Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ

Günümüz jenerasyonuna, entelektüeline, ilim ve fikir adamına el yazması temel eserlerin; bilgi ve kavrayış oluşturmada, fikrin inşasında, ilmin devamlılığında ne denli önemli olduğunu nasıl anlatabiliriz veya anlatmalı mıyız? Bu tür bir derdimiz olmalı mı gerçekten? Bugün el yazması eserleri, müzelik bir eser gibi sadece müzayede objesi olarak mı değerli görmeliyiz? Bu eserler, tarihteki fonksiyonlarını ne ölçüde devam ettirebiliyorlar? Günümüzde yazma eserler konusunu hangi boyuttan önemsemeliyiz? Tema olarak yazma eserler nasıl güncellenebilir?

YAZMA ESERLER TEK ÇATIDA

Bu soruların cevabına tekrar dönmek üzere ara verelim ve yazma eserler konusunda malumat anlamında küçük bir hatırlatma yapalım. Bilindiği üzere ülkemiz bu alanda -elde kalanlarla bile- oldukça zengindir. Kültür Bakanlığı, yazma eserleri tek elden yönetmek üzere merkezi İstanbul olan Yazma Eserler Başkanlığı isminde doğrudan Bakanlığa bağlı bir kurum tesis ederek ve başına da bir ilim adamı vererek, bu alanda ciddi çalışmalar yapılmasını sağladı. Anadolu’daki bütün yazma eserler kütüphanelerini bölge müdürlükleri aracılığı ile bu Başkanlığa bağladı ve sahiplenme/koruma/istifadeye sunma açısından iyi bir organizasyon yürüttü.

Bilindiği üzere 1600-1800 arası, yazma eserlerin önem açısından zirve yaptığı bir dönemi işaret eder. Dönemin Osmanlı coğrafyasının İstanbul başta olmak üzere ilim merkezleri olan şehirler; Kahire, Bağdat, Halep ve Şam gibi. Dil olarak ise Arapça ağırlıklı olmak üzere Farsça ve Osmanlıca’dır. Döneminin küresel bir aktörü olan Osmanlı Devleti gücünü, kültürel ve ilim merkezi olarak geliştirdiği İstanbul üzerinden yazma eserlerin rolünü ve dolaşımını da dikkate alarak etkinleştirdi.

Şimdi bu kısa mukaddimeyi; Avrupa kültürel ve entelektüel tarihi alanında araştırmalar yapan Alexander Bevilacqua tarafından 2018 yılında ‘The Republic of Arabic Letters: Islam and the European Enlightenment’ başlığıyla yazılan eserin, Kenan Çapık’ın çevirisi ile ‘Şark Kütüphanesi, İslam ve Avrupa Aydınlanması’ ismi ile Yeditepe Yayınları arasında yayınlanması nedeniyle yazdık.

NEDEN FİLM VEYA BELGESEL OLMASIN?

Tekrar baştaki sorularımıza dönelim. Bugün itibariyle ve bu kitap vesilesi ile bu güncellemeyi nasıl yapabiliriz? Kitapta işaret edilen zengin bir içerik söz konusu. Hikayeleştirilecek bu unsurlar sinema tadında bir belgesel ve ciddi bir sinema filmini ortaya çıkarabilecek kadar zengin bir muhtevaya/maceraya sahiptir. Bunlara kısaca değinelim:

* Ticaret (ve hatta zaman zaman korsan) gemileri yoluyla doğudan batıya kitapların taşınması.

* Dünyanın entelektüel başkenti olarak 17. yüzyıl İstanbul’unun tasviri. Fransa hükümetinin İstanbul’da görevlendirdiği Antoine Galland’ın İstanbul’da yaşadıkları ve anekdotları.

* Dönemin Roma’sında Şark’a ilginin ne kadar yüksek olduğunun ve Arapça’nın ne kadar yaygın olduğunun gösterilmesi.

* Kuran’ın Latince’ye ilk tam tercümesini yapan Marracci’nin hem tercüme hem de basım süreçlerinde yaşadıkları zorluklar. Engizisyonun Kuran basımına karşı tutumu ve Marracci’nin başarısı.

* Papalık seçimini kaybeden Barbarigo ile Marracci’nin dostluğu. Barbarigo’nun Marracci’ye yardımı.

* Mardin ve Diyarbakır’da görev yapmış papaz Agnellini’nin İtalya’ya Padova’ya gelişi ve Marracci’nin Kuran tercümesini tashih edişi.

* Kitap taşıma, Avrupa’da kütüphanelerin kurulması ve tercüme hareketinin Avrupalıların İslam’a ve doğu toplumlarına yönelik algıyı nasıl değiştirdiği.

Görüldüğü üzere bir senarist için hem sinema hem de belgesel olarak malzeme çok iyi. Yani buradan ekmek çıkar. Netice olarak İstanbul Ticaret Odası’na bu türden bir projeye destek vermek çok da uygun düşer. Başkan Şekib Avdagiç, bu işlerin değerini iyi bilen bir yöneticidir. Heyetinde de bu işten çok iyi anlayan değerli bir kültür adamı ve belgesel yöneticisi olan İsrafil Kuralay’ın bulunması bir şanstır diye düşünürüz. Kültür Bakanlığı’nın da bu tür bir projeye destek vermesinin, yazma eserler vizyonu açısından ne kadar uygun düştüğünü söylemeye bile gerek yok. Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, konuyu derinden kavrar ve elinden geleni yapar. Bu malzemelerden rahatlıkla helva yapılır.

29 Ocak 2021 Cuma