Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları


Osmanlı, merhamet üzere kurulmuş bir medeniyetin sahibi ve takipçisidir. İnsan başta olmak üzere kâinattaki bütün canlılara emanet gözüyle bakılmıştır. Çünkü hayvanattan tababete kadar yaratılan her türlü canlı varlık, insanlığın hizmetine sunulmuştur.


Bu sebeple şehirlerden köylere kadar insanın yaşadığı her yerde hayvanlara, bitkilere, ormanlara, suya karşı adeta ibadet niyet ve düşüncesiyle sahip çıkılmıştır. Bu takdire şayan hizmetlerden biri de kuş evleridir.

 

Sadece kuş evleri mi? Elbet değil! Sokak hayvanları başta olmak üzere mevsim ve beslenme iklim şartlarına göre göç kuşlarına kadar her canlıya önem verilmiş ve korunmalarından itibaren hayatlarını sürdürebilmeleri için çeşitli önlem almışlardır.

 

Bu sahiplenmeyi sadece saray yahut hükümet erkânı değil, bütün halkımız her canlının korunmasına, yaşamına katkıda bulunmuş ve halen de bulunuyor.

 

Bu hususta çok geniş bir medeniyet ve hizmet havzamız var ama bugünlük kuş evleri üzerine sohbetimizi sürdürülelim.

İnsan fıtratı itibariyle ‘iyilik yapmak’ olgusuyla yaratıldığı için vicdanı ve merhameti, öfke ve gazabından çok daha yüksek seviyededir. İşte kuş evleri en bariz örneklerdendir.

 

Tarihimiz içerisinde kuş evleri, çeşitli isimler altında anılmıştır. Birkaçını sayalım. ‘Kuş sarayları, serçe sarayları, kuş köşkleri, kuş evleri, güvercinlikler’ başta olmak üzere bir de daha çok küçük kuşlar için sıra sıra yuvalar yapılmıştır.

 

Söz, kuş saraylarına gelmişken, bu saraylarından biri de Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Milli Saraylar Topkapı Sarayı birinci avluda bulunan Darphâne-i Âmire’deki kuş saraylarıdır.

 

XVIII-XIX. yüzyıllara ait örneklerden oluşan kuş sarayının bulunduğu yapılar, ülkemiz ile dünya porselenlerinden oluşan binlerce objenin sergileneceği müze haline getiriliyor. Halen restorasyonu devam eden müze açıldığında kuş sarayları da görülebilecek.


Kuş evlerine saray bahçelerinde rastlandığı gibi daha çok camilerin rüzgâr ve fırtınaya karşı korunan cephelerinde yer almakla birlikte; han, hamam, türbeler, dergâhlar ve medreselerde de görülüyor. Buralarda da kuzey rüzgârlarına karşı korunacak şekilde yapılmışlardır.

 

Böylesi güzel örneklerin başını çeken şehir haliyle İstanbul’dur. Anadolu ve Balkanlar’da da değişik şekiller ve örnekleri mevcuttur. Kuş evlerinin öyle bir inşa stili var ki, yer alacakları eserin mimari özelliklerinin tüm inceliklerini göz önünde bulundurmakla birlikte, kuş evlerinin de kendi içerisinde ayrıca süslemelerle donatıldığı görülüyor.

 

İlk kuş saraylarının veya kuş evlerinin örnekleri, Edirne’de Rüstem Paşa Kervansarayı ile Eski Camii’de görülüyor. Ardından elbet İstanbul geliyor.

 

Süleymaniye ve Yeni Camii başta olmak üzere; Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi, Üsküdar’da Valide Camii, Ayazma ve Selimiye Camileri ile Lâleli Sultan III. Mustafa Türbesi ve Bayezid Seyyid Hasan Paşa Medresesi’nde görülüyor.

 

İstanbul adeta bir kuş evleri cenneti desek abartılmış olmaz. Bazı isimleri hatırlatalım: Büyükçekmece Köprüsü, Seyyid Hasan Paşa, Ragıp Paşa, Bali Paşa, Kara Mustafa Paşa Camileri, Sebsefa Hatun, Şah Sultan Sıbyan Mektepleri, I. Mahmut Kütüphanesi, Feyzullah Efendi Medresesi, Büyük Yeni Han, Çukurçeşme Hanı, Hasan Paşa Hanı. 

 

Anadolu, Trakya ve Balkanlar’da görülen örneklerden de söz edelim:

 

Amasya Bayezid ve Tokat Ulu Camii, Hayrabolu Çorumi Mustafa Efendi, Niğde Kiğılı, Antakya Ulu Camii, Kayseri, İzmir, Bursa, Bolu, Tekirdağ, Doğu Bayezid İshak Paşa Sarayı, Kırklareli, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi, Merzifon Kara Mustafa Paşa Hanı, Zile Çarşı Hamamı, Kayseri Şeyh Çeşmesi’nde görülüyor.

 

Balkanlar’da ise Filibe, Tırnova, Üsküp, Kosova Prizren ile değişik şehirlerde vardır.

13 Kasım 2023 Pazartesi