Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

PROF. DR. KEREM ALKİN

Uluslararası ekonomi-politik platformlarda ve uluslararası kuruluşlarda son bir ayın konusu ‘kıyamet senaryosu’. Kıyamet senaryosu; dünya ekonomisinin ve uluslararası siyaset alanının karşı karşıya kaldığı üç önemli tehdit, enerji tehdidi, gıda ve beslenme tehdidi ve küresel tedarik zinciri tehdidinin boyutlarının önümüzdeki sonbahardan itibaren daha da yönetilemez seviyelere ulaşması ve milyarca insanın hayatını alt üst etmesi olarak tanımlanıyor. Tüm Avrupa’nın sonbahar ve kışı ısınmadan, hatta bazı temel besin maddelerini zaman zaman bulamadan geçirmesinden söz ediyoruz. Afrika’dan başlayarak, dünya genelinde 350 ile 500 milyon arasında olabileceği tahmin edilen insanın en iyi koşullarda haftada bir beslenebilmesinden söz ediyoruz.

Dünya ekonomisi zaten Covid-19 küresel pandemisinden dolayı ağır darbe almışken, zaten küresel ölçekte işsizlik rakamları 2019 yılına göre 21 milyon kişi daha eklenerek, 2022 sonunda 207 milyona ulaşacak iken, başta Çin’in ‘sıfır Covid vakası’ stratejisi nedeniyle küresel tedarik zincirinde, dünya bütününde pek çok hammadde, ara mamul ve nihai mamule ulaşmak hâlâ sorunlu iken; Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu küresel enerji arz güvenliği krizi ve küresel gıda güvenliği krizi, iki ‘siyah kuğu’nun ana ve artçı sarsıntıları, küresel sistemdeki tüm aktörleri adeta bir kıyamet senaryosu ile karşı karşıya bırakmış durumda.

İHRACATI KISITLAYICI TEDBİRLER

Kıyamet senaryosuyla ilgili algı, endişe o kadar ciddi boyutlarda ki, Çin ve Hindistan gibi ekonomiler, tüm eleştirilere rağmen ihracatı kısıtlayıcı tedbirleri yoğunlaştırmış durumdalar. Çünkü, bilhassa yüksek nüfusa sahip ve yükselen bir yaşam standardı yakalamış olan Doğu Asya ve Güney Doğu Asya ekonomileri, öncelikle kendi iç taleplerini, kendi halklarının beklentilerini karşılamaları gerektiğinin farkındalar. Rafinerilerinden dünya ekonomisine dizel ihracatı yapan Çin, küresel enerji arz güvenliği sorununun ne kadar devam edeceğini kestirememesi nedeniyle neredeyse ihracatını kesmiş durumda ve bu durum ister istemez dizel yakıt fiyatlarını ciddi manada yükseltiyor. Bunun yanı sıra, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede en kritik dönüşümü sağlayan yenilenebilir enerji alanındaki teknoloji Çin’in sağladığı komponent ürünlerden, nadir mineral ve metallerden de beslendiğinden, otomotiv ve elektronik sektörünün yarı iletkenleri ve çipleri de Uzak Doğu’dan geldiğinden, sektörlerin tümünde ciddi bir maliyet artışı sorunu yaşanıyor.

G20 VE OECD POLİTİKALARI

Ancak, dünya ekonomisinin önde gelen ülkelerinin küresel çapta bu derece ciddi bir ‘maliyet enflasyonu’ riskini nasıl yönetecekleri, küresel ölçekte ciddi artış gösteren enerji, gıda ve emtia fiyatlarının üretim maliyetlerine yansımasını nasıl dengeleyecekleri konusunda zihinleri karışık. Çünkü, önde gelen ekonomilerin çoğu, Covid-19 öncesinde dahi ciddi bütçe ve kamu borcu sorununa sahipken; küresel pandemi ve savaşın etkilerini bertaraf edecek tedbirler, bütçe ve kamu borcu sorununun daha da katlanmasına sebep oldu. Küresel maliyet enflasyonu korkusu ile ekonomileri soğutacak, ağır resesyona sokacak tedbirler ise stagflasyonu, yüksek işsizliği de tetikleyecek. Bu nedenle, sonbaharda, kıyamet senaryosuna karşı çözüm mücadelesinin gerek G20, gerekse de OECD üyesi ülkelerce daha ayakları yere basan fikirler ve politikalarla ilerlemesi gerekecek.

01 Temmuz 2022 Cuma