FATİH OKTAY
Tayvan’da ne oluyor, olaylar nasıl gelişir, sonu kötüye varır mı? Bu soruları cevaplamak için her şeyden önce tarafların dertlerini anlamak gerek.
Çin tarafı için bu bir toprak bütünlüğü ve yönetim meşruiyeti meselesi. Çin Komünist Partisi, 1949 yılında ülke yönetiminde olan Ulusal Parti ile arasındaki uzun bir iç savaşın kazananı oldu ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu, kaybeden Ulusal Parti Tayvan adasına çekilerek orada 1912’de kurulmuş Çin Cumhuriyeti’nin devamı olma iddiasıyla bir yönetim oluşturdu. Böylece hem Çin anakarasında hem Tayvan adasında tek bir Çin olduğu ve onun temsilcisinin kendisi olduğunu iddia eden iki yönetim oluştu.
ABD’nin başını çektiği batı bloğu ülkeleri, Çin’in meşru yönetimi olarak Tayvan adasındaki yönetimi tanıdı ve uzun yıllar Çin’i Birleşmiş Milletler’de bu yönetim temsil etti. Tayvan adasındaki yönetim varlığını ABD’nin koruması ile sürdürdüğü için Çin Halk Cumhuriyeti için Tayvan, dış müdahale ile hükümranlık alanı dışına çıkartılmış bir toprak parçası olarak görülüyor.
TARİHİ SÜREÇ
Çin; 1800’lerin ortalarından başlayarak yaklaşık yüz yıl yabancılar tarafından ezilip horlandığı, kendisinden her fırsatta zorla toprak ve çeşitli imtiyazlar koparıldığı bir dönem yaşadı. Çin Komünist Partisi için, kendisinin iktidarı ile bu dönemin sona erdiği iddiası yönetiminin meşruiyetinin ana dayanaklarından birisini oluşturuyor. Bu nedenle Tayvan’ın Çin’in bir parçası olmadığı anlamına gelecek veya ileride Çin’in hükümranlık alanına tekrar katılması açısından olumsuz etkisi olacak herhangi bir girişime sessiz kalması, iç politika dinamikleri açısından olanaklı değil.
TAYVAN’I KORUMA GEREKÇESİ
ABD, Çin ile ilişkileri 1970’lerin sonunda sıcaklaşınca tek bir Çin olduğunu, onun da temsilcisi olarak Tayvan’daki değil anakaradaki Çin Komünist Partisi yönetimini tanıdığını, ancak bu iki yönetim arasındaki anlaşmazlığın barışçıl olmayan yollarla çözülmesini kabul etmediğini açıkladı. ABD bundan sonra da resmen tanımasa da Tayvan’daki yönetim ile yoğun ilişkilerini ve onu Çin’e karşı koruma işlevini sürdürdü. Bu çerçevede Çin de, yönetim ve toplum için ABD’nin Tayvan’daki yönetimi meşrulaştıracak, güçlendirecek, bağımsızlık ilan etmesini kolaylaştıracak her davranış toprak bütünlüğüne karşı yapılmış olarak değerlendirilip yoğun tepki oluşturuyor. 1995 yılında Tayvan’daki yönetimin başkanına eğitim görmüş olduğu üniversiteyi ziyaret etmek üzere ABD’ye resmi olmayan bir ziyaret yapması için vize verileceğinin açıklanması bir krize yol açmış, Çin Tayvan civarında askeri tatbikatlar yapmış, iş sonunda tatlıya bağlanmıştı.
Ağustos başında ABD temsilciler meclisi sözcüsü Pelosi’nin Tayvan’ı ziyareti de benzer şekilde büyük tepkiye yol açtı. Çin, ABD ve Tayvan’a karşı bazı yaptırımlar açıkladı ve 1995 krizinde olduğundan çok daha geniş kapsamlı, adayı abluka altına almaya varan askeri tatbikatlara girişti. Biden yönetimi Tayvan konusunu Çin’i daha fazla meşgul eden bir sorun haline getirecek adımlar atmaktaysa da, Pelosi’nin ziyaretini desteklememişti. Bu ziyareti yine Biden yönetimince desteklenmiş görünmeyen ve resmi olmayan başka ziyaretler izledi; Çin de düzeyini düşürse de ada civarındaki askeri varlığını sıcak tutuyor.
KABUS SENARYOSU
Bu nereye varır? Çin tarafı ucu ülke yönetiminin meşruiyetine dayandığı için Tayvan’ın Çin’den ayrılmasına giden bir yola girilmesine sessiz kalamaz. ABD tarafı da üç nedenle Çin’in Tayvan’ı bünyesine katmasına giden bir yola girilmesini kabul edemez.
Birincisi: ABD, Güney ve Doğu Asya’da ekonomik olarak önemini Çin’e kaptırmış durumda ve bu bölgede varlığı Çin’e karşı koruma, sağlama işlevine indirgenmiş bulunuyor; Çin Tayvan’ı alırsa güvenlik sağlayıcı işlevinin inandırıcılığı yok olur ve ABD bu bölgeden silinir.
İkincisi: Çin kıyılarının okyanuslara bağlantısı mevcut durumda bölgedeki adalar ve burunlar arasından, bir çatışma halinde engellenebilecek rotalar üzerinden sağlanıyor. Tayvan hükümranlık alanına girdiğinde Çin okyanuslara güvenli çıkış elde ederek ABD’ye karşı çok önemli bir stratejik kazanım sağlamış olur.
Üçüncüsü: Küçücük Tayvan’ın çip teknolojisinde dünya için vazgeçilmez bir konuma gelmiş olması, Tayvan’ı bünyesine almasının Çin’i ihya ederken ABD için yaşamsal risk oluşturacak olması. Tayvan’da TSMC şirketi günümüzde dünyada çip teknolojisinde başı çeken, en son nesil çipleri ortaya çıkartan şirket konumunda bulunuyor. Onu az farkla Kore’den Samsung izliyor. Yakın zamana kadar ABD’de Intel’de bu grup içindeydi ama son yıllarda geriye düştü. Mevcut durumda ileri teknoloji cihazlar için gerekli çipler için ABD dahil tüm dünya bu şirkete muhtaç durumda bulunuyor. Tayvan’ın Çin’e dahil olması, ABD için bu nedenle bir kabus senaryosu oluşturuyor.
SAVAŞ OYUNLARI
Mevcut durumda iki taraf da Tayvan üzerine bir savaşa girmek istemez. Çin son yıllarda uydular ve uçak gemilerini vuracak silahlara önemli yatırım yaptı; ABD’de yapılan savaş oyunları böyle bir çatışmayı ABD’nin kaybetme riski olduğunu gösteriyor. Ancak Çin, yerel bir savaşı kazansa bile küresel bir savaşta ABD ile baş edecek durumda değil ve ekonomik gelişmesine darbe vuracak böyle bir durumdan kaçınıp, sorunun zaman içinde daha da güçlendiğinde çözülmesini tercih eder. ABD için Çin’i daha da güçlenmeden Tayvan’da bir savaşa çekmek bir seçenekse de, yerel savaşın sonunun belirsizliği de düşünüldüğünde, bir yandan Ukrayna krizi bir yandan ABD ve dünya ekonomisinin mevcut durumunda böyle bir riskin şimdilik alınması zor görünüyor.
KARŞILIKLI HAMLELER
ABD’de bir yandan Biden yönetiminin Tayvan konusunu Çin için sıcak bir sorun olarak tutma politikası bir yandan Demokrat ve Cumhuriyetçi parti kanatlarının Çin’e sert çıkma yarışında olması, önümüzdeki dönemde Tayvan’da Çin’i rahatsız edecek gelişmelerin sürmesine yol açacak gibi görünüyor. Çin tarafında da Çin komünist Partisinin meşruiyet söylemi ve buna bağlı kamuoyu baskısı bu gelişmelere karşı tepki verilmesini zorunlu kılıyor. Bu iki dinamik önümüzdeki dönemde ilişkilerin karşılıklı hamlelerle zaman zaman gerilmesine yol açsa da, bir kaza olmazsa, iki tarafın çıkarları yakın zamanda bir savaşa girmelerine el vermiyor.
26 Ağustos 2022 Cuma