'nın 22,1 milyar dolar, İspanya'nın 14 milyar dolar, Türkiye'nin 13,3 milyar dolar, Hollanda ve Polonya'nın 12 milyar dolar, Norveç'in 6,6 milyar dolar, Romanya'nın 5,5 milyar dolar, Belçika'nın 5,1 milyar dolar, Yunanistan'ın 4,7 milyar dolar oldu. En az harcamayı ise Karadağ, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk yaptı. NATO raporunda, askeri personel sayılarına da yer verildi. Buna göre, ABD'nin 1,3 milyon askeri personeli bulunuyor. ABD'nin ardından en fazla askeri personeli bulunan ülke 437 bin ile Türkiye olurken, Türkiye'yi 208 bin ile Fransa, 187 bin ile Almanya, 175 bin ile İtalya ve 156 bin ile İngiltere izliyor.

22 Ekim 2020 Perşembe

Demir yollarında yolcu taşımacılığı özel şirketlere açılacak

Türk Demiryolu Zirvesi kapsamında gerçekleştirilen ‘Demiryolları Reformu’ başlıklı panelde konuşan TCDD Genel Müdürü Ali İhsan Uygun, çevreci veekonomik olandemir yollarının diğer ulaşım türlerine göre sunduğu avantajlara değindi. Uygun, demir yolunun, lojistik ve lojistiğe bağlı sanayi üretiminin hızını, kabiliyetini ve kapasitesini artıran ulaşım modu olarak bütün dünyada 21. yüzyıla damgasını vurduğunu ancak bu alandaki yatırımların maliyetinin yüksek olduğunu söyledi. Türkiye'nin bütünsel kalkınma hedefleri doğrultusunda sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için demir yollarına önemli yatırımlar yapılması gerektiğini belirten Uygun,"Bu gereklilikten dolayı hükümetlerimizce son 18 yılda devlet politikası haline dönüştürülmüş olan demir yollarımıza 167,5 milyar liralık yatırımyapılmıştır" dedi. Uygun, diğer ulaşım modlarının çok hızlı gelişmesi, lojistik sektöründeki ihtiyaçların ve yolcu beklentilerinin değişmesinin daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir demir yolu sektörü için yeniden yapılanma ihtiyacı doğurduğunu söyledi. Bu yapılanmayı sağlayabilmek için dünyada birçok örnek reform uygulamaları hayata geçirildiğini belirten Uygun, reformların; devletin yükümlülüklerini ve harcamalarını azaltmak, finansal verimliliğin sürdürülmesi sağlamak, demir yolu sektörünün ulaşımda payını artırmak gibihedeflerine değindi. Almanya ve Rusya'da hayata geçirilen demir yolu reformlarını ve bu reformlarla sağlanan gelişmeleri anlatan Uygun, dünyada demir yolunda son reform gelişmelerinin Fransa, İngiltere, İspanya, Ukrayna ve Hindistan'da yaşandığını kaydetti. TCDD'NİN YAPILANDIRILMASI İHTİYACI DOĞDU TCDD Genel Müdürü Uygun, Türkiye'nin demir yollarında yaşadığı süreçlere değinerek, "Ülkemizde 1950'li yıllarda demir yollarının yolcu taşımacılığındaki payıyüzde 42, yük taşımacılığındaki payıise yüzde 68 düzeyindeyken 2018'egelindiğinde bu oranlar yüzde 1,3 ve yüzde 5,5 seviyelerine düşmüş ve canlılığını yitirmiştir" dedi. Demir yollarının ülkelerin kalkınmasındaki önemine işaret eden Uygun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemizin kalkınmasında ve bağımsızlığında belirleyici rol oynayan demir yollarının yeniden canlandırılması ve taşımacılıktaki rolünün güçlendirilmesi için serbest, rekabetçi, ekonomik ve sosyal açılardan sürdürülebilir ve Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile de uyumlu bir demir yolu sektörünün oluşturulmasına ihtiyaç vardır.Demir yolu sektörüne son yıllarda yapılan büyük yatırımların artarak sürdürülmesinin yanında sektörün düzenlenmesi ve TCDD'nin yeniden yapılandırılması ihtiyacı doğmuştur." 12 BİN 803 KİLOMETRE DEMİR YOLU HATTINA Tarihsel süreç içinde Türkiye'nin demir yolu yatırımlarının gelişimine değinen Uygun, halihazırda1.213 kilometresi yüksek hızlı tren hattı olmak üzere12 bin 803 kilometre uzunluğunda demir yolu hattına sahip olduklarını, çift hatların oranının yüzde 5'ten yüzde 13'e yükseldiğini bildirdi. Altyapı yatırımlarına ek olarak, yük ve yolcu taşımacılığında demir yolunun payının artırılması için sektördeki aktörlerin etkinleşmesini sağlayan reformların gerçekleştirilmesinin ülke için kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Uygun, bu kapsamda TCDD'de yapılan reformları anlattı. Uygun, "TCDD Taşımacılık AŞ tarafından yapılan yolcu taşımacılığı, 2021 itibarıyla özel şirketlerin de katılımına açılarak yolcu taşımacılığında da serbestleşme tamamlanmış olacak" dedi. TÜRKİYE İLE ÇALIŞMAYA DEVAM ETMEK İSTİYORUZ İtalyan Demiryolları (FS) Uluslararası İş Geliştirme Dairesi Başkan Yardımcısı Giovanni Rocca da TCDD'ye ilişkin, "Çalışmaya uzun yıllar önce başladık. Bu yüzden TCDD'nin nasıl evrim geçirdiğini ve nasıl hedefleri olduğunu biliyoruz" ifadesini kullandı. Ulaşım sektörü açısından Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğunu belirten Rocca, "İstanbul'da, holdingimizin bir ofisi var ve Türkiye'de 10 yıldan fazla süredir çalışmaktayız. İstanbul ve Ankara'daki yüksek hızlı tren için bakım merkezlerini oluşturduk. Boğaz'daki tüneller üzerinde çalıştık. Biz Türkiye ile yoğun bir şekilde çalışmaya devam etmek istiyoruz" diye konuştu. Rocca, farklı ülkelerde altyapı ve ulusal taşımacılık alanlarında faaliyet gösteren şirketleri bulunduğunu ve çok fazla şirketi bünyesinde birleştirmiş bir yapı olduklarını söyledi.

22 Ekim 2020 Perşembe

2025'e kadar işlerin yarısını makineler yapacak

Dünya Ekonomik Forumu; ‘robot devrimine’ ilişkin rapor yayımladı. Raporda, "robot devriminin" dünya çapında 97 milyon iş yaratacağını, ancak çok sayıda kişiyi işsiz bırakacağı belirtildi. Dünyada 8 milyon kişiyi çalıştıran 300 büyük şirketin incelemeye alındığı raporda, 2025 yılına kadar işlerin yarısının makineler tarafından yapılacağı, bunun, eşitsizliği daha da kötüleştireceği tahmininde bulunuldu. En fazla tehdit altında olan işlerin, yönetim ile veri işlemede rutin veya manüel görevler olduğu, bakım, büyük veri ve yeşil ekonomi alanlarında ise yeni işlerin ortaya çıkacağı ifade edildi. İncelenen şirketlerde iş verenlerin yarısından fazlasının, otomatikleştirmeyi hızlandırma beklentisi içinde olduğu, yüzde 43'ünün, teknolojiye bağlı işten çıkarmalar yapacakları görüşünü paylaştığı belirtildi. Dünya Ekonomik Forumu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, yeni teknolojilerin benimsenme sürecini hızlandırdığına, bunun iş piyasalarında var olan eşitsizlikleri derinleştireceğine işaret etti.

21 Ekim 2020 Çarşamba

Varlık Barışı 6. kez yolda

Türkiye'de ilk olarak Kasım 2008'de uygulamaya konulan ve yurt dışındaki varlıkların ülke ekonomisine girmesini hedefleyen "Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun", takip eden yıllarda 4 kez daha yapılan düzenlemelerle hayata geçirildi. En kapsamlı düzenleme ise 2018'de gerçekleştirildi. Ülkeler arası bilgi paylaşımının arttığı süreçte gerçek ve tüzel kişilere taşınmaz dahil her türlü varlığını Türkiye'ye getirmesi için birçok avantajın sunulduğu en son düzenleme ile vergi oranı da yüzde 1'e kadar çekildi. "Varlık Barışı",Türkiye'de ilk kez 22 Kasım 2008'de uygulamaya konulmuş, 2 Mart 2009'da sona eren başvuru süresi, 10 Temmuz 2009'da uygulamaya giren düzenlemeyleönce 30 Eylül 2009'a, daha sonra da 31 Aralık 2009'a kadar uzatılmıştı. Bu dönemdeVarlık Barışı için başvuranlardan yurt içi varlıklar için yüzde 5, yurt dışı varlıklar için de yüzde 2 vergi alınmıştı. Uygulamanın 22 Kasım 2008-2 Mart 2009 sürecinikapsayan ilk döneminde, yurt dışından 10 milyar 748 milyon 738 bin lira, yurt içinden de 4 milyar 83 milyon 331 bin lira kaynak beyanında bulunulmuştu. İlk dönemde toplam 14 milyar 832 milyon 69 bin liralık kaynak üzerinden 419 milyon 141 bin lira vergi tahakkuk edilmişti. 10 Temmuz 2009'da başlayıp 31 Aralık 2009'da sona eren 2. uygulama döneminde ise 16 milyar 201 milyon 199 bin lirası yurt dışından, 16 milyar 269 milyon 276 bin lirası da yurt içinden olmak üzere toplam 32 milyar 470 milyon 475 bin liralık kaynak varlık barışına konu edilmişti. Bu varlıklara da 1 milyar 137 milyon 487 bin lira vergi tahakkuku yapılmıştı. Böylece "Varlık Barışı" uygulaması kapsamında 26 milyar 949 milyon 937 bin lirası yurt dışından, 20 milyar 352 milyon 608 bin lirası da yurt içinden olmak üzere toplam 47 milyar 302 milyon 545 bin liralık kaynak "Varlık Barışı"na konu edilmek üzere beyan edilmişti. Bu beyanlar üzerinden 1 milyar 556 milyon 629 bin lira vergi tahakkuk ettirilmişti. İKİNCİ "VARLIK BARIŞI" Yurt dışından varlıkların Türkiye'ye getirilmesine ilişkin Nisan 2013'te yeniden harekete geçilirken, bu kapsamda bildirim ve beyan süresi 29 Mayıs 2013'te başlatıldı. Uygulamada, 31 Temmuz 2013'te dolan süre31 Ekim 2013'e uzatıldı. İkinci Varlık Barışı'nın kesin sonuçlarına ilişkin açıklama yapan ekonomi yönetimi, uygulama kapsamında bugüne kadar ülkeye 10,5 milyar lira tutarında kaynağın geldiğini ve 209 milyon lira verginin tahsil edildiğini bildirdi. Uygulama sonucunda toplam 69 milyar 807 milyon 327 bin liralık varlık beyan edildi. Bu kapsamda 1 milyar 396 milyon 147 bin lira vergi tahakkuk ettirildi ve bu tutarın 209 milyon 169 bin lirası tahsil edildi. Dolayısıyla beyan edilip, şu ana kadar Türkiye'ye getirilip vergisi ödenen tutar 10,5 milyar lira oldu. Bu varlıkların yüzde 90,4'ü (63 milyar 101 milyon 942 bin lira) vergi dairelerine doğrudan, yüzde 9,6'sı ise (6 milyar 705 milyon 384 bin lira) banka ve aracı kurumlara beyan edildi. ÜÇÜNCÜ "VARLIK BARIŞI" Hükumet, Temmuz 2016'da yeni bir "Varlık Barışı" için düğmeye basarken, Ağustos 2016'da Resmi Gazete'de yayımlanan Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun'la yurt dışındaki varlıkların 31 Aralık 2016'ya kadarTürkiye'ye getirilmesi halindeserbestçe tasarruf edilebilmesinin önü açıldı. Bu süre daha sonra yayımlanan kararla 30 Haziran 2017'ye uzatıldı. Bu sayede kapsama giren varlıkların Türkiye'ye getirilmesi nedeniyle ithalde alınanlar da dahil olmak üzere her türlü vergi, resim, harç ve fon yönünden herhangi bir inceleme ve tarhiyat yapılmazken, ceza da kesilmedi. Söz konusu uygulamada, ülkeye getirilen varlıklar için vergi tahsil edilmedi. DÖRDÜNCÜ "VARLIK BARIŞI" "Varlık Barışı" için 2018'in temmuz ayında tebliğ ile kapsamlı bir düzenlemeye gidilirken,yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişilere, bu varlıkları serbestçe tasarruf edebilme imkanı dördüncü keztanmış oldu. Uygulama için 30 Kasım 2018 olarak belirlenen son başvuru süresi daha sonra 6 ay uzatıldı. Yararlananlar için vergi oranı ise yüzde 2 olarak belirlendi. BEŞİNCİ "VARLIK BARIŞI" "Varlık Barışı" uygulamasının beşinci ve aynı zamanda da sonuncusu, 17 Temmuz 2019'da Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen geçici bir maddeyle düzenlendi. Yararlananlar için vergi oranının yüzde 1 olarak belirlendiği uygulama, bu yılın haziran sonu itibarıyla sona erdi. ALTINCI İÇİN KANUN TEKLİFİ AK Parti'li milletvekillerinin imzasını taşıyan İşsizlik Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Teklife göre, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, 30 Haziran 2021 tarihine kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecek. Söz konusu varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30 Haziran 2021'e kadar kapatılmasında kullanılabilecek. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye'ye getirilme şartı aranmaksızın bu madde hükümlerinden yararlanılacak. Vergi Usul Kanunu'na göre defter tutan mükellefler, bu madde kapsamında Türkiye’ye getirilen varlıklarını, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmelerine dahil edebilecekleri gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmelerinden çekebilecek. Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30 Haziran 2021'e kadar vergi dairelerine bildirilecek. Bildirilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni defterlere kaydedilebilecek. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilecek.Bu fıkra kapsamında bildirilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması halinde, sermaye artırım kararının bildirim tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın bildirim tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden faydalanılabilecek. Madde kapsamında yapılan bildirimler üzerine herhangi bir vergi hesaplanmayacak. Türkiye'ye getirilen veya kanuni defterlere kaydedilen varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmeyecek. Söz konusu varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak. Bu hükümden faydalanılabilmesi için bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde Türkiye'ye getirilmesi veya Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şart olacak. Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan süreleri, bitim tarihlerinden itibaren her defasında 6 ayı geçmeyen süreler halinde 1 yıla kadar uzatmaya yetkili olacak. Bu konudaki uygulama usul ve esaslarını Hazine ve Maliye Bakanlığı belirlemeye yetkili olacak.

21 Ekim 2020 Çarşamba