Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Türk ekonomisinin algısına yönelik son yıllardaki süreç, esasen bir bilanço yönetimi. Yani, varlıklarınızla, yükümlülüklerinizin yönetimi. Son 2.5 yıldır, varlıklarımızı öne çıkarmak, Türkiye'nin küresel algısı ile ilgili 'yeni heyecanlar', 'yeni hikayeler' ortaya koymak konusunda yeterince başarılı değiliz.

KAMU MALİ DİSİPLİNİ
AK Parti hükümetlerinin bugüne kadar hiç delinmesine izin vermediği ve hayli başarılı yürüttüğü 'kamu mali disiplini', 'merkez bankası araç bağımsızlığı', 'bankacılık sektörünün sağlamlığı ve kredibilitesi' için, adeta, önümüzdeki 1 yıl içerisinde tüm bu standartların hallaç pamuğu gibi dağıtılacağına dair, ekonomi çevrelerinin ağzına keyifsiz bir tat verilmiş ve 'belirli çevreler' bu mesnetsiz algıyı acımasızca kullanarak, Türkiye'nin 'artı'larından çok, 'eksi'lerinin öne çıktığı böyle bir atmosferi tepemize yığmaktalar.

MAKRO MODEL

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artış kararı, sürüncemede kalmış bir konuyu, yeni bir aşamaya geçirdi. Bununla birlikte, ABD ekonomisindeki kırılgan toparlanma nedeniyle, 'artık normalleşiyoruz' mesajı vermek isteyen Fed’in, 2016'yı hayli temkinli geçireceğini düşünüyorum. Bu Türkiye'ye 64. Hükümet'le birlikte, önümüzdeki 4-5 yıl için kritik önemde olan yeni makro ekonomik reform modelini bir an önce tamamlama ve hayata geçirmek noktasında ciddi bir imkan ve zaman kazandıracak. Önümüzdeki 6 ayı, reel sektördeki sıkıntılara yönelik doğru teşhis ve tedavi yöntemlerini tespit etmek adına, çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

BAZUKA YAKLAŞIMI

Bu durum, en geç önümüzdeki 1 aylık dönemde, 'bazuka yaklaşımı' (bazooka approach) ölçüsünde bir makro ekonomik reform paketinin, küresel ve yerel ekonomi aktörlerini heyecanlandıracak bir dizi tedbirin paylaşılmasını gerekli kılmakta. Ancak, ses getirici reform paketlerinin yanı sıra, Türk ekonomisinin algısına yönelik olarak da kritik önemde adımlar atılmalı. Reel sektörde seri bir 'yatırım şevkini kaybetme' süreci yaşanıyor. Mutlaka dağıtılması, tedavi edilmesi gereken ciddi bir 'keyifsizlik' ve 'beklentisizlik' sorunu baş göstermiş durumda. Türk reel sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşlarının çoğunda, mevcut bürokrasinin yeni çözümler üretemeyeceğine dair bir ümitsizlik oluşmuş.

Misal, uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's'in iddiasına göre, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz artış kararından en çok etkilenecek ülkelerin başında Brezilya, Rusya, Türkiye ve Güney Afrika geliyor. Moody's e göre, bu ülkelerin büyümeyi sürdürmek ve dış şoklar karşısında korunmak açısından dar bir politika alanları bulunmaktaymış. Bunu, milli gelirin yüzde 1 ve hatta altında bütçe açığı veren, kamu borç stokunun milli geri oranı yüzde 36-37'ye gerilemiş, Brezilya'dan en az 2 puan, Rusya'dan en az 5-6 puan ve Güney Afrika'dan en az 1.5 puan daha yüksek oranda büyüyen bir Türkiye için iddia ediyor, Moody's. 'Söyleyene değil, söyletene bak' derler. Türkiye, Ekonomi Yönetimimiz, aciliyetle 'savunma psikozunu' üzerinden atmalı.

SORU İŞARETİ KALMAMALI

Türk Ekonomi Yönetimi, Hükümet, Türkiye'nin terörle, çatışmalarla, uluslararası politik gerginliklerle kıskaca alınmış gündemine rağmen, yerel ve küresel ekonomi çevrelerinin gündemine Türkiye ile yeni heyecanlar düşürmeli. Türk ekonomisi için yeni fırsatlar ortaya konmalı. Tüketici güvenini güçlendirecek tedbirler hızlandırılmalı. Son 4 yılda, sabit gelirli kesimin reel satın alma gücünde anlamlı bir erime oldu. Artık kaçınılmaz gözüken '1.300' TL düzeyindeki asgari ücret ve hafta başı Başbakanlık'a gönderilmiş olan eylem paketi ile memurlara, emeklilere, öğrencilere, tarım kesimine sunulacak imkanlar ve teşviklerin, kimi çevrelerce 'mali disiplin deliniyor' izlenimi amacıyla kullanılmasına izin vermeyip, esas, maliye politikasında çok sayıda gelişmiş ve önde gelen gelişmekte olan ülkeye nasip olmayacak ölçüdeki 'geniş' hareket alanının, sürdürülebilir büyüme ile ilişkisi öne çıkarılmalı.

FİRMALARIN KARLILIĞI

Eğer, 'kara bulut'ları dağıtamaz isek, söz konusu eylem planı ile yaşam standartlarını iyileştirdiğimiz vatandaşlar da ekonomik aktiviteyi hareketlendirecek hiç bir tutum ve harcama içine girmeyecekler. Oysa, böyle bir adımın, 2016 yılında Türk ekonomisini yüzde 5 büyümeye götürmesi ve firmaların karlılığının iyileşmesi, söz konusu kamu harcamalarının anlamlı bir kısmını karşılayacak kadar, kamu gelirlerinin de hareketlenmesi anlamına gelecektir. 'Kara bulut'ları dağıtmanın en kritik noktası ise döviz kurlarındaki belirsizlik ve dalgalanmanın bertaraf edilmesi. Bunun için atılması gereken adımların tıkanmasının müsebbibi siyasi irade değil, siyasi iradeyi ikna etme becerisinin zayıflamasıdır. Bu nedenle, Türk ekonomisinde güvenin tazelenmesi, önce siyasi irade ile ekonomi yönetimi arasında güvenin tazelenmesinden geçiyor.

20 Aralık 2015 Pazar