Av. Muhammet Aksan
İşyerinde psikolojik taciz (mobbing), son zamanlarda mahkeme kararlarında ve öğretide sıkça gündeme gelen bir husustur ve yargı kararları ile şekillenmeye devam etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 2017/7-3017 E. 2018/99 K. sayılı 24.1.2018 tarihli kararda, psikolojik şiddet davranışının sürekli ve sistematik olması gerekliliği bir kez daha vurgulanarak her davranışın bu kapsamda değerlendirilemeyeceğine dair hüküm kurulmuştur.
“Davacı vekili, davalı işyerinde amirlerinin sözlü saldırı ve hakaretlerine maruz kaldığını, kişilik haklarının çiğnendiğini, istirahatli olduğu zamanda banka şube müdürü tarafından oluru alınmaksızın çalışma masası, çekmeceleri, özel eşyalarının arandığını ve böylece diğer çalışma arkadaşları karşısında küçük düşürüldüğünü, kendisine üstleri tarafından sistematik bir biçimde işten istifa etmesi için her türlü kötü muamele, tehdit, aşağılama gibi davranışlar uygulandığını, bunun neticesinde ortaya çıkanpsikolojiktacizin E.Ü. Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığının raporu ile sabit hale geldiğini, mobbing eylemlerine rağmen davalı işverenin işçisine karşı koruma sorumluluğunu yerine getirmediğini, davacının iş yerinde yıpratılmasını önleyemediğini, davacının işini, görevini gereği gibi yapmasına, yapmak için uğraş vermesine rağmen onurunun, kişiliğinin, iş ortamında incitilmesine, küçük düşürülmesine, üzüntü ve sıkıntı içinde kalmasına neden olunduğunu belirterek manevi tazminat alacağının tahsilini istemiştir.
Dosyaya ibraz edilen bilgi ve belgeler ile diğer tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; işyerinde uygulanmakta olan Personel Yönetmeliği uyarınca çekmecelerinin aranmaması noktasında davacı işçinin haklı bir beklentisinin söz konusu olmayacağı, ancak düşük performansla çalıştığının ispatlanamaması, e-mail içerikleri, davanın açıldığı tarihten yaklaşık iki yıl sonra E.Ü. Tıp Fakültesi öğretim üyelerince tanzim edilen heyet raporu içeriği, davacının yönetmen olmasına rağmen kendisine bu yönde bir muamele yapılmayıp, bağırılıp azarlandığı yönündeki tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında, davacı işçinin hedef alınarak uzun bir süreye yayılan ve sistematik hâl alanpsikolojiktaciz niteliğindeki davranışlara maruz kaldığı sonucuna varılmıştır. Davacı işçiye yönelik bu baskıların varlığına dair güçlü olgular karşısında, davalı işveren ise davacıyapsikolojikbaskı uygulanmadığını ispat edememiştir.”
Son yıllarda artan mobbing davalarının önüne geçebilmek ve sürdürülebilir bir çalışma ortamı sağlayabilmek için işverenlerin şeffaf yönetim ilkelerini etik kurallarına uygun şekilde uygulamaları, çalışanların ise iş sözleşmesi ile üstlendikleri yükümlülüklerine uygun davranmaları bir zorunluluk haline gelmiştir.