Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

 

İnsan, kâinattaki canlı varlıkların içerisinde ‘eşref-i mahlûkat’ olarak adlandırılır. Yani yaratılmışların en şereflisi olarak bilinir. Bu sebeple de kâinattaki tüm yaratılanlar, insanlığın hizmetine, istifadesine sunulmuştur.

 

Böylesine kutlu ve donanımlı yaratılan insanın, bilumum organlarıyla birlikte esas en önemli varlığı, elbette dilidir.

 

Bu yazımızda, ‘İnsan dilinin altında gizlidir’ derken, organın biyolojik boyutundan ziyade konuşma kısmına değineceğiz.

 

İnsanın ailede, işte, ticarette, eğitimde, toplum içerisinde, kısacası sosyal hayatın bütününde; iletişim ve ilişkilerini düzenleyen unsurların başında sözlerimizin geldiği, kişinin şahsiyetini tanıtan en güçlü belgenin ‘söz’ olduğu üzerinde duracağız.

 

*        *        *

 

Yalnız konumuza başlamadan önce biraz dil organı üzerinde durmak lazım gelir:

 

Konuşmamızın temelini oluşturan ve boğazımızın tabanına bağlı olarak hareket edebilen büyük dilimizin önemli vazifelerinden biri de çiğnemeye yardımcı olması, tat alması, besinleri yutmamızı ve tabii konuşmamızı sağlamasıdır.

 

Malum, büyük dilimizin altında bir de küçük dilimiz mevcut. Ona dair de birkaç bilgi aktaralım ve büyük dilden daha önemli vazifesi bulunduğunu hatırlayalım.

 

Derler ki, “Büyük dilin veziri küçük dildir, vezir olmazsa büyük dil şaşırır kalır”. Küçük dilimizin ana görevleri arasında, konuşma becerimizin devamlılığını sağlaması var. Küçük dilimiz olmasa, konuşma sırasında kelimelerin telaffuzu imkânsızlaşırdı.

 

Çevresinde tükürük bezi yer alan küçük dilimiz, sözlerimizi rahatça sarf edebilmemize yardımcı olduğu gibi kelimelerin ve seslerin doğru şekilde çıkmasına hizmet eder.

 

Damağımızın kapanmasına bekçilik yapan küçük dil, sıvıların ve katı yiyeceklerin burnumuza girmesini engeller, besinlerin doğrudan nefes borusuna kaçmasını önler.

 

 

*        *        *

 

İnsanı böylesine mükemmel kılan ve eşrefi mahlûkat olmasını sağlayan bu iki organımızın, hayatımızı sürdürebilmemiz için bize emanet edilmiş bir ihsan, bir armağan, bir emanet olarak verildiğini hepimiz biliyoruz. Bu sebeple beslenmemiz dışında hayatımızı idame ettirdiğimiz sözlerimize ve bağlı olarak da beden dilimize ne kadar önem versek azdır.

 

Ne diyor Yunus Emremiz:

 

“Söz ola kese savaşı, söz ola bitüre başı! Söz ola ağulu aşı, balıla yağ ide bir söz.”

 

Yunus’un bu mısraı, günümüz Türkçesiyle daha açık yazılır ama “Yunus Divanı’nda yayınlanmış şekli böyledir. İnsanı insan eden; mevkii, makamı, unvanı, şanı, şöhreti, varlığı değil; dilidir/sözüdür” diye boşuna söylenmemiştir.

 

Yunus Emremiz bu sebeple “Söz ola kese savaşı, söz ola bitüre başı” diyor. Küçük bir tebessüm, tebessümle birlikte hafif bir baş selamı ve tatlı bir sözün açmayacağı kapı yoktur.

 

 

*        *        *

 

Ticari işlerimizde başarıların sıralamasını incelediğimizde; ‘dil, üslup, beden dili’ başta geldiği gibi başarısızlıklara, ayrılıklara baktığımızda da yine bunlar gelir. Mesela ticari münasebetlerimizde alacağımız ve satacağımız ürünlerde muhataplarımızın sözüne ve hal diline dikkat etmez miyiz? 

 

Evet, en büyük sermayemiz dilimizdir. Bu sermaye tüm maddi güçlerin üzerindedir. İş ortaklıklarının devamı, sözün/dilin muhafazası ile devam ettiği gibi söze/dile sahip çıkılamaması ve yayılmasıyla bozulur. Kötü üslup, sözün düşmanıdır.

 

Hâsılı kelam:

 

Aile ilişkilerimizin düzenli olması yahut düzeninin bozulmasına dair ne kadar çok gerekçe sayarsak sayalım, yine esas sebep dilimizdir. Hiçbir acı söz, ne söyleyene ne duyana asla barış getirmemiştir. Söz erbapları, “Kişi sözlerinin hesabını vereceğini düşünerek konuşursa, az konuşur, sadece gerektiği kadar söyler” buyurmuşlardır.

 

Birlik olmanın, sevginin-kardeşliğin-yardımlaşmanın-anlaşmanın-kaynaşmanın bir tek maddesi var. 

 

“Tatlı dil, güler yüz”. Dilini kontrol eden, her şeyi kontrol eder. Ayrıca dil kalbimizdekilerin dışa yansımasıdır.

17 Nisan 2023 Pazartesi