Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili

Bu ülke ‘anneleri’ her zaman ve farklı zeminlerde konuşur, konuşturur. Zira anneler, problemin hem rasyonel hem de duygusal boyutunu temsil eder. Anneler üzerinden bir problemin dillendirilmesi daha güçlü bir çözümün varlığını mümkün kılar.Çocukları ile ilgili konularda anneler her zaman için babalardan birkaç adım öndedir. Diyarbakır’da annelerin devreye girmesinin rolünü ve gücünü hep birlikte gördük.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz hafta Dünya Engelliler Günü nedeniyle ülkemizin her yanında etkinlikler düzenlendi. Çok da iyi oldu. Duyarlılık ve farkındalık oluşturma konusunda ciddi katkılar sağladı. Milli Eğitim Bakanlığı ise ana etkinliğini Bursa’da düzenledi. Burada engelli çocuğu olan bir anne, Bakanın, Valinin, Büyükşehir Belediye Başkanının ve tüm davetlilerin önünde mükemmel bir konuşma yaptı. Duygusal ve rasyonel boyutları ile konuyu izah ederek ciddi mesajlar verdi.

Zira annelerin bakışını, devreye girmesini, işin gelişimine yönelik rol üstlenmesini çok önemli görüyoruz. Bu durum her konuda önemli ama engelli bir çocuğu olan annenin duyarlılığı, fedakârlığı, sabrı, çalışması bir başka önemli, bir başka değerli. Şimdi işin rasyonel tarafına dair bazı bilgiler verelim.

Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitiminde hem aile ve hem de öğretmenler sorumlu olmakla birlikte çocukla daha fazla zaman geçirdiği için aileye ve özellikle anneye daha fazla iş düşüyor. Öğrencinin engel türü, zekâ düzeyi ve çoklu engeli olup olmaması gibi koşullar ailelerin bu süreçte üstleneceği sorumluluğu artırıyor. Özellikle öğrencinin öz bakım becerilerini kazanamamış olması, aile üyelerinin hayatını negatif olarak etkiliyor. Öz bakım becerilerini kazanamamış öğrencilerin annelerinin sorumlulukları sadece evde değil okul servislerinde hatta okulda da devam ediyor. Bu anneler; çocuklarının yemek yeme, temizliklerini yapma, ilaçlarını takip etme ve bakım sunma gibi ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü fedakârlığı yapıyorlar.

Bu süreçte annelerin yalnız kalmaları, eşlerinden yeteri kadar destek görememeleri onların sırtındaki kamburunu daha da artırıyor. Ancak anneler buna aldırmadan çocukların kendilerine ihtiyaç duyacağı anı bekliyor ve sürekli tetikte duruyor. Dolayısıyla hem okulda hem de evlerinde bu çocuklarla ilgilendikleri için kendi ihtiyaçlarıyla ilgilenebileceği zaman bulmasının ne kadar zor olabileceği ve ihtiyaçlarını ötelediği görülüyor. Bu durumun farkında olan veliler bir taraftan çocuğunun durumundan dolayı engellenmiş hissederken, diğer taraftan çocuğuyla yeteri kadar ilgilenmediğini düşünüp suçluluk ve pişmanlık duygularını yaşıyor. Bu durumun bir ömür süreceği göz önüne alındığında annelerin tükenmişliği içten bile değildir.

Özel eğitim ihtiyacı olan öğrenci anneleri toplumumuzda önemli sosyalleşme aracı sayılan pasta-börek günleri, akraba ve komşu ziyaretleri gibi etkinliklere de çocuğunun durumundan dolayı katılmamayı tercih ediyorlar. Çocuğunun kendisine ve etrafındakilere rahat ettirmeyeceğini düşünerek utanan, sıkılan çekinen biri haline geliyor. Dolayısıyla kendisini bu ortamlardan soyutlayan annelerin psikolojik dayanıklılığının artırılması için kendilerini ifade etme, duygularını paylaşma ve dertleşebileceği ortamlara ihtiyacı olduğu malumdur. Bununla birlikte anneler için okullarda açılabilecek kurslarla hem hobi edinecekler hem benzer yaşantıyı paylaşan ailelerle birlikte sosyalleşecekler hem de kendilerini ifade etme fırsatı bulacaklar. Özel eğitim okullarında daha çok bireysel girişimlerle yapılan bu türden uygulamayı sistematize ederek kurumsal bir uygulamaya dönüştürülmesi yönünde çalışmalar yapılıyor.

Nihayetinde söylenebilecek en değerli söz; iyi ki anneler var sözüdür.

06 Aralık 2019 Cuma