FATİH OKTAY
Avrupa Komisyonunun 2019 sonunda açıkladığı Yeşil Mutabakat programının ana konusunu iklim sorunu oluşturuyor. Atmosferdeki insan kaynaklı sera gazı birikimi dünyayı tehlikeli bir noktaya getirmiş bulunuyor. Eğer çok köklü önlemler alınmazsa dünya seller, kuraklıklar, kasırgalar gibi aşırı iklim olayları ile giderek daha sık ve ciddi boyutlarda karşı karşıya gelecek, deniz düzeyi giderek yükselecek, bunlara bağlı olarak yaşam koşulları kötüleşecek, tarımsal üretim olumsuz etkilenecek, en kötü senaryolarda dünya mevcut insan medeniyetini destekleyebilir olmaktan çıkacak.
***
Yeşil Mutabakat programı AB ülkelerinde karbondioksit ve diğer sera gazlarının salımının 2050 yılına kadar sıfırlanmasını öngörüyor. Bu hedef doğrultusunda 2020 sonunda, 2030 yılına kadar AB kaynaklı sera gazı yayımlarının 1990 seviyesinin yüzde 55 altına çekilmesi hedefi benimsendi ve Paris Anlaşması çerçevesinde taahhüt olarak açıklandı. Geçtiğimiz ay ortasında da 2030 hedefine yönelik yasal düzenlemeler ile ilgili kapsamlı bir program açıklandı.
Bu hedeflere ulaşmanın ana araçlarından birisini karbondioksit başta olma üzere sera gazlarını doğaya salmanın bu işi geçekleştirenler için maliyetli hale getirilmesi geliyor. Bu için AB’de seçilen yöntem, sera gazı yayımının (emisyon) bir borsa üzerinden fiyatlandırılması. Dünyanın bu nitelikte ilk büyük düzenlemesi olarak, deneysel nitelikte 2005’te kurulan AB Emisyon Ticaret Sistemince kapsanan üreticiler, toplamı yıllık olarak belirlenen ve giderek azalan yayım kotalarını ihale yoluyla (geçiş döneminde bazıları tahsis yoluyla) alıyorlar. Söz konusu dönem içinde bu şekilde elde edilen kotanın üzerine çıkıldığında ilgili kuruluşun ceza ödemesi ya da borsa üzerinden kotasının altında kalan kuruluşlardan ek kota alması gerekiyor. Böylece atmosfere sera gazı yaymanın bir piyasa fiyatı oluşmuş oluyor.
FİRMALAR SİSTEM İÇİNE ALINACAK
Yeşil Mutabakat programı sera gazı yaymanın maliyetinin giderek artması ve giderek daha çok sektör ve firmanın bu sistem içine alınmasını öngörüyor. Bu ve diğer çevre hedeflerine yönelik diğer düzenlemelerin AB üreticilerine ek maliyetler getirmesi söz konusu. Bu durumda AB üreticilerinin AB pazarında rekabet gücünün düşmemesi için AB pazarına giren ürünlerin ilgili ülke ve üreticilerin üstlendikleri iklim sorununun çözümü ile ilgili maliyet düzeyine bağlı olarak vergilendirilmesi öngörülüyor. Bu uygulamanın, AB üreticilerini korumanın ötesinde diğer ülkeleri de AB’dekine benzer uygulamalara yönlendirmesi bekleniyor.
EKONOMİK BÜYÜME STRATEJİSİ
AB Komisyonu programı bir ekonomik büyüme stratejisi olarak niteliyor. Tüm dünyada şirketlerin ve bireylerin bu program çerçevesinde iklim ve çevre dostu ürün ve yöntemlere yönlenmesi, elektrikli otomobiller, temiz üretim süreçleri, enerji koruyucu binalar, temiz enerji üretimi ve saklanması gibi alanlarda büyük talep oluşturacak. AB, bu talebe kendi şirketlerinin cevap vermesi, böylece yeni teknolojiler, üretim sektörleri, üretim ve istihdam sağlanması hedefliyor.
ÇİN NE YAPIYOR?
Programın bir de uluslararası politika alanındaki yararı var. Bu programla AB, büyük bir küresel sorunun çözümünde başı çeken, standart oluşturan bir konuma gelmeyi hedefliyor.
Çin ne yapıyor? O da aynısın yapıyor. Ülke yönetimi 2015 yılında Paris Anlaşması sürecinde ülke sera gazı salımlarını 2030 yılına kadar indirmeye başlama taahhüdünü vermişti. Bu taahhüt 2020’nin sonlarında 2060 yılına kadar ülke karbondioksit salımlarını sıfırlama hedefiyle yükseltildi.
Öte yandan 2013-2014 yıllarında ülkenin yedi yöresinde deneme nitelikli bölgesel karbon borsaları kuruldu, ardından da geçtiğimiz günlerde Çin’in emisyon ticaret sistemi ulusal düzeyde faaliyete geçti. Sistem şimdilik yalnız 2000 dolayında enerji üreticisini kapsıyorsa da işlem hacmi olarak AB’nin önünde dünyanın en büyüğü konumuna oturmuş bulunuyor.
Çin de bu konuya aynı zamanda uluslararası saygınlık yanında bir teknolojik ve ekonomik gelişme stratejisi açısında yaklaşıyor. Daha önce burada ele aldığımız gibi, çevre ve iklim dostu politikaların da desteği ile Çin günümüzde elektrikli otomobiller, bunların aküleri, güneş enerjisine dayalı enerji üretim sistemleri gibi birçok yeşil teknoloji alanında dünyanın bir numaralı üreticisi konumuna gelmiş bulunuyor ve iklim dostu politikaların ortaya çıkaracağı pazarda büyük pay edinmeyi planlıyor.
Kısacası Çin de uzunca zamandır kendi Yeşil Mutabakat programını sürdürüyor.
13 Ağustos 2021 Cuma