Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

DOÇ. DR. NURULLAH GÜR


Türkiye ekonomisini anlamak ve analiz etmek bazen kolay olmuyor. Kışı ve yazı aynı anda yaşayabiliyoruz. Salgın sonrasında ekonomimiz, çoğu rakibe kıyasla daha hızlı toparlanıyor. Sanayimiz altın dönemlerinden birini yaşıyor. Üretim, kapasite kullanımı ve cirolardaki artışlar yüzleri güldürüyor. Asya’dan Batı’ya mal getirmek zorlaşınca ve pahalı hale gelince Türk şirketleri güvenilir bir tedarikçi olarak devreye girdi. Eskiden beri ihracatçı olan şirketlerimiz portföylerine yeni müşteriler eklerken, binlerce yeni şirket de ihracat yapmanın ilk kez tadına varıyor. 12 aylık dönemde ihracatımız tarihte ilk defa 200 milyar dolar sınırını aştı.

Yüksek faiz oranlarına rağmen, içeride talep hiç de fena değil. İç piyasa halen canlı. Aşılamanın hızlanmasıyla birlikte hizmetler sektöründe de ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Geçen seneye kıyasla daha fazla insanın tatile çıktığı ve insanların daha sık kafe, lokanta ve sinemaya gittikleri gözlemleniyor. Türkiye ekonomisi 2021’yi yüzde 7’ye yakın bir büyüme ile kapatacak gibi duruyor. Bu, ben dahil tüm ekonomistlerin yılbaşındaki tahminlerinin çok üzerinde bir büyüme oranı. Yerel ve küresel ölçekte birçok zorluğun yaşandığı bir dönemde ekonominin gösterdiği bu performans oldukça etkileyici.

ENFLASYONUN ETKİSİ

Maalesef ekonomideki bu olumlu havayı gölgeleyen faktörler de var. Enflasyonumuz çok yüksek. Enflasyon üretici tarafında yüzde 45’e, tüketici tarafında ise yüzde 19’a dayandı. Yüksek enflasyon, dar gelirli aileler ve nominal ücreti enflasyona uyumlu oranlarda artmayan çalışanlar için satın alma gücünde azalma anlamına geliyor. Enflasyona karşı kendi koruyacak finansal varlığa sahip kesimler ise servet etkisiyle satın alma güçlerini arttırabiliyor. Bazı şirketler maliyetlerindeki artışı fiyatlarına yansıtamadıkları için kar oranlarında düşüş yaşıyor. Ekonomik toparlanmayı her sektörün aynı derece yaşayamadığını da not etmek lazım.

NÜFUS VE İSTİHDAM

Yüksek işsizlik, bir başka can sıkıcı nokta. Salgının ekonomik etkilerinin en ağır hissedildiği Nisan 2020’den sonra 3 milyondan fazla yeni istihdam oluşturuldu. Ancak, iş bulma noktasında umutsuzluğa kapılıp veya mevcut ücret seviyesini yeterli görmeyip iş aramaktan vazgeçen bir kitle var. Atıl işgücü oranı yüzde 25.4, genç işsizlik oranı yüzde 23.2 seviyelerinde.

***

Üretim, ihracat ve büyümede çok problemimiz kalmadı görünüyor. Hatta bu alanlarda salgın öncesi seviyeleri aştık bile. Şu anki hedefimiz, ekonomik toparlanmayı tabana yayabilmek olmalı. Yüksek enflasyon ve işsizlik bunu engelliyor. Türkiye’nin ekonomiyi büyütürken bir taraftan da gelir dağılımını düzeltecek bir dengeye ihtiyacı var. Ekonomideki önceliklerimizi ve politikalarımızı bu dengeyi yakalamak için şekillendirirsek, refah artışını daha kalıcı hale getirebiliriz.

20 Ağustos 2021 Cuma