tatil-sepeti
54 ülkeli Afrika’da bu sektörlerde iş var

Çin’i sarsan koronavirüsünden sonra 54 ülkeli Afrika kıtası, gerçek potansiyeli ile ekonominin yeni rekabet sahnesi olmaya aday. Dünya ihracatındaki payı sadece yüzde 2.6 olan Afrika; gıda, tekstil, madenler ve hammaddeler dışında neredeyse tüm fasıllarda dış ticaret açığı veriyor. Kıtada makinadan motorlu taşıtlara, hububattan plastik, demir ve çeliğe, eczacılık ve sağlıktan kimyasal mamullere kadar neredeyse her alanda ürüne ihtiyaç var. Sanayi tesislerinin yetersiz ve üretimin pek çok alanda sınırlı olması, buna karşılık talebin artması ise ürünlerine yeni pazar arayan ülkelerin Afrika iştahını kabartıyor. İstanbul Ticaret Odası Müşaviri Tezer Palacıoğlu, gerçek potansiyeli ile tüm dünyanın yeni rekabet sahnesi olmaya aday Afrika’nın dış ticaretini inceledi. ‘Rekabet Sahnesi Afrika: Türkiye İçin Fırsatlar-Tehditler’ başlıklı çalışma ile Afrika’nın dış ticareti fasıllar ve ülkeler bazında değerlendirildi. Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonları (GTİP) baz alınarak hazırlanan çalışmaya göre kıtayla ticaret yapmayı planlayanlar için fasıl fasıl Afrika fırsatları… EN KIYMETLİ GELİRİ METALLER Afrika için en ‘kıymetli’ gelir kaynağı, ‘kıymetli taş, metal, mücevher eşyası’. Bu ürünlerin 2018 itibariyle Afrika ülkelerinin cari dengesine katkısı net 47.5 milyar dolar. Güney Afrika Cumhuriyeti, platin (7.8 milyar dolar), altın (5.5 milyar dolar) ve pırlanta (2.1 milyar dolar) ile tam bir kıymetli taş ve metal zengini. Pırlanta ihracatında Afrika’nın payı yüzde 8.9 (Botsvana yüzde 4.3,Güney Afrika Cumhuriyeti yüzde 1.6, Namibya yüzde 1.2). Altın ihracatında Afrika’nın payı yüzde 10 (Gana yüzde 2, Güney Afrika Cum-huriyeti yüzde 1.8, Gine ve Mali yüzde 0.9’ar, Burkino Faso yüzde 0.7, Tan-zanya, Mısır ve Sudan yüzde 0.5’er). Dünya pilatin ihracatından yüzde 24.6 pay alıyor (Güney Afrika yüzde 24.4). 2018 yılında 123.5 ton ile Güney Afrika Cumhuriyeti ve 101.8 ton ile Gana, dünya altın üretim listesinde 8. ve 10. sırada. İhracatta da Gana 11., Güney Afrika Cumhuriyeti 12. sırada. Pırlanta üretiminde ise Afrika ülkelerinin ağırlığı çok belirgin. İlk 10 üretici içinde 7, ikinci 10 ülke içinde 6 Afrika ülkesi bulunuyor. Afrika’nın en çok fazla verdiği bir diğer ürün grubu da yaklaşık 20.1 milyar dolar ile 26 No’lu metal cevherleri fasılı. Manganez: Demir çelik ve alüminyum alaşımları ile batarya üretiminde kullanı- lan manganez ihracatında da Afrika’nın payı yüzde 89.5. Güney Afrika Cumhuri- yeti, Gabon, Gana ve Fildişi Sahili, manganez ihracatında öne çıkan ülkeler. Bakır: Dünyanın en büyük bakır üreticileri arasında 1.2 milyon ton ile Demokratik Kongo 4. sırada ve 870 bin ton ile Zambiya 7. sırada. Nikel: Dünya ihracatının yüzde 14.2’si Afrika kaynaklı Kobalt: İhracatındaki payı yüzde 99.1. Alüminyum: Küresel ihracatın yüzde 54.9’u Afrika’dan yapılıyor. Kalay: Küresel ihracatın yüzde 52.6’sı Afrika kaynaklı. Krom: Dünya ihracatının yüzde 70’i Afrika’dan gerçekleştiriliyor. Uranyum: Küresel ihracattaki payı yüzde 99.5. Namibya, Nijer, Madagaskar ve Güney Afrika Cumhuriyeti, başlıca ihracatçı ülkeler. Titanyum: Dünya ihracatının yüzde 65’i Afrika’dan yapılıyor. TEKSTİLDE TÜRKİYE’NİN PAYI ARTIYOR Tekstil ve hazır giyim sektörünün durumu da Afrika’nın ekonomik yapısını ortaya koyan en net göstergelerden biri. Kuzey Afrika ülkeleri, ucuz hammadde ve işgücü yanında Akdeniz ülkelerine coğrafi yakınlığı nedeniyle oldukça avantajlı. Fas, dünyanın en büyük üreticilerinden İspanyol İnditeks için önemli bir üretim üssü. Kıtanın örülmemiş giyim eşyasında en büyük tedarikçisi Çin. Örme giyim eşyasında ağırlığını artıran Türkiye’nin, Mısır’daki payı Çin’den aldığı pazarla yüzde 30’a ulaştı. Türkiye Libya’da da payını yüzde 39’a çıkarmayı başardı. GIDADA İŞLEMEYE İHTİYAÇ VAR Afrika’nın ‘doğal hammaddeler’ dışında ekonomik faaliyetlerin hemen her alanında geri olduğunu en açık şekilde ortaya koyan sektör, tarım ve gıda maddeleri. Kıtada, meyve suyu gibi basit işlem gerektiren sanayi tesisleri dahi yetersiz. Kaju: Fildişi Sahili ve Gana en büyük üreticiler. Dünya ihracat pazarının yüzde 83.9’unu Afrika karşılıyor. Kajunun en önemli alıcılarının dünyanın en önemli tedarikçileri arasında yer alan Vietnam ve Hindistan olması ise ilginç. Kakao: Kakaonun yer aldığı 18 No’lu fasıl, Afrika’nın dünya ihracat pastasından yüzde 18.8 ile en yüksek payı aldığı ürün grubu olarak 8.5 milyar dolar fazla verilmesini sağlıyor. Bu fazlanın 4.5 milyar dolarlık bölümü Fildişi Sahili, 3.2 milyar dolarlık bölümü ise Gana ile iki ülkeye ait. Kakao ihracatında Türkiye de 142 milyon dolar ile 9. pazar konumunda. Kahve, çay ve baharat: 9 No’lu fasıl, 3.1 milyar dolar fazla ile kıta ekonomi-sinde önemli bir yer tutuyor. Dünya çay ihracatında Çin’den sonra Kenya ikinci sırada. Kahve ihracatında ise yüzde 2.8 pay ile 10. sırada bulunan Etiyopya’nın kahvesinin yarıya yakını ABD, Almanya ve Suudi Arabistan’a satılıyor. Yağlı tohumlar: Kıtanın önde gelen üreticileri Sudan ve Etiyopya için Türkiye önemli bir pazar. Sudan, Türkiye’ye 8. ihraç noktası olarak 36.3 milyon dolar, Etiyopya ise 5. ihraç noktası olarak 16.4 milyon dolar değerinde ürün sattı. Hububat: Özellikle Kuzey Afrika’nın hububat ihtiyacı yüksek. Et ürünleri: Kıtaya, tedarikçi olarak Brezilya hakim. Kanatlı ihracatında Türkiye’nin de aktif olduğu söylenebilir. Özellikle Libya’ya 81 milyon dolar ihracat ile Türkiye 2. sırada. Şeker ve şeker mamulleri: Brezilya’nın ana ihracatçı olduğu kıtada, Türkiye de özellikle Nijerya pazarına yaklaşık 14 milyon dolarlık bir pay ile girme çabası içinde. Makarna ve pastacılık: Türkiye bu alanda oldukça güçlü. Somali, Togo, Angola, Gana ve Libya’nın ithalatında ilk sıralarda. MAKİNA İHRACATI NEREDEYSE YOK Afrika, 8.2 milyar dolarlık dünya makina ihracatındaki payı ile neredeyse yok hükmünde. Bu nedenle 84 No’lu makinalar, mekanik cihazlar ve aletler faslı, Afrika için ilk sırada. Makina ihracatının yaklaşık yüzde 71’i, Güney Afrika tarafından gerçekleştiriliyor. Tunus ve Fas dışında kayda değer ihracatı bulunan bir Afrika ülkesinden bahsetmek mümkün değil. En çok ithal edilen makinalar ise otomatik bilgi işlem makinaları, dozer, greyder, skreyper, ekskavatör, küreyici ve yükleyici. Türkiye, kıtada 1.66 milyar dolarlık makina ihracatı ile 10. sırada. MOBİL TELEFONA TALEP ÇOK Afrika’nın 44 milyar dolar üzerinde ithalatla en fazla alım yaptığı bir diğer ürün grubu da elektrikli makina ve cihazlar, ses kaydetme-verme, TV görüntü-ses kaydetme-verme cihazlarından oluşan 85. fasıl. İthalatın yüzde 27’lik bölümü, nüfusla birlikte talebi artan mobil telefonlardan oluşuyor. Bu fasıl ihracatında Afrika’nın payı 13.5 milyar dolar ile yüzde 0.5. En büyük potansiyel arz eden pazar ülkeler ise Güney Afrika, Mısır, Nijerya, Kenya, Angola, Etiyopya ve Gana. İHRACAT Kıta ihracatı, Afrika’nın lokomotif ülkesi Güney Afrika, petrol zengini Nijerya ve Angola’nın yanısıra Akdeniz’e kıyısı bulunan5 ülke ile birlikte toplam8 ülkede yoğunlaşıyor. 10-18 milyon arası ihracatı olan sadece 4 ülke mevcut. Bunlar Gana, Fildişi Sahili, Kongo Cumhuriyeti ve Demokratik Kongo. Zambiya, Namibya, Botsvana, Ekvator Ginesi, Gabon, Gine, Kenya, Mozambik’in yer aldığı 8 ülkenin ihracatı5-10 milyar dolar arasında. Kalan 34 ülkenin ihracatı5 milyar doların altında. Kıtada 5’i 100 milyon doların altında olmak üzere 1 milyar dolar altı ihracatı olanülke sayısı 16. İTHALAT İthalatta 90 milyar doların üzerinde potansiyele sahip Güney Afrika ve 80 milyar doları aşan potansiyeliyle Mısır, diğer ülkelerdenaçık ara ayrılıyor. Fas ve Cezayir, 50 milyar dolarlık hacme sahip. Afrika’nın 2. büyük ihracatçısı Nijerya, yaklaşık 35 milyar dolarlık hacmi ile 5. sırada. İthalatta 20 milyar dolar barajını aşabilen Tunus’un dışında Kenya, Angola,Libya, Togo, Gana ve Fildişi Sahili, 10-18 milyar dolar arası hacme sahip. Kıtada 11’i 1 milyar dolar altı olmak üzere 5 milyar dolar altında ithalat hacminesahip ülke sayısı 27.

04 Mart 2020 Çarşamba

STA yapan kazanacak

HABER: ŞEREF KILIÇLI Raporda Türkiye’ye de yer verildi. İngiltere ile STA imzalamaması halinde Türkiye’nin ihracattaki kaybı 2.4 milyar doları bulabilir. STA için ön çalışmalarını yapan Türkiye için en büyük engel, AB’nin Gümrük Birliği’ni güncellememiş olması.Avrupa Parlamentosu’nun (AP), İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma koşullarını düzenleyen Brexit Anlaşması’nı onaylamasının ardından gözler Brexit sonrası sürece çevrildi. En çok korkulan anlaşmasız Brexit senaryosu gerçekleşmedi, 1 Ocak 2021’e kadar geçiş süreci kabul edildi. Ancak bu her şeyin çözüldüğü anlamına gelmiyor. İngiltere ve Avrupa Birliği arasında Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalanması için çetin müzakerelerle geçecek bir dönem başladı. Üstelik müzakerelerin yetişmemesi ihtimaline karşılık öne sürülen ‘geçiş döneminin uzaması’ konusuna İngiliz yönetimi oldukça soğuk bakıyor. NEDEN STA İSTENİYOR? İngiltere’de 23 Haziran 2016’da gerçekleştirilen Brexit referandumuyla başlayan çetrefilli dönem, yerini STA müzakereleri dönemine bırakırken, ‘AB ile neden Gümrük Birliği uygulaması değil de STA isteniyor?’ sorusu da akıllara gelebilir. İngiliz hükümeti, Gümrük Birliği’ni, üçüncü ülkelere ortak gümrük tarifesi uygulaması getirmesi ve anlaşmazlıklarda Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın karar verici olması gerekçesiyle istemiyor. İngiliz hükümeti temsilcileri, Avrupa Birliği’nin Kanada ile yaptığı CETA (Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması) tarzı bir STA’ya sıcak baktıklarını belirtiyorlar. Geçiş sürecinin bitimine, yani 1 Ocak 2021’e kadar İngiltere, Gümrük Birliği’nde kalmaya devam edecek. Eğer anlaşma sağlanırsa bu tarihten itibaren STA, anlaşma sağlanamazsa Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarifeleri geçerli olacak. TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ Dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olan İngiltere ekonomisi, dünya ihracatı-nın yüzde 2.5’ini, dünya ithalatının ise yüzde 3.4’ünü gerçekleştiriyor. İngiltere, Türkiye için de çok önemli bir ticaret partneri. AB’de Almanya’dan sonra Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci ülke konumunda. Türkiye, İngiltere’ye 2019’da 10.9 milyar dolarlık ihracat yaparken, 5.4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. İngiltere, Türkiye’nin dış ticaret fazlası verdiği tek G7 ülkesi. İngiltere’ye ihracatta otomotiv, hazır giyim, elektronik ve kimya ürünleri başı çekiyor. İthalatta ise ilk sıralarda mekanik güç jeneratörü, otomotiv, metal cevheri, ilaç ve organik kimyasallar yer alıyor. Türkiye’nin toplam brüt ihracatında yüzde 6 oranında İngiltere kaynaklı bileşen olması da iki ülke arasında güçlü bir tedarik zincirinin olduğunu gösteriyor. Yoğun ticari ilişkilerin yeni dönemde de devam etmesi için Türkiye ile İngiltere arasında STA yapılması birçok bakımdan kritik önem taşıyor. BM RAPORU “İngiltere ile bir STA imzalanamaması ve bu sebeple Türkiye’den yapılacak ihracatın DTÖ tarifelerine göre yapılması durumunda bunun bedeli ne olur?” sorusu da yine bu dönemde üstünde düşünülmesi gereken bir konu. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Dairesi (UNCTAD) tarafından yapılan araştırmaya göre; İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrasında bir STA imzalanamaması halinde en büyük zarara uğrayacaklar arasında AB ve Türkiye ilk sırada yer alıyor. AB, İngiltere pazarına yapacağı ihracatta yıllık 34.5 milyar dolar kayba uğrarken, Türkiye’nin ihracat kaybının ise 2.4 milyar dolar olabileceği öngörülüyor. Öte yandan, anlaşma olmaması durumunda en fazla kazanç sağlayacak ülkelerin başında ise Çin ve ABD geliyor. Çin’in İngiltere’ye yapacağı ihracatın 10.2 milyar dolar, ABD’nin ihracatının ise 5.3 milyar dolar artacağı öngörülüyor. Bu ülkeleri sırasıyla Japonya, Tayland, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, Brezilya, Rusya Federasyonu, Vietnam ve Yeni Zelanda izliyor. TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ ENGEL GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMEMESİ Türkiye, Brexit’den sonra da İngiltere ile ticari ilişkileri yüksek volümde sürdürmek, hatta daha da geliştirmek için STA imzalamak istiyor. Ancak bunun için AB ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sorununun da çözülmesi gerekiyor. DEİK tarafından 2019’da hazırlatılan Türkiye-Birleşik Krallık-AB İlişkilerinde Siyasi ve Ekonomik Riskler ve Fırsatlar isimli raporda, bu sorun şöyle anlatılıyor: “Türkiye, Gümrük Birliği koşulları nedeniyle AB’den bağımsız olarak STA yapamıyor. ‘Ticari asimetri’ diye tabir edilen durum, Türkiye ile İngiltere arasında bir STA imzalanmasını engelliyor ve Türkiye’nin rekabet üstünlüğünü riske atıyor. Ankara, Gümrük Birliği’nin yenilenmesi için Brexit sürecinden bağımsız olarak taleplerde bulundu ve bazı AB çevrelerinden bu talebine olumlu yanıt aldı. Ancak daha çok siyasi nedenlerden dolayı ilerleme kaydedilemedi.” TÜRKİYE’DEN AB’YE ÇÖZÜM ÖNERİSİ Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakcı, üçüncü ülkelerle yapılacak STA’lar konusunda Gümrük Birliği’nin güncellenmemesinden kaynaklı sorunu şöyle değerlendirdi: “Türkiye, Gümrük Birliği üyesi olarak, üçüncü ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması imzalayacaksa bunu AB’ye de kabul ettirmek durumunda. Ancak AB, üçüncü ülkelerle kendisi STA imzalarken bizimle yeterince istişare etmiyor veya bizi müzakerelere dahil etmiyor. Dolayısıyla AB’nin herhangi bir üçüncü ülkeyle imzaladığı STA anlaşmasını otomatik olarak uygulamak zorundayız. Bu konuyu AB’ye iletiyoruz. Gümrük Birliği’nin güncellenmesinde üstünde durduğumuz en önemli konulardan biri de bu konu. Yani AB’nin üçüncü ülkelerle imzalayacağı STA’larda ya bir Türkiye maddesi olsun ya da Türkiye müzakerelere dahil olsun. Aksi takdirde bu asimetrik dengesiz bir ilişki oluşturuyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil.” SON DEĞİL YENİ BİR BAŞLANGIÇ Brexit Anlaşması’nın Avrupa Parlamentosu’nda onaylanmasının ardından liderlerin yaptığı açıklamalar da bu tarihi süreçte iz bıraktı. Birleşik Krallık’ın 47 yıl aradan sonra tekrar kendini yöneteceğini belirten İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “AB’den ayrılmamız bir son değil, yeni bir başlangıç. Ulusun kendini yenilediği ve yeniden kendi kendini yönettiği bir anın başlangıcı. Biz bu durumu fırsata çevirip, olağanüstü bir başarıya dönüştürebiliriz” dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise İngiltere’nin AB’den ayrılmasını, “Avrupa’da her ülkede dikkat uyandırması ve üzerinde düşünülmesi gereken tarihi bir uyarı. Çünkü 70 sene sonra ilk kez bir ülke, AB’den ayrılıyor” ifadeleriyle değerlendirdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel de AB gibi uluslararası kurumların esasen İkinci Dünya Savaşı’ndan ve daha önceki onlarca yıldan çıkarılan bir ders niteliği taşıdığının altını çizerek, bu hafızanın solmakta olduğunu söyledi.

12 Şubat 2020 Çarşamba

Yayıncılar da İTO ile dışa açılıyor

HABER: MÜGE BİBER Yayıncılık sektörü, ekonomiye olan katkısının yanı sıra toplumsal, kültürel ve sosyal yapıyı da kapsayan yelpazesiyle hem ulusal hem de uluslararası alanda büyük öneme sahip. 2010’da Türk yayıncıları 210 milyon bandrollü kitap üretirken, 2019’da bu rakam 424 milyona yaklaştı. Bu büyümeyi ve dinamizmi yurtdışına da taşıyarak destek olan İstanbul Ticaret Odası, bu sene 3 ülkede 3 fuara katılacak. İTO, bu fuarlarla yayıncılık sektörünün yükselen grafiğine katkı sağlamayı hedefliyor. TELİF MERKEZİ LONDRA Dünya yayıncılık sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri olan ve özellikle de telif alışverişi açısından büyük önem taşıyan Londra Kitap Fuarı, bu sene 49’uncu kez kapılarını açacak. Fuar, 10-12 Mart 2020 tarihlerinde kitapseverleri bir araya getirecek. Londra Kitap Fuarı için Londra’ya 25 binden fazla yayıncı gidiyor. Uluslararası kitap fuarları hem Türkiye’nin kendi kültürünü dünyaya tanıtma hem de farklı kültürleri tanıma açısından büyük fırsatlar sunuyor. ODAK ÜLKE TÜRKİYE Yayıncılık alanındaki faaliyetler açısından dünyada 6’ncı sırada yer alan Türkiye’ye 22. Tiflis Uluslararası Kitap Fuarı’nın ‘odak ülkesi’ statüsü verildi. Türkiye, 28-31 Mayıs 2020 tarihleri arasında organize edilecek Gürcistan’ın başkenti Tiflis’teki fuarda edebiyat ve kültürünü tanıtma imkanı yakalayacak.Dünya yayıncılık endüstrisinin en büyük kitap pazarı olarak nitelendirilen Frankfurt Kitap Fuarı ise 14-18 Ekim 2020 tarihleri arasında 72’nci kez kapılarını kitapseverlere açacak. Fuar,binlerce yayıncı, yazar, kitap dağıtımcısı, telif ajansı ve okurları bir araya getirecek. AĞIRLIK EĞİTİM KİTAPLARINDA Kültür ve Turizm Bakanlığı bandrol verilerine göre, 2019’da 423 milyon 602 bin 825 adet bandrol üretildi. Eser türlerine göre en fazla bandrol satışında ise zirveyi 2019’da yine eğitim kategorisindeki yayınlar oluşturdu. 2019’da eğitim alanında 228 milyon 559 bin 913 bandrol satışı yapılırken, yetişkin kategorisinde 79 milyon 387 bin 610, inanç kategorisinde 36 milyon 899 bin 907, çocuk-gençlik kategorisinde 41 milyon 271 bin 110, yetişkin kurgu kategorisinde 27 milyon 303 bin 62, ithal yayın kategorisinde 5 milyon 290 bin 731 ve akademik alanda 4 milyon 890 bin 495 adet bandrol satışı yapıldı.

05 Şubat 2020 Çarşamba

2020 ticarette ateşkes girişimde fırsat yılı

HABER: ADEM ORHUN Küresel ekonomiye, gümrük duvarları ve belirsizlik sebebiyle ‘nefes darlığı’ yaşatan ticaret savaşları yerini uzlaşmaya ve kurallara mı bırakıyor? Bu soruya cevabı ‘ticarette barış’ olanlar için yeni dönemin ilk işaretleri beliriyor. ABD ve Çin’in menfaat çekişme-sinde daha şeffaf kuralların etkili olacağı ateşkes için ilk tokalaşma yapıldı. İki dev ekonomi, birinci faz ticaret anlaşmasında uzlaşma sağladı. Başkan Donald Trump; bu anlaşmayı, ABD’nin Çin’den ithal edilen 160 milyar dolar değerindeki ürüne yönelik yeni gümrük vergileri devreye girmeden iki gün önce ilan etti. SEÇİME KALMAYACAK Trump açıklamasında, görüşmelerin ikinci fazının da 2020 içinde tamamlanacağını, yeni anlaşmanın seçimlere bırakılmayacağını duyurdu. Anlaşmayla ABD, ‘ticaret savaşı’ yorumlarına sebep olan cezai vergi duvarlarını geri çekerken, bazı ürünlerde de gümrük vergisi indirimine gitti. Çin ise buna karşılık ABD’den 50 milyar dolarlık tarım ürünü almayı kabul etti. Dev ekonomide resesyon işaretlerinin konuşulduğu günlerde gelen bu hamle, piyasalardaki baskıyı azalttı. Ticaret savaşı yerine artık ‘ticaret barışı’ dönemi yorumlarına sebep olan anlaşmanın ardından ABD’nin, İngiltere’ye yöneleceği ve Avrupa Birliği’nden ayrılacak ülke ile ikili anlaşma yolu arayacağı değerlendiriliyor. BREXIT JOHNSON’DA Diğer yandan İngiltere’de son seçimlerde tek başına iktidara gelen Boris Johnson’un Başbakanlığı döneminde Brexit sürecinin tamamlanmasına yönelik güçlü beklenti oluştu. Gelir gelmez ilk yasa tasarısı olan Brexit anlaşmasını Avam Kamarası’na gönderen Johnson’ın öncülüğünde, anlaşmanın kabul edilmesi ve çıkışın 31 Ocak 2020’de resmileşmesi bekleniyor. Müzakereler bir süre daha devam edecek. Sonrasında ise taraflar ticaret anlaşmaları ve ikili ilişkiler için masaya oturacak. Haziran ayında bir süre uzatımı ihtimali olduğu belirtilirken, Trump gibi hızlı hareket etmek isteyen Johnson’ın, müzakereleri 2020’de tamamlamayıplanladığı bildirildi. Bu arada AB Konseyi’nin “Brüksel, Brexit’te sonraki aşamaya geçmeye hazır. İngiltere ile gelecekte de güçlü stratejik ilişkimizi sürdürmek istiyoruz” açıklaması, Avrupa Birliği ve ilişkili ülkeler için belirsizliğin kalkacağı umutlarını kuvvetlendirdi. RÜZGAR DÖNÜYOR Bu gelişmeler yaşanırken, yılın son çeyreği boyunca, temkinli ifadelerin yansıdığı raporlar yayımlandı. Birçok analistin makalelerinde, “2009’daki finansal krizden gereken dersler ve yeterli önlemler hâlâ alınamadı” mealindeki görüşleri dikkat çekti. Yorumlara göre, şartlar, 2020 yılında bir resesyon olasılığını güçlü kılıyor. Tabii bu hesapların güç aldığı nokta, ticaret savaşları. Ancak, tam da bu konuda rüzgar dönmeye başladı. 13 Aralık 2019’da Trump, Çin ile ilk anlaşmayı yaptıklarını duyurdu ve Manş’ın iki yakasını kapatan sis aralanmaya başladı. Bu gelişmeler, 2020’nin bir ateşkes yılı; ‘ticaret barışı’ denilebilecek bir dönemin de başlangıcı olabileceğini gösteriyor. YENİ KAPİTALİZM ÇAĞRISI Uluslararası ilişkilerde yaşanan gelişmeler kadar kritik ekonomik raporlar, sosyal olaylar ve kampanyalar da dünya gündeminde yer buluyor. Tüm bunlar, “Rutin haline gelmiş ‘belirsizlik’ ortamından çıkış için önümüzdeki yıl daha güçlü adımlar atılacak” şeklinde yorumlanıyor. Bunlardan biri The Financial Times’ın kapaktan verdiği ‘yeni kapitalizm’ kampanyası oldu. “Capitalism. Time for a reset” başlığıyla yapılan bu çağrı, süregelen kapitalist düzene bir reset atma çağrısıydı. Nitekim gazete yöneticilerinin yaptığı açıklamada, “Biz, serbest girişim kapitalizmine inanıyoruz. Liberal kapitalist model, 50 yıl boyunca barış, refah ve teknolojik ilerleme sağladı, dünyadaki yaşam standartlarını artırdı. Ancak, küresel finansal krizden bu yana geçen 10 yılda, model, özellikle kârları ve hissedar değerini maksimize etmeye odaklandı. İş için bunlar gerekli ancak yeterli değil” denildi. FT’nin kampanya çağrısında ayrıca şunlar kaydedildi: “Şirketler, değişim olmadığı taktirde, çok daha acı bir reçete riskiyle karşı karşıya. Serbest girişim, daha fazla iş, daha fazla para ve daha fazla vergi sağlayan zenginlik yaratmanın temelidir. Tarihçi ve politikacı Thomas Babington Macaulay’ın belirttiği gibi, zaman zaman korumak için reform yapmak gerekiyor. Bugün dünya o ana ulaştı. Sıfırlamanın zamanı geldi.” GÜVEN ARTIRICI HAMLELER ÖNEM KAZANIYOR Küresel ekonomilerde şiddetli çekişmeler, alarm zillerinin çalmasına sebep olurken, uzlaşmaya ve dengelenmeye olan ihtiyacı da ortaya koyuyor. OECD Genel Sekreteri Jose Angel Gurria, Çin Başbakanı ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, “Alarm zilleri net bir şekilde çalıyor. Hükümetler, yatırımın artırılmasına, ekonomilerin yeni güçlüklere adapte olmasına ağırlık vermeli. Açık, adil ve kurallara dayalı bir ticaret sistemi inşa etmek için kararlı adımlar olmadıkça, düşük büyüme ve azalan yaşam standartlarıyla karşı karşıya kalacağız” dedi. Bu, belirsizlik ve çekişme yerine, açık kurallara dayalı rekabete dayanan ‘ticaret barışına’ olan ihtiyacın başka bir ifadesi oldu. Diğer yandan, İstanbul Ticaret okuyucuları için ulaştığımız OECD Kıdemli Türkiye Analisti Rauf Gönenç ise, Türkiye’nin, 2019’u olumlu gelişmelerle tamamladığını belirtti ve bazı uyarılarda bulundu. Türkiye ekonomisinin yatırımcı açısından kırılgan olmaya devam ettiğine dikkati çeken Gönenç, kritik noktaların şunlar olduğunu kaydetti: Zayıf dış ticaret talebi Jeopolitik belirsizlikler Bozulmuş özel bilançolar Politika kaynaklı bozulmalar Yatırımcı güveninde hassasiyet Gönenç, OECD’nin raporuna da yansıyan değerlendirmesinde, yerel ve uluslararası güveni yeniden inşa etmek için şu önerileri dile getirdi: “Makroekonomik politika çerçevesi sadeleştirilmeli ve daha şeffaf hale getirilmeli. Devlet mali pozisyonunun şeffaflığı artırılmalı. İşgücü piyasası esnekliğini ve ürün piyasası rekabetini artırmak için daha fazla önlem alınmalı.” Değerlendirmede enflasyon hedefleri için sıkı parasal duruşun sürdürülmesi gerektiği vurgulanırken, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlamlaştırılması, gelecekteki güvenilirliğin anahtarıdır” denildi.

26 Aralık 2019 Perşembe

Gözler hızlı büyüyen ülkelerde

HABER: ADEM ORHUN Küresel ekonomik büyüme, son yıllarda ticaret savaşlarının etkisi ve belirsizlik ortamının aşılamaması sebebiyle iyice hız kesti. IMF’nin gelecek yıl global büyüme tahmini yüzde 3.4, OECD’ninki ise yüzde 2.9. Sonraki yıl (2021) için de yüzde 2.94 büyüme beklentisi raporlara yansıdı. 2018’de büyüme yüzde 3.5 olduğu halde ülkeleri yeterince memnun etmeyen ekonomi, ‘küçük gelişmeler’ trendine girdi. Son rakamlar finans krizinden bu yana en düşük büyüme anlamına geliyor. Sürekli artan nüfusa ve teknolojinin kolaylaştırıcı etkisine rağmen ekonomik büyüme belli başlı engellere takılıyor. TİCARET SAVAŞLARI Küresel ekonomide büyümeyi tehdit eden risklerin başında ticaret savaşları geliyor. ABD ve Çin arasında yaşanan ve vergi bariyerleriyle kendisini gösteren çekişme aslında, menfaat hesaplarının bir parçası. Üstelik Avrupa Birliği ve Birleşik Devletler arasında da ticaret savaşı yaşanıyor. BREXIT VE AB İngiltere’de 2016’daki referandu-mun ardından anlaşmalı ayrılığın bir türlü gerçekleşmemesi, Birleşik Krallık kadar AB’nin diğer üyelerinin ve bu ülkelerle ticaret yapan üçüncü ülkelerin de sorunu olmuş durumda. Muhtemel ayrılığın tamamlanmasının ardından ikili anlaşmalar ve AB dışından tedarik alternatifleri daha önem kazanacak. TERÖRİZM VE ÇATIŞMALAR Küresel ekonomiyi olumsuz etkileme kapasitesi olan bir diğer konu ise çeşitli bölgelerde çıkması muhtemel çatışmalar ve terörizm. Suriye’de istikrarın yıllardır sağlanamamış olması, bölgesel ticareti ciddi şekilde etkiliyor. Muhtemel bir barış ve onarım süreci ise birçok sektör için fırsat anlamına geliyor. NATO’NUN GELECEĞİ NATO üyeleri son zirveyi kritik bir kararla tamamladılar. Londra Deklarasyonu’nda, ilk defa Çin’in yükselen gücüne değinilerek, “Çin’in artan nüfuzu ve uluslararası politikalarının ortaya çıkardığı fırsat ve sınamaları ittifak olarak birlikte ele almalıyız” denildi. Bu durum her ne kadar paktın, Çin tehdidini göstererek; ayrışmaları önleme manevrası olarak yorumlansa da, ticaret savaşlarıyla yükselen tansiyonu daha da artırdı. SUUDİ-İRAN YAKINLAŞMASI Trump, 2015’te Obama yönetiminin imzaladığı nükleer anlaşmadan vazgeçince, gözler yine İran’a çevrildi. Özellikle yaptırımlarla yetinmek istemediğini gösteren ABD’nin hamlelerine karşılık, Tahran ile yoğun ticari ilişkileri bulunan AB ülkeleri direniyor. Bu süreçte AB ülkelerinin tutumunun ne yönde olacağı, gelecek için ipucu verecek. İran’a müdahale bir risk olarak görünüyor ancak Suudi Arabistan’ın İran ile görüşmesinin, iyileşme için bir fırsat olduğu değerlendiriliyor. SATIN ALMA GÜCÜ OECD raporlarında, hane halkı harcamaları arttığı halde zayıflamaya dair işaretlerin ortaya çıktığı belirtiliyor. Ayrıca, otomobil satışlarının geçen yıl keskin bir şekilde düştüğü belirtilerek, bunun etkilerine dikkat çekiliyor. AÇIK İŞBİRLİĞİ OECD’nin gelecek iki yıla ait öngörülerine ilişkin raporunda, hükümetlerin, yatırımları artırmak, vergi ve ticaret konusunda adil uluslararası kurallar oluşturmak için acilen birlikte çalışması gerektiği vurgulanıyor. DİJİTALLEŞME Çin’in üretime ve ihracata bağlı üretimden tüketim ve hizmetlere doğru bir denge kurmaya çalıştığı belirtiliyor. Raporlarda dijitalleşmenin, iş modellerini dönüştürdüğüne de dikkat çekiliyor. İLETİŞİM GÜVENLİĞİ Huawei’nin mobil cihazları ve iletişim altyapısıyla pazarlardaki ‘güçlü pozisyonu’na tepki olarak yaşanan bazı gelişmeler, hem rekabet hem güvenlik endişelerinden kaynaklanıyor. İletişim güvenliği NATO’nun zirvesinde de masadaydı. Zirvenin sonuç metninde “Üyeler, iletişim alt yapısının güvenliği konusunda mutabık kaldılar” denildi. Bu gelişme, tehdit olduğu kadar üretim ve pazarlara giriş açısından bir fırsata işaret ediyor. SAHRA’NIN TOZUNU YUTANLAR REHBER OLMALI Çad eski Büyükelçisi Prof. Ahmet Kavas, Türkiye’den yüzölçüm olarak 40 kat büyük olan Afrika’nın değişimin eşiğinde olduğunu söyledi. Afrika ülkelerinde artık ‘kendi gücümüzle kendimiz için çalışalım’ fikrinin güç kazandığını belirten Kavas, şöyle konuştu: “54 ülkenin bulunduğu kıta artık, sömürgeci sistemin etkilerinden veya emperyalist ekonomilerin baskılarından sıyrılıp, ‘birlik’ şeklinde hareket etmek istiyor. Bu değişim isteği iyice güçlenmeye başladı.” Afrika’da İslam ve Müslüman Toplumlar konusunda akademik çalışmaları olan Prof. Kavas, İstanbul Ticaret’in sorularını cevaplarken “Yerel özellikleri ağır basan Afrika’da tecrübe kazanmış kişilerin Türkiye’de tecrübelerini paylaşmaları çok önemli. Orada bir şeyler başarmış olan iş insanlarının, Afrika’da iş yapmak isteyenlerle sık sık bir araya getirilmesi lazım. O zaman hızlı büyüme potansiyeli olan kıtada ticaret anlamında çok daha hızlı ilerleyebiliriz” şeklinde konuştu. YÜKSELEN PAZARLAR: HİNDİSTAN, ÇİN VE AFRİKA ÜLKELERİ Ekonomilerde resesyon önemli risklerden biri. Global ortalama büyüme yüzde 2.5’e düşerse birçok ülke resesyona girecek. Fakat ortalamanın üstünde büyüyen ülke ve bölgeler ticaret için fırsatlar barındırıyor. Dev ekonomilerle ilgili büyüme tahminleri raporlara şu şekilde yansıdı: ABD’de büyüme 2020 ve 2021’de yüzde 2’ye düşecek. AB genelinde yüzde 1.4 beklenen büyüme, Euro bölgesinde yüzde 1 olacak. Japonya’da da büyüme beklentisi yüzde 1. Çin 2020’de yüzde 5.8, sonraki yıl yüzde 5.5 büyüyecek. Yabancı raporlarda Türkiye’nin yüzde 3 büyüyeceği öngörülürken, hedefler yüzde 5 büyümeyi gösteriyor. Diğer yandan dünya ortalamasının üzerinde büyümesi beklenen bazı ülkeler ve bölgeler dikkat çekiyor:  Hindistan için büyüme tahmini yüzde 7 Afrika yüzde 3.6. Hindistan ve Afrika ülkeleri yeni dönemde fırsat barındıran yükselen ekonomiler olacak. 1.3 milyar insanın yaşadığı Muson ülkesinde pazara giriş çalışmaları avantajlı bir seçenek olarak kendisini gösteriyor. Hindistan’da düzenlenen büyük fuarların milli katılım organizasyonunu yapan İstanbul Ticaret Odası, şirketler ve girişimciler için rehberlik hizmeti de sunuyor. Diğer yandan 54 ülkenin bulunduğu Afrika da ticaret ve yatırım imkanları açısından üzerinde daha fazla çalışılması gereken bir kıta olarak girişimcileri bekliyor. DÜNYANIN BORCU AĞIR Global ekonomiyi borçluluk da olumsuz etkiliyor. Hem hükümetler hem özel sektör için borçluluk, iyi yönetilmemesi halinde önemli bir risk olarak kabul ediliyor. İMF, Mali Gözetim raporlarına göre, 2009’da 140 trilyon dolar olan toplam küresel borç, 2017’de 184 trilyon dolara ulaştı. Bu rakam, global GSYH’nın yüzde 225’i anlamına geliyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 105 oldu. Kişi başına borç da ortalama 84 bin dolara yükseldi. Geçen yıl 240 trilyon doları aşan küresel borç, bu yılı 255 trilyon dolarla kapatıyor. Dünyanın en borçlu ülkesi ABD, Çin ve Japonya. Bunların borcu toplam global borcun yarısını geçiyor. Raporlara birer yıl sonra yansıyan bu rakamlar gösteriyor ki borçluluk, önümüzdeki yıl da ekonomileri ve ticareti etkileyecek. İMF raporlarında, bazı ülkelerde kolay finansman koşullarının aşırı borç birikimini teşvik edebileceği ve sürdürülebilirlik risklerini artıracağı kaydedildi. Bu bilgi, şirketler için de tercih-sonuç ilişkisini iyi değerlendirmeleri yönünde bir not olarak değerlendirildi. ŞİRKETLERİN BORÇ YÖNETİM KABİLİYETİ Saxo Bank Makroekonomik Analiz Başkanı ve Fransa Parlamentosu üyelerinin danışmanı Christopher Dembik, borçluluk konusunun özel sektör için de çok önemli olduğuna dikkat çekti. İstanbul Ticaret’e özel değerlendirme yapan Dembik, Türkiye’de kilit konunun, özel sektörün dolar cinsinden yüksek borç seviyesi olduğunu ifade etti. Dembik, “Şirketlerin mali yapılarını düzeltmeleri ve yeniden yatırım yapabilir hale gelmesi çok önemli. Burada borç yönetimi ön plana çıkıyor” dedi.

25 Aralık 2019 Çarşamba