Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

Görünen o ki, son 13 yıllık tecrübe dikkate alınarak, Türk seçmeni, önümüzdeki 5 ve 10 yıl için, yeniden yapılandırılan küresel ekonomi-politik sistem ve küresel rekabetten Türk ekonomisinin kopmaması adına, oluşturulacak stratejileri ve yol haritasını en iyi şekillendirecek ekibin yine AK Parti içerisinden çıkacağını öngördü ve oyunu buna göre kullandı. Seçmen, 1 Kasım pazar günü saat 17'den itibaren kendi görevini tamamladı, kendi sırasını savdı ve siyasilerimizin üzerinde çok daha ağır bir sorumluluk yükledi. 2011 yılından itibaren, giderek yavaşlayan ve 2013 yılından itibaren, çok özel koşullara bağlı olarak tamamıyla durmuş olan reform sürecinin yeniden hareketlendirilmesi gerekiyor. Reel sektörün rekabetçiliği açısından, girişimci dostu vergi ve istihdam politikaları oluşturulması gerekmekte.

Hemen bir örnek ile başlayayım; peşin (geçici) vergiyi hemen kaldırın. Ne demek peşin ve niye hala var? Anlıyorum, geçmişte bu ülkede iki, hatta üç haneli enflasyon vardı ve vergi otoritesi gelirini korumak için, peşin vergi sistemini getirmişti. Ama, bugün tek haneli enflasyon düzeyindeyiz ve reel sektörün tümü için peşin vergi bir külfet. Dolayısı ile Türkiye'de girişim dostu yepyeni bir anlayışı ekonominin yönetimine kazandırmamız gerekiyor ve belirli aralıklarla reel sektörü dinleyen bir yapı oluşturmamız gerekmekte. Ekonomik ve Sosyal Konsey'in düzenli olarak toplanması gerekiyor; neredeyse anayasal bir gereklilik. Uzunca bir süredir bir araya gelinmiyor. 3 hafta içerisinde hükümet kurma çalışmaları başlar ise, en geç kasım ayı sonu gibi göreve başlayacak bir hükümet ve ekonomi yönetimiyle, 2016 yılının küresel anlamdaki risklerine yönelik çalışmaları hızla tamamlamak gerekecek.

BÜYÜMEYE İHRACATIN KATKISI ARTTIRILMALI

2016-2018 Orta Vadeli Program açıklandığında, net ihracatın büyümeye katkı yapmayacağı, yapamayacağı öngörülmüş. Net ihracatın büyümeye katkı yapmayacağı bir orta vadeli program hazırlamak ve kamuoyu ile paylaşmak dahi başlı başına benim için tartışma ve eleştiri konusudur. Türkiye'nin önümüzdeki 5 yılı için, net ihracatın ve özel sektör yatırımlarının Türkiye'nin büyüme hızına ciddi katkıda bulunduğu bir yeni hedef seti yeniden kurgulanmalı. Tümüyle iç talep ve Türk halkının tüketimine bağlı bir büyüme hedeflemesi, bizi 10 yıl sonra, son küresel krizde büyük kırılma yaşamış olan Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin durumuna düşürür. Üstelik, biz, bir de AB üyesi değiliz. Aday ülke olmamıza bile bakmazlar, oturup batışımızı seyrederler.

Bu nedenle, ihracatın desteklenmesine yönelik süreçlerde de bir seferberlik gerekiyor. Eğer, Türk ihracatçısının yeterince desteklendiğini iddia eden olur ise, hangi makamda olursa olsun, öyle kamu desteklerini yakalar, onları öyle bir ihracatçıya verilen destekle karşılaştırırım ki, tabloların kendisi bile utancından kırmızıya dönüşür. Bunca ağır küresel ve yerel zorluklara rağmen, ihracatımızda ekim ayındaki daralma sadece yüzde 1,5. Türkiye'nin ihracat odaklı yeni bir büyüme modeli oluşturmaktan başka, milli bazlı bir teknoloji hamlesi oluşturmaktan başka şansı yok. İmalat sanayinin önemini geç kavramak, tekstil başta olmak üzere, önde gelen kimi sektörlerin misyonunu tamamladıklarına dair gereksiz ve anlamsız tartışmalara vakit ayıracak dururumuz yok. Üretim odaklı yepyeni bir bakış açısı oluşturmamız gerekiyor.

BAKAN YILMAZ'DAN OVP SİNYALİ

Geçtiğimiz perşembe günü açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Yeni siyasi ortam, yeni hükümet ve şartlarla birlikte, OVP'nin güncellenebileceği mesajı verdi. Bununla birlikte, güncellemenin radikal olmayacağını da hatırlattı. Bu yeni ortamda yüzde 4 büyümenin çok rahatlıkla gerçekleşebileceğini, hatta aşabileceğini ifade eden Bakan Yılmaz, bu sonucu yakalamak için reformlarım zamanında hızlı bir şekilde gerçekleştirmenin önemli olduğunu da hatırlattı. Siyasi istikrar, reformlar, dönüşümler bir araya geldiğinde Türkiye'ye ve Hükümete çok güçlü bir ekonomik perspektif sağladığını vurgulayan Cevdet Yılmaz, küresel ortam çok olumlu olmasa bile, Türkiye'nin bu tür artılarıyla, birçok ülkeden pozitif yönde ayrışacağını düşündüklerini belirtmiş.

EURO DAHA DA ZAYIFLAYABİLİR

Türk Lirasının dolar ve Euro karşısındaki değerini istikrara kavuşturmamız gerekmekte. Küresel emtia, hammadde fiyatları, son 4 yılda ortalama yüzde 50 çöktü. Türkiye, dünyaya emtia, hammadde ihracatı yapmaktan çok, dünyadan hammadde, emtia alıp, bunu yarı mamul ve nihai mamule dönüştürerek, bunların ihracatını yapan bir ülke. Son 1,5 yıldır, dünya metal, enerji ve tarım hammaddelerinde gözlenen fiyat gerilemesini, Türk Lirası'nın değerini koruyamadığımız için, Türkiye için bir avantaja, katma değere dönüştürmedik. Şimdi, AK Parti 4. iktidar dönemi için, 2019 yılına kadar ufkumuzda siyasi istikrar avantajı belirdi. Bu avantajı, Türk Lirasının değeri için istikrara dönüştürüp, 2019 yılına kadar zayıf seyretmesi beklenen küresel emtia fiyatlarından, Türkiye'nin ihracatı için yeni bir fırsat penceresi çıkaralım. Fiyat istikrarı ile ilgili sorunumuzu da başka bir yazıya bırakıyorum.

08 Kasım 2015 Pazar