Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Okulların kapanması ile birlikte kitle tatili dönemine girmiş oluyoruz. Nereye gidersek gidelim tatili bir gezi-kültür formatı içinde düşünmekle mükellefiz. Yaygın münazara konusu olan hususu ünlü sanatçımız rahmetli Barış Manço’ya sormuşlar. ‘Çok gezen mi bilir çok okuyan mı’ diye. O da çok derinlikli bir hazır cevapla; ‘gezerek okuyan’ demiş. Şimdi tatil; sıla-i rahim yani memleket ziyaretlerinin dışında beğenisinden türüne, formatından icrasına kadar giderek bir endüstri haline dönüşüyor. Bir süreç olarak tatil düşüncemizin yönlendirmekten başlayarak bütün ayrıntıların planlanması ve yaşanılmasının profesyoneller tarafından bize bir paket olarak sunulması, zaten işin tam bir endüstri haline getirilmiş olduğunu ifade ediyor.

Nüfusun giderek şehirlerde yoğunlaşmaya başlaması, yeni çalışma hayatının formatı, gelişen meslekler, küresel olma hali ve son teknoloji kullanımının yaygınlaşması, ‘tatil’ dediğimiz olguyu bu şekilde bir endüstri haline getirmiştir. Sadece tatil değil hayatımızı kuşatan birçok olgu -sosyal/kültürel hayat gibi- endüstrileşme süreci içinde hızlanan unsurlar olmuştur. Bu gidişata kültürel bir boyut katamaz isek insanın endüstrileşmesi gibi negatif bir sürece katkı yapmış olacağız.

TATİL KÜLTÜRÜ VE TATİLDE KÜLTÜR

Bu durumda şu soruları kendimize sormamızda yarar var. Modern dönemlerde tatil, sadece belirli bir zamana hasredilmiş ve dinlenme diye bildiğimiz eylemi gerçekleştirme işi midir? Değilse; bize ayrılan veya dayatılan bir zaman dilimi içerisinde bireysel veya daha çok aile ile çıkılan karmaşık bir eylem bütünü müdür? Veya yine bir zaman diliminin iyice endüstri haline getirilen bir formatta yaşanılması mıdır?

Burada hayata ve insana dair bir sorgulama yapılacak ve bundan insanlık adına bir yarar üretilecek ise bu zaman diliminin kültürden soyutlanmadan planlanması ve yaşanılması esas olmalıdır.

Şimdi, tatil kavramı ve olgusu üzerine kültürbağlamında bir değerlendirme yapalım ve kültürü merkeze alan tatil yaklaşımı geliştirmeye çalışalım. Tatil; insan topluluklarına ilişkin birkültürise ve tatilde kültürden uzaklaşmayacak ve bu iç içeliği koruyacaksak bu yaklaşım üzerine düşünmek gerekir. Fakat bilindiği üzere her alanda olduğu gibi tatilin endüstrileşme sürecinin hızlanması, kültürü; ya azaltan veya başkalaştıran bir unsur haline getirmektedir.

Turizmi sosyolojik açıdan düşündüğümüzde tatilin endüstrileşmesi; turizmin en yararlı tarafı olan turist ile yerli halk iletişimini ve etkileşimini azaltan bir unsur olarak ortaya çıkarmasıdır.
Bu durum turizmin en negatif yanını teşkil eder. Normalde beklenen turizm aktiviteleri içine geziler yerleştirerek gidilen yörenin insanları ile yerel kültür özgünlüğü içerisinde bir iletişimin vuku bulmasıdır. Olan ise maalesef bunun tersi bir durumdur. Tatilin bütün unsurlarını planlayan ve yönlendiren paketler bu iletişimi iyice azaltmaktadır.

Şimdi kitle turizminin bütün ayrıntılarını planlayan profesyoneller ve sayıca az olsa da bireysel olarak plan/tercih yapanların göz önüne almaları gereken husus; yerel halkla iletişimi artıran ve bir bütün olarak kültürel kazanımı önemseyen bir yaklaşımı benimsemeleridir.
Bu da mümkün olan bir husustur. Yani, insanları otele ve her şey dahil sistemine mahkum etmek turiste de yerel halka da bir şey kazandırmaz. Sadece tatil zamanını otel denilen sınırlı bir alanda geçirmiş oluruz. Bu da insan açısından çok sınırlı bir kazanım olur.

Gerçekte ise bütün bunların tümünü bir ahenk içerisinde ve her iki tarafı da memnun edecek şekilde planlamak mümkündür. Yani tatilci hem otel imkânları içinde tatilini yapar hem de bulunduğu bölgeyi müzeleri, ören yerlerini ve coğrafi güzellikleri gezmek sureti ile o yörenin kültürüyle temas ederek kazanımını artırabilir. Unutmamamız gereken her zaman için çok kazanımlı planlamalar daha çok memnuniyet yaratır.

11 Haziran 2018 Pazartesi