Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları


keremalkin@superonline.com

 

1990’lı yılların ikinci yarısında, küresel ekonomi-politik sistem ‘Küresel Kuzey’in ‘sistem’i şekillendiren, yön veren, karar verici kanat olduğu, ‘Küresel Güney’in ise ağırlıklı olarak dünyanın hammadde, ara mamul, enerji ve nihai ürün tedarikçisi olarak, ucuz üretim-ucuz teknoloji-ucuz istihdam kanadını temsil eden taraf olarak, ‘Küresel Kuzey’in oyun kurucu rolüne ses çıkarmadığı bir düzen içerisinde yürüyordu. Ancak, bu düzen, 2000’li yılların başlarından itibaren Küresel Güney’in dünya GSYH’sı ve küresel ticarette adeta katlanarak artan payı ve bunun getirdiği ekonomik güçle birlikte, Küresel Güney’in askeri gücünün de katlandığı bir tabloyu beraberinde getirdi ve artan ekonomik ve askeri güç, Küresel Güney’in ‘siyasi yükselişi’ni de tetikledi.

 

Son 20 yıl, Küresel Kuzey’in Küresel Güney’e küresel tedarik zinciri açısından daha da bağımlı hale gelmesi, Küresel Güney’in siyasi yükselişini daha da perçinledi. Öyle ki, Çin, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Meksika; Suudi Arabistan gibi Küresel Güney’in güçlü temsilcilerinin liderliğinde, Küresel Kuzey’in dünyanın önde gelen uluslararası teşkilatlarında Küresel Güney lehine ‘siyasi etkinlik’ kaybı yaşadığına, Küresel Güney’in ‘siyasi etkinlik’ alanının genişlediğine birlikte şahit olduk. Küresel Kuzey, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, BM Güvenlik Teşkilatı, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü, UNESCO gibi uluslararası teşkilatlarda istedikleri her kararı çıkarabilme gücünü kaybetti. Tersine, Küresel Güney’in onayı olmadan tek bir etkili kararın bile çıkamadığı yeni bir dönemin başladığına şahit olduk.

 

Bu süreç, son 15 yılda, Küresel Güney’in kendi uluslararası platformlarını oluşturmasını ve geliştirmesini de gündeme getirdi. BRICS, Şangay İşbirliği Örgütü, Türk Devletleri Teşkilatı bir çırpıda aklımıza gelen önemli örnekler. Küresel Kuzey’i oluşturan ülkeler Küresel Güney’in oluşturduğu bu yeni küresel işbirliği platformlarından memnun olmasalar da, söz konusu platform ve teşkilatların kıtalar arası etkinlik alanının her geçen gün genişlediği de bir gerçek. Bu nedenle, Küresel Kuzey’in Brezilya, Endonezya, Hindistan, Güney Afrika ve Suudi Arabistan gibi Küresel Güney’in öne çıkan ülkeleri ile işbirliğini yoğunlaştırma çabaları da, son 15 yıla damgasını vuran gelişmeler ile anlamlı bir şekilde uyuşuyor.

 

KÜRESEL KUZEY’İN ‘STRATEJİK KÖRLÜK’ SORUNU

 

Küresel ekonomi-politik sistemin yaşanmakta olan söz konusu çalkantıdan sağ ve salimen çıkabilmesi, ancak Küresel Güney ile Küresel Kuzey arasında güçlü bir diyalog mekanizmasının tesis edilmesi ile mümkün olabilir. İşte, tam da bu noktada Küresel Kuzey’in ‘stratejik körlük’ sorunu baş gösteriyor.

 

Stratejik körlük sorununun en önemli gerekçelerinden birisini ‘kendini beğenmişlik’ sendromu oluşturmakta. Özü, Küresel Kuzey’in halen ve halen küresel ekonomi-politik sisteme tam anlamıyla hakim olduğunu sanması ve bu nedenle çözüme katkı sağlayacak Küresel Güney’le gerçek manada diyaloğa yanaşmaması. Bu nedenle, çözüm diye ortaya koydukları öneriler veya attıkları adımlar, tersine zaten hayli karmaşık olan süreçleri ‘kaotik’ boyutta, içinden daha da çıkılamaz hale getiriyor.

 

‘KÜRESEL GÜNEY’İN FİNASMAN GÜCÜ

 

Küresel Güney’in Küresel Kuzey’e göre bir başka önemli avantajı ise, dış ticaret ve cari işlemler fazlası veren ekonomiler olarak, ciddi uluslararası rezervlere sahip ülkeler olmaları. Bu nedenle, Küresel Güney’in finansman gücü, söz konusu ülkeleri aynı zamanda iddialı uluslararası yatırımcı ülkelere de dönüştürdü.

 

Son 15-20 yılda, Küresel Güney’in önde gelen ekonomilerinin şirketleri, Küresel Kuzey’in dünyaca tanınmış, markalaşmış yüzlerce şirketini, birbirinden farklı sektörlerden satın aldılar. Bir zamanlar batılı ekonomilerin önde gelen otomotiv, demir-çelik, otel zinciri, medya ve eğlence endüstrisi şirketlerinin yeni sahipleri artık Küresel Güney ekonomilerinin şirketleri. Küresel Güney’in elde ettiği bu ciddi boyutlardaki ‘sermaye fazlası’ ve finansal kabiliyet de Küresel Güney’in siyasi yükselişini beslemekte, daha da güçlendirmekte. Bu tablo, Küresel Kuzey açısından, Küresel Güney ile ‘gecikmeksizin’ daha güçlü ‘diyalog kanalları’ oluşturmayı gerektiriyor ise, bu sürecin vazgeçilmez aktörünün, oyun kurucu ülkesinin Türkiye olduğunu hiç bir küresel kanaat önderinin unutmamasında yarar var.

21 Ağustos 2023 Pazartesi