Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

Doç. Dr. Nurullah Gür

Malumunuz küreselleşme bir süredir ivme kaybediyor. Birçok ülke, 2008’deki küresel krizden bu yana yerli üretime daha fazla önem vermeye başladı. Korumacı politikaların etki alanı genişliyor. Koronavirüs, küresel işbirliklerini güçlendirmek için önemli bir fırsat sunuyordu.

Ancak, realitede bunun gerçekleşmesinin çok kolay olmayacağı görüldü. ABD, Çin’i sıkıştırmaya devam ediyor. AB ülkeleri ekonomik sorunlarını çözmeye yönelik ortak bir zemin bulma konusunda zorlanıyorlar. Ülkeler salgın sonrasında medikal ürünler ve kritik ara maddelerinde korumacı önlemlere daha fazla yöneldiler.

Koronavirüs, küreselleşmeyi biraz daha dizginleyecek gibi görünüyor.

KORUMACILIK UZUN SÜREMEZ

Türkiye, küresel ekonomideki bu değişime adapte olma konusunda bir süredir çeşitli politikalar uyguluyordu.

Bu kapsamda savunma sanayi, ilaç, tıbbi cihazlar, otomotiv, kimya ve yenilenebilir enerji teknolojileri gibi kritik sektörlere yönelik kamu destekleri artırıldı. Bu alanlarda yerlilik oranının artırılması hedefleniyor.

Koronavirüs döneminde ise bazı ithal ürünlerin gümrük tarifeleri artırıldı.

Korumacı hamleler ve yerlileşme stratejisi küresel dünyadan koptuğumuz anlamına gelmiyor. Türkiye küreselleşmeden uzaklaşamaz.

Türkiye’nin orta ve uzun vadeli ekonomik hedeflerine ulaşması için dış ticarete ihtiyacı var.

İhracata da yeri geldiğinde ithalata da. Korumacı politikaları uzun süre uygulayacağımızı düşünmeyelim.

Gümrük tarifelerindeki artışın bir kısmı geçici olacaktır. Makroekonomik denge (özellikle bütçe ve cari açık) yerine oturdukça bu tarifelerden bir kısmı eski seviyelerine geri dönecektir.

KATMA DEĞERLİ ÜRETİM

Korumacılığın biraz daha uzun devam edeceği alanlar da tabii ki var. Korumacılığı belli bir strateji dahilinde akıllı sanayi politikalarıyla birlikte uyguladığımızda yüksek katma değerli yerli üretimi artırabiliriz.

İç piyasayı korurken bu sektörlerin ihracat potansiyellerini hesap etmemiz gerekiyor. Bir süre sonra ihracatçı konuma geçebileceğimiz sektörleri ve ürün gruplarını korumak mantıklı.

Ne kadar korursak koruyalım, dış ticarette rekabetçi olmayacağımız alanlara yönelik uzun süreli korumacı önlemler almanın zaten bir getirisi yok.

Koruma sağladığımız ve destek verdiğimiz alanlarda kalite ve fiyat anlamında yurt dışındaki muadilleriyle rekabet edecek konuma gelmeyi ve hatta onlardan daha iyi olmayı hedeflemeliyiz.

Ekonomi ve ulusal güvenlik için hayati önem arz eden alanlarda katma değerli üretime geçiş yapmayı ve buralarda net ihracatçı ülke olmayı başarmalıyız.

Küreselleşme dünya genelinde bir süre daha yavaş bir hızda ilerleyecek. Ancak, bu ilelebet böyle devam etmeyecek. Küresel ticarete yönelik yapısal sorunlara cevap bulundukça ve ticaret anlaşmaları yenilendikçe bir taraftan korumacılık azalırken bir taraftan da küresel ticaret hacmi artmaya başlayacak.

İşte küresel ticarette oluşması beklenen bu yeni sisteme geçildiğinde Türkiye’nin üretim yapısı ve ihracat potansiyeli anlamında değişen koşullara hazır olması gerekiyor.

17 Temmuz 2020 Cuma