Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

PROF. DR. KEREM ALKİN

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyatlarının 2021’de yüzde 28 artarak, son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı. FAO’nun değerlendirmesi, mevcut koşulların 2022 için iyimserliğe yer bırakmadığı yönünde. Normal koşullarda, yüksek fiyatların yerini üretim artışına bırakması beklenirken, yüksek girdi maliyetleri, küresel pandeminin devam eden belirsizlikleri ve ağır kuraklık veya büyük çapta fırtınalar gibi doğal afetlerin, 2022 için daha istikrarlı piyasa koşullarına dönüşü zorlaştırabileceği belirtiliyor.

FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi’nin 2021 ortalaması, 2020’ye göre yüzde 28.1 artışa işaret ediyor. Tahıl Fiyat Endeksi’nin 2021 ortalaması, bir önceki yıla göre yüzde 27.2 artışla 2012’den bu yana en yüksek yıllık seviyesine gelmiş durumda. Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi ise 2020 ortalama fiyatlarına göre yüzde 65.8 artışla tüm zamanların en yüksek seviyesine işaret ediyor. Şeker Fiyat Endeksi, 2021’nin son ayında son 5 ayın en düşük seviyesine gerilemesine rağmen 2021’in bütününde bir önceki yıla göre yüzde 29.8 artışla, 2016’dan bu yana en yüksek seviyeyi kaydetmiş durumda.

Et Fiyat Endeksi, 2021’in son iki ayı bir istikrar göstermiş olsa da, 2021’in bütününde yıllık bazda yüzde 12.7 arttı. Süt Ürünleri Fiyat Endeksi de 2021’in son ayında dahi yükselişini sürdürerek, 2020’ye göre yüzde 16.9 yükselmiş durumda.

2021’de yükselen gıda fiyatlarının küresel enflasyon riskini artırıcı baskısı, 2022 için, FAO tarafından gıda ithalatına dayalı ülkelerdeki düşük gelirli kesimleri ‘gıda güvenliği’ boyutunda risk altına alması olarak değerlendiriliyor. FAO’nun saha araştırmaları, geçtiğimiz eylül ayı itibariyle 45 milyonu açlık riskiyle karşı karşıya olan 161 milyon insanın yüksek akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. 2020’nin bütününde 155 milyon olan rakamın artmayı sürdürmesi endişe verici. Küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu kriz derinleştikçe, 2.5 milyar küçük ölçekli çiftçi, balıkçı, ormancı ve pastoralistin geçim kaynakları hızla artan risklere maruz kalıyor.

KÜRESEL ‘YARI İLETKEN’ SAVAŞI HIZLANIYOR

Dünyanın önde gelen ekonomileri arasındaki ‘teknoloji rekabeti’, son 2-3 yıldır ‘teknoloji soğuk savaşı’na dönüşmüş durumda. Bir tarafta, yarı iletkenler, bataryalar, 5G teknolojileri, uydu teknolojileri ve yapay zeka teknolojileri üzerinden giderek gerginleşen bir ‘cephe savaşı’na şahit oluyoruz. Diğer tarafta, kripto paralar, dijital paralar, fintek yazılımları ve blokzincir teknolojileri üzerinden bir başka rekabetin olanca yoğunluğuyla ilerlediğini gözlemliyoruz. Yeşil dönüşüm, iklim dönüşümü, yenilenebilir enerji, akıllı şehir teknolojileri ayrı bir rekabet alanı. Savunma, havacılık ve uzay teknolojileri bambaşka bir rekabet seviyesi.

3-4 sene öncesine kadar yukarıda sıraladığım teknoloji alanlarında ülkeler pek çok ara mamulü, nadir metal ve mineralleri, yarı iletkenleri, yazılımları, birbirinden temin etmekte sakınca görmüyorlardı. Ancak kimi ülkeler, başka ülkelerden elde ettikleri ara mamul, kompozit ve komponent ürünler, nadir metal ve mineraller ile yarı iletkenler ile yüksek teknolojide iddialı ülkelerin ürettiği ürünlerden daha hesaplı ve daha kaliteli ürünler üretmeye başlayınca, işin rengi değişti. Ülkelerin birbirlerine tedarik iştahı azaldı; hatta ‘gizli ambargo’ uygulama eğilimi arttı bile diyebiliriz.

Teknolojik ürünlerde kendine yeter ülke olma hedefine örnek bir adım olarak, ABD’nin İnovasyon ve Rekabet Yasası, Amerikan yarı iletken sektörüne 52 milyar dolarlık, Amerika’nın rekabet gücünü artırma amacıyla araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülmesi için de 200 milyar dolarlık yardımı hedefliyor. Teknolojide ‘kendi kendine yetebilme’ önümüzdeki 10 yılın en önemli ekonomik savaşı olacak.

04 Şubat 2022 Cuma