tatil-sepeti
Hong-Kong’un tercihli ticaret statüsü tehlikede

* Dünyanın en büyük finans ve ticaret merkezleri arasında yer alan Hong Kong, ABD ile Çin arasında yeni bir gerilime daha sahne oldu. ABD, Çin’in Hong Kong’da uygulamayı planladığı ulusal güvenlik yasası nedeniyle yeni yaptırımları gündemine aldı. İngiltere de çalışma vizesi kararı ile sürece dahil oldu. * Hong Kong’un ABD’de tercihli ticaret statüsü bulunuyor. Çin, ABD'ye yaptığı ihracatın yüzde 8'ini, ABD ise Çin’e yaptığı ihracatın yüzde 6'sını Hong Kong üzerinden gerçekleştiriyor. Sorunun Hong Kong'un özel statüsünü tehlikeye attığı da tartışılıyor. HABER: ŞEREF KILIÇLI Koronavirüs salgını dünyayı sarsmaya devam ederken Hong Kong nedeniyle ABD ile Çin arasındaki ilişkiler yeniden gerildi. Çin Ulusal Halk Kongresi, Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nde uygulanacak Ulusal Güvenlik Yasası’nı kabul etti. Yeni yasa, Çin'in ulusal güvenliğine tehdit olarak görülen ‘her tür eylem ve etkinliği’ yasaklıyor ve suç sayıyor. Çin’deki sürecin tamamlanmasının ardından Hong Kong yerel meclisinin onayı gerekmeksizin yasa yürürlüğe girecek. DÖNÜM NOKTASI OLABİLİR Çin Ulusal Halk Kongresi’nin kararının ardından ABD, İngiltere, Avustralya ve Kanada yaptıkları ortak açıklamayla Çin’i kınadı. Ortak açıklamada, ‘özgürlük kalesi olarak gelişen’ Hong Kong'un istikrar ve refahının uluslararası toplum açısından önemine dikkat çekildi. Küresel salgın sırasında Çin'in bu yeni yasayı empoze etmesinin, hükümetlere ve uluslararası işbirliğine güvenin sarsılması riski içerdiği ifade edildi. Durumdan rahatsızlığını bildiren ülkeler, yasayı dünyanın önemli finans merkezlerinden olan Hong Kong için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirdi ve yarı özerk bölgede, Çin yönetiminin nüfuzunu daha da pekiştirecek önemli bir adım olarak gördü. Çin yönetimi ise iddiaları reddetti ve Hong Kong’un statüsünün korunacağını belirtti. ABD’DE ÖZEL YASA Eski bir İngiliz kolonisi ve 1997 yılından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel bir idari bölge olan Hong Kong, ‘tek ülke, iki sistem’ modeliyle yönetiliyor. İngiltere ve Çin’in anlaşması gereğince Hong Kong, kendi para birimine, hukuk sistemine ve parlamenter sisteme sahip bir bölge konumunda. Hong Kong, 1992 ABD-Hong Kong Özel Politika Yasası kapsamında ABD'den özel muamele gördü ve ABD, 1997 devir işleminden sonra da ticaret ve ekonomik kontrol ile ilgili konular için Hong Kong'u Çin’den ayrı olarak ele almaya devam etti. TERCİHLİ TİCARET STATÜSÜ ABD Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2018 yılında ABD'nin Hong Kong'a doğrudan yatırımı 82.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. ABD ile Hong Kong arasında 67 milyar ABD doları mal ve hizmet ticareti yapıldı. Hong Kong’un ABD’de tercihli ticaret statüsü var. Verilen özel statü; gümrük, ihracat kontrolleri, finans ve vize gibi birçok konuda Hong Kong’a ayrıcalık sağlıyor. Hong Kong merkezli firmaların hassas teknolojili ürünleri tedarik etme gibi avantajları da var. Bir başka önemli nokta ise 2018 yılında, Çin'in ABD'ye yaptığı ihracatın yüzde 8'i ve Çin'in ABD'den yaptığı ithalatın yüzde 6'sı Hong Kong üzerinden gerçekleşti. ÇİN’E DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMIN EN BÜYÜK KAYNAĞI Hong Kong, küresel firmaların Çin’e açılmasında bir köprü olmasının yanında Çin’in dünyaya açılmasında bir pencere rolü de üstleniyor. Hong Kong, Çin’e doğrudan yabancı yatırımın en büyük kaynağı konumunda. 2018’in sonuna kadar Çin’de onaylanan tüm yurtdışı destekli projelerin yüzde 46.3’ü Hong Kong kaynaklıydı. Hong Kong’dan gelen kümülatif sermaye girişi, 1 trilyon 98 milyar dolar olarak gerçekleşti ve ulusal toplamın yüzde 54.1’ini oluşturdu. Hong Kong, aynı zamanda Çin’in doğrudan yabancı yatırım çıkışında da önde gelen durakları arasında. Çin istatistiklerine göre, 2017 yılına kadar Hong Kong’a giden doğrudan yabancı yatırım stokları 981.3 milyar dolara yükseldi. Bu rakam toplam doğrudan yabancı yatırım çıkışının yüzde 54.2’sine tekabül ediyor. YUAN’IN EN BÜYÜK OFFSHORE MERKEZİ Hong Kong, aynı zamanda küresel bir offshore RMB (Çin’nin resmi para birimi olan Çin Yuanı’nın kısa adı) merkezi. SWIFT’e (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) göre, 2018’de dünyanın en büyük offshore RMB merkezi oldu ve dünyadaki RMB ödemelerinin yaklaşık yüzde 79’unu gerçekleştirdi. Hong Kong, Çin'in yuanı ABD doları ile rekabet edebilen uluslararası bir para birimine dönüştürme hedefinde de önemli bir yere sahip. BİR KUŞAK BİR YOL VE HONG KONG Hong Kong’un ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinde de önemli bir yeri var. Projeye katılımı ve katkıda bulunması için Aralık 2017’de, Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu ile Hong Kong Hükümeti arasında anlaşma imzalandı. Anlaşma ile Hong Kong’un ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesine daha fazla katılımı için bir plan da oluşturuldu. Hong Kong, ayrıca Çin için çok önemli bir antrepo. Hong Kong Hükümeti’nin istatistiklerine göre, 2018’de yeniden ihracatın (re-export) yüzde 57’si Çin menşeliydi. Aynı yıl, Hong Kong dünyanın 8. en büyük ticari mal ihracatçısıydı. ABD YAPTIRIM İÇİN YASA ÇIKARDI Geçtiğimiz yıl Hong Kong’da ‘suçluların iadesi yasa tasarısı’ nedeniyle Çin’e karşı uzun süreli gösteriler yapıldı. O dönemde de ABD ve Çin arasında önemli bir gerginlik yaşandı. ABD Kongresi, 2019 Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası’nı çıkardı. Söz konusu yasa gereğince, ABD Dışişleri Bakanlığı yıllık raporlarında Çin’in güvence altına aldığı Hong Kong’un özerklik haklarına riayet edip etmediği inceleyecek. Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası, ABD Başkanı’na, 1992 ABD-Hong Kong Özel Politika Yasası kapsamında sağlanan özel statüyü sona erdirme yetkisini de veriyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin Ulusal Halk Kongresi’nin kararının ardından yaptığı açıklamada, Hong Kong’un Çin’den artık özerk olmadığını belirtti. Pompeo, kararın Hong Kong ile ABD arasındaki olumlu ticari ilişkilerini tehlikeye atabilecek ve Çinli yetkililere karşı yaptırımlara yol açabilecek bir hareket olduğunu da söyledi. Uzmanlar, ABD Başkanı Donald Trump’ın vereceği kararın, Hong Kong ve Çin üzerinde nasıl etki göstereceğine bağlı olduğunu vurguluyor. Bazı uzmanlar ise ABD Başkanı Donald Trump’ın konjoktür nedeniyle sert yaptırımlar yerine vizeler ve Çin'in küresel finansal sisteme erişimi konusunda nispeten hafif yeni yaptırımlar uygulayabileceğini söylüyor. İNGİLTERE’DEN HONG KONGLULARA ÇALIŞMA VİZESİ SÖZÜ ABD’nin ardından İngiltere de, Hong Kong konusunda Çin’e karşı tepkisini artırdı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “Çin, Ulusal Güvenlik Yasası'nı uygularsa, göçmenlik yasasını değiştireceğiz ve Hong Kong'da yaşayan İngiliz Ulusal Denizaşırı (BNO) pasaportu sahiplerine İngiltere'de 12 aylık yenilenebilir çalışma vizesi vereceğiz. Bu da vatandaşlığa geçmeyi kolaylaştıracak” açıklamasında bulundu. Hong Kong'da yaklaşık 350 bin kişinin BNO pasaportu bulunuyor. Johnson, ‘Ulusal Güvenlik Yasası’nın halkın özgürlüklerini kısıtlayacağı ve Hong Kong'un özerkliğini aşındıracağı değerlendirmesinde de bulundu. HONG KONG’UN ALTERNATİFİ SİNGAPUR OLDU Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nün (UNCTAD) Dünya Yatırım Raporu’na göre, Hong Kong, küresel doğrudan yabancı yatırım girişlerinde, 2018 yılında 115.7 milyar dolar rakamıyla dünyada üçüncü sırada yer alıyordu. Ancak 2019 yılında yaşanan olaylar Hong Kong’un konumuna önemli bir zarar verdi ve doğrudan yabancı yatırım girişi yüzde 48 azaldı. Doğrudan yabancı yatırım girişinde, 2019 yılında, ABD 251 milyar dolar ile birinci, Çin 140 milyar dolar ile ikinci, Singapur 110 milyar dolar ile üçüncü oldu. Yüzde 42’lik artışla dünya üçüncülüğüne yükselen Singapur, Hong Kong’un alternatifi olduğunu da göstermiş oldu. Çin Ticaret Bakanlığı da ilginç bir veri paylaştı. 2019 yılında Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırımlarda, Singapur’un yüzde 51.1, Hollanda’nın yüzde 43.1, Güney Kore’nin yüzde 21.7 artış sağladığını açıkladı. Söz konusu artışlar, ABD ile Çin arasında geçen yıl Hong Kong üzerinden yaşanan gerginliğe rağmen küresel yatırımların alternatif istasyonlarla Çin’e ulaşması olarak yorumlandı.

09 Haziran 2020 Salı

Kara altına üç çözüm önerisi

Suudi Arabistan’ın başını çektiği OPEC ile Rusya arasında petrol arzı ve fiyatı savaşında ateşkes sağlanmasına rağmen petrol piyasasında koronavirüs kaynaklı talep çöküşüyle büyük dalgalanmalar devam ediyor. Batı Teksas (WTI) tipi ham petrolün varil fiyatının 20 Nisan’da varil başına 17.85 dolardan başladığı günü eksi 37.63 dolarla kapatması tüm emtia tarihi için bir dönüm noktası oldu. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) konuyla ilgili yaptığı açıklamada petrol piyasalarında olağanüstü bir karışıklık yaşandığı belirtti. Küresel petrol talebinin günlük 29 milyon varil azalacağı anımsatılan açıklamada, piyasada büyük bir arz fazlası olduğu ve bu fazlalığın gelecek haftalarda petrol stoklarının dolması açısından bir tehdit oluşturduğu kaydedildi. PİYASANIN DENGELENMESİ IEA açıklamasında, Petrol İhraç Edenler Örgütü (OPEC) dışı ülkelerin 1 Mayıs'tan itibaren uygulayacağı üretim kesintisinin petrol piyasasını hızlı bir şekilde dengelemek için yeterli olmayacağı ifade edildi. Bu kapsamda küresel petrol piyasasının dengelenmesi için şu önerilerde bulunuldu: “Üretim kesintisi kararı alan ülkelerin bir an önce bu kararı uygulamaya geçmesi ve hatta daha fazla kesintiye gitmesi, piyasadaki arz fazlasının ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak amacıyla stratejik petrol rezervi olan ülkelerin kapasitelerini hazır hale getirmeleri ve finansal otoritelerin piyasa düzenini bozan eğilimleri önlemek amacıyla tedbirler uygulaması.” “75 MİLYON VARİL PETROL ALACAĞIZ” ABD Başkanı Donald Trump, ABD'deki ham petrol fiyatlarının sıfır doların altına düşmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu düşüşün nedeni, kimsenin şu anda araba kullanmaması. Fabrikalar, iş yerleri kapalı” yorumunda bulundu. Trump, “ABD olarak, Stratejik Petrol Rezervimize 75 milyon varil petrol alacağız. Şu anda 75 milyon varil alacak kapasitemiz var. Petrol fiyatlarındaki düşüş kısa vadeli. Yaşanan, petrolün durumundan ziyade, mali bir durum. Piyasalarda bir tıkanma var, bu nedenle de fiyatlar düştü. 1 ay gibi bir zamanda ham petrol fiyatları 25-28 dolar aralığını görür” dedi. URAL PETROLÜ DE EKSİYE DÜŞTÜ Batı Teksas ham petrolünün varil fiyatının eksiye düşmesinin etkileri ABD ile sınırlı kalmadı. Rusya’nın Ural petrolü de aynı gün varil başına eksi 2 dolar seviyesine indi. Kanada’daki enerji şirketleri çıkaracakları petrolün depolama maliyetlerinin, satış fiyatı ile karşılanamayacağı gerekçesiyle petrol çıkarma sahalarını geçici süre ile kapatma kararı aldı. Bazı enerji uzmanlar petrol fiyatlarındaki bu rekor düşüşün “fiziki petrol” satışından değil, spekülatör petrol yatırımcılarının mayıs vadeli petrol satış sözleşmeleri ile ilgili alım-satım işlemlerinden kaynaklandığı değerlendirilmesinde bulundu. ABD’Lİ PETROL ŞİRKETLERİNDEN YARDIM TALEBİ ABD ham petrol vadeli fiyatlarının aşırı arz endişeleri ile tarihte ilk kez negatif fiyata düşmesinin ardından ABD enerji sektörü ABD Merkez Bankası Fed’in acil durum yardımından yararlanmak için çalışmalarını hızlandırdı.ABD enerji sektörü, Fed'den şirketler için ortaya koyduğu 600 milyar dolarlık kredi programının şartlarında petrol ve gaz şirketlerinin yararlanmalarının yolunu açacak değişiklikler yapmasını istedi. RUSYA: EKSİ FİYAT SPEKÜLATİF Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, petrol fiyatlarındaki düşüşün spekülatif olduğunu ve mayıs vadeli kontratlarda yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Eksiye düşen petrol fiyatları değildi. Durum spekülatif ve tümüyle vade sonu kapanış işlemleriyle alakalı. Kıyamet senaryosu yazmaya gerek yok. Petrol fiyatları her ne kadar olumlu bir eğilimde olmasa da bir fiyat çöküşü de yaşanmıyor. Gerekirse petrol fiyatlarındaki düşüşün Rus ekonomisine etkisini hafifletmek için her türlü araca sahibiz.”

29 Nisan 2020 Çarşamba

Piyasalara açılış takvimi

Salgınla mücadele için birçok önlemi uygulayan Türkiye’de de normal ekonomik hayata dönüş sinyali verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hedeflenen tarihin Ramazan Bayramı sonrası olduğunu belirterek, sektörlere hazırlık çağrısında bulundu. HABER: ŞEREF KILIÇLI Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Covid-19 ve İş Dünyası raporunda, koronavirüs pandemi nedeniyle işletmelerin tam veya kısmi olarak kapatılmasının, dünyadaki işgücünün yüzde 81’ini yani 2.7 milyar çalışanı etkilediğini açıkladı. Raporun ardından ekonomide çarkların yeniden çalıştırılması ve kademeli dönüş politikaları birçok ülkede daha çok tartışılmaya başlandı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise karantina şartlarını hafifleten ülkelere dikkatli olunması çağrısında bulundu. DSÖ’nün diğer bir tavsiyesi de, ekonomi eksenli yeni uygulamalardan 14 gün sonra, sonuçların sağlık açısından yeniden değerlendirilmesi oldu. İLK ADIMLAR Avrupa’da, Avusturya ve Danimarka hayatı normale döndürmeye başlama yönünde açıklamalar yapan ilk ülkeler olarak dikkat çekti. Avusturya’da, 14 Nisan’dan itibaren küçük dükkanlar, inşaat malzemeleri ve bahçe bitkileri satışı yapan marketler kontrollü olarak açılmaya başlandı. 2 Mayıs’tan itibaren diğer bütün mağazalar, alışveriş merkezleri, berber ve kuaförlerin de yeniden açılacağı duyuruldu. Otel ve gastronomi sektörü, restoran ve kafelerin de en erken mayıs ayının ortasında yeniden açılabileceği belirtiliyor. Danimarka ise normalleşmede önceliği eğitim kurumlarına verdi. 15 Nisan'dan itibaren kreşleri ve ilkokulları yeniden açtı. 10 Mayıs’tan itibaren de orta ve üst sınıflarda öğretime yeniden başlanacağını duyurdu. LOKOMOTİF DE ÇALIŞTI Avrupa ekonomisinin lokomotifi olan Almanya’da, 22 Mart tarihinde alınan tedbirlerin kademeli olarak gevşetilmesi kararlaştırıldı. Buna göre, 20 Nisan'dan itibaren 800 metrekareye kadar olan mağazalar ile kuaförler, sıkı hijyen kurallarına uyma şartıyla açıldı. 4 Mayıs itibarıyla hayvanat bahçeleri, kütüphane ve müzelerin yanı sıra okullar da kademeli olarak açılacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 16 eyaletin yöneticileriyle yaptığı toplantının ardından konuyla ilgili açıklamasında, küçük adımlarla kısıtlamaları hafifletmeleri gerektiğini belirterek, “Ancak bu ilerlemenin kırılgan olduğunu vurgulamak zorumdayım” dedi. Almanya daha başka açılım yapıp yapmamanın kararını ise 30 Nisan’da verecek. Merkel, kademeli olarak ilerleme politikasını ince bir buz üzerinde yürümeye benzetti. TÜRKİYE BAYRAM SONRASI Küresel salgınla mücadele kapsamında 212 bin işletmenin kapatılması, şehirlerarası ulaşımın sınırlandırılması, hafta sonu sokağa çıkma yasağı gibi birçok önlemi devreye alan Türkiye’de de normal ekonomik hayata dönüş sinyali verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Nisan’daki kabine toplantısının ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Amacımız önlemleri en titiz şekilde uygulayarak salgının seyrini, ülkemizin Ramazan Bayram sonrası normale dönüşüne imkân sağlayacak seviyeye indirmiş olmaktır. Bazı adımları bayram öncesi de atmaya başlayabiliriz. Tüm sektörlerin buna göre hazırlıklarını yapmalarında fayda görüyoruz.” EN ÇOK ETKİLENENLER DE ÇABALIYOR Koronavirüs salgınının en fazla etkilediği, en fazla can kaybının verildiği ülkelerde de ekonomiyi bir yerden de olsa normale döndürme çabası var. İspanya’da inşaat, güvenlik, telekomünikasyon, gümrük gibi bazı sektörlerde çalışmalar yeniden başladı. İtalya’da ise 14 Nisan’dan itibaren kitapçılar, kırtasiyeciler ve çocuk kıyafetleri satan dükkânlar açıldı. ABD Başkanı Donald Trump ise eyalet valilerinin de katılması halinde karantina tedbirlerini üç aşamalı olarak gevşeteceklerini duyurdu. ABD'nin Georgia eyaleti başta olmak üzere South Carolina, Tennessee, Texas, Utah, Indiana, North Dakota ve Ohio eyaletlerinden bazı işyerlerinin nisan sonu veya mayıs başında açılacağı açıklamaları geldi. TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI: GENÇ NÜFUS VE ÜNİTER YAPI Kısmi karantina uygulayan ülkelerde Türkiye’nin örnek gösterilebileceğini belirten Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Yıldız, “Kısmi karantina uygulayan ülkeler bir yandan salgınla mücadele edip kontrol altında tutalım derken, diğer yandan da ekonominin tekerlerinin mümkün olduğunca dönmesine gayret ediyorlar. Ayrıca Türkiye’nin önemli bir farkı var. Türkiye’nin yaşlı nüfusu diğer ülkelere göre çok az. Dünya Bankası’nın 2018 verilerine göre 65 yaş ve üzeri insanların ülkelerinin nüfuslarındaki oranı şöyle: Türkiye yüzde 8, İtalya yüzde 23, Fransa yüzde 20, Almanya yüzde 21, İngiltere yüzde 18, Japonya yüzde 28. Nüfusun yapısı da etkileyici oluyor” dedi. ABD’nin de kısmi karantina uygulamaya çalıştığına, fakat koordinasyondan kaynaklı sorunlar yaşadığına dikkat çeken Yıldız, “Orada federalizm devreye giriyor. Normal hayata dönüşte bence Türkiye gibi üniter devletler daha avantajlı. Çünkü koordinasyonu sağlayabilmek federal ülkelerde daha zor” diye konuştu. HANGİ MODEL DAHA BAŞARILI? Koronavirüs pandemiyle mücadele uygulanan global politikalar içerisinde hangisinin daha başarılı olduğu konusuna da değinen Prof. Dr. Mete Yıldız, şöyle konuştu: “Ekonomiyi yeniden canlandırmada hangisinin daha başarılı olacağını süreç gösterecek. Ancak yeniden canlanan ekonomi, eski ekonomi olmayacak. Sürecin sonunda toplanan verilerden hangi modelin daha doğru olduğunu göreceğiz. Covid-19 ile ekonomik mücadeleye baktığımızda, İspanya gibi bazı devletler vatandaşlık maaşı uygulamalarını da gündeme getiriyor. 1929 ekonomik krizinde ‘işçiler gerekiyorsa boş çukur açsın, yeter ki biz onlara para verelim’ gibi bir politika söz konusu. Sağlık, uzaktan eğitim gibi sektörler daha fazla öne çıkacak. Bazı sektörler çekilirken, yeni sektörler de ortaya çıkacak. Ancak e-ticaret, uzaktan eğitim gibi konularda birkaç yılda alacağımız mesafeyi salgın sebebiyle birkaç haftada almak zorunda kaldık. Bunu hazmetmemiz gerekecek.”

27 Nisan 2020 Pazartesi

Türkiye IMF defterini yeniden açmayacak

Koronavirüs pandemi nedeniylegerek Türkiye gerekse dünya piyasalarının dalgalandığı süreçte uluslararası finans kaynağı kapsamında tartışılan konulardan biri de IMF(Uluslararası Para Fonu) oldu. Nitekim IMF’nin, koronavirüs pandeminin ekonomik etkilerine karşı 1 trilyon dolarlık kaynağı kullandırmaya hazır olduğunu açıklamasının ardından 100 ülke kredi almak için başvuruda bulundu. Türkiye’nin de bu kaynak için IMF’ye başvurup vurmayacağı tartışıldı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AÇIKLADI Türkiye bu konudaki politikasını, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmamak veya IMF’den kredi almamak olarak belirlemiş durumda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 Nisan’daki kabine toplantısının ardından yaptığı basın açıklamasında bu konuya da değindi. Erdoğan, “IMF programı başta olmak üzere ülkemizi mihnet altına sokacak hiçbir dayatmaya boğun eğmeyeceğiz. Türkiye’yi yeniden bu cendereye sokmaya kimsenin gücü yetmeyecektir” dedi. GÜNEY AFRİKA DA ALMAYACAK Güney Afrika Cumhuriyeti de IMF’den kredi almayacaklarını açıkladı. Güney Afrika Cumhuriyeti Ekonomi Bakanı Tito Mbweni, devlet televizyonuna verdiği mülakatta “Yeni tip koronavirüsle (Covid-19) mücadele kapsamında IMF'den kredi almayacağız.” dedi. IMF kredilerinin daha fazla ekonomik sıkıntılara yol açtığını vurgulayan Mbweni, “Öncelikle Covid-19’la ilgili tahsis edilebilecek uluslararası ekonomik paketlere ulaşmaya çalışıyoruz.” diye konuştu. Mbweni, “Ülkede parti ve sendikalar da IMF’den yardım alınmasına sıcak bakmıyor. Kredi alınması durumunda Güney Afrika devleti söz konusu borcu ödemekte zorlanacak” dedi. 25 ÜLKEYE ACİL BORÇ Diğer yandan IMF Başkanı Kristalina Georgieva, yeni tip koronavirüs salgınının etkileriyle mücadeleye yardımcı olmak amacıyla, Afet Etkilerinin Sınırlandırılması ve Borcun Hafifletilmesi Fonu (CCRT) kapsamında 25 üye ülkeye acil borç vereceklerini açıkladı. CCRT kapsamında IMF’den acil borç alacak ülkelerin listesi şu şekilde; Afganistan, Benin, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Komor Adaları, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gambiya, Gine, Gine-Bissau, Haiti, Liberya, Madagaskar, Malavi, Mali, Mozambik, Nepal, Nijer, Ruanda, Sao Tome ve Principe, Sierra Leone, Solomon Adaları, Tacikistan, Togo ve Yemen. BORÇ ÇEVİRME HİBESİ IMF Başkanı Kristalina Georgieva, en yoksul ve kırılgan ülkelerin IMF borç yükümlülüklerini gelecek 6 ayda karşılaması için hibe sağlayacaklarını da bildirdi. Georgieva, bunun ülkelere finansal kaynaklarını acil tıbbi ve diğer yardım çalışmalarına yönlendirilmesine yardımcı olacağını aktardı. Georgieva, CCRT kapsamında halihazırda 500 milyon dolarlık hibe bazlı borç yardımı sağlanabileceğini da kaydetti. Söz konusu fona İngiltere’nin yakın zamanda 185 milyon dolar, Japonya'nın ise 100 milyon dolarlık katkı sunduğunu hatırlatan Georgieva, Çin ve Hollanda’nın da önemli katkılarda bulunacağını bildirdi. Georgieva, en yoksul üye ülkelere 2 yıl boyunca ilave borç yardımı sağlanabilmesi amacıyla fonun kaynaklarının artırılmasına yardımcı olmak için diğer bağışçılara da çağrıda bulundu. İRAN DA IMF’DEN BORÇ İSTEDİ Geçtiğimiz ay İran Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti, IMF'den yeni tip koronavirüsle mücadelede kullanılmak üzere 5 milyar dolar kredi talep ettiklerini açıklamıştı. Konuyla ilgili İran’dan yeni bir açıklama daha geldi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD'nin 5 milyar dolarlık krediye engel olmaya çalıştığını belirterek kredinin ayrım yapılmadan sağlanmasını istediklerini söyledi. Ruhani, şöyle konuştu: “Tüm uluslararası toplum bu süreçte görevini yerine getirmelidir. Biz, IMF ve Dünya Bankasının bir üyesiyiz. Kendi payımızı bu fonlara ödüyoruz ve kaynaklarımızın bir kısmı bu fonlarda bulunuyor. İran ve diğer ülkeler arasında ayrımcılık yapılacaksa bu bizim tahammül edebileceğimiz bir durum değildir.” VENEZUELA’NIN TALEBİNE RED Koronavirüssalgını ile mücadelede ederken IMF’den ekonomik destek arayan bir başka ülke de Venezuela olmuştu. Salgınla mücadele için 2001´den bu yana ilk kez IMF’nin kapısını çalan Venezuela’nın kredi talebi reddedildi. IMF’in Venezuela’nın talebini reddetme gerekçesine ilişkin açıklamasında, “Hükümetin uluslararası toplum tarafından tanınması konusunda netlik olmaması” denildi. SENEGAL’E 442 MİLYON DOLAR KREDİ IMF, 14 Nisan’da yaptığı açıklamada, Senegal'e koronavirüs pandemisi ve etkileriyle mücadele kapsamında 442 milyon dolarlık kredi imkanı sağladığını bildirdi. IMF'den yapılan açıklamada, Senegal’de salgının ekonomik etkilerinin hissedilmeye başladığı, kısa vadeli beklentilerin hızla kötüleştiği kaydedildi. Açıklamada, bu bağlamda verilecek 442 milyon dolarlık fonun Senegal’in bütçe dengesini korumasını ve uluslararası toplumdan ek yardım almasını hızlandıracağı belirtildi. İLK KREDİ KIRGIZİSTAN’A IMF’nin küresel salgının ekonomik etkilerine karşı açıkladığı kredi paketinden ilk yararlanan ülke, 26 Mart tarihinde Kırgızistan oldu. IMF açıklamasında, Kırgızistan’ın acil ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için 120 milyon 900 bin dolar sağlanacağı belirtilerek söz konusu kredinin IMF Yönetim Kurulu’nun pandeminin başlamasından bu yana dünya çapında onayladığı ilk acil kredi olduğu da vurgulandı. Açıklamada, IMF desteğinin, salgın nedeniyle makroekonomik göstergeleri zayıflayan ve yaklaşık 400 milyon dolar olarak tahmin edilen bir ödemeler dengesi açığı oluşan Kırgızistan ekonomisinde güven oluşturmayı hedeflediğini vurgulandı. Kırgızistan’ın IMF’ye 139 milyon dolar borcu bulunuyor.

24 Nisan 2020 Cuma

Petrol cephesinde ateşkes kararı

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı ham petrol üreticisi ülkeler, uygulayacakları ham petrol kesintisine dair nihai karara varırken söz konusu miktar OPEC tarihindeki en büyük kesinti olarak kayıtlara geçti. Karar, OPEC+ adıyla bilinen ve 23 üyenin bulunduğu OPEC ve OPEC dışı petrol üreticisi ülkelerin 12 Nisan’da telekonferans yoluyla düzenledikleri 10’uncu Olağanüstü Bakanlar Toplantısı’nda alındı. MAYIS’TA BAŞLIYOR OPEC’ten yapılan açıklamada, OPEC+ adıyla bilinen ve 23 ülkenin bulunduğu grup toplam ham petrol üretimlerini 1 Mayıs’tan 30 Haziran’a kadar günlük 9.7 milyon varil azaltacak. Söz konusu günlük ham petrol üretimi kesinti miktarının 1 Temmuz-31 Aralık arasındaki 6 ay boyunca 7.7 milyon varil olacağı belirtilen açıklamada, 1 Ocak 2020-30 Nisan 2022 arasındaki 16 ay boyunca ise 5.8 milyon varil kısıntıya gidileceği kaydedildi. ANLAŞMA 2 YILLIK Açıklamada, üye ülkelerin yapacakları kesintilerin Ekim 2018’deki üretim miktarlarına göre hesaplanacağı aktarılırken, OPEC lideri Suudi Arabistan ile OPEC dışı ülkelerin lideri Rusya’nın ise kesintilerinin günlük 11 milyon varil üzerinden hesaplanacağı bildirildi. Ayrıca söz konusu üretim kesinti anlaşmasının 30 Nisan 2022’ye kadar geçerli olacağı bilgisine yer verilirken, OPEC+ ülkelerinin anlaşmayı Aralık 2021'de yeniden değerlendireceği belirtildi. MEKSİKA’YI ABD KARŞILAYACAK Anlaşma kapsamında Suudi Arabistan günlük ham petrol üretimini 12 milyon varilden 8.5 milyon varile düşürerek 3.5 milyon varil, Rusya ise 10.3 milyon varilden 8.5 milyon varile düşürerek 1.8 milyon varil azaltacak. Ayrıca anlaşma kapsamında Meksika’dan talep edilen günlük 400 bin varillik kesinti, ülkenin milli petrol şirketi Pemex'in ekonomik sorunları nedeniyle 100 bin varille sınırlı kalacak. Meksika’nın geriye kalan günlük 300 bin varillik kesintisini ise ABD karşılayacak. TRUMP’IN BEKLENTİSİ 20 MİLYON VARİL ABD Başkanı Donald Trump, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı ham petrol üreticisi ülkelerin petrol üretiminde kesintiye gitme kararına ilişkin açıklama yaptı. Müzakerelere katıldığını anımsatan Trump, sonucu şöyle değerlendirdi: “OPEC+ ülkelerinin beklediği kesinti, genellikle rapor edilen 10 milyon varil değil, günlük 20 milyon varildir. Buna yakın bir şey olursa ve dünya Covid-19 felaketinden kurtularak işe dönerse, enerji endüstrisi beklenenden daha hızlı bir şekilde yeniden güçlenecek.” G20 FİYAT İSTİKRARI İSTEDİ Küresel petrol üretiminin yüzde 70’inden fazlasını ve küresel petrol tüketiminin yüzde 80’ini karşılayan G20 ülkeleri enerji bakanları, küresel ölçekte sağlığı tehdit eden pandeminin piyasaya etkilerini görüşmek üzere telekonferans yöntemiyle toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, petrol fiyatlarının istikrarlı seyretmesi konusunda uzlaşı sağlanırken, piyasaların öngörülebilirliğini olumsuz etkilediği için petrol fiyat oynaklığının bir an önce sona ermesi çağrısı yapıldı. G20 toplantısında, petrol fiyatlarında istikrarının yakalanması için bir mekanizma oluşturulması da istendi.

24 Nisan 2020 Cuma