Prof. Dr.  Kerem ALKİN

Prof. Dr. Kerem ALKİN

Diğer Yazıları

2010 yılından 2030 yılına, bir zamanlar dünyanın 7 büyük ekonomisi olan ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada ve İtalya’dan (G7) dünyanın yeni yükselen 7’lisi Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Kore, Meksika, Rusya ve Türkiye’ye (E7) 10 trilyon dolarlık bir milli gelir kayması olacak. 2018-2020 döneminde, E7’nin milli gelir büyüklüğü G7’yi geçecek. Bu konu 10 yıldır hararetli olarak konuşuluyor ve G7 kaçınılmaz rol değişikliğinden hiç memnun değil. Bu nedenle, E7 Grubu’nun bütününe kimi zaman benzer metotlarla, kimi zaman da her E7 ülkesinin sinir uçlarına farklı şiddet veya basınçta müdahaleler söz konusu. 2003’den itibaren gerçekleştirdiği devrimsel nitelikteki ekonomik ve demokratik reformlarla E7’nin bir parçası olmayı hak eden Türkiye’ye, sinir uçlarımıza, 2006’daki ‘Danıştay Saldırısı’ndan bu yana sistematik, acımasız, sinsi bir operasyon yürütülüyor.

YENİ VERSİYON REFORMLAR

Türkiye’nin sıklet merkezinde olduğu Avrasya’nın dünya ekonomi-politiğinde ağırlığının arttığı, Asya-Pasifik’in yükselişe geçtiği bir konjonktürde, batı ittifakı Türkiye’yi elinden kaçırmamak için daha ‘kucaklayıcı’ bir politika izleyeceğine, ‘akıl tutulması’ içerisinde, kendilerine göre Türkiye’ye ‘ayar’, gözdağı vermeye çalışıyorlar. Türkiye’nin giderek sertleşecek olan bu ‘jeoekonomik savaş’ta, yerli-milli teknoloji, enerji, savunma imkan ve kabiliyetiyle elini güçlendirmesi gerekiyor. Fiyat istikrarı, yani enflasyonla etkin mücadele ve finansal istikrar, yani cari açığın azaltılması ve yurtiçi tasarrufların güçlendirilmesi, bu savaşta güçlü olmamız için en önemli sac ayakları. Ancak, enflasyon ve cari açıkla mücadele konusunun son 10 yılda yeterince ciddiye alındığı kanaatinde değilim. Türkiye’nin ekonomi alanındaki ‘yumuşak karın’larını, zayıf sinir uçlarını yok etmek adına, yeni versiyon reformlara ve yeni yaklaşımlara ihtiyacımız var.

KAZAN-KAZAN PROJESİ

Çin’in ‘kuşak-yol projesi’ 60’tan fazla ülkeyi, 40 milyon kilometre kareyi ve 4.5 milyar insanı ilgilendiren bir proje. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘jeoekonomik savaş’ tırmanırken, Avrasya’nın önünde barışa ve istikrara hizmet edecek bir kazan-kazan projesinin bulunduğuna inandığını ifade etmesi kritik önemde bir tespit. Cumhurbaşkanımızın sürdürülebilir büyüme ve kalkınma vasıtasıyla 4.5 milyar insanın hayat standartlarında gerçekleştireceği artışın tüm ülkelerin ortak başarısı olacağına işaret etmesi, Türkiye’nin siyasi liderliğinin mücadele için ne kadar kararlı olduğu konusunda gereken ipucunu veriyor. Erdoğan ve ekibinin önderlik ettiği mega projelerimiz, bu savaşta elimizdeki en önemli varlıklar olacak.

HEDEF 1 MİLYAR YENİ NÜFUS

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kritik önemdeki Pekin ve Washington ziyaretleri, küresel ekonomi-politiğin önde gelen aktörlerinin pozisyonları, stratejileri ve işbirliği süreçlerine yönelik önemli ipuçlarını ortaya koydu. ‘Jeoekonomik savaş’a yönelik değerlendirmelerimizi tekrar vurgulamak açısından, G7’nin E7’ye 2030 yılına kadar 10 trilyon dolarlık bir katma değer kaptırması ile sınırlı değil. 10 trilyon dolarlık bir mal ve hizmetin G7 yerine Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Kore, Rusya, Meksika ve Türkiye tarafından üretilmesi, ardından da Güneydoğu Asya’dan Afrika’ya 1 milyarlık ek bir nüfusa yine E7 tarafından satılacak olması da G7’yi endişelendiriyor olabilir. ABD’nin ve AB’nin önde gelen ekonomilerinin başını çektiği Atlantik İttifakı’nın önümüzdeki 15 yıl kaybedecekleri 10 trilyon dolarlık üretim, toplam milli gelirlerinin yüzde 25’i. Bunun anlamı, sadece kasalarına 10 trilyon dolar daha az para girmesi ile sınırlı değil. Aynı zamanda, G7’nin toplam borç stokunun milli gelirlerine oranının yüzde 400’ün üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Yani, GSYH’nin yüzde 400’ünü aşmış bir borç yükü, G7’nin de fiilen iflası anlamına gelecek.

O halde, ‘jeoekonomik savaş’ sadece 10 trilyon dolarlık bir üretimi, 1 milyar ‘yeni eklenecek’ bir müşteri grubunu kaybetmekle sınırlı değil, aynı zamanda G7 ülkelerinin ekonomilerinin borç girdabıyla iflasa sürüklenip sürüklenmemeleri ile de doğrudan bağlantılı.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kuşak-yol projesi’nde Türkiye’nin de içinde yer aldığı ‘oyun kurucu’ ülkelerin, Avrasya ve Afrika’daki 4.5 milyar insanın geleceğinin değişmesinde üstlenecekleri kritik rolün, dünya ekonomi-politiği üzerinde sebep olacağı geri dönülemez değişime yönelik çağrısının ne derece önemli olduğunu bir kez daha idrak etmeliyiz. Türkiye, elindeki tüm entelektüel, bilimsel ve fiziksel imkanlarla, Asya ile Afrika arasındaki kritik ‘köprü rolünü’ perçinleyip, ‘jeoekonomik savaş’ın iddialı bir aktörü olmalı, olacak.

23 Mayıs 2017 Salı