Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

Ülkemiz, son 10 yılda gittikçe artan bir ivmeyle küresel dünyaya açılma vizyonu ile hareket ediyor, adımlarını bu doğrultuda atıyor. Bu adımlar ise çok boyutlu bir şekilde atılıyor; iktisadi, sosyal, kültür, eğitim, teknoloji ve savunma merkez çalışma alanları olarak kabul edilmiş görünüyor. Uluslararası ilişkiler ve dış politika bütün bu adımlar üzerine kurgulanıyor.

Ülkemizin kültür, eğitim ve sosyal alandaki küresel resmîsahakuruluşlarını kısaca hatırlayalım. Bunlar; TİKA, YTB, Yunus Emre ve Maarif Vakfı’dır. Bunlardan en eskisi TİKA’dır, yani uzun ismiyle Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı. Rahmetli Özal zamanında vizyonu genişledi, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifleri ile de tam bir küresel kuruluş haline geldi. Felsefesi; yine Cumhurbaşkanı’nın sözü ile belirlenmiş; dünyanın her yerine uzanıp nerede dertli varsa Türkiye olarak oraya gidip az veya çok yardımda bulunacağız. Elbette TİKA, Kızılay gibi sadece yardım dağıtan bir kuruluş değil. Tarihi eser restorasyonundan yeni yapılara kadar farklı kalkınma projeleri de yürüten bir kuruluş.

YTB, yani Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı. Çalışmalarını daha çok yurtdışından ülkemizde okumak üzere ihtiyaç sahibi öğrencileri burslandırarak vermek konusunda yoğunlaştırdı ve uzun vadeli insan yetiştirme hedefli çalışıyor. Yunus Emre ise ülkemizin yurtdışındaki kültür kuruluşu olarak konumlandı. Özellikle Türkçe öğretimi konusunda çalışıyor ve kültürel etkinlikler icra ediyor. En son kurulan küresel kuruluşumuz ise Türkiye Maarif Vakfı’dır.
Bir yaşında olan vakıf kısa zamanda birçok ülkede okullar açmış bulunuyor ve hızla, eğitimde model oluşturacak şekilde yaygınlaşıyor.

OLUŞTURULAN NÜFUZ ALANINI TİCARİ KAZANIMA DÖNÜŞTÜRMEK

Bilindiği üzere bu kuruluşların hiçbiri ticari amaçla kurulmadı. Aksine sosyal ve kültürel hedefler koyarak harcama yapmak üzere çalışıyorlar. Özellikle TİKA, lojistik gücü ve hareket kabiliyeti yüksek bir kurum olarak bir kriz anında süratle sahada ve istenilen yerde olabiliyor.

Bu kuruluşlarımıza yarı resmî formatı ile Kızılay ve Diyanet Vakfı’nı da eklememiz yerinde olur. Bunun yanında sadece STK olarak çalışan kuruluşlarımız da sahada görev yapıyor ve ciddi bir güç oluşturuyor.
Bu kuruluşlarımız çalışma yaptıkları ülkelerde tüm yapılanların toplu bir neticesi olarak ciddi bir nüfuz inşası ortaya çıkmaktadır. İşte medeniyetimiz adına, devlet adına toplam hasıla budur. Ülke olarak çok değerli olan bu sosyal sermayeyi en verimli bir şekilde değerlendirmemiz gerekir. İnşa etmek zordur ve zaman ister, fakat yıkmak bir anlık iştir. Bu nedenle olağanüstü bir titizlikle hareket edilmesi gerekir.

Dünyada Türkiye’den başka iki coğrafyalı ülke yoktur. Bizim, gönül coğrafyası olarak isimlendirdiğimiz sevgi ve gönüllülüğe dayanan nüfuz alanı, ülke olarak en önemli gücümüzdür. Bu gücümüzü hem korumalı hem de genişletmeliyiz. Bu kuruluşlarımız da fonksiyon olarak bunu yapmaya çalışıyorlar.

Bu arada en önemli rol; yurtdışındaki iş adamlarımıza düşüyor. Bilindiği gibi artık iş adamları kuruluşlarımız bütün dünyada teşkilatlanıyor. İşte iş adamlarımızın bu sosyal sermayeyi ticari olarak değerlendirirken çok dikkatli ve duyarlı olmaları gerekir. Elbette ticaret yapmak pozitif bir ilişki doğurur, fakat burada gösterilecek titizlik işin devamlılığını sağlar. Ticari çalışmaların nüfuz alanımıza zarar verici bir etki doğurmaması için de olağanüstü bir hassasiyetle davranılması gerekir. Aksi durum hem büyük emekle oluşturduğumuz nüfuz alanını tahrip edici rol oynar hem de bu ticari olmayan küresel kuruluşlarımızı zor durumda bırakır. Bu pozitif ortamdan ise en çok Dışişleri Bakanlığımız memnun kalır, zira bu durum diplomasi için çok uygun zemindir.

25 Eylül 2017 Pazartesi