Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

Hüseyin Öztürk

Yazının başlığı merhum Erdem Bayazıt’ın (1939-5 Temmuz 2008) insanımızı anlatan uzunca bir şiirinin adıdır.

“Telgrafın tellerini kurşunlamalı / Öyle değildi bu türkü bilirim” diye başlar ve vatanımızı, ülkemizi, insanımızı anlatır. Devletimizi ve milletimizi resmeden çok güzel bir başlıktır, ‘Sana, bana, vatanıma, ülkemin insanlarına dair’ ifadesi.

Bizim, bize ait olduğumuza dair uzun bir tarihimiz var ve biz, millet-devlet olarak bu tarihin çınarını büyüterek yerküredeki bağımsızlığımızı sürdürüyoruz. Bu aidiyet duygusu bizi bir ve beraber yapıyor. Nice savaşların, seferberliklerin, yoksullukların, kıtlıkların, hastalıkların, afetlerin altından bu duyguların erdemiyle kalkmışızdır. Bu anlamda; ‘ekmeğimizi bölüşmek’ ifadesi, hiçbir milletin edebiyatında, romanında, şiirinde, hikâyesinde ve ticaret kültüründe yoktur. ‘Bölüşmek ve paylaşmak’ duygusu, ‘benim, bana ait’ bencilliğin ötelenmesidir.

Bizim ticaret kültürümüzde, üretmenin ve üretilenleri değerlendirmenin temelini, ‘bölüşmek’ merkezli olarak ‘rızık’ kavramı oluşturur. Ayrıca bir başka rızık anahtarımız var ki, onun adı da ‘siftah’tır. Siftah kavramı, sadece bize ait ve bu anlayışın muhtevası içerisinde, rızka rıza göstermenin, paylaşmanın, dayanışmanın itici gücüdür.

***

TİCARETİN GÜÇLÜ MAYASI

Medeniyetimizi güçlendiren temel değerlerin başında kendi imkânlarımızla, kendi gücümüzle, dışarıdan hiçbir yardım almadan ve kimseye muhtaç olmadan kurduğumuz bir devlete sahip olmak gelir ve devletimiz öyle kurulmuştur.
Bu sahiplenmenin surlarını teşkil eden ‘vatan, din, dil, bayrak, hürriyet, cesaret, fedakârlık, misafirperverlik’ gibi bizi çepeçevre saran, birlik ve beraberliğimizin, güven içerisinde tesisini sağlayan ana temeller bizi biz yapan değerlerimizdir.
Böyle daha nice hususiyetlerimiz var. Ahilik başta olmak üzere ticari hayatımızı yönlendiren harcımızın mayası oldukça güçlü ve milli özelliklerimiz bu güçle yaşar.
Vakti saati geldiğinde de gün yüzüne çıkar ve bu hasletler milletimizin ortak değeri olarak harekete geçer. Bugün yaşadığımız Covid-19 tedbirleri karşısında millet ve devlet olarak ancak bu erdemler sayesinde başarılı olabiliriz.

Malum, hepimiz zor bir süreçten geçiyoruz. Yediden yetmişe her birimizin kendimize göre alması gereken tedbirler bulunuyor. Bu tedbirlere büyük çoğunlukla uyuluyor. Uzun zamandır böyle tedbirlerle karşılaşmadığımız için belki pek çoğumuza zor gelebilir.

Evlerimizde çocuktan yaşlılara kadar aile üyelerimiz bulunur. Çocuklar ve yaşlılar haliyle ilgiye muhtaç durumda ve böyle zamanlarda bu ilgi görme arzusu daha da çoğalır. İşte bu noktada sabır yükünü yüklenmek gerekir.

***

SINIRSIZ HAZİNELER

Birbirimize dokunma, sarılma, kol kola, el ele yürüme imkânlarından bile yoksun haldeyiz. Hal böyle olunca birbirimizin kıymetini daha iyi bileceğimiz aşikârdır. Şimdi birbirimize fener olma ve birbirimizi aydınlatma vaktidir. Birbirimize omuz verme vaktidir.

Hepimizin takdirle takip ve tatbik ettiği en önemli hasletimiz, misafirperver oluşumuzdur. Evimize veya iş yerimize bir misafir geldiğinde, elimizdeki imkânlarla her türlü ikramda bulunmak isteriz.

Zaten dünya, bir misafirhane değil mi? Hepimiz birbirimize misafir değil miyiz? Hangimizin yarına dair garantisi var? Yarını bırakalım, yarım dakika sonra ne olacağını bilemediğimiz bir hayatı yaşıyoruz.

Bu sebeple sadece salgın yahut olağanüstü zamanlarda değil, her daim birbirimize misafir gözüyle bakabilirsek, taşımaktan yorulduğumuz pek çok ruhi yüklerin sırtımızdan, ruhumuzdan, aklımızdan indiğini görebiliriz.

Bilgelerimiz, ‘insanın iç güzelliğini’; ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın estetik boyutu olarak değerlendirir ve şöyle derler:

“İç güzelliğin beslendiği kaynaklar, insan gönlünün derinliklerinde keşfedilmeyi bekleyen sınırsız hazinelerdir.”

Hepimize düşen vazife, böyle zamanlarda bu hazinelerin keşfidir vesselam.

11 Aralık 2020 Cuma