Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

Her şehrin siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak bir hafızası vardır ve o şehirlerin hafızaları en çok ticari geçmişi ile gelecek arasında kurulan köprüde yaşar.

İstanbul Ticaret Odası, 136 yıldır (14 Ocak 1882) bu köprünün sahiplerindendir ve bugün de sahip olmanın bilinciyle hareket etmektedir. Dolayısıyla bir şehri tanımak ve anlamak için ticari hafızasının canlı tutulması, o şehrin turizmine, tarihine, kültürüne, sanatına hizmet etmesi demektir.

Elbet ticari hafıza sadece çarşı-pazardan ibaret değil. Çarşı-pazarı destekleyen unsurlar olduğu gibi çarşı-pazarın da desteklediği unsurlar var ve birbirlerinden ayrılmaz.

Örneğin Osmanlı’da şehirler kurulurken, şehir meydanına önce külliye yapılır; ‘cami, tekke-medrese, hamam, sağlık ocağı, han, kapalı yahut arasta türü çarşılar’ inşa edildikten sonra mahalleler kurulur.

Bugün Osmanlı’nın kurduğu şehirlere gittiğimizde şehrin merkezlerinde bu yapıların yaşadıklarını yahut tarihi olarak varlıklarını görürüz. İşte ticari hafızanın geçmişten geleceğe kurulan köprü olması ve yaşaması, şehrin tapularındandır.

Bu anlamda elbet İstanbul dünya coğrafyası içerisinde emsali olmayan bir şehirdir. Medeniyetlerin kurulduğu ve kavşağı olması hasebiyle yeri ayrıdır ve ticari hafızası bakımından da yine kendisiyle boy ölçüşebilecek bir şehir yoktur.

Bu hakikatin farkında olarak İstanbul’da rızkını temin eden en küçük esnafımızdan en büyük ticari kuruluşlarımıza kadar her iş insanımız, ticari hafızanın yaşaması ve canlı tutulması gerektiğine inanmaktadır.

Çünkü İstanbul, tarihi boyunca üzerinde kurulan medeniyetlerin; kültürel, sosyal ve ticari yapısını, tarihi zenginliğiyle ihtişamlı bir şekilde dünyaya göstermekte olan şehirdir.

Tarih yapan ve tarih yazan İstanbul’un, Avrupa ve Amerika’daki büyük şehirler içerisinde yine farklı bir yeri vardır ve onlarda olmayan önemli özelliklere sahiptir.

Bizim medeniyetimizde ‘mahalle’ kültürü vazgeçilmezdir. Mahalle kültürü dışında da esas bir diğer unsur, ticari hayatımızın olmazsa olmazı olan ‘Ahilik sisteminin’ varlığıdır.

Ahilik ve mahalle geleneği, insanların birbirlerini sahiplenmelerini şart koşar. Bu şart ise şehre sahip çıkmayı, gözetmeyi, denetlemeyi gerektirir.

Ülkemizin çeşitli yerleşim yerlerinde olduğu gibi Balkanlar, Afrika, Ortadoğu ve Asya memleketlerine, ülkemizin resmi ve özel kuruluşları tarafından yapılan yardımların temelinde, Ahilik ve mahalle kültürünün önemli bir yeri vardır.

Bu hususu biraz daha açarak şunu da söyleyebiliriz.

Bizim iş insanlarımızın değer yargılarından olan ‘hiss-i selim, zevk-i selim ve akl-ı selim’ hasletleri, ticari hafızamızın yaşıyor olmasında önemli bir noktayı teşkil eder.

Bu açıdan İstanbul’un kimliğini ve ticari hafızasını korumak, şehrimizin ve insanımızın geleceği açısından vazgeçilmez önemlerdendir.

İstanbul başta olmak üzere, bütün şehirlerimizde mukim olan yahut çeşitli nedenlerle gelip giden misafirler açısından görünen esas yüz, ticari hayattır.

Lakin engelsiz ve hesapsız modernleşmenin ve hızlı tüketmenin hazzı ve sürati sebebiyle, ticareti hayatın bu yönü sadece almak ve satmak olarak görülmektedir.

Oysa bizim medeniyetimizde en küçük işletmeden en büyük işletmeye kadar yönetenler ve yönetilenler, yerli ve milli değerler manzumesi içerisinde hareket ederler.

Aklıselim sahipleri, ticari hayata sadece üreten-tüketen, alan-satan penceresinden değil, ticari hafızasında yaşattığı medeniyetin penceresinden bakmak gerektiğini söylerler.

03 Aralık 2018 Pazartesi