Salih KESKİN

Salih KESKİN

Diğer Yazıları

Yaşlanan sektörler var; tekstil ve turizm gibi. Bu sektörlerde kârlar minimize olmuş ve müşteriyi ikna etmek de o derece zorlaşmış durumda. Yapılan bir araştırmaya göre yaşlanan sektörlerde değişim ihtiyacının azaldığı belirlenmiş.

Özellikle makinelerin akıllanması ve nesnelerin interneti her sektörü yavaş yavaş etkisi altına almaya başladı. Tedbir alınmaması halinde birçok sektörün bu gidişata uzun süre dayanması mümkün gözükmüyor.

40 MİLYAR NESNE BAĞLANIYOR

Akıllı makineler demek, her şeyin dijital olarak birbirine bağlanması ve birbiriyle konuşması demek. Üretimin dijitalleşmesi kapsamında ekipmanlarla bilgisayarların birbiriyle konuşabileceği ve internet sayesinde gerçek zamanlı bilgilerin paylaşıla-
bileceği üretim konsepti, önümüzdeki yıllarda rekabetin belirleyici unsurları haline gelecek.

McKinsey raporuna göre, fabrikalarda nesnelerin internetinin oluşturacağı ekonomik etki, 2025 yılına kadar 1.2 ile 3.7 trilyon dolar arasında olacak. Fabrikaları, şehirler, insan ve perakende kategorileri takip ediyor. Rapor, nesnelerin interneti teknolojilerinin nasıl ekonomik değer oluşturacağını ortaya koyuyor.
2025 yılına kadar devasa büyüklüğe ulaşabilecek pazarda akıllı fabrikalar önemli rol oynayacak. Nesnelerin interneti – yani ağlar tarafından bilgi işlem sistemlerine bağlanan algılayıcılar ve aktüatörler - son 5 yılda büyük bir gelişme gösterdi. 2020’ye kadar dünya çapında işe yarayan 40 milyar nesnenin internete bağlı olacağı öngörülüyor.

YÜZDE 58.9’U DÜŞÜK TEKNOLOJİ

Ülkemiz ise bu konuya çok da hazırlıklı gözükmüyor. TÜİK’in 2016 verilerine göre, imalat sanayindeki girişimlerin yüzde 58.9’u düşük teknoloji sınıfında. Sektör temsilcilerine göre, Türkiye’de geleceğin fabrikaları algısı ve teknolojik olgunluk seviyesi düşük. Devlet bu konuda ciddi politika geliştiriyor ve önemli bütçeler ayrılıyor, ancak işgücü sanayiden hizmet sektörüne kayıyor.

Uzmanlar dijital sanayi uygulamalarının üretimin kalitesini yükselttiğini, enerji tasarrufu sağladığını ve ekipman bakımını kolaylaştırdığını belirtiyor. Türkiye’de ise son yıllarda bu konudaki önemli gayretlere rağmen veriler halen kat edilmesi gereken ciddi bir mesafe olduğunu ortaya koyuyor.

16 BİN BİLGİSAYARLA YAPAY SİNİR AĞI

Makine öğrenmesi, bir bilgisayar sisteminin elindeki verilerden bir şeyler yapmayı öğrenmesi demektir. Yani bu makineler, kör bir şekilde ona verilen komutları yerine getirmez. İş yaparken, bir yandan da yeni yöntemler öğrenirler. Bu alanın öncülerinden Google, daha genel ismiyle ‘derin öğrenme’ adı verilen makine öğrenmesi algoritmalarını kullanıyor. Bu algoritmalar, devasa miktarda veri içerisindeki kendini tekrar eden desenleri tespit etmeye yarıyor. Örneğin, Haziran 2012’de Google, 16 bin bilgisayardan oluşan bir yapay sinir ağı (neural network) inşa etti. Bu bilgisayarlar, YouTube üzerinden milyonlarca kedi videosunu tarayarak, kedi gördüğünde onu diğer cisimlerden ayırt edebilecek şekilde kendilerini eğitti. Sonuç olarak karşımıza önemli bir soru çıkıyor: Akıllı makineler hayatımıza hızlı şekilde girerken insanlar ve firmalar bu yeni dünyanın gereklerine uygun şekilde kendilerini donatıyorlar mı? Kendilerini bu sürece hazırlamayanların küresel rekabette şansı ne kadar olacak?

NASIL HAZIRLANACAĞIZ

  • İnovasyon ve dönüşüm merkezlerinin sayısı artırılmalı.
  • Firmalar kendi sektörlerinin değişim kodlarını anlamak için özel departman kurmalı.
  • Firmalar büyük değişim üzerine bilgilendirme workshop’ları düzenlemeli,
  • Yöneticiler kurumsallaşma paradigmasının ne tür değişime uğradığını yakından takip etmeli.

05 Haziran 2017 Pazartesi