Gözler hızlı büyüyen ülkelerde

Giriş: 25.12.2019 - 00:00
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

HABER: ADEM ORHUN

Küresel ekonomik büyüme, son yıllarda ticaret savaşlarının etkisi ve belirsizlik ortamının aşılamaması sebebiyle iyice hız kesti. IMF’nin gelecek yıl global büyüme tahmini yüzde 3.4, OECD’ninki ise yüzde 2.9. Sonraki yıl (2021) için de yüzde 2.94 büyüme beklentisi raporlara yansıdı. 2018’de büyüme yüzde 3.5 olduğu halde ülkeleri yeterince memnun etmeyen ekonomi, ‘küçük gelişmeler’ trendine girdi. Son rakamlar finans krizinden bu yana en düşük büyüme anlamına geliyor. Sürekli artan nüfusa ve teknolojinin kolaylaştırıcı etkisine rağmen ekonomik büyüme belli başlı engellere takılıyor.

TİCARET SAVAŞLARI

Küresel ekonomide büyümeyi tehdit eden risklerin başında ticaret savaşları geliyor. ABD ve Çin arasında yaşanan ve vergi bariyerleriyle kendisini gösteren çekişme aslında, menfaat hesaplarının bir parçası. Üstelik Avrupa Birliği ve Birleşik Devletler arasında da ticaret savaşı yaşanıyor.

BREXIT VE AB

İngiltere’de 2016’daki referandu-mun ardından anlaşmalı ayrılığın bir türlü gerçekleşmemesi, Birleşik Krallık kadar AB’nin diğer üyelerinin ve bu ülkelerle ticaret yapan üçüncü ülkelerin de sorunu olmuş durumda. Muhtemel ayrılığın tamamlanmasının ardından ikili anlaşmalar ve AB dışından tedarik alternatifleri daha önem kazanacak.

TERÖRİZM VE ÇATIŞMALAR

Küresel ekonomiyi olumsuz etkileme kapasitesi olan bir diğer konu ise çeşitli bölgelerde çıkması muhtemel çatışmalar ve terörizm. Suriye’de istikrarın yıllardır sağlanamamış olması, bölgesel ticareti ciddi şekilde etkiliyor. Muhtemel bir barış ve onarım süreci ise birçok sektör için fırsat anlamına geliyor.

NATO’NUN GELECEĞİ

NATO üyeleri son zirveyi kritik bir kararla tamamladılar. Londra Deklarasyonu’nda, ilk defa Çin’in yükselen gücüne değinilerek, “Çin’in artan nüfuzu ve uluslararası politikalarının ortaya çıkardığı fırsat ve sınamaları ittifak olarak birlikte ele almalıyız” denildi. Bu durum her ne kadar paktın, Çin tehdidini göstererek; ayrışmaları önleme manevrası olarak yorumlansa da, ticaret savaşlarıyla yükselen tansiyonu daha da artırdı.

SUUDİ-İRAN YAKINLAŞMASI

Trump, 2015’te Obama yönetiminin imzaladığı nükleer anlaşmadan vazgeçince, gözler yine İran’a çevrildi. Özellikle yaptırımlarla yetinmek istemediğini gösteren ABD’nin hamlelerine karşılık, Tahran ile yoğun ticari ilişkileri bulunan AB ülkeleri direniyor. Bu süreçte AB ülkelerinin tutumunun ne yönde olacağı, gelecek için ipucu verecek. İran’a müdahale bir risk olarak görünüyor ancak Suudi Arabistan’ın İran ile görüşmesinin, iyileşme için bir fırsat olduğu değerlendiriliyor.

SATIN ALMA GÜCÜ

OECD raporlarında, hane halkı harcamaları arttığı halde zayıflamaya dair işaretlerin ortaya çıktığı belirtiliyor. Ayrıca, otomobil satışlarının geçen yıl keskin bir şekilde düştüğü belirtilerek, bunun etkilerine dikkat çekiliyor.

AÇIK İŞBİRLİĞİ

OECD’nin gelecek iki yıla ait öngörülerine ilişkin raporunda, hükümetlerin, yatırımları artırmak, vergi ve ticaret konusunda adil uluslararası kurallar oluşturmak için acilen birlikte çalışması gerektiği vurgulanıyor.

DİJİTALLEŞME

Çin’in üretime ve ihracata bağlı üretimden tüketim ve hizmetlere doğru bir denge kurmaya çalıştığı belirtiliyor. Raporlarda dijitalleşmenin, iş modellerini dönüştürdüğüne de dikkat çekiliyor.

İLETİŞİM GÜVENLİĞİ

Huawei’nin mobil cihazları ve iletişim altyapısıyla pazarlardaki ‘güçlü pozisyonu’na tepki olarak yaşanan bazı gelişmeler, hem rekabet hem güvenlik endişelerinden kaynaklanıyor.

İletişim güvenliği NATO’nun zirvesinde de masadaydı. Zirvenin sonuç metninde “Üyeler, iletişim alt yapısının güvenliği konusunda mutabık kaldılar” denildi. Bu gelişme, tehdit olduğu kadar üretim ve pazarlara giriş açısından bir fırsata işaret ediyor.

SAHRA’NIN TOZUNU YUTANLAR REHBER OLMALI

Çad eski Büyükelçisi Prof. Ahmet Kavas, Türkiye’den yüzölçüm olarak 40 kat büyük olan Afrika’nın değişimin eşiğinde olduğunu söyledi. Afrika ülkelerinde artık ‘kendi gücümüzle kendimiz için çalışalım’ fikrinin güç kazandığını belirten Kavas, şöyle konuştu: “54 ülkenin bulunduğu kıta artık, sömürgeci sistemin etkilerinden veya emperyalist ekonomilerin baskılarından sıyrılıp, ‘birlik’ şeklinde hareket etmek istiyor. Bu değişim isteği iyice güçlenmeye başladı.”

Afrika’da İslam ve Müslüman Toplumlar konusunda akademik çalışmaları olan Prof. Kavas, İstanbul Ticaret’in sorularını cevaplarken “Yerel özellikleri ağır basan Afrika’da tecrübe kazanmış kişilerin Türkiye’de tecrübelerini paylaşmaları çok önemli. Orada bir şeyler başarmış olan iş insanlarının, Afrika’da iş yapmak isteyenlerle sık sık bir araya getirilmesi lazım. O zaman hızlı büyüme potansiyeli olan kıtada ticaret anlamında çok daha hızlı ilerleyebiliriz” şeklinde konuştu.

YÜKSELEN PAZARLAR: HİNDİSTAN, ÇİN VE AFRİKA ÜLKELERİ

Ekonomilerde resesyon önemli risklerden biri. Global ortalama büyüme yüzde 2.5’e düşerse birçok ülke resesyona girecek. Fakat ortalamanın üstünde büyüyen ülke ve bölgeler ticaret için fırsatlar barındırıyor.

Dev ekonomilerle ilgili büyüme tahminleri raporlara şu şekilde yansıdı:

  • ABD’de büyüme 2020 ve 2021’de yüzde 2’ye düşecek.
  • AB genelinde yüzde 1.4 beklenen büyüme, Euro bölgesinde yüzde 1 olacak.
  • Japonya’da da büyüme beklentisi yüzde 1.
  • Çin 2020’de yüzde 5.8, sonraki yıl yüzde 5.5 büyüyecek.
  • Yabancı raporlarda Türkiye’nin yüzde 3 büyüyeceği öngörülürken, hedefler yüzde 5 büyümeyi gösteriyor.

Diğer yandan dünya ortalamasının üzerinde büyümesi beklenen bazı ülkeler ve bölgeler dikkat çekiyor: 

  • Hindistan için büyüme tahmini yüzde 7
  • Afrika yüzde 3.6. Hindistan ve Afrika ülkeleri yeni dönemde fırsat barındıran yükselen ekonomiler olacak. 1.3 milyar insanın yaşadığı Muson ülkesinde pazara giriş çalışmaları avantajlı bir seçenek olarak kendisini gösteriyor. Hindistan’da düzenlenen büyük fuarların milli katılım organizasyonunu yapan İstanbul Ticaret Odası, şirketler ve girişimciler için rehberlik hizmeti de sunuyor. Diğer yandan 54 ülkenin bulunduğu Afrika da ticaret ve yatırım imkanları açısından üzerinde daha fazla çalışılması gereken bir kıta olarak girişimcileri bekliyor.

DÜNYANIN BORCU AĞIR

Global ekonomiyi borçluluk da olumsuz etkiliyor. Hem hükümetler hem özel sektör için borçluluk, iyi yönetilmemesi halinde önemli bir risk olarak kabul ediliyor.

İMF, Mali Gözetim raporlarına göre, 2009’da 140 trilyon dolar olan toplam küresel borç, 2017’de 184 trilyon dolara ulaştı. Bu rakam, global GSYH’nın yüzde 225’i anlamına geliyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 105 oldu. Kişi başına borç da ortalama 84 bin dolara yükseldi.

Geçen yıl 240 trilyon doları aşan küresel borç, bu yılı 255 trilyon dolarla kapatıyor.
Dünyanın en borçlu ülkesi ABD, Çin ve Japonya. Bunların borcu toplam global borcun yarısını geçiyor. Raporlara birer yıl sonra yansıyan bu rakamlar gösteriyor ki borçluluk, önümüzdeki yıl da ekonomileri ve ticareti etkileyecek.

İMF raporlarında, bazı ülkelerde kolay finansman koşullarının aşırı borç birikimini teşvik edebileceği ve sürdürülebilirlik risklerini artıracağı kaydedildi. Bu bilgi, şirketler için de tercih-sonuç ilişkisini iyi değerlendirmeleri yönünde bir not olarak değerlendirildi.

ŞİRKETLERİN BORÇ YÖNETİM KABİLİYETİ

Saxo Bank Makroekonomik Analiz Başkanı ve Fransa Parlamentosu üyelerinin danışmanı Christopher Dembik, borçluluk konusunun özel sektör için de çok önemli olduğuna dikkat çekti. İstanbul Ticaret’e özel değerlendirme yapan Dembik, Türkiye’de kilit konunun, özel sektörün dolar cinsinden yüksek borç seviyesi olduğunu ifade etti. Dembik, “Şirketlerin mali yapılarını düzeltmeleri ve yeniden yatırım yapabilir hale gelmesi çok önemli. Burada borç yönetimi ön plana çıkıyor” dedi.