tatil-sepeti

Fatih Oktay

ABD dolarının dünyada, bir zamanların Fransız Maliye Bakanı Valéry Giscard d’Estaing’ın ‘fahiş ayrıcalık’ olarak nitelediği, herkes tarafından kabul edilmesinden kaynaklanan özel bir konumu var. ABD’nin ödemeler dengesi gibi bir sorunu yok; ülkede yerleşikler dünyadan kendi paraları ile mal ithal edebiliyorlar. ABD ile hiçbir ilişkisi olmayan ülkelerin insanları da birbirlerinden mal alırken sıklıkla dolar üzerinden fiyat verip ödeme yapıyorlar. ABD dünya ihracatının yüzde 8, ithalatının yüzde 12’sini gerçekleştiriyor ama dünya dış ticaret ödemelerinin yarısı dolar üzerinden yapılıyor. ABD ile ilişkisi olsun, olmasın, dünyadaki ülkeler arası borç alışverişinin de yarısı ABD doları üzerinden yapılıyor. Dünya merkez bankaları, rezervlerinin yaklaşık yüzde 60’ını ABD doları olarak tutuyor. Dünyadaki döviz alışverişlerinin yüzde 85’i dolara karşı yapılıyor. Bankalar, ticari şirketler, bireyler, herkes dolar kabul ediyor; dolar bankada, kasada, yastık altında başköşede yer buluyor.

Bu, ABD için birkaç kuruş maliyetle basılan kağıt para karşılığında gerçek mal ve hizmetler alma imkanı oluşturuyor. Bu, kişilerin, şirketlerin, bankaların, merkez bankalarının ödeme işlemleri için ABD finansal sisteminde kaynak tutmaları, bu ülkeye ucuz kaynak aktarmaları anlamına geliyor. Bu, ABD ile hiçbir ilişkisi olmayan mal ve hizmet alım satımı, borç alıp verme, döviz alım satımı işlemlerinin ABD bankacılık sistemi üzerinden, bu sisteme gelir sağlayarak gerçekleştirilmesi anlamına geliyor.

SWAP ANLAŞMALARI

Öte yandan küresel ticaret ve finans işlemlerinin merkezinde yer alması, dünyayı ABD ekonomisinin durumuna çok hassas kılıyor; zaman zaman, 2008 küresel krizinde ve son olarak Covid-19 krizinde olduğu gibi dolar likiditesi kuruyor, diğer ülke ekonomileri olumsuz etkileniyor. Bu durumlarda ABD swap işlemleri ile piyasaya döviz sağlıyorsa da bu herkes için geçerli olmuyor. Bu arada, swap işlemlerinin ödemeler dengesi sorunları değil, geçici likidite sorunlarına çözüm olduğunu hatırlatalım. Son Covid sıkışıklığında ABD’nin swap olanağı sağladığı Japonya, büyük cari fazlası olan, Çin’den sonra en büyük döviz rezervlerine sahip bir ülke.
Doların küresel ticaret ve finans işlemlerinin merkezinde yer alması, ABD’ye bunu bir silah olarak kullanma imkanı da veriyor. ABD yönetimleri belli ülke, kişi ve kuruluşları ABD ödeme sisteminden yararlanmasını yasaklayabiliyor. Dünya ticari ve finansal ödemelerinin büyük bölümü bu sistem üzerinden geçtiğinden, bu, yasaklanan için ticari varlığına son verebilecek bir darbe oluşturuyor.

Çin, doların bu ayrıcalıklı konumuna karşı, 2008 krizinde ortaya çıkan dolar likidite sorunundan sonra tavır aldı. Bu gelişmelerden sonra Çinli yetkililer ABD dolarının yerini, IMF’nin Özel Çekme Hakları türünde uluslararası nitelikte bir ödeme aracının alması yönünde önerileri sıklıkla dile getirir oldu. Aynı dönemde ülke parası RMB’nin de uluslararası kabul gören bir para olması yönünde çalışmalar başladı. Bu doğrultuda, RMB ile ihracat-ithalat serbest bırakıldı, Hong Kong’da bir paralel RMB finansal sistemi kuruldu, döviz piyasalarının ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, finans piyasalarının yabancılara açılması yönünde önemli adımlar atıldı ve atılıyor. Bu çerçevede ayrıca, Türkiye de dahil birçok ülkeye swap anlaşmaları ile RMB kaynak sağlandı. Bu çabalarla RMB tek haneli yüzdelerle uluslararası ödemelerdeki payı açısından dünyada 5. sıraya geldiyse de henüz yolun başında bulunuyor.

SON SÖZ DİJİTAL PARADA

Trump yönetimi döneminde doların silah olarak kullanımının sıklaşması ve bunun kendisi için de söz konusu olma olasılığı Çin’i dolarsız uluslararası ödeme sistemi arayışlarının içine çekmiş bulunuyor. Bu doğrultuda Çin, dolar yerine ulusal paralarla ticaret ve finansman sağlama yönünde BRICS Kalkınma Bankası ve Shanghai İşbirliği Örgütü gibi oluşumlar yanında ikili anlaşmalar çerçevesinde girişimlerde bulunuyor. Bu çerçevede Rusya ile 2019’da iki ülke arasındaki ticaretin ülke paraları ile yapılması yönünde bir anlaşma yapılmıştı. Geçtiğimiz yıllarda iki ülke arasındaki ticaretin yüzde 90’ı dolar ile yapılırken, 2020’nin ilk çeyreğinde bu oranın yüzde 50’nin altına indiği, ama Euro ödemelerin de yüzde 30’a çıktığı, ödemelerin yüzde 24’ünün de ülke paralarıyla olduğu bildiriliyor. İki ülke arasındaki ticaretin hemen hemen dengede olması nedeniyle ülke paralarının kullanımını sağlamanın göreceli kolaylığı düşünüldüğünde girişimin başarısının henüz sınırlı olduğu söylenebilir.

ABD dolarının konumu kolay ve çabuk değişecek görünmüyor. Bu alanda son sözü belki teknoloji ve dijital paralar söyleyecek.

14 Ağustos 2020 Cuma