tatil-sepeti

HÜSEYİN ÖZTÜRK

 

İstanbul Ticaret’in 17 Kasım 2023 tarihli sayısında güzel bir manşet vardı, ‘Konforu 1°C azalt, cari açığı düşür’ diye. Bu haftaki yazımızın muhtevası, bu başlığı görünce oluştu.

 

Günümüzde artık üretim ile tüketim arasında uzun mesafe koşucuları olduk. Bu koşunun önemli kısmındaki rızkımız da maalesef borçlanarak yapılıyor. Teminatsız alınan borçlar, zamanında ödenmeyen borçlar, kazanç ile harcama arasındaki ölçüsüzlükler, ‘ayağınızı yorganınıza göre uzatın’ felsefesini rafa kaldırdı.

 

Yine hepimizin gözlemlediği ama pek üzerinde durmadığımız bir husus da ihtiyacımız olanlarla olmayanlar arasındaki dengede özenti merkezli etkenlerin payı var gibi.

 

Hepimiz biliyoruz ki, insanoğlu hayata dair gereksinimlerini temin için çalışmak ve üretmek mecburiyetindedir. Çalışıp ürettiğinin karşılığında da hayatını idame etmekle yükümlüdür. Sözü, bu yükümlülüğe dair bilgelerimize bırakalım:

 

*           *           *

 

Bu yıl vefatının 750. yılını idrak ettiğimiz Mevlana Hz.’leri şöyle buyurur: “İnsanın kanadı, gayretidir.”

 

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya da “Biz kanatlarımızı nereye kadar taşıyabilirsek, kanatlarımız bizi oraya yükseltir” der.

 

Bir başka edebiyatçımız ve şairimiz Muallim Naci ise “Şevksiz ve gayretsiz adam, yelkensiz gemiye benzer, yol alamaz” der.

 

Atasözlerimizden biri de şöyle: “Tembelliği meslek edinmiş insanlar, el arabasına benzer, itildikleri zaman işe yararlar, bırakınca da oldukları yerde kalırlar.”

 

Bilgeler birbirlerinin sözlerini besler. Çünkü tüm diller, inançlar, bütün milletlerde aynıdır. Yukarıdaki ifadelere de Romalı felsefeci Cicero destek verir: “Yarınlar yorgun ve bezgin kimselerle değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir” der.

 

Napolyon, bu cümleye şu katkıyı sunar: “İmkânsızlık, yalnız tembellerin sözlüklerinde bulunan bir kelimedir.” Necip Fazıl ise mısralarıyla gayreti ve çalışkanlığı taçlandırır:

 

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

 

*           *           *

 

16. yüzyıl divan şairlerinden Şikâri mahlaslı Ahmet Şikâri ise iki mısra ile kulun kula sebep olduğunu anlatır:

 

Kul kula sebeptir iyi bil can,

İş başarmaz tek başına bir insan.

 

Şikâri’nin tespitlerini atasözlerimizle tamamlayalım:

 

-El eli yıkar, iki el birleşir yüzü yıkar.

-Baş başa vermeyince iş bitmez.

-Ayrılığın sefasından, birliğin cefası daha hayırlıdır.

-Ayrılmak kolaydır felaketi doğurur. Birleşmek zordur, huzuru güveni doğurur.

 

*           *           *

 

Aklı erenler kabul eder ki, ‘hız ve haz’ çağındayız. Çok harcayalım, daha çok refaha, konfora, lükse sahip olalım derken, kazanmadığımız paralara muhtaç oluyoruz. Meseleyi yine kültürel kodlarımıza havale edelim:

 

Ahiliğin temelini oluşturan medeniyetimiz, borç almanın-vermenin ve ödemenin kurallarını insanı merkeze alarak planlamıştır.


Yalnız tabii en iyisi, hız ve haz arzularına biraz gem vurup, kanaat ve sabır ölçeğinde hareket ederek borçlanmamaktır. Bu hususta ahiliğin buyruk ve kurallarına bakalım:

 

-Bir insan borç almaya başlayınca alışır ve sonrasında dilenmeye başlar. Gücünüze ve kesenize göre borçlanın, ne kendi yüzünüzü yere düşürün ne başka yüzleri öfkelendirin.

-Borçtan olabildiğince sakınmak lazım gelir! Aksi halde borç gündüz zillet, gece derttir. 

-İnsanoğlu borçlanmaya görsün yalan söylemeye başlar, yalan afeti telafisizdir.

-Borçlu olarak at üstünde gitmektense, borçsuz olarak yürümek iyidir.

 

*           *           *

 

Velhasıl, bu kadar güzide ifadeler üzerine söz düşürmek, gölge etmek olur ama yine de sözü bağlamak gerekir.    

 

Dünya iki kapılı handır. Birinden girdik, diğerinden çıkacağız. İki kapı arasındaki yolu, yolculuğu ve yol arkadaşlarımızı iyi seçmeli vesselam.

25 Aralık 2023 Pazartesi

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon